Makale - Yorum - Analiz
CHP'nin İyi Parti'ye 15 milletvekiliyle verdiği destek, hem 24 Haziran hem demokrasi adına olumlu bir gelişmedir. Kılıçdaroğlu'nu kutluyorum.
Başta CHP olmak üzere muhalefet, ilk turda çatı aday macerasını ve adı geçen ‘sembolik’ ismin yaratacağı etkiyi, bir kez daha düşünmeli, ölçüp biçmeli. İnsanlar bir tuzluğa oy verecek hale gelmiş olabilir ama o tuzluk tek seçenek olmamalı!
Cumhurbaşkanlığına adaylığını açıklayan gazeteci Levent Gültekin kararını DW Türkçe'ye anlattı. Gültekin, amacının kimlik, inanç ve mezhep siyaseti yapmayı reddedenleri siyasete el koymaya çağırmak olduğunu söyledi.
Kaynak: T24 (18 Nisan 2018)
Yazı dizisinin bu bölümünde Türkiye’nin toplumsal dip dalgalarına dikkatinizi çekmek istiyorum.
Bu dip dalgalardan ilki göç meselesi. Son 40 yılda bu ülkede, önümüzdeki seçimde oy verecek 57 milyon seçmenin 31 milyonu göç etmiş. Modern tarihte hiçbir Batı toplumunda böyle bir göç hareketi yok, üstelik de devam ediyor. Bugün sabah sorduğunuz zaman her 5 insandan 1’i daha iyi bir hayata ulaşmak arzusuyla yarın sabah taşınmak istiyor.
Seçimlere dönük stratejiler için tüm analizler yapmaya çalışırken; küresel ve bölgesel gelişmeleri, dinamikleri ve karşı karşıya olduğumuz meselelere etkilerini dikkate almadan önümüzdeki tabloyu tam anlamıyla anlayamayız.
Bu siyasi fotoğrafın bozulması lazım. Bu sürdürülebilir bir durum değil, umut vaat eden bir durum da değil. Çünkü bugün toplumun beklentileri de Türkiye’nin karşı karşıya olduğu meseleler de kimliklere sıkışmış, kutuplaşmış, müzakere yerine münakaşa ve münazaraya kilitlenmiş siyaset tablosuyla yönetilemez.
Yaklaşık bir buçuk yıldır Edirne Cezavi'nde bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş 24 Haziran'daki erken seçimle ilgili açıklama yaptı. Demirtaş'ın açıklaması avukatları tarafından kullanılan Twitter hesabından paylaşıldı.
Trump başka bir Cumhuriyetçi açısından ‘siyasi intihar’ denebilecek şeyler söylese de destekçilerinde bir eksilme gözlemlenmiyor. Beka sorununu sürekli biçimde vurgulayan Trump, beyni tutucu yaklaşımlara ve ayrımcı söylemlere karşı olumsuz değil, olumlu yanıt veren bir psikolojik durum yaratıyor.
“Zor bir dönem”, “kargaşa ortamı”, “tehlikeli gelişmeler” falan demiyorum; yaşadığımız günleri nitelemek için abuk, saçma, absürt sıfatları yetersiz kalıyor.
Havada kesif bir savaş kokusu... Barış diyenlerin tutuklandığı, savaş çığlıklarının sınırları aşarak en yakınımızda yer tuttuğu bu günlerde, işte bu çığlıkların bir yandan da Türk Lirası’nı devirdiğine şahit oluyoruz.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, dokunulmazlıkları bir kereye mahsus kaldıran anayasa değişikliğine verdiği desteği, bir kez daha savunmuş. Daha önce savunduğu gibi.
19 Mart Pazartesi günü başlayan ve 10 öğrencinin tutuklanmasıyla devam eden olaylar zincirinin muhataplarıyla röportaj.
Körfez Akıntısı (Gulf Stream) son 1600 yılın en düşük seviyesinde. Akıntının durması Avrupa’nın soğuması, ABD’nin doğu kıyılarında su seviyesinin hızlı bir yükselişi ve tropikal yağmur düzenlerinin bozulması anlamına geliyor.
“25 yıllık öğretmen iken işsiz kaldım. 1 yıl iş bulamadım. Hiç bir kurum bana iş vermedi. Değil sigortalı sigortasız bile iş vermeye korktu insanlar. Öz amcamın yanında 1250 tane işçi çalışıyor. Beton santralleri var. Babam benim adıma iş istedi, iş vermeye korktuğu için iş vermedi. Arkadaşlarım telefonlarından beni sildiler, arayıp sormadılar. Hatta bende kayıtlı telefonlarını silmem için bana haber bile gönderdiler....
Son zamanlarda özgürlük, barış ve demokrasi için savaşımı veren saygıdeğer aydınlarımız daha sık bir araya gelmekte ve rejim sorunlarını tartışmaktadırlar. Yayınladıkları bildirilerde devlete egemen güçlerin demokrasi dışına düştüğünü, erkler ayrılığının işlemediğini, parlamentonun işlevsizleştiğini, yargının baskı aracı olarak kullanıldığını veciz ifadelerle eleştirmektedirler.
Türkiye, terörizm suçlamalarının ceza hukukundaki kullanımı bakımından çifte bir hukuki-siyasi kriz yaşıyor. Herkesin bir gün “terörist” olarak kolaylıkla yargılanabileceği tuhaf bir “terör hukuku” uygulaması sadece yurttaşları, avukatları, sivil toplum çalışmaları yapan iş adamlarını değil aynı zamanda gelmiş geçmiş tüm kurucularını/kullanıcılarını da yutan ve yutacak bir “kara delik” haline gelmiş durumda.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın okuma hakkı tanımayacağını söylediği öğrencilerden dokuzu sulh ceza hâkimliklerince tutuklandı. Hâkimliğe göre tutuklama kararı “ölçülü”ymüş, çünkü öğrencilerin yaptığı eylem “toplumda oluşan refleks ve infial durumu dikkate alındığında ceza miktarının üst sınıra yaklaşılabileceğini” gösteriyormuş. Nasıl ama?
Koşulsuz diyorum, çünkü memlekette koşullu demokrattan geçilmiyor, belli koşullar dahilinde herkes demokrat. Ne demek koşullu demokrat olmak?
“Sosyal medya şirketleri totaliter bir dünyaya giden yolun taşlarını döşüyor”, diyor George Soros: "Ufukta korkutucu bir olasılık var: otoriter devletlerle veri-zengini büyük IT (Bilgi Teknolojileri) tekelleri arasındaki ittifak. Bu ittifak veya ortaklık, yeni ortaya çıkan şirketsel denetim ve gözetim mekanizmalarını, zaten gelişmiş olan devlet denetim ve gözetim sistemleri ile birleştiriyor. Bunun sonucunda ortaya çıkabilecek totaliter kontrol ağını George Orwell bile hayal edemezdi."
Programcımız Zülal Kalkandelen'in, bir kıtadan diğer bir kıtaya kesilmek için gönderilen hayvanlara yaşatılan işkenceyi konu alan çarpıcı yazısını buradan okuyabilirsiniz. Siz bu yazıyı okurken o gemilerden biri Türkiye’ye doğru yolda olacak.