Makale - Yorum - Analiz
Bugünün tarihini, 15 Haziran 2017'yi not edin. Bugün, demokrasi tarihimizde bir dönüm noktası.Ya da tarihi bir gün. Evet öyle. Bugün öğleye doğru tarih yazılmaya başlandı. Kılıçdaroğlu elinde adalet yazan bir pankartla sokağa çıktı, İstanbul'a kadar sürecek adalet yürüyüşü için düğmeye bastı.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu adalet yürüyüşünün herkes için olduğunu söyledi yürüyüşü başlatırken. Bunca mağduriyetin, bunca adaletsizliğin yaşandığı ülkemizde adalet talebini paylaşan herkes, her siyaset, her kesim yürüyüşe destek vermeli, desteğini görünür kılmalıdır ki kitleler de seferber olup adalet istemi etrafında kenetlensinler.
Bazıları, "elindeki tek gereç bir çekiçse tüm problemleri bir çivi olarak görürsün," der. Keşke bundan ibaret olsaydı. Başkan Trump’ın bir çekici var ama, dünya hayret ve endişe içinde izlerken, o bunu sadece başkalarının inşa ettiği şeyleri kırmak için kullanıyor. Bunun son ve en kaygı verici örneği, Paris İklim Sözleşmesi’ni yok etmeye yönelik kararı.
Siz: Nuriye Gülman ve Semih Özakça, siz orada; gören gözlerin, duyan yüreklerin, isyan eden vicdanların önünde gün be gün eridikçe bu ülkenin vicdanı dumura uğruyor.
Kitleleri derhal 2019 illüzyonundan kurtarmak gerekir. Yüksek yargı on gün içinde tamamen Saray’a bağlanacakken, Ensarcılar yargının basamaklarını tırmanırken, KHK’ler peşi sıra gelirken, damatlar serbest demokratlar mahkumken bugün verilecek tepkiyi muhayyel bir geleceğe ertelemek siyasi mücadeleden kaçmaktır.
‘Hayır’ oylarının kullanılmasındaki sübjektif saik ne olursa olsun bu oylar objektif olarak demokratik hukuk devleti için kullanılmıştır. Bugün için önemli olan gelecek seçimlerde kimin Başkan olacağı değil, hayır oylarından oluşan cephenin demokratik hukuk devleti kuruluncaya kadar kalıcı olmasını sağlayabilmektir.
Dağılıp gitmekte olan medeniyetlerin son günlerinde budalalar dizginleri ele geçirir. Budala generaller ülkeyi batıran kazanılması imkânsız sonsuz savaşlara girişir. Budala iktisatçılar zenginler için vergi indirimleri, yoksullar için sosyal hizmet kesintileri talep ederken ekonomik büyüme masalları anlatır...
Türkiye’de demokrasi tehdit altında. Hukukun demokrasiyi koruyamadığını, demokrasiyi tehdit eden güçler karşısında yetersiz kaldığını üzülerek görüyorum. Türkiye’de başta anayasa olmak üzere hukuka uyulduğu çok şüpheli.
Programcımız Gürhan Ertür, 17 Nisan'da Medyascope TV'de yayınlanan ve İstanbul Hepimizin girişimi tarafından hazırlanan Şehir Hepimizim programında, Konda Araşatırma ve Danışmanlık Şirketi'nin Genel Müdürü Bekir Ağırdır ile 16 Nisan Anayasa Değişikliği Halk Oylaması'nı değerlendirdi. Kaçırdıysanız buradan dinleyebilirsiniz.
Referandumun yapıldığı 16 Nisan 2017 Pazar günü akşamından beri ülkemizde bir “mühürsüz oy pusulası” tartışması sürüyor. Kemal Gözler YSK’nın söz konusu kararının hukuka uygunluğunu inceliyor.
16 Nisan halkoylaması, normal olarak bir “plebisit” değil, bir “referandum”dur. Ama bu “referandum”un kötü niyetle bir “plebisit”e dönüştürülme ihtimali vardır. Plebisite dönüşmüş bir referandumun bu memlekete zararı dokunur. Bu nedenle herkesin çok dikkatli olması gerekir. Peki ama “referandum” nedir, “plebisit” nedir?
Küresel rüzgarlar ve kamu erkini kötüye kullanma rüzgarları evet’ten, hakkaniyet, adalet, vicdan rüzgarları ise hayırdan yana esiyorlar.
Bu makale, aslında dünkü yazdığım makalenin bir tekrarı ve dünkü makalemde ileri sürdüğüm argümanların somut olarak Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın sözlerine uygulanmasından ibaret. O nedenle bu makalede pek çok tekrar var.
“Cumhurbaşkanının Meclisi Fesih Yetkisi Yoktur” İddiası Üzerine Bir İnceleme
Hollandalı Türkolog Prof. Dr. Zürcher Pınar Öğünç'ün sorularını yanıtladı.
Serpil İlgün'ün konuğu Siyaset Bilimci Fatma Bostan Ünsal: "Güçsüzü güçlendirecek, güçlünün gücünü azaltacak mekanizmalar kurmalıyız."
Türkiye ile Hollanda arasında meydana gelen gelişmelere gösterilen duygusal tepkiler, sorunun hukuksal boyutları üzerinde soğukkanlı bir değerlendirme yapılmasına engel olmamalı. Sorunun hukuksal boyutlarına baktığımızda şöyle bir görünüm çıkıyor:
Pamuk, söyleşisini yayımlamayan Hürriyet'i "Türkiye'de bugün bunlar yaşanıyor" sözleriyle eleştirdi.
Türkiye’yi yönetenlerin unuttuğu bir şey var. Türkiye hâlâ demokrasiyle yönetilen devletler topluluğunun bir üyesi. Demokrasiyle yönetildiği kabul edildiği için Türkiye Avrupa Konseyi’ne, NATO’ya üye. Avrupa İnsan Hakları Sözleşemesi’ne taraf.
Zorbalık ve keyfiliğin hükümdar olmasına, totaliter gidişata karşı “hayır” demek, bu siyasal travmanın üstesinden gelmenin bugün elimizdeki en önemli ve belki son fırsatıdır.