CHP’nin bu uzun yürüyüşü bir parti propagandasına dönüştürmeye tenezzül etmeden, “Adalet” arayışını bayraklaştırmayı yeğlemesi elbette alkışlanmalıdır. Keza HDP’lilerin, bir ara önerilen “Eş genel başkanlar için adalet” gibi sınırlayıcı, daraltıcı bir slogan yerine “Herkes için adalet” gibi kucaklayıcı bir sloganı yeğlemeleri de elbet alkışlanmalıdır.
Kaynak: Cumhuriyet (5 Temmuz 2017)
Yürüyüş kolundaysanız o tabloyu gördünüz; yok bencileyin ekran başındaysanız o fotoğrafı gördünüz.
Ortada CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sağında Kürt bilgesi Ahmet Türk, onun da sağında kadim arkadaşım, HDP’nin “dışarıda” kalmış milletvekillerinden Celal Doğan, onun da sağında Marx sakalı kuşanmış, “şimdilik dışarıda” HDP milletvekili Sezai Temelli arkadaşım, CHP liderinin solunda eş olmayı kızgın asfalt üstünde de eşine eşlik etmek olarak kavramış, tevazuyu kendine pek yakıştırmış bir kadın, Selvi Kılıçdaroğlu, onun hemen arkasında ülkenin yüz akı iki hukukçu, HDP milletvekili Mithat Sancar ve omuzu başında CHP milletvekili, partinin genel başkan yardımcısı SezginTanrıkulu arkadaşlarım...
Evet, bunlar Kandıra kavşağından İzmit yönüne yan yana, omuz omuza yürüdüler.
Ve...
Ve hiçbir şey olmadı. Yer yerinden oynamadı. Atatürk’ün partisi Kürt siyasal hareketiyle bir aradaydı diye ortalık birbirine girmedi. Kürt siyasal hareketinin yasal temsilcisi HDP, Türk bayraklarının gölgesinde Kemalistlerle bir arada yürüdüğü için Kürt seçmen hop oturup hop kalkmadı.
Gel de şaşırma...
Öyle ya günlerdir ağaç gölgesinde, klima üfürüğünde kahramanca çabalayan ve nedense kendilerini “Marksist, sosyalist, komünist, devrimci” falan filan diye tanımlayan yiğitler(!) hop oturup hop kalkmakta; sosyal medyada çalakalem, çalaklavye “Faşist Kemalistlerle, İttihat Terakki mirasçıları” ile yan yana yürüyüp Kürt hareketini satacak olan Kürt siyasetçileri lanetliyorlardı.
Keza Türk milliyetçileri (arı dilde “Ulusalcılar” da deniyor), “Atatürk’ün partisibölücü terör örgütünün destekçileri ile yan yana duramaz” diye fetva üstüne fetva yayımlıyorlardı.
Yürüdüler. Parlamentonun üçüncü partisi ile ana muhalefet partisinin üyeleri, yöneticileri, artık kilometrelerle ölçülen yürüyüş kolunda demokratlarla, sosyalistlerle, yurtseverlerle, kadın hareketinin bütün renkleriyle, sanatçılarla kol kola, yan yana, art arda, omuz omuza yürüdüler, yürüyorlar.
İyi oldu. Çok çok iyi oldu.
İyi oluyor. Çok iyi oluyor.
***
Peki “İyi olacak, çok iyi olacak” diye sürdürebilir miyiz?
Bu bir eşik aşılması mıdır?
Bunu söylemek için henüz erken.
Hem CHP için erken; hem Kürt siyasal hareketi için erken.w
CHP’nin bu uzun yürüyüşü bir parti propagandasına dönüştürmeye tenezzül etmeden, “Adalet” arayışını bayraklaştırmayı yeğlemesi elbette alkışlanmalıdır.
Keza HDP’lilerin, bir ara önerilen “Eş genel başkanlar için adalet” gibi sınırlayıcı, daraltıcı bir slogan yerine “Herkes için adalet” gibi kucaklayıcı bir sloganı yeğlemeleri de elbet alkışlanmalıdır.
Sanırım AKP’nin ve hele Reislerinin yürüyüş karşısında öfke küpüne dönüşmelerinin altında yürüyüş kolunda bir araya gelenlerin, omuzdaşlaşanların ideolojik tercihlerin ötesinde bir demokrasi ve adalet arayışında buluşabilmeleri yatıyor.
İstanbul’a ulaşmasına birkaç gün kalan, yaklaştıkça büyüyen boyutları, genişleyen kompozisyonu ile “Adalet yürüyüşü” Reis ve tayfası için sahici bir karabasan.
Gezi Direnişi’nde bir benzerini yaşamışlardı. 7 Haziran 2015 genel seçimi akşamı bir benzerini yaşamışlardı. Son anayasa referandumunda bir benzerini yaşamışlar, YSK’yi imdada çağırmışlardı.
Şimdi bir benzerini ve benzerin ötesinde bereketlisi ile karşı karşıyalar ve karabasanları kapkarabasana dönüşmekte.