Haftanın Haber Hasatı'nda bu hafta Türkiye’nin küresel enerji krizini nasıl yönettiği sorusunu konuğumuz Ember Climate İklim Veri Analisti Ufuk Alparslan ile birlikte ele alıyoruz.
Rüzgar santralleri olmasaydı sadece son iki ayda 1.5 milyar dolarlık ek gaz ithalatı yapmamız gerekecekti.
Ember’in Türkiye’de elektrik üretimini inceleyen yıllık analizinin sonuçlarına göre, 2021’de Türkiye’de yenilenebilir enerjinin payı artmaya devam etti ve yenilenebilir olarak sınıflandırılan hidroelektrik dışında rüzgar, güneş, jeotermak ve biyokütlenin toplam payı hidroyu ilk kez geride bıraktı.
Türkiye’de kömürden elektrik üretimi 2021 yılında da düşüşünü sürdürdü. Özellikle uluslararası kömür fiyatlarındaki artışın ithal kömür santrallerindeki üretimi düşürmesi bunda etkili olurken, kömürden elektrik üretimi üç yıl arka arkaya düşüş göstermiş oldu.
Ancak kömürdeki düşüş Türkiye’nin enerji üretiminin karbon yoğunluğunu azaltmaya yetmedi. Kuraklık nedeniyle azalan hidroelektrik üretiminin gaz santralleri ile karşılanması, birim elektrik üretimi başına oluşan karbon emisyonlarının 2021 yılında düşmesine engel oldu.
Peki başka bir senaryo mümkün müydü?
Sohbetimizde ele aldığımız diğer sorular:
- İran ile yaşanan son gaz krizi, enerji tedariğinin fosil enerjilere bağımlılığını bugüne kadar meşrulaştıran söylemler bağlamında incelediğimizde ne görüyorz?
- Son dönemde hükümet kulislerinde, bir dönem neredeyse tabu olan ‘kömürden çıkış’ konusu daha açık bir şekilde tartışılıyor. Bu gelişmeyi nasıl okumalıyız? 2022’de öncelikli beklentilerimiz neler olmalı?
Hasat’ın diğer haberleri
Kömürün Türkiye’ye maliyeti
Sağlık ve Çevre Birliği (HEAL)’in “Kronik kömür kirliliği Türkiye: Kümülatif sağlık etkileri” isimli yeni çalışmasına göre Türkiye’de 1965-2020 yılları arasında kömürden elektrik üretilmesi 196 bin 91 erken ölüme neden oldu. Aynı sürede sağlık maliyeti kümülatif olarak 4.8 trilyondu.
Rapora göre Zonguldak, Muğla, Çanakkale şehirleri ve İskenderun Körfezi (Adana ve Hatay)’dan oluşan dört bölgedeki toplam sağlık sorunları o kadar yüksek ki, Türkiye’deki toplam kronik kömür kirliliğine bağlı sorunların %40’ı bu bölgeden kaynaklanıyor.
Bir iklim eylemi olarak kömür madeni satın almak
‘‘Bir kömür madeni satın almak ve kömürü yerin altında bırakmak, karbonu toprağın altına saklamanın uygun maliyetli bir yolu gibi görünüyor’’
Sözler George Mason Üniversitesi’nde ekonomist Alex Tabarrok’a ait. Tabarrok geçtiğimiz Ekim’de ABD’nin Virginia eyaletinde 7.8 milyon dolara satılık olan bir kömür madeninin aylık karbon salımının ‘bugünkü teknolojilerle’ yerin altında tutmanın maliyetinin 2.5 milyon dolar olacağını hesaplamıştı. Madenin kendi maliyetini üç ayda çıkardığında dikkat çeken Tabarrok’un hesaplaması geçtiğimiz hafta BBC’de yayımlanan bir özel dosyada yer alıyor. Greenpeace’in Almanya’da faal bir linyit madenini alma girişiminin başarısızlıkla sonuçlanmasına rağmen, makalede çevre örgütlerinin halihazırda kampanyaları için milyonlarca dolar harcadığını ve bu bütçelerinin bir bölümünü doğal alanların korunması için proaktif satın almalar yapmak için kullanılabileceği vurgulanıyor.
‘‘Greenpeace Nordic, Almanya'nın linyit madenlerinin ıssız arazilerini ele geçirme girişimlerinde reddedilmiş olsa da, başka birinin bu planın işe yarayabileceğini göstermesi an meselesi olabilir.’’ diyor haber.
Söz bitmeden…
Z kuşağını temsil eden İklim İçin Gençlik Türkiye ekibi, Türkiye’nin iklim krizi ile mücadele etmek için açıkladığı 2053 net sıfır karbon hedefine ulaşmak için acilen 2030 yılına kömürden çıkılacağının açıklanmasını talep eden bir imza kampanyası başlattı. Gençler, Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması’nı onaylamasının ardından atması gereken en hızlı ve gerçekçi adım, iklim krizine sebep olan emisyonlarının yaklaşık yarısına sebep olan kömürü en geç 2030’da kullanmayı bırakacak bir “Kömürden Çıkış Eylem Planı” açıklamasını talep ediyor.
Kampanya linki burada.