Haftanın Haber Hasatı'nın son programında, ormansızlaşmayla mücadele eden ve kâr amacı gütmeyen Global Canopy'nin, yıllık olarak yayımladığı Forest 500 araştırmasının sekizincisinin sonuçlarını konuştuk.
Tedarik zincirlerinde ve yatırımlarında ormansızlaşmayla bağlantılı olan en etkili 350 şirket ve 150 finansal kuruluşun taahhüt ve eylemlerini inceleyen Forest 500’e göre gıdalarmızı sağlayan ve emeklilik fonlarımızı yöneten birçok şirket ormansızlaşma konusunu görmezden gelmeye devam ediyor.
Çalışmada, ormansızlaşmaya sebep olan palm yağı, kereste, kağıt, soya, endüstriyel sığır eti ve deri olmak üzere yedi ana faaliyetin tümü ya da birkaçıyla bağlantılı şirket ve finansal kuruluşlar inceleniyor. Bu alandaki şirketlere 5,5 trilyon dolar yatırım yapılıyor. Finansal kuruluşlar ormansızlaşma taahhütlerine rağmen taahhütü olmayan şirketlere fon sağlayabiliyor. Çalışmanın çıktılarından bazılar şöyle:
- 350 şirketin yüzde 72’sinin tedarik zincirlerinde ormansızlaşmayla bağlantılı ürünlerin tümüne ilişkin bir taahhüdü yok.
- 350 şirketin üçte birinin (117’sinin) hiçbir ormansızlaşma taahhüdü yok.
- Taahhüdü olan şirketlerin çoğu bunların nasıl uygulandığı konusunda kanıt paylaşmıyor. Bunlar özellikle endüstriyel soya, sığır ve deri tedariği yapan şirketler.
- Şirketlerin hiçbiri insan haklarına dair kapsamlı bir yaklaşım izlemiyor.
- 150 finansal şirketin 93’ünün ormnasızlaşmayla bağlantılı şirketlere yatırım yapma ya da kredi verme konusunda bir politikası yok. .
- Bu 93 finansal kuruluş ormansızlaşma riski en yüksek olan şirketlere 2,6 trilyon dolar fon sağlıyor.
- Sadece 23 finansal kuruluş ormansızlaşma politikalarını raporladı. Kuruluşlardan sadece birkaçı insan hakları ve ormansızlaşma bağlantısını ele alıyor.
Çalışmada yalnızca raporlama ve eylemin zorunlu hale gelmesinin, gereken ölçekte bir değişimi yönlendireceği söyleniyor.
Şirketlerin faaliyet alanlarına göre ormansızlaşma taahhüt oranları (Turuncu: Taahhütü var, Mavi: Taahhüdü yok)
Hasat’ın diğer haberleri
Son iki ayda Brezilya'nın birçok eyaletinde şiddetli yağışlar, yaklaşık 40 şehri etkileyen ve 35 bin kişiyi evsiz bırakan sel felaketlerine neden oldu. Ülkede son iki hafta içinde meydana gelen toprak kaymaları ve sellerde en az 18 kişinin öldüğü ve 280 kişinin yaralandığı bildiriliyor.
6 Ocak 2022'de Brezilya'nın Imperatriz kentindeki su baskını sonucu bir evin çatısına sığınan kediler. (Kaynak: Reuters)
CNN’in haberine göre, felaketin yaşandığı Jussiape’nin Belediye Başkanı Eder Aguiar, yıkımdan iklim değişikliğini sorumlu tuttu. Aguiar, "Yağmurun Tanrı'nın bir lütfu olarak görülebileceğini biliyoruz, ancak biz insanların sebep olduğu ekolojik dengesizlik nedeniyle, çok fazla yağabiliyor ve ciddi hasara neden olabiliyor" dedi ve ekledi:
"Büyük bir üzüntüyle, kasabamızın ana içme suyu kaynağı olan Duas İlhas barajının yıkılmasına tanık oldum. Bu, Contas nehrinin aniden yükselmesine ve şehrimizde sokakların sular altında kalmasına neden oldu."
- Muğla’da günler süren sağanaklar Bodrum’da, Marmaris’te ve Köyceğiz’de taşkınlara neden oldu. Ev ve iş yeri sular altında kaldı. Evinden edilen 7 kişinin otellere yerleştirildiği, 5 hayvanın öldüğü ve 445 hayvanın da tahliyesi yapılarak güvenli alanlara alındığı belirtiliyor.
- Yeni bir araştımaya göre yağmurlu günlerin sayısı arttıkça ekonomi kötüleşiyor. "Daha fazla yağış, özellikle tarıma bağımlı olan ekonomiler çin genellikle iyi olsa da, yağmurun yılın günlerine nasıl dağıldığı daha kritik bir soru.’’ diyen araştırmacılar dünya genelinde Türkiye’nin dahil olduğu 1.554 farklı bölgenin 1979-2019 yılları arasındaki 40 yıllık ulusal üretim verilerini inceliyor. Bunların yağış verileriyle bağlantısını inceleyen bilim insanları, ekonomik üretim üzerinde bir dizi farklı etki tespit ettiklerini, ancak en önemlisinin günlük yağışlardaki aşırılıklar olduğunu söylüyor.
Bunun nedeni ise aşırı yağışların neredeyse dünyanın her yerinde gözlenmesi. Araştırmacılar aşırı yağışların iklim krizinin etkilerinin en net gözlendiği konu olduğunun da altını çiziyor.
Fosil yakıtlara bağımlı aktiviteler, endüstriyel tarım ve hayvancılık gibi pratikler gezegeni ısıtıyor. Isınan havanın su buharı tutma kapasitesi artıyor. Araştırmanın ortak yazarı Anders Levermann, "Yıllık ortalamalar yerine kısa zaman ölçeklerine daha yakından bakmak, neler olup bittiğini anlamaya yardımcı oluyor: Tehdidi oluşturan günlük yağış. ''diyor.
- NASA'ya göre, son sekiz yıl şimdiye kadar kaydedilen en sıcak yıllar oldu ve 2021, 2018 yılı ile birlikte, kayıtlara geçen en sıcak altıncı yıl oldu.
NASA ve Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi'nin (NOAA) son verileri küresel sıcaklıkların sanayi öncesi seviyelerin 1,1°C üzerinde olduğunu ve 1,5°C sınırına giderek daha da yaklaştığını gösteriyor.
Avrupa Birliği Copernicus İklim Değişikliği Servisi'ne göre 2021 dünya genelinde kayıtlara geçen en sıcak beşinci yıl oldu. 2021'de sıcak ve kurak hava koşulları Akdeniz'de yangın mevsimini uzattı. Türkiye en çok etkilenen bölgelerin başında geliyor.
- Küresel ısıtmayla birlikte yağışları ve kasırgaları tetikleyen bir diğer faktörse ısıtmanın okyanuslara etkisi. 2021’de okyanusların rekor düzeyde ısıtıldığını bulan yeni bir araştırmanın ortak yazarı ve İklim Bilimci Kevin Trebert, ‘‘Su, karadan daha fazla ısı tuttuğu ve içerdiği hacimler çok büyük olduğu için okyanus yüzeyi, küresel ısınmanın öncelikli hafızasıdır.’’ diyor. Trebert bu durumun bazen "denizde sıcak hava dalgaları" olarak adlandırılan ve yıldan yıla değişen sıcak noktalar yarattığını söylüyor: ‘‘Bu sıcak noktaların, küçük planktonlardan balıklara, deniz memelilerine ve kuşlara kadar deniz yaşamı üzerinde derin etkileri var. Diğer sıcak noktalarsa kasırgalar gibi atmosferdeki olaylara neden oluyor.’’
Trebert, net sıfır taahhütlerinin gerçekleşmesi durumunda bile ısıtmanın etkisinin devam edeceğini şu sözlerle söylüyor:
‘‘Okyanuslar yukarıdan aşağıya doğru ısınıyor ve sonuç olarak okyanus daha tabakalı hale geliyor. Katmanlar arasında karışmayı engelleyen bu özellik olmasaydı okyanusun daha derin seviyeleri de ısınır ve tüm deniz yaşamını etkilerdi. Okyanusun en üst 500 metresinin 1980'den beri açıkça ısındığını bulduk; 500-1.000 metrelik derinlikler 1990'dan beri ısınıyor; 1998'den beri 1.000-1.500 metre derinlikler; ve yaklaşık 2005'ten beri 1.500 metrenin altındaki bölgeler ısınıyor.’’
‘‘Isının aşağıya doğru yavaş nüfuz etmesi, okyanusların ısınmaya devam edeceği ve sera gazları dengelendikten sonra bile deniz seviyesinin yükselmeye devam edeceği anlamına geliyor.’’
- Balıkçılık, turizm gibi nedenlerle Antarktika'ya giden gemilerin üzerinde üzerinde "otostopla" bölgeye ulaşan istilacı türler, buranın bozulmamış deniz ekosistemini tehdit ediyor.
Bu korunmuş bölgeyi rutin olarak ziyaret eden balıkçılık ve turist gemilerini izleyen bir çalışmanın sonuçlarına göre, dünya çapında Antarktika'yı ziyaret eden gemiler 1.500 ayrı limandan geliyor.
Science dergisinin bu haftaki sayısının kapağında yer alan bir çalışma, kuş ve memelilerin soyunun tükenmesinin, bitkilerin iklim kriziyle birlikte hayatta kalma şansını nasıl etkilediğini inceliyor. Buna göre, bitki türlerinin yarısından fazlası, tohumlarını dağıtmak için hayvanlara bağımlı. Araştırmacılar, çoğalmak için hayvanlara bağımlı bitkilerin iklim değişikliğine ayak uydurma yeteneğinin, bu tür bitkilere yardım eden memelilerin ve kuşların kaybı nedeniyle yüzde 60 oranında azaldığını gösterdi. Memeli ve kuş türlerinin yalnızca çok az bir yüzdesinin kaybedilmesine rağmen, iklimin etkisiyle bitkilerin tohum dağıtım becerilerinin yüzde 95 oranında azaldığı bölgeler olduğu da not ediliyor.
Söz Bitmeden…
İngiltere’de Johnson hükümetinin uzunca bir süredir tartışılan ve polise geniş haklar tanıyan yasa tasarısına karşı bugün ülke çapında eylemler düzenleniyor. İnsan hakları ve iklim savunucularıyla birlikte binlerce kişinin katılması beklenen protestolar Kill the Bill adıyla anılıyor.
Polise geniş haklar veren yeni yasa tasarısına göre, çok fazla gürültü yaparak, sokakları ya da vitrinleri kapatarak veya genel olarak halkı “rahatsız ederek” kamuoyunda ‘‘sorun’’ çıkardığı düşünülen kişiler, kendilerini parmaklıkların arkasında bulabilir. Halkın barışçıl bir şekilde toplanma ve demokrasiye katılımında caydırıcı etkisi olacağı düşünülen yasa tasarısıyla ilgili İngiliz insan hakları grubu Liberty, bu yasa tasarısı “zor kazanılmış ve benimsenmiş özgürce toplanma ve muhalefeti ifade etme haklarının ortadan kaldırılmasıyla hepimizi etkileyecek”. diyor.