WWF-Türkiye ile Boğaziçi Üniversitesi Çevre Bilimleri Enstitüsü “Türkiye’de Plastik Atık Sorunu ve Politika Önerileri” raporunu yayımladı.
WWF-Türkiye ile Boğaziçi Üniversitesi Çevre Bilimleri Enstitüsü doğa üzerinde ciddi bir tahribat oluşturan plastik kirliliğini tüm boyutlarıyla ele alan “Türkiye’de Plastik Atık Sorunu ve Politika Önerileri” raporunu yayımladı. Raporun karne bölümünde, kısa, orta ve uzun vade gözetilerek, politika düzeyinde kapsamlı çözüm önerileri sunuluyor. Atık yönetimindeki eksiklikler nedeniyle dünya genelinde plastik atıkların yüzde 37’si hâlihazırda toprak, tatlı su ve denizlere karışarak kirliliğe neden oluyor. Türkiye’den Akdeniz’e karışan yıllık plastik (makro ve mikro plastik) sızıntısı kişi başına yaklaşık 1 kg seviyesinde. IUCN’in (Dünya Doğayı Koruma Birliği) güncel raporuna göre Türkiye toplam atık miktarı ile Akdeniz’i en çok kirleten (Mısır ve İtalya’nın ardından üçüncü) ülkeler arasında bulunuyor. Denizlerdeki giderek artan plastik kirliliğinin alarm verici düzeyde olduğunun araştırmalarla da ortaya konduğunu vurgulayan WWF-Türkiye Plastik Projeleri Müdürü Tolga Yücel çalışmayla ilgili şunları söyledi “Dünya genelinde her yıl 11 milyon ton plastik atık denizlere karışıyor. Bu küresel krizi durdurmak için denizlerimizdeki plastik kirliliğine karşı bağlayıcı bir uluslararası sözleşmeye acil ihtiyaç var. Türkiye, “Sıfır Atık Programı” ve plastik poşetlerin ücretlendirilmesi uygulaması ile küresel çevre sorunlarının çözümünde oynayabileceği kritik rolün güzel bir örneğini sergiledi. Ülkemiz, şimdi de denizlerdeki plastik kirliliğini durdurmak için uluslararası bir sözleşmenin şekillendirilmesinde öncü rol oynama şansına sahip. Sözleşmenin önümüzdeki şubat ayında gerçekleştirilecek Birleşmiş Milletler Çevre Asamblesi’nde görüşe açılmasını talep ediyoruz.” dedi.
Türkiye'de ılık kış mevsimini yaşarken, ortaya ilkbaharı andıran görüntüler çıkmaya başladı. Son olarak geçtiğimiz günlerde Mersin'de, erik ağaçları meyve vermeye başladı. Eskiden sadece yazın çiçek açan ağaçlar, artık iklim değişikliği nedeniyle kışın da çiçek açmaya başladı. Uzmanlarsa ağaçların kışın çiçek açmasını çevre felaketi olduğunu söylüyor. "Ağaçların sonbahar ve kış aylarında çiçek açması alışıldık bir durum değil" diyen İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi, Orman Botaniği Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ünal Akkemik, "Son yıllarda sonbahar ve kış aylarında ağaçların çiçek ve meyve açtığını sık sık görüyoruz. Bu durum iklim değişikliğinin sonuçlarından biri. Ağaçların kışın çiçek açması çok da istenilen bir durum değil. Çünkü bu çiçeklerde bir sonraki sene oluşacak meyvelerin ilk halleri. Bu nedenle sıcak havadan soğuk havalara geçtiğimde ağaçların ölmesi söz konusu. Yani önümüzdeki sene çiçeklendirme daha az olacak. Çiçeklendirmenin az olmasıyla beraber meyve miktarında de bir azalma olacak. Bu azalma bir anlamda bizler için tarımsal kıtlık demek" dedi. Artık Türkiye'nin her yerinde kışın ağaçların çiçek açtığını belirten Profesör Akkemik, "Ağaçların çiçek açması Türkiye'nin her yeri için geçerli. Ama özellikle Türkiye'nin güney bölgeleri daha sıcak olduğu için oralarda bu durumlar daha çok görülebilir. Çünkü özellikle Ege ve Akdeniz bölgesinde erik ağaçları şu an bu mevsimde çiçek açmaya başlamış. Seneye açması gereken ağacının şimdi açmış olması önümüzdeki sene çiçek oranını düşmesi anlamına geliyor. Bu sene kışın bu çiçeklerin açmış olması meyve üretiminde ciddi bir azalmaya yaşanılacağı gösteriyor. Mesela ileride erikleri çok pahalıya bulabiliriz" diye konuştu. Profesör Ünal Akkemik, "Ağaçların kışın çiçek açması uzun vadede bir felaket olabilir. Ancak bu felakete karşı mutlaka bir önlem almamız lazım. İklimde değişen şey sıcaklığın artması ve yağışın daha düzensiz hale gelmesi ile ilgili. Dolayısıyla bu durum bizler için felaket olabilir. Yetkililerin bu konularda mutlaka önlem alması gerekiyor. Yetkililer daha geç çiçek açan, iklime karşı daha dirençli türlere doğru değişim yapabilir… Gelecekte bizi felaket boyutunda kriz bekliyor. Mesela şu an fıstık çamlarında iklim değişikliğinden dolayı çok ciddi bir sorun yaşanıyor. Yine benzer bir şekilde zeytinde ciddi bir verim azalması var. İklim değişikliği nedeniyle ağaçlar kuraklığa karşı bir anlamda can çekişiyor. Özellikle kiraz, vişne, şeftali, portakal, erik gibi ağaçların kışın çiçek açma olasılığı artık yüksek" dedi.
Küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliğinin baskısı, en çok buzullar üzerinde görülüyor. Hakkari‘nin Cilo Dağı‘ndaki buzulların erimeye başlamasının ardından Doğu Karadeniz’deki 3 bin 937 metre yüksekliğindeki Kaçkar Dağları‘nda da buzulların eridiği bildirildi. Son yıllarda artış gösteren erime eğilimi nedeniyle dağcıların kullandığı kuzey tırmanış rotalarında da değişikliğe gidildi. Türkiye Dağcılık Federasyonu (TDF) Başkanı Prof. Dr. Ersan Başar, “Kaçkarlar’daki büyük ve küçük buzulumuz hacim olarak ciddi oranda küçüldü” dedi. Türkiye’nin Antarktika Bilim Seferi ekip lideri olan Prof. Başar, küresel ısınmaya bağlı olarak yaşanan iklim değişikliğinin meteorolojik ve denizel hareketleri etkilemesinin, hayatın her alanında hissedildiğini söyledi: “Dünyadaki en önemli nokta olan Himalaya Sıradağları dünya buz kütlesinin önemli merkezlerinden biri. Antarktika ve Arktik’teki buz kütlelerini düşündüğümüzde, dünyanın toplam tatlı suyunun yüzde 70´inden fazlasını barındırıyor. Bununla birlikte kutup bölgelerindeki buzullar da çok önemli. “Tripolar” dediğimiz üç kutbun dengesi küresel ısınmanın etkisiyle oluşan iklim değişimini önemli şekilde etkiliyor. Bu üç kutup noktası dünyadaki sıcaklık dengelerini kontrol ediyorlar” dedi.