Tangolar

-
Aa
+
a
a
a

Fransız Öpücüğü'nün bu haftaki bölümünü Fransızca tangolara ayırdık. Program boyunca hem tango müziğinin Fransa'daki yolculuğundan bahsettik hem de Guy Marchand, Sylvie Vartan, Julien Clerc ya da Vincent Niclo gibi sanatçıların bu tarzdaki parçalarını dinledik.

Vincent Niclo

Programın açılışını, eserlerinde sıklıkla tango ile şansonu harmanlayan Guy Marchand’ın en ünlü şarkılarından olan Moi, je suis tango (Ben tangoyum) ile yaptık. Marchand bu parçayı Fransızcaya, Arjantinli ünlü besteci Astor Piazzola’nın 1974 tarihli Libertango’sundan uyarlamıştı. Bunun dışında Piazzola’nın Undertango adlı eserini de Mister Tango adıyla Fransızca sözlerle yorumlamıştı sanatçı.

19. Yüzyılın sonlarında doğru Arjantin ve Uruguay’da doğan, ilerleyen yıllarla da Buenos Aires’te yaşayan toplumun alt sınıfına mensup insanlarla özdeşleşen tango dansı ve müziği, Fransa’ya 20. Yüzyılın başlarında, gemilerle ülkeye gelen Arjantinli tangocular aracılığıyla ulaşmıştı. Öncelikle yine toplumun alt kesiminde sevilip yayılan tango, zamanla üst kesimlerce de beğenilmeye başladı. Bu dönemden sonra, özellikle Parislilerin bu dansa olan ilgisi sayesinde tango, Arjantin sosyetesinde de değer kazandı. İlk kez 1917 yılında Toulouse doğumlu Carlos Gardel’in bir smokin içinde, her türlü argo ve erotizmden uzak şekilde tango söylemesi, müziğin toplumun üst tabakasında değer kazanmasını hızlandırdı ve Avrupa'daki tango çılgınlığı Paris'ten sonra Londra, Berlin ve diğer başkentlere sıçradı. Yirmili ve otuzlu yıllarla birlikte tango, yavaş yavaş Fransız şansonuyla da entegre olmaya başladı. Bu dönemin dikkat çeken şarkıları arasında; Brévard ve Lambert’in Notre tango, Gaston Ouvard’ın Tango casernal, Marie Dubas’nın Le tango stupéfiant ve Berthe Sylva’nın Le tango de Paris ya da Carlos Gardel’in ünlü Adios muchachos’undan uyarlanan Adieu Paris gibi parçalarını saymak mümkün. Otuzlu ve kırklı yıllarda Fransa’da tango denince akla gelen ilk isimlerden biri de Tino Rossi’ydi kuşkusuz. Türk tango müziğinin ustalarından Şecaattin Tanyerli’nin de ilham kaynakları arasında yer alan Korsikalı sanatçı, bu tarzdaki birçok eseri orijinal haliyle ya da Fransızca sözlerle kaydetmişti. 

Tüm zamanların en fazla tanınan tango parçalarından biri de, Uruguaylı besteci ve müzisyen Gerardo Matos Rodríguez tarafından 1916’da bestelenen La Cumparsita. Gerardo Matos parçayı 1916'da, öğrenciliği sırasında, Uruguay karnavalında çalınmak amacıyla bir karnaval marşı olarak bestelemişti. La Cumparsita da "küçük bir sokak topluluğu" ya da "karnaval gösterisi" anlamına geliyor zaten. Zamanla bir klasik haline gelen parçayı, 1962’de Léo Ferré, oldukça farklı bir düzenlemeyle kaydetti. Sözleri için uzun yıllar birlikte çalıştığı akordeon sanatçısı Jean Cardon’dan ilham aldığı Mister Giorgina isimli şarkıda, ufak tefek kafelerde, akordeon çalan bir müzisyenden bahsediyordu bize Ferré. Kendisi az bir para karşılığında çalışan, zor bir hayat yaşayan bu müzisyen, buna karşın yaptığı müzikle insanlara hayaller kurduruyor, onları dans ettiriyor ve eğlendiriyor. Parçanın finalinde ise Johann Sebastian Bach’ın bir eserini kullanıyordu Ferré ve “Müzik bitti, iki bin yılında artık müzik olmayacak” diyordu. Bu sözler aslıda onun, teknik anlamda kaydedilen ilerleme ile birlikte müziğin kitlesel bir ürün, bir tüketim aracı haline gelmesinden duyduğu endişeyi ifade ediyordu ki müzik piyasasının şu anki haline bakınca, Ferré’nin altmış yıl öncesinden geleceği gördüğünü söylemek pek de yanlış olmaz. 

1940’lı yıllarda altın çağını yaşayan tango, altmışlar ve yetmişler boyunca da kendine Fransız şansonunda sık sık yer buldu. Bu dönemde neredeyse her sanatçı, repertuarında tango tarzında bir parçaya yer veriyordu. Jacques Brel’in 1964 tarihli Le tango funèbre’i, George Moustaki’nin müziği Astor Piazzola imzalı Le tango de demain’i ya da Serge Reggiani’nin 1977’de piyasaya çıkan muzip Le tango de la mélancolie’si buna en güzel örnekler. Bu isimler dışında Gilbert Bécaud, Charles Aznavour, Serge Lama, Sheila, Alain Barrière ya da Enrico Macias’ın da tangoyu denedikleri şarkıları mevcut. Örneğin Charles Aznavour, sözü ve müziği kendisine ait 1960 tarihli parçası Comme des étrangers’de, birbirlerini artık sevmemelerine rağmen yalnızlık korkusu nedeniyle birlikte birer yabancı gibi yaşayan bir çiftin hikâyesini bir tangoyla anlatıyordu dinleyenlerine. 

Yukarıda, repertuarında tango parçalarına yer veren isimlerden bahsederken, bunların arasında Serge Lama’yı da saymıştık. Bu tarz iki şarkı öne çıkıyor Lama’nın repertuarında: her ikisi de hafif erotizm soslu bu şarkılardan ilki 1975 tarihli Dans ma garçonnière. Parçada, tuttuğu garsoniyerde başka kadınlarla buluşmak yerine onların müstehcen fotoğraflarını biriktiren ve kendini bu fotoğrafların Don Juan’ı olarak gören bir adamdan bahsediyor Lama bize. Lama’nın tango esintileri taşıyan bir diğer şarkısı da 1980’de piyasaya çıkan Mon dada c’est la danseuse. Otobiyografik özellikler taşıyan bu parçada da babasının operet şarkıcısı olması nedeniyle kabarelerin kulislerinde geçen çocukluk yıllarına götürüyor sanatçı bizi ve sahne arkasında yaşananlardan söz ediyor şarkı boyunca. 

Yetmişli yıllarda tangoyla şansonu harmanlayan bir diğer parça da Québec popüler müziğinin önde gelen isimleri arasında yer alan Michel Louvain’e aitti. 1977’de piyasaya çıkan La dame en bleu – Mavili kadın adlı parçayı seslendirmek istememişti Louvain ilk başta. O dönemde tango tarzındaki bir şarkının iş yapma şansı olmadığını düşünüyordu ne var ki yapımcısının ısrarıyla parçayı kaydetti ve La dame en bleu kısa sürede repertuarının en fazla tanınan ve sevilen şarkısına dönüştü. 

Yetmişli ve seksenli yıllarda Charles Aznavour ya da Gilbert Bécaud gibi tecrübeli isimlerin yanı sıra Julien Clerc, Bernard Lavilliers, Jean Guidoni ya da Renaud gibi dönemin genç sanatçıları da tango tarzında şarkılar kaydetmişti. Örneğin 1968’te piyasaya sürdüğü La cavalerie adlı parçasıyla Fransız şansonuna yeni bir soluk getiren Julien Clerc, bundan üç yıl sonra, 1971’de Le cœur volcan isimli parça aracılığıyla repertuarına romantik bir tango da eklemiş olacaktı. Sözleri Étienne Roda-Gil imzalı şarkıda, yüreğinde yaşadığı duygular bir yanardağın lavları gibi püsküren, sevdiği kadının gözlerinden süzülen yaşlar, damarlarında tıpkı kızgın lavlar gibi akan bir adamın hikâyesini anlatıyordu dinleyenlerine sanatçı. Yetmişli ve seksenli yıllar Fransız şansonuna yön veren bir başka isim olan Renaud ise, 1979’da piyasaya çıkan Le tango de Massy-Palaiseau adlı parçasını, Paris banliyösünde yer alan bir istasyona adamıştı. Eş sesli kelimeleri kullanarak oldukça farklı bir yazım stili denediği mizah dozu yüksek bu şarkıda, tıpkı Les Charognards, Deuxième Génération ya da Dans mon HLM gibi parçalarında olduğu gibi banliyödeki yaşamdan söz ediyordu bize. 

Sylvie Vartan, yetmişlerin başında kurulan rock grubu Esperanto’nun 1975 tarihli Last Tango adlı parçasını, yine aynı yıl, Jean-Michel Rivat’nın yazdığı sözlerle La drôle de fin adıyla kaydetmişti. Parçada, güzel başlayıp gülünç bir şekilde sonuçlanan aşk hikâyelerinden bahsediyordu sanatçı bize ve “Peki nereye gidiyor erkekler, çekip gittiklerinde, bilemeyecek miyiz asla bizi ne zaman terk edeceklerini, sonuçta bir yerlerdeler, ya bir tren peronunda, ya bir İngiliz kafesinde ya da bir İspanyol pansiyonunda sözleriyle sebepsiz yere terk edilen tüm kadınların duygularına tercüman oluyordu adeta.

Şu ana dek genellikle kırk-elli yıl öncesine ait şarkılardan bahsettik, peki günümüzde ne durumda tango akımı diye bakacak olursak: yirmi birinci yüzyılda tango, çağın koşullarına ayak uydurarak “neotango” denilen bir forma kavuştu. Elektronik müzikle tangoyu bir araya getiren bu yeni yapı, zaman zaman “electro tango” ya da “tango fusion” olarak da adlandırılıyor. Bu akımın en önemli temsilcileri arasında 1999’da Paris’te kurulan Gotan Project grubu yer alıyor. Güney Amerika kıtasında ise temelleri 2006’da atılan Bajofondo isimli topluluk bu tarz çalışmalarıyla dikkat çekiyor. Bunların yanı sıra dönem dönem Fransız şansonunda da tangoya saygı duruşu niteliği taşıyan albümler yayınlanabiliyor. Bunlara yakın tarihli bir örnek; 1975 doğumlu tenor, Vincent Niclo’nun 2018’de piyasaya sürdüğü “Tango” adlı çalışması. On iki şarkıdan oluşan bu albümde Quizas, quizas, La Cumparsita ve Libertango gibi klasikleri yeniden yorumlayan Niclo, bunlara ek olarak müziği Pascal Obispo imzalı Monsieur Gardel ya da Jérémy Poligné tarafından bestelenen Elena ya da Mon amour gibi orijinal şarkıları da seslendirdi.

Şarkıcı / YorumcuParça AdıAlbüm AdıSüre
Guy Marchand Moi, je suis tango Emilio 3:08
Tino Rossi Le plus beau tango du monde Les plus beaux tangos du monde 2:48
Barbara Carlotti Le tango Corse Corse île d'amour 3:01
Léo Ferré Mister Giorgina Barclay Vol.3 4:00
Cora Vocaire Le temps du tango Avec le temps 3:40
Charles Aznavour Comme des étrangers Je M'voyais Déjà 2:28
Marie-Paule Belle J'ai clef Paris, fais-toi faire un lifting 2:52
Serge Lama Mon Dada C'est La Danseuse La Balade Du Poète 2:46
Michel Louvain La dame en bleu La dame en bleu - Édition 40e anniversaire 3:14
Julien Clerc Le cœur volcan Olympia 94 3:02
Renaud Le tango de Massy-Palaiseau Ma gonzesse 2:57
Vincent Niclo Demain Tango 3:17
Vincent Niclo Monsieur Gardel Tango 2:59
Sylvie Vartan La drôle de fin Live à Pleyel 3:09