Bu haftaki programımızda 1966 yılını ziyaret ettik ve müzik dünyasındaki yıldızları o yıl parlayan Antoine, Mireille Mathieu, Michel Polnareff ve Jacques Dutronc gibi isimlere kulak verdik.
Programın açılışını Sheila’nın seslendirdiği Bang bang ile yaptık. Şarkının orijinali yine 1966’da Cher tarafından kaydedilmiş ve dünya çapında büyük ses getirmişti. Parçayı dinleyen yapımcı Claude Carrère, Bang bang’in o zamanlar daha çok L’école est finie ya da Vous les copains gibi ergenlere hitap eden şarkılarla tanınan Sheila’nın kariyerinde yeni bir sayfa açmak için çok uygun olduğunu düşünmüş, Georges Aber de şarkıyı Fransızcaya uyarlamıştı. Ne var ki uyarlama sürecinde sözler biraz yumuşatıldı. Şarkının orijinalinde sevgilisini öldüren bir adam söz konusuyken Fransızca versiyonda bu, çocukluk yıllarında oynanan bir oyuna dönüştürüldü. Bu arada o dönemde şarkıyı yorumlamak için yanıp tutuşan bir başka isim de Dalida’ydı. Parçanın Fransızca uyarlaması Sheila tarafından kaydedilince, o da bu arzusunu şarkıyı İtalyanca sözlerle yorumlayarak hayata geçirmişti.
Fransa’da 1966 yılına müzikal anlamda damga vuran isim hiç şüphesiz Antoine’dı. Doğum kontrol haplarının süpermarkette satılmasını savunan ve Johnny Hallyday’i bir sirk kafesine tıkmak gerektiğinden bahseden Les élucubrations d’Antoine adlı parçasıyla aracılığıyla birçok kişinin sadece sessizce düşünmekle yetindiği konuları notalara döken genç adam böylece aynı şarkıda hem ebeveyn otoritesine karşı çıkıyor, hem dönemin en önemli gençlik idolüyle dalga geçiyor hem de devlet büyüklerine mevcut yaşam tarzıyla tamamen çelişen tavsiyelerde bulunuyordu. Uzun saçları, sonradan kendi adıyla anılacak geniş yakalı rengârenk gömleği, yamalı kotu ve mızıkasıyla hippi akımının Fransa’daki ilk temsilcilerinden biri olarak da sayılabilecek Antoine, ertesi yıl Je l’appelle Cannelle gibi şarkılarla daha klasik bir tarza dönse de, yé-yé fırtınasıyla Mayıs 1968 olayları arasındaki dönemde, yepyeni bir düşünce tarzının doğuşuna önemli katkı sağlamıştı.
Antoine’ın bu şarkıda kendisine sataşmasına o yılın Mayıs ayında piyasaya çıkan Cheuveux longs et idées courtes (Uzun saçlar kısa akıllar) adlı parçayla yanıt veren Johnny Hallyday için 1966 yılı pek de parlak geçmemişti. 1965’in Nisan ayında dönemin bir diğer yıldız ismi Sylvie Vartan’la basının olağanüstü ilgi gösterdiği bir törenle evlenen Johnny açısından, yılsonuna doğru piyasaya çıkan, çoğunluğu kendi yazdığı şarkılardan oluşan “Johnny chante Hallyday” isimli albüm, zor günlerin başlangıcı anlamına geliyordu aynı zamanda. Yirmi üç yaşındaki sanatçı, bu albümde tarzını değiştirmiş, kariyerinin ilk yıllarındaki yeniyetmenin yerini, rhytm and blues söyleyen daha olgun adam almıştı ama bu ani sayılabilecek değişim, hem albüm satışlarını hem de konserlere gelen izleyici sayısını düşürmüştü. Tüm bunlara vergi borçları nedeniyle peşine düşen maliye müfettişleri de eklenince bunalıma giren Johnny günden güne tükenecek, hatta 1966’nın Eylül ayında yani oğlu David’in doğumundan sadece bir ay sonra intihara bile teşebbüs edecekti. Onu yeniden düzlüğe çıkaran şarkı ise bu olayın hemen ardından yapımcı şirket tarafından akıllı ama belki biraz da fırsatçı bir satış stratejisiyle piyasaya sürülen Noir c’est noir oldu. Orijinalinı Black is black ismiyle İspanyol grubu Los Bravos’un seslendirdiği parçanın Fransızca uyarlamasını Georges Aber imzasını taşıyordu. Şarkıda geçen “Siyah siyahtır, ama artık hayatımda umutsuzluk istemiyorum, aşkımızı kurtarmak için her şeyi yapmaya hazırım” sözleriyle Johnny kendisinden boşanmak istediği konuşulan Sylvie Vartan’a sesleniyordu adeta. Müzik marketlerdeki yerini 20 Eylül 1966’da alan parça büyük ilgi görerek Ekim ayı boyunca Fransa listesinin zirvesine oturdu ve bir anlamda gençlerinin idolünün hayata yeniden dönmesini sağladı.
1966 yıllında müzikseverler; Antoine’ın yanı sıra ilk önemli çıkışını sözleri Jacques Lanzmann imzalı Et moi, et moi, et moi ile gerçekleştiren Jacques Dutronc ve akılda kalıcı melodilerinin yanında sıra dışı görünümü ile de dikkat çeken Michel Polnareff gibi yıldızların doğuşuna tanıklık etmişti. Bakaloryasını aldıktan sonra bir sigorta şirketinde çalışmaya başlayan ancak zamanın çoğunu şiir yazmak ve bunları müziğe uyarlamakla geçiren Michel Polnareff, yirmi yaşına geldiğinde ailesinin yanından taşınmış ve biriktirdiği paralarla satın aldığı gitarıyla Sacré-Cœur merdivenlerini mekân tutmaya başlamıştı. Kendini beat akımı temsilcisi olarak tanımladığı bu yıllarda, hareket ve düşünce özgürlüğünü savunuyor, başı bu yüzden polisle sık sık belaya giriyordu. Onunla aynı dönemde isimlerini duyurmaya başlayan meslektaşlarının aksine kariyerinin ilk yıllarından itibaren repertuvarında uyarlama eserlere yer vermeyen Michel, şarkılarını kendi hayatından aldığı ilhamla tek başına yaratmak istiyordu. 1966’da Locomotive isimli gece kulübünde düzenlenen bir yarışmayı kazanmasının ardından kendisine ödül olarak sunulan Barclay ile kontrat yapma fırsatını geri çeviren sanatçı, bunun yerine bir çocukluk arkadaşının ısrarı üzerine o zamanlar Europe 1 radyosunun patronluğunu yürüten Lucien Morisse’in sahibi olduğu Disc’AZ ile sözleşme imzalamayı tercih etti. Genç adamın ilk 45’liği müzik marketlerdeki yerini aynı yılın Mayıs ayında alırken albümde yer alan La poupée qui fait non çok kısa sürede bir hite dönüştü Birkaç ay sonra yayınlanan ikinci 45’liğinde yer alan Love me, please love me, 66 yazının en beğenilen slow’u olurken albümün diğer yüzündeki L’amour avec toi ise cinsel özgürlüğü savunan sözleri nedeniyle o dönem için müstehcen bulunsa da bu ufak çaplı skandal albüm satışlarının daha da artmasını sağladı.
Yıldızı Polnareff’le aynı dönemde parlayan Jacques Dutronc, müzik kariyerine rock grubu Les Cyclones’un gitaristi olarak başlamış, bunun ardından da 1967’den itibaren birlikte yaşayacağı Françoise Hardy’nin sanat direktörlüğünü yürütmüştü. Hardy’nin seslendirdiği Le temps de l’amour ve Va pas prendre un tambour gibi parçaların da bestesini yapan genç adam 1966’da Jacques Lanzmann’ın yazdığı sözleri müziğe uyarlamaya başladı. İkilinin eserlerindeki söz ve melodi uyumu oldukça dikkat çekiciydi. Parisli orta sınıftan yakışıklı bir gencin, rock’n’roll altyapılı Anglosakson ritimler üzerinde kendini beğenmiş bir ses tonuyla homurdanmasını dinlemek, müzikseverlerin çok hoşuna gitmişti açıkçası. Bunun yanında şarkılarda sürekli tekrarlanan birinci tekil şahıs zamiri (Je) bunların arkasında bir söz yazarı olduğunu unutturuyor, eserler tamamen yorumcusuyla bütünleşiyordu. İlgi çekici bir diğer nokta da söz konusu parçalarda çoğu zaman “ben ve onlar” formülünün kullanılması sonucunda şarkının kahramanının karşısında yer alan bir kitlenin yaratılmasıydı. Et moi, et moi, et moi, Les Play-boys ve Fais pas ci fait pas ça gibi şarkılarda göze çarpan bu formül, bir anlamda Dutronc’un kariyerinin yapı taşını oluşturuyordu.
Adını ilk kez 1963 tarihli Le Tord-boyaux adlı parçayla duyuran, bunun ardından da Johnny Hallyday, Nana Mouskouri ve hatta Rolling Stones konserlerinin hemen öncesinde sahne alma şansını yakalayan Pierre Perret, kendisini bir tatil köyüne gönderen ebeveynlerine başından geçenleri anlatan bir çocuğu konu alan Les jolies colonies de vacances adlı parçasını 1966'da yayınlamıştı. Müzikal açıdan bir çocuk şarkısını andıran parça, içerdiği argo sayılabilecek sözler nedeniyle, bizzat dönemin Fransa cumhurbaşkanı Charles de Gaulle’ün eşi Yvonne de Gaulle’ün müdahalesiyle sansüre uğramıştı.
1962’de Avignon Belediyesi tarafından düzenlenen bir şarkı yarışmasına Edith Piaf hayranı iki genç kız katılmıştı. Yarışmayı kazanan Michèle Torr isimli sarışın olurken ikinci sırayı alan Mireille Mathieu adlı esmer, rakibinden çok daha büyük bir şöhrete ulaşacağı müzik kariyerine başlamak için 1965’te, sahne aldığı bir Enrico Macias konserinde, ünlü menajer Johnny Stark’ın kendisini fark etmesini beklemek zorunda kalacaktı. 1963’te hayata veda eden Edith Piaf’ın yerini alacak bir isim arayışında olan Stark, on dört çocuklu bir ailenin en büyüğü olan bu kızdaki potansiyeli görmüş ve 1965’in son günlerine girilirken onunla sözleşme imzalamaya karar vermişti. Bu bakımdan Mireille Mathieu’nün hikâyesinin Sheila’nınkine paralellik gösterdiğini düşünmek mümkün. Buna karşın bu iki peri masalının kahramanlarını birbirinden ayıran başlıca unsurun farklı müzikal tarzları olduğu da söylenebilir. Sheila, yé-yé tutkunları için tasarlanmışken Mireille, güçlü sesi ve sade stiliyle daha çok klasik Fransız şansonu sevenlere hitap etmek üzere yaratılmıştı. Böylelikle 1966’da, iç parçalayıcı Mon Credo yorumuyla kısa süre önce “Kaldırım Serçelerinin” ölümüyle kahrolan Fransız halkını gözyaşlarına boğan genç kadın, ilerleyen dönemde Piaf kimliğini yavaş yavaş terk ederek kariyerinin ilk yıllarındaki hayran kitlesini üzecek ancak Paris brûle-t-il, J’ai gardé l’accent ya da La dernière valse gibi şarkılar sayesinde farklı bir dinleyici grubunu da cezbetmeyi başaracak ve şöhreti kısa sürede Fransa’yı aşıp Amerika’ya kadar ulaşacaktı.
Altmışların ikinci yarısının hemen başında Dünyada ve Fransa’da neler olup bittiğine hızlıca göz atmak için Michel Delpech’in o yıl piyasaya çıkan Inventaire 66 adlı parçasını dinlemek yeterli olabilir. Vietnam savaşının tüm hızıyla devam ettiği bu sene boyunca; Luna 9 adlı Rus uzay aracı aya yapılan ilk inişi gerçekleştirmiş, Claude Lelouch’un Un homme et une femme (Bir Kadın ve Bir Erkek) filmi Cannes’da Altın Palmiye’ye uzanmış, James Bond serisinin dördüncü bölümü Thunderball (Yıldırım Harekâtı) gösterime girmiş, Johnny Hallydav ve Sylvie Vartan’ın oğulları David dünyaya gelmiş, yeni Piaf olarak lanse edilen Mireille Mathieu ilk albümünü çıkarmış ancak 1959’dan beri Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan Charles de Gaulle hâlâ yerinden kıpırdamamıştı. Jacques Prévert’in bir şiirinden esinlenerek kaleme aldığı bu şarkı hakkında: “Gündemde ne varsa, moda olan ne varsa onu kullandım. Puzzle’ın parçalarını birleştirdim ve sonuna gençlerin Mitterand’ın de Gaulle karşısındaki yenilgisiyle ilgili ortak düşüncelerini özetleyen “hâlâ aynı cumhurbaşkanı” cümlesini ekledim. Bu şarkıyı yazarken gerçekten çok eğlendim” ifadelerini kullanan Delpech, parçada geçen “Tüm bunlar oldu ama tüm bunlara karşın sana rastladığımda bambaşka bir şey oldu. Sen benim için bu yılı tozpembeye boyadın” sözleriyle de yeni evlendiği eşi Chantal Simon’a aşkını ilan ediyordu aynı zamanda.
Altmışların başında Ma môme ya da Deux enfants au soleil gibi romantik parçalarla adını duyurmasının ardından 1964’te yayınladığı Nuit et brouillard sayesinde nihayet arzu ettiği angaje şarkıcı statüsüne erişen Jean Ferrat, 1965’in Aralık ayında piyasaya çıkan albümündeki on şarkıdan altısının sözlerini kendisi kaleme almıştı. Albümün sözleri Georges Coulonges imzalı isim şarkısı Potemkine’in sözlerinin esin kaynağı ise Rus yönetmen Sergei Eisenstein’in 1925’te gösterime giren Potemkin Zırhlısı adlı sessiz filmiydi. 1905’te, söz konusu gemideki denizcilerin subaylara karşı ayaklanması, 1905 Moskova olayları ve 1917 Ekim Devrimine giden süreçte önemli bir rol oynamıştı. Şarkı, her ne kadar provokatif bir içeriğe sahip olmasa da belki de otoriteye karşı gerçekleşen bir başkaldırıyı konu aldığı için yayınlandığı dönemde sansüre uğramaktan kurtulamadı. 65’in Kasım ve Aralık aylarında Ferrat’nın parçayı televizyonda söylemesi engellenirken sanat çevresinden gelen tepkiler sonucunda nihayet boykot kalktı ve Ferrat Potemkine’i ilk kez 26 Aralık 1965 günü televizyonda seslendirdi. Müzikseverlerin büyük beğenisiyle karşılaşan parça, 1966 Martında Fransız listesinin zirvesine oturdu. O dönemde kendisiyle gerçekleştirilen bir röportajda, Potemkine’i neden kaydettiği sorusuna Ferrat: “Çünkü bu şarkı en nihayetinde alınan emirlerle uyma konusundaki bir problemi ele alıyor ve bence insanlar önlerine gelen her emre itaat etmemeli. Potemkine’in özelliği bu” şeklinde yanıt verecekti.
İlk olarak 17 Aralık 1965’te, Châtelet Tiyatrosunda sergilenen besteleri Charles Aznavour imzalı Monsieur Carnaval operetinde yer alan La bohème’in sözlerini Jacques Plante kaleme almıştı. “Yirmi yaşından küçüklerin tanımadığı bir zamandan bahsediyorum size” sözleriyle başlayan parçayı müzikalde, ellili yılların yıldız isimlerinden Georges Guétary yorumluyordu. Ne var ki operetin perdelerini açmasından bir gün önce, Aznavour’un parçayı televizyonda seslendirmesi ve bunun ardından da 45’lik olarak piyasaya sürmesi, iki sanatçının ve haliyle bağlı oldukları stüdyoların arasında bir gerilime neden oldu. Buna karşın Aznavour’un kaydettiği 45’liğin 1966’nın Ocak ayında Beatles’ın Michelle, Georges Brassens’in Supplique pour être enterré à la plage de Sète ve Jacques Brel’in Ces gens-là gibi şarkılarının hemen ardından Fransa listesinde dördüncü sıraya oturması, tüm bu yaşananları unutturdu. Aznavour’un bir ressama hayat verdiği parçayı, konserlerinde daima elinde, bu ressamın fırçasını temizlemek için kullandığı beyaz bir mendille söylediğini ve şarkının sonunda bu mendili seyircilerin alması için sahnenin kenarına fırlattığını hatırlatalım.
Kaynaklar:
- 1001 histoires secrètes de chansons, Fabien Lecœuvre, Editions du Rocher, 2017
- L'odyssée de la chanson française, Gilles Verlant & Jean-Dominique Brierre, Hors Collection, 2006
- Michel Delpech - C'était chouette, Pascal Louvrier, Archipel Eds, 2016
- Jean Ferrat - Rouge Cerise, Baptiste Vignol, Grund, 2019
- La véritable histoire des chansons de Johnny Hallyday, Fabien Lecœuvre, Hugo Image, 2017
- Charles Aznavour - Star sans l'être, Baptiste Vignol, Grund, 2019
Şarkıcı / Yorumcu | Parça Adı | Albüm Adı | Süre |
---|---|---|---|
Sheila | Bang bang | L'heure de la sortie | 3:12 |
Antoine | Les élucubrations d'Antoine | Music World France | 3:27 |
Johnny Hallyday | Noir c'est noir | La génération perdue | 3:13 |
Michel Polnareff | Love me, please love me | Love me, please love me | 4:20 |
Adamo | En bandoulière | Platinium Collection | 3:28 |
Jacques Dutronc | Et moi, et moi, et moi | Et moi, et moi, et moi | 2:53 |
Pierre Perret | Les jolies colonies de vacances | Premières amours | 3:49 |
Mireille Mathieu | Mon Credo | Une vie d'amour | 2:52 |
Michel Delpech | Inventaire 66 | Le Best Of | 2:34 |
Hugues Aufray | Céline | Les 50 Plus belles chansons | 3:05 |
Jean Ferrat | Potemkine | Potemkine | 2:52 |
Charles Aznavour | La bohème | Palais des Congrès 1994 | 4:10 |