Bu haftaki programımızda; 30 Kasım 1985'te aramızdan ayrılan Marc Aryan’ı, 60’lı ve 70’li yıllar boyunca kaydettiği Türkçe ve Fransızca parçalarla andık.
Lübnan’dan göç eden Malatya Ermeni’si bir ailenin çocuğu olarak Fransa’nın Valence kentinde 1926 yılında dünyaya gelmişti Henri Markarian. Anne-babası Kevork ve Vartanuş Markarian, Osmanlı İmparatorluğu'ndan Lübnan'a, oradan da Fransa'ya göç etmişti. Yedi kardeşin üçüncüsü olan Henri, orta öğrenim yıllarında edebiyat, şiir ve yabancı dillere ilgi duyuyordu. Gençlik döneminde müzikle ilgilenmeye başlasa da okul hayatı başarısız oldu ve lise yıllarında disiplin sorunları nedeniyle okuldan kovulunca, kendi çabasıyla piyano, solfej, armoni ve kontrpuan öğrendi. 18 yaşında ağır bir hastalık (muhtemelen verem) geçirdi ve adeta ölümden döndü; bu deneyim onu müziğe daha da bağladı. 20 yaşında besteci olmaya karar verdi ve günde 10-16 saat çalışarak kendini geliştirdi. 1950'lerde Valence'da ailesinin desteğiyle bir plak dükkânı açtı ve böylece müzik endüstrisini yakından tanıma fırsatı buldu. 1957'de dükkânını satarak Paris'e gitti, şarkı sözlerini ve bestelerini yapımcılara sundu ancak reddedildi. İlk plağı "Ballade"ı (1959) kendi parasıyla kaydederek "Henri Markarian" adıyla piyasaya sürdü fakat bu çalışması hiç ilgi görmedi. Böylece 1963'te Belçika'ya taşınan Henri; şarkılarını ablasının Zeebrugge'deki gece kulübünde söylemeyi denedi ve yerel bir plak şirketiyle anlaşma imzaladı. Bu dönemde soyadını Marc ve Aryan şeklinde ikiye bölerek sahne adı olarak bu ismi kullanan sanatçı bu isimle yayınladığı il albümü Marc Aryan With The Europe Boys and The Aryanes (1963) ile Belçika ve Fransa'da dikkat çekti. 1964’te single olarak yayınladığı ve Türkçeye Nasıl Evlenirsin Bu Lisanla? adıyla uyarlanan Giorgina ise büyük bir hite dönüştü.
Altmışlı yılların ortasında kendi plak şirketi "Markal"ı ve aile kökenine atıfla "Malatya" ismini verdiği yayın evini kurarak bağımsızlığını kazanan sanatçının kariyeri için bu adeta bir dönüm noktası oldu ve özellikle Katy adlı şarkısı sayesinde yankı uyandıran Marc Aryan bu dönemde romantik baladların bir numaralı ismi olarak anılmaya başlandı. Bu parçanın yanı sıra; Angelina, La chanson du vieil aveugle, Giorgina, Parce que je t’aime ve Si j’étais sur gibi 45’likler de müzik listelerinin üst sıralarında yer alırken sanatçının şöhreti 1966’dan itibaren uluslararası bir boyut kazandı. Şarkılarının, özellikle Lübnan ve Suriye gibi Ortadoğu ülkelerinin yanı sıra Türkiye’de de büyük ilgi görmesi üzerine ülkemizi de birçok kez ziyaret etti ve Tu es une petite fille (Dinle Yavrucuğum) ve Ma loulou (Moda Yolu) gibi birçok parçasını Fecri Ebcioğlu’nun yazdığı sözlerle Türkçe olarak da seslendirdi.
1968’de, Moskova’da 60000 kişilik bir stadyumda konser veren Marc Aryan, turnesinin Ermenistan ayağında, Yerevan adlı parçasını seslendirdi. Aksanlı Türkçesi ve sempatik kişiliğiyle Türkiye'de bir fenomene dönüşen sanatçı, ülkemize yaptığı bu ziyaretlerin anısına Istanbul isimli Fransızca bir şarkı da yazmıştı. Ayrıca pek çok şarkısı da Türkçeye uyarlanarak Alpay, Ajda Pekkan ve Ayferi gibi isimler tarafından yorumladı. Derya Bengi’nin Altmışlı Yıllarda Türkiye: Sazlı Cazlı Sözlük adlı kitabında belirttiğine göre: Türk ve Ermeni folklor müziğini shake’li slop’lu modern müziğe sokmak istediğini söyleyen Aryan, Istanbul adlı şarkıda bu tip bir oryantal deneme yapmış ancak bu camili, minareli, Boğaziçili İstanbul övgüsünü söylemeye kalktığında, Beyrut’ta Ermeni hayranları tarafından yuhalanmıştı.
Türkiye’deki bu popülaritesine karşın Fransa’da hemen hemen hiç tanınmıyor Marc Aryan ve Fransızca kaynaklarda kendisi hakkında pek bir bilgi bulunmuyor. Bu yüzden programa, onunla ilgili, Türkiye’de yayınlanmış bazı kitaplarda yer alan anekdotlarla devam ettik. Örneğin Atilla Dorsay, 2003’te yayınlanan Ne Şurup Şeker Şarkılardı Onlar adlı kitabında şöyle bahsetmiş Marc Aryan’dan: “Belçikalılar grubunda başı Adamo çekiyordu ama peşinden gelenler de az değildi. Ermeni kökenli Marc Aryan’ın müzik değeri elbette tartışılır. Elimdeki iki büyük Fransız chanson’u sözlüğüne girememiş bile. Hafif detone bir ses, çoğu zaman çok yüzeysel sözler, fazla şuruplu besteler. Ama o şarkıların o günlerde tüm Avrupa’da ve belki de daha çok bizde yaptığı etki bugün kolay kolay anlatılamaz ve anlaşılamaz… Öyle seviliyordu ki bizde, birkaç kez geldi ve İstanbul adlı şarkısını yazdı. Birçok parçası bizde Türkçe sözlü olarak da plak oldu. Birkaçını o bizzat söyledi. Ama en önemlisi kuşkusuz Qu’un peu d’amour’du. Çünkü bu parça Alpay’ın yorumuyla ünlü Eylül’de Gel oldu. Yani bence aranjman şarkıların belki en güzeli ve aslında en iyi olan sayılı örneklerinden biri, belki de birincisi.”
Yukarıda da belirttiğimiz gibi Derya Bengi, Altmışlı Yıllarda Türkiye: Sazlı Cazlı Sözlük adlı kitapta da geniş yer ayrılmış. O dönemde basında çıkan haberlerden de faydalanan Bengi, şöyle bahsetmiş sanatçıdan: “Marc Aryan’ın kökeni Anadolu topraklarıydı. Malatya’dan Lübnan’a oradan Fransa’ya göç eden Ermeni Markaryan ailesinin çocuğuydu. Kurduğu plak şirketi Markal, edisyon şirketi ise Malatya adını taşıyordu. Kendisinin İsmet İnönü’den sonra dünyaca tanınan ikinci Malatyalı olduğunu düşünüyordu. İstanbul’a ilk gelişi 1966 yılının başlarına rastlıyordu. Yanında hazır gelmişken Malatya’ya kadar uzanmayı planlayan anne babası da vardı. Kevork Bey, Hürriyet gazetesinde yaşamını şöyle anlatıyordu: “Ben Malatya’da dülgerdim. Bütün sermayem bir keserle el testeresinden ibaretti. Serde gençlik vardı ve çekip gittim Fransa’ya. Yıl 1922 idi. Orada ne edeceğimi ne yapacağımı düşünüp dururken aklıma çok sevdiğim bulgur pilavı geldi. Yahu, bunu burada yapıp satsam acaba nasıl olur dedim kendi kendime. Ve ufak tefek işlere koyuldum. Şimdi Valence şehrinde büyük bir bulgur fabrikam var. Bütün Fransa’ya ve Avrupa memleketlerine bizim bulgurumuzu yediriyorum.” Marc Aryan’ın favori yiyecekleri çiğ köfte, pastırma, cacık ve elbette bir Malatyalı olduğu için kuru kayısı ve kayısı reçeliydi. Evde anne babasının Türkçe laflarıyla büyümüştü. İstanbul’a gelir gelmez çok merak ettiği simitten tatmak istedi. Çünkü ne zaman tembel tembel yan gelip yatsa babasından: “Oğlum beşlik simit gibi kurulma” diye azar işitiyordu. İstanbul’da Kervansaray’da ve Fitaş Sinemasında, İzmir’de Büyük Efes’te söyledi şarkılarını. Vakko, tıpkı Beatles, Adamo, Sylvie Vartan, Johnny Hallyday ve Zeki Müren gibi onun için de mendil dokudu.”
Marc Aryan denince akla gelen ilk şarkılardan biri de Türkçeye Fecri Ebcioğlu’nun Dünya Dönüyor adıyla uyarladığı Volage, volage. Türkiye’de, Marc Aryan’ı en iyi tanıyan isimlerden biri olan Erkan Özerman, 2021’de, kendisini konuk ettiğimiz programlardan birinde bu şarkıyla ilgili şunları anlatmıştı: “Marc Aryan’ın evi banliyödeydi, Brüksel’e arabayla yirmi-yirmi beş dakika mesafedeydi. Bu melodiyi Brüksel’den gelirken arabada çaldı bana. “Yeni şarkım bu, nasıl buldun?” dedi. Ben de “Bu şarkının Altın Plak kazanacağına eminim” dedim, iddiaya girdik. Marc Aryan’a “Seninle iddiaya girdik, bu parça tutmazsa bileklerimi keserim, mesleği bırakırım” dedim, o kadar güzeldi şarkı. Şarkı Türkiye’ye geldi, Fecri Ebcioğlu Türkçe sözlerini yazdı, “Şarkı o kadar güzel ki şarkıcıya niye vereyim, ben okuyayım, ben meşhur olayım” dedi ve şarkı battı. Ben o kadar iddia edip, “Şarkı tutmazsa bileklerimi keserim” diyecek kadar ileri gitmiştim, hayatta da böyle bir laf söylemem. Niye söyledim bilmiyorum onu da ama o kadar inandım. Sonra Allah’tan şarkı Ajda Pekkan tarafından okundu: “İçmişim başım dönüyor, dönüyor… Dünya durmadan dönüyor, dönüyor” diye. İnanılmaz bir sükse, aldı götürdü. Bu şarkı aynı zamanda bir komedyeni çok meşhur etti Türkiye’de. Benim Ankara’daki Bulvar Kulübümün kapanış gecesini Dario ve Öztürk Serengil yapmıştı. Öztürk Serengil o zaman Türkiye’nin en ünlü komedyeniydi ve bu şarkıyı okuyordu. Sevda Aydan bile “Ne kadar güzel sesin var Öztürk, niye şarkıcı olmadın?” demişti. Düşün, bir opera sanatçısı. O gece, o final gecesinde, Bulvar Kulübü’nde, Öztürk’e bu şarkıyı üç defa okuttular.”
Seksenlerde müzik kariyeri yavaşlayan ve daha çok yardım amaçlı organizasyonlarda sahne alan Marc Aryan, 1979’da hayatının aşkı Marianne Bouriez’le tanışıp 1984’te onunla evlenmiş, bundan bir yıl sonra da bir kalp krizi sonucu genç sayılabilecek bir yaşta hayata veda etmişti. Aryan’ın en sevilen şarkıları; 1997’de Brüksel’de düzenlenen “Hommage à Marc Aryan” isimli anma konserinde Marka, Dominique A, Perry Rose ve Jean-Luc Fonck gibi isimler tarafından yorumlanırken 2008 yılında Türkçe ve Fransızca şarkılarının yer aldığı “Marc Aryan İstanbul’da” adlı albüm “Artist Müzik” etiketiyle yayınlandı.
Kaynaklar:
- 60'lı Yıllarda Türkiye: Sazlı Cazlı Sözlük, Derya Bengi, YKY, 2017
- Ne Şurup-Şeker Şarkılardı Onlar..., Atilla Dorsay, Remzi Kitabevi, 2003
| Şarkıcı / Yorumcu | Parça Adı | Albüm Adı | Süre |
|---|---|---|---|
| Marc Aryan | Tu es bien trop belle | Un petit slow Vol.1 | 3:27 |
| Marc Aryan | Nasıl Evlenirsin Bu Lisanla / Giorgina | Marc Aryan İstanbul'da / Katy Vol.4 | 3:00 |
| Marc Aryan | Bête à manger du foin | Les inédits Vol.5 | 2:12 |
| Marc Aryan | Moda Yolu | Marc Aryan İstanbul'da | 1:48 |
| Marc Aryan | Ayşe, Fatma, Semra | Marc Aryan İstanbul'da | 2:53 |
| Marc Aryan | İstanbul | Marc Aryan İstanbul'da | 3:01 |
| Marc Aryan | Un petit slow | Un petit slow Vol.1 | 3:12 |
| Marc Aryan | Tu es une petite fille | Volage Volage Vol.2 | 2:44 |
| Marc Aryan | Qu'un peu d'amour | Marc Aryan İstanbul'da | 2:50 |
| Marc Aryan | Toi je te garde | Marc Aryan İstanbul'da | 2:24 |
| Marc Aryan | C'est bien dommage | Un petit slow Vol.1 | 3:53 |
| Marc Aryan | Katy | Katy Vol.4 | 2:04 |
| Marc Aryan | La lettre | No 1 au hit-parade Vol.3 | 3:23 |
| Marc Aryan | Volage, volage | Volage Volage Vol.2 | 3:04 |
| Marc Aryan | Bonjour mon village, bonjour mon pays | Marc Aryan İstanbul'da | 2:44 |

