Açık Gazete'nin köşelerinden Ekonomi Politik'te Ali Bilge gündemdeki gelişmeleri yorumladı.
Ömer Madra: Günaydın Ali Bey!
Ali Bilge: Günaydın Ömer Bey!
Özdeş Özbay: Günaydınlar!
AB: Günaydın Özdeş! Merhaba!
ÖM: Konumuz belli zaten siz muhabirlik görevini her zaman olduğu gibi bir hakkın yerine getirdiniz ve HDP’nin dördüncü olağan kongresi Ankara Arena kapalı spor salonunda gerçekleştirildi. Genel başkanlığa Mithat Sancar ve Pervin Buldan seçildiği, yetkili kurullarda da büyük değişiklikler yapıldığı haberi var. HDP “Türkiyeliyiz” dedi diye de yorumlar var. Biraz anlatır mısınız lütfen?
AB: Tabii. Kongreler zamanında olduğumuzu daha önceki programlarda söyledik, bu sene pek çok siyasi partinin kongresi var, HDP dün gerçekleştirdi, CHP mart ayında yapacak, bildiğim kadarıyla önümüzdeki aylarda İyi partinin kongresi var ayrıca muhafazakâr orijinli ama pek çok eğilimi içinde taşıyacak olan Ali Babacan-Gül ekibinin kuracağı parti var, kuruluşu da bir anlamada sayarsak, bu sene 4 partinin kongresi gerçekleşmiş olacak. Önce dün yapılan ve yapılacak olan kongreler için bir tespit yapalım. Türkiye, 4 Haziran 2018 tarihinden itibaren tümüyle bir otoriter rejime geçti. Yapılan ve yapılacak kongreler ülke otoriter rejime geçtikten sonra yapılıyor, yapılacak kongreler olmasının altını çizmekte fayda var.
Dünkü HDP kongresi hakkında değerlendirmeye gelene kadar birkaç dakikalık bir kronoloji vermek istiyorum izninizle, son 5 yıl içerisinde neler yaşadık? Elbette HDP’yi de içine katarak bu kronolojiyi anlatacağım. 7 Haziran 2015 seçimlerinde HDP kendi kaşesiyle seçimlere girdi, kendi amblemiyle katıldı. Daha önce bazı partilerin içinde seçimlere giriyordu ya da bağımsız olarak seçimlere katılıyordu 7 Haziran 2015 tarihinde %13 küsurluk oyla 80 vekil çıkarttı. Seçimlerde iktidar partisi, yüzde 41’de kalan AK Parti, tek başına iktidar olamadı. Bu hususun da altını çizelim, 7 Haziran 2015 seçimleri HDP için de son derece önemli bir tarih, aynı zamanda Türkiye siyasi tarihi açısından da önemli sonuçlar yaratan bir seçim. Biz bu seçimlerden sonra neler yaşamaya başladık?
Çok önemli 3 gerilim içinde yaşamaya başladık, bir tanesi 2013’te başlayan çözüm süreci, PKK ile olan görüşmeler, İmralı ile olan görüşmeler, Kandil’le olan görüşmeler sonrasında ortaya çıkan bir çözüm süreci vardı, silahlar susmuştu. İşte bu süreç sona erdi, 2015 Haziran seçimlerinden sonra Temmuz 2015’te kanlı bir savaş başladı. İkinci gerilim hattı: derinde daha önce başlayan kavga su yüzünde çıkmıştı, AKP’nin 2002 kuruluşunda var olan iradenin ortaklarından Gülen cemaatiyle AKP yönetimi arasında, yani ortaklar arası kavga hâkim olmaya başladı ve çok ileri düzeye ulaştı. Üçüncü başat gerilim hattı Suriye meselesi oldu, Suriye ile olan ilişkiler tümden bozuldu, ‘dostum Esat’tan ‘düşman Esat’a dönüşme süreci sonrasında Türkiye’nin iç savaşa dahil olması, cihadist muhalefete destek vermesi sonunda kanlı süreçler başladı. Tüm bunlar devam ederken, yani ülke kan ve kavga içindeyken, Haziran seçimleri sonuçları idrak edilmedi Kasım seçimlerine, erkene alınan bir seçime dönüştü, tüm bu yüksek gerilimler altında 14 Kasım 2015 seçimleriyle iktidar yeniden çoğunluğunu elde etti. Biraz önce söylediğim gibi seçim sonuçları iktidar tarafından kabul edilmeyerek siyasi istikrarsızlık oluştu, çözüm süreci sona erdi, kanlı bir savaş başladı. Ülke Suriye savaşına müdahil olmaya başladı ve IŞİD terörü ülke içine kan akıtmaya başladı.
20 Mayıs 2016’da çok önemli bir gelişme söz konusu oldu, ana muhalefetin desteğiyle Türkiye’de milletvekili dokunulmazlıkları kaldırıldı. Dokunulmazlıkların kaldırılmasının hemen akabinde 2 ay sonra Türkiye’de başarısız bir darbe girişimiyle karşı karşıya kalındı ve olağanüstü hâl ilan edildi ülkede. Dokunulmazlığın kaldırılması ve olağanüstü halle birlikte özellikle ve özellikle HDP üzerine baskılar arttı ve eş genel başkanlar, milletvekilleri, teşkilat üyeleri ve yöneticileri üzerine tutuklamalar, gözaltılar başladı. Pervin Buldan’ın açıklamasına göre 13 bin gözaltı olmuş ve 5 bin tutuklu bulunuyormuş şu anda cezaevlerinde.
Başarısız darbe girişiminden sonra olağanüstü hâl devam ederken Türkiye 16 Nisan 2017 tarihinde bir anayasa referandumu yaptı ve cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi denilen otoriter başkanlık rejimine geçiş süreci başladı. Tümüyle otoriterizme geçişimiz 24 Haziran 2018 tarihi itibariyle gerçekleşti. Bu dönemde HDP üzerindeki baskılar hep devam etti, eskiden HDP ve benzeri partileri devlet bir süre sonra kapatma yolunu seçiyordu, anayasa mahkemesini işletmek suretiyle kapatıyordu, parti kapatılmadı ama kayyum dönemine geçildi, HDP’nin önceki yerel yönetim seçimlerindeki kazandığı 90’ı aşkın belediyeye iktidar kayyım atadı, son yerel seçim sonrasında da kazandığı yerel yönetimlerde kayyım ataması devam etti, hali hazırda 34 belediyede kayyum bulunuyor. Yerel seçim sonuçlarını iktidar iradesi tanımadı, baskılar artmaya devam etti, partiyi kapatmadan etkisizleştirme dönemine geçildi.
Ülkemiz Türkiye 24 Haziran 2018 tarihi itibarıyla tümüyle dünyada başka tipi olmayan, benzeri olmayan bir başkanlık sistemine geçti, kuvvetler birliğine dayalı, tek adama dayalı bir rejim içinde ülkemiz yönetilmekte 21 aydır. Yargı tek adama bağlıdır, son olarak Kavala-Gezi davası bunun çok önemli bir örneği olarak karşımıza çıkmaktadır. Yüksek yargı iktidar iradesine göre yönlenmektedir. Başbakanlık müessesesi yoktur ülkede ve yürütme cumhurbaşkanına bağlı olarak çalışmaktadır. Yasama işlevini de önemli ölçüde meclis yitirmiş vaziyettedir, kayıpları olan bir meclis bulunmaktadır, yasamadaki pek çok yetki de cumhurbaşkanına verilmiş durumdadır. İşte biz, 21 aydır böylesi bir yönetim içindeyiz, ayrıca 21 ay öncesinde uygulanan OHAL yasaları da mevcut yasalara derç edilerek, işlenerek bugünlere geldik. Dolayısıyla dün yapılan HDP kongresi ve bundan sonraki siyasi parti kongreleri bu nitelikte rejimin olduğu bir ülkede yapılıyor, bu rejimden de duyulan yüksek rahatsızlık ortamında yapılıyor. Suriye dış politikada muazzam açmazlar içinde bulunan bir ülkeyiz, yargı sisteminin tökezlediği, işlemediği, adaleti tek adama göre dağıtıldığı bir sistem içerisindeyiz, ekonomide ve dış politikada muazzam açmazlar yaşıyoruz. İşte böyle bir ortamda gerçekleşen ya da gerçekleşecek kongreler bunlar. Dolayısıyla kongreler çok önemli, son 5 yılda yaşananları sıralamaya çalıştım, işte süreç içerisinden gelerek resme baktığımızda, kongrelerin ülkenin yakın gelecekte nelere doğru everilebileceğine dair kuvvetli izlenimler veren gerçek ortamlar olduğunun altını çizelim. HDP kongresinin otoriter rejim içinde yapılan, rejim değişikliği sonrası yapılan ilk kongre olduğunun altını çizelim ve kongre izlenimlerine geçelim.
Son 5 yılda en fazla yara alan, üzerinde otoriter rejimin inanılmaz baskıları olan partinin HDP olduğunu ve yöneticilerinin çok büyük bir çoğunluğunun tutuklandığını, hapislerde olduğunu ve AİHM kararlarına rağmen serbest bırakılmadığının da altını çizelim. Dünkü kongre böylesi bir 5 yıllık süreç içerisinden süzülerek gelen bir partinin kongresiydi. HDP’nin bir önceki kongresi 11 Şubat 2018’de OHAL döneminde yapılmıştı, kongre gerçekten bir var olma mücadelesi üzerinde düğümleniyordu. Geçen kongreyi de izlemiştim notlarıma baktım, benzer tespitlerim var, coşku ve katılım bütün engellemelere rağmen çok yüksek ve var olmanın derin mücadelesi içindeydiler.
Yıllardır siyasi partileri izlemeye çalışırım, kongrelerini izlemeye çalışırım, parti gibi parti HDP, canlı, diri, genç var, kadın var, evet hüzünlü ama coşkulu, mağdur ama mağrur, hasarlı ama umutlu, idrak müesseseleri oluşmuş bir parti. Dünkü kongrenin demokrasiyle Kürt sorunu bağlantısının tümüyle kurulduğunu gözlemlediğim bir kongre olduğunu söyleyebilirim. HDP kongrelerinde duyarlılığı yüksek 3 şey var; sırasıyla Öcalan faktörü, Demirtaş faktörü, - Yüksekdağ’ı da eklemeliyim- Türk solunun özellikle geçmiş dönemlerinde yükselen isimler, bunlara duyarlılığı yüksek bir parti. Kandil için aynı şeyi söyleyemeyeceğim, emin değilim ama, Kandile duyarlılık yüksek değil, bu da tespit ettiğim önemli hususlardan biri.
Dünkü kongrenin özellikle en önemli vurgusu bizim de yıllardır vurguladığımız konuların benzer bir şekilde dile gelmesiydi. Türkiye’nin otoriter rejimden çıkışına ilişkin, parlamenter sisteme dönüş için öncelikle, cumhurbaşkanlığı ile siyasi parti başkanlığının ayrılması, yargının bağımsızlığı, yürütmenin yeniden tarif edilmesi, son kabul edilen rejim değiştiren anayasa değişikliklerinin iptaline ilişkin bir siyasi hayatın tasavvuru üzerine yoğunlaştığımız malum. Türkiye’nin parlamenter sisteme dönüşünün sağlanması için nasıl bir yoldan ilerlenecek? Nasıl bir mekanizma kurulacak, Türkiye demokrasisi kaybettiği alanları nasıl kazanacak? Eksik bulduğumuz demokrasiden, hiç demokrasiden daha ileri bir demokrasiye nasıl geçebilecek? Bunun yolu, yordamı nasıl olacak?
HDP’nin son iki kongresi arasındaki önemli gelişme, ittifakın şart olmasının vurgulanması, ez cümle dünkü kongre diyor ki; ‘tek başımıza bu yolu öremeyiz, yapamayız, demokrasi bir ittifaklar manzumesi içinde gerçekleşir’. Demokratik ittifak çağrısı çok önemlidir, HDP’nin dünkü kongresinde iki ittifak konusu vurgulandı, biri Kürtlerin ittifakı, ikincisi Türkiye için demokratik ittifak, bir önceki kongrede –baktım notlarıma- sadece Figen Yüksekdağ’ın bir vurgusu olmuş demokratik ittifaklar üzerine, Şubat 2018’de yapılan kongrede. Dünkü kongrenin temel başlığı, manşeti demokratik ittifaktır ki HDP kongre öncesinde bölgelerde yaptığı konferanslarda ve toplantılarda bu hususu tespit ve ilan etmişti, kongrede demokratik ittifak konusu, sloganı damgasını vurdu. Burada bir S vereyim isterseniz?
ÖM: Evet. Bu demokratik ittifaktan kastedilen esas itibariyle bütün muhalefet partilerini de içine alan bir şey mi kurumsal olarak? Tam tarifi nasıl yapılıyor?
AB: Esas mesele zaten bu, demokratik ittifak gerekli, ancak nasıl? Demokratik ittifak nasıl kurulacak ve parlamenter sisteme inanmış, kuvvetler ayrılığına inanmış kesimlerin bir araya getirilmesi nasıl sağlanacak? Önümüzdeki dönemde, demokratik ittifakla demokrasiye geçiş süreci nasıl yaşanacak? Yaşanan büyük bir tahribat var, Türkiye otoriter bir rejim içerisinde bulunuyor, hibrit demokrasi deniyor bu tür rejimlere, yani seçimler var ama karanlık, göstermelik bir sivil toplum var, göstermelik bir medya var, sivil toplum ve medya susturulmuş ve engellenmiş vaziyette, seçimler iktidar gücüyle sulandırarak karışarak yapılan seçimler, her alanda baskı uygulanıyor. Bu rejimlerin ana karakterleri böyle. 20.yüzyılda bunlara faşist rejimler diyorduk, 21.yüzyılda daha kibarca otoriter rejimler deniyor. Bugün ülkede rejimden büyük bir memnuniyetsizlik hâkim. Hem toplumsal, sınıfsal kesimler açısından hem de etnik varlığı olan kesimler açısından, büyük bir rahatsızlık yaşanıyor. Aslında rejimden bu rejimi kuranlarda rahatsız olmaya başladı, 21 aydır işler hiç iyi gitmiyor, ülke hiç iyi değil. Hep bu soruyu sorduk; bu rejimden nasıl çıkış yapabiliriz? Bu rejimlerden ancak ittifakla çıkılıyor, dünya pratikleri de bunu göstermiştir, demokrasi içinde şiddete başvurmaksızın mevcut olanaklar çerçevesinde değişimin gerçekleşmesini siyasi patiler nasıl sağlayacak? İttifak kurmak, bir araya gelmek suretiyle aşılabiliyor. Bunu önemli örneğini yerel seçimlerde ve İstanbul seçimlerinde yaşadık. Siyasi partilerin ön kabuller sözleşmesi yaparak araya gelmesi ve ittifak kurması ile değişim pekâlâ mümkün. Türkiye, tam otoriterliği terk ederek parlamenter sistem ayarlarına dönmek, daha sonra da ileri bir demokrasiye adam atacak bir anayasa oluşturmasını kurgulamak durumunda.
HDP’nin yerel seçimlerde desteği olmasaydı CHP’nin ve Millet İttifakı’nın elde ettiği başarıyı göstermesi mümkün değildi. Dünkü kongrede çok net anlaşıldı ki; HDP bu desteği yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen devam ettiriyor. Ancak sorduğunuz soru son derece önemli, önümüzdeki aylarda yapılacak kongrelerde diğer siyasi partilerin bu konuya nasıl format attıklarına performanslarına, ne diyeceklerine bakacağız. Ayrıca Türkiye demokratlarının, bu konuda kafa yoranların, demokratik ittifakın nasıl kurulacağı ve nasıl örüleceğine ilişkin sözlerinin ve yüksek enerjilerinin olması gerekiyor. İttifaklar meselesi sadece seçim ittifakı değildir. Çünkü ülke öyle böyle değil, tersine olumsuz bir yapısal değişim yaşadı, geriye gitti, bunu değiştirmek için ittifak olmalı, seçim ittifakı temel ittifakın bir sonucudur sadece. Nasıl bir Türkiye istiyoruzu ortaklaşarak kurgulama meselesidir konu. İttifak iğne oyası yapar gibi bir hadisedir, bu bir siyasi maharet gerektirir. HDP kongrede bu ihtiyacı ortaya koyup tüm partilere bir çağrıda bulundu. Yine bizim de çok vurguladığımız konu vurgulandı HDP kongresinde; 1920 meclisi, bakın 1920 meclisinin 100. yılındayız, 1920 meclisi bugünkü meclisten çok kuvvetliydi, bir kere yasama gücüne dayalı bir yönetim vardı. Yani bakanlar meclis içerisinden seçilirdi o günkü olağanüstü koşullarda, bir bakanlar kurulu heyet-i vekiliye vardı ama güçlü olan yasamaydı. Etnik kimlikleri çeşitli insanlardan oluşuyordu renkler çoktu, geniş bir meclisti ve her şeyin konuşulduğu bir meclisti. Birinci mecliste Kürtlerle ittifak vardı, Alevilerle ittifak vardı, her türlü rahatsızlık duyan kesimle ittifak vardı. Bunların toparlandığı bir meclisti, bu yapı 1924’e Lozan’a kadar devam etti, sonra o ittifak bozuldu.
Dünkü kongrede işte bu da vurgulandı “1920 meclisi gibi bir meclis kurmalıyız” yani bir tehlike altındayız, demokrasi ayaklar altında, bunu kurtarmanın yolunu nasıl bulmalıyız? Demokratik ittifakın ve 1920 gibi bir meclisinin nasıl kurulacağı, demokrasinin kurucu iradesi olacak bir meclisin ve yapılanmanın nasıl olacağına dair partilerin bir araya gelmesi hususunun nasıl gerçekleşeceği? Dünkü kongrede bunun cevabını bulduğumu söyleyemem ama bunu isteyen bir irade olduğu çok net ortada.
Türkiye Kürtleri’nin ittifakı ve genel olarak Türkiye ittifakından söz ediyorlar. Kürt sorunu sadece ülke içi bir sorun değil zamanda bölgesel bir sorun haline geldi. Eskiden Türkiye sınırları dışında Irak, Suriye ve İran’ın yani otoriter devletlerin azınlıkları pozisyonunda olan Kürtler ve yaşanan sorun 21. yüzyılda uluslararası bir hale geldi ve bölgeselleşti. Türkiye Kürtlerinin siyaseten ortaklaşması, Türkiye partisi olarak diğer partilerle ittifak kurması, HDP’de genişlemenin nasıl olacağı gibi soruların yanıtı sanıyorum bundan sonraki performanslarla ortaya çıkacak bir durum. Ancak buna kafa yoran bir parti, bunu hedef koyan bir parti olduğunun altını çizmekte yarar var.
Elbette bu soruların cevapları dünkü kongrede yok ama bundan sonraki süreçte bunlar üzerine çalışılacağı, buna göre bir yönetim yapılanması olduğu, bu hedefler üzerine gidileceği çok aşikâr, zaten ilan da etmiş durumdalar. Soru şu olmalı; 2015’te %13 olan oylar erimeden HDP %18’lere 20’lere nasıl çıkarabilir? Bu sorunun cevabını bundan sonraki yönetim verecek ama bu cevap aslında belli, bu partinin ortaya koyduğu Türkiyelileşme projesidir. Dünkü kongrede, geçtiğimiz dönemde bu hususa ilişkin eleştirel yaklaşımlarda da bulunuldu, Kürt nüfusun az olduğu bölgelerde HDP’nin yeterince anlatılamadığına dair bir özeleştiri vardı. Bu proje, demokratik ittifak, demokrasi cephesi, hürriyet cephesi adına ne dersek diyelim “bütün partilerle bir araya gelmekte bizim bir sorunumuz yoktur” diyor HDP, yerel seçimlerde de bu tavrını ortaya koymuştu. HDP’nin Türkiye partisi niyeti ve hedefiyle Türkiye genelinden, diğer bölgelerden nasıl oy alacağı, 2015 çıtasının daha yukarı nasıl taşınabileceği, bundan sonraki yönetim performansında, bundan sonraki politik belgelerde, sözlerde ve siyaset yapmak biçiminde gözlemleyeceğimiz bir durum olarak karşımıza çıkıyor.
ÖM: Ben de iki ilavede bulunayım izninizle, bir tanesi Mithat Sancar Sezai Temelli’den görevi devraldı anayasa profesörü ve Açık Gazete’nin eski programcılarından, böylece ilk defa Açık Gazete’nin de bir genel başkan, eş başkan çıkarttığını da söyleyebiliriz. İkincisi Sancar 3 dilde de yapılmış Türkçe, Kürtçe ve Arapça, kendisi de Arap olduğu için, anadili Arapça olduğu için çok da ilginç olmuş yani… Ortadoğu’da 3 dilde yapılmış ve bir başka ilginç nokta da konuşmasının başında Sancar’ın tıpkı Pen Türkiye’nin Osman Kavala için söylediği gibi bir Türkiye’den bir şairle giriş yapıyor olması ve yani “salonu görünce aklıma bir şiir geldi, binlerce insan buraya toplandı, binlercesi salonun dışında, milyonlarcasının yüreği burada. ‘Bu zulmü uygulayanlar biz nasıl bitireceğiz partiyi?” diyorlar. İşte cevabı bu şiirdedir deyip okumuş ve ilginç bir şey yani
cellat uyandı yatağında bir gece,
tanrım dedi bu ne zor bilmece, öldükçe çoğalıyor adamlar,
ben tükenmedeyim öldürdükçe
diye bir şiir
AB: Ahmet Arif
ÖM: Evet Ahmet Arif’in ünlü şiirlerinden bir tanesi. 3 dilde yapılmasının yanı sıra mutabakat konusunda da Mithat Sancar “mutabakat arıyorsanız işte Dolmabahçe ama istiyorsanız da yenisini yapalım” diyerek esnek bir tavır da göstermiş doğrusu. İlginç bir döneme girdiğimizi söyleyebiliriz. Bir de sizin ayrılmanızdan sonra yalnız Artı Gerçek’ten bir haber vardı. Sona ermesinin ardından kongre boyunca ses sisteminde çalışan 11 kişinin gözaltına alındığı gibi son derece absürt ve ürkütücü bir haber var. Yani kongre boyunca ses sistemini
AB: Parti yöneticileri salondan çıktıktan sonra olsa gerek, anlamak mümkün değil. Sonucu hakkında bilgim yok, bırakıldılar mı, neden alındı, sesi yüksek mi tuttular, ondan mı rahatsızlık duyuldu? İnanılır gibi değil gerçekten, zaten kongre öncesi bayağı gözaltı olmuş 200’e yakın
ÖÖ: Sanırım perşembe ya da cuma günü yeni fezlekeler de geldi HDP milletvekilleri için meclise.
AB: Mümkündür…
ÖM: Ama kongre boyunca ses sisteminde çalışan 11 kişinin gözaltına alınması ne anlama geliyor bunu anlamadım. Yani resmi bir kongrenin, aleni ve resmi bir kongrenin
AB: Ses sistemini onları satın alıyorsunuz kendinize ait değil, onları CHP de diğer partilerde gidiyor bir ses şirketiyle anlaşıyor, böyle yapılıyor kongrelerde. Bunu anlamış değilim. Son olarak şunu söyleyeyim, HDP panteonasının çok daha genişlemiş olduğunu söyleyebiliriz. Haznesinin genişlemiş olduğunu ve hitap etmek istediği kesimleri genişletme gayreti içerisinde olduğunu ve olacağını söylemek mümkün. Bir diğer hususta şu, geçen kongrenin notlarına baktım, orada da altını çizmişim, HDP dünya solunda, dünya sosyal demokrasi hareketinde, sosyalist hareketinde karşılığı olan bir parti çok saygı duyulan bir parti. Dün de 60 ülkeden galiba 100’ü aşkın temsilci vardı, uluslararası ilişkileri çok kuvvetli konumda olduğunu belirtmeliyiz. Bildiğim kadarıyla CHP Sosyalist Enternasyonal’de özellikle Suriye müdahalelerine destek vermesi nedeniyle dışlanmıştı. Sanırım en son temsilcisi ayrıldıktan sonra bir temsilci bile atanmadı. Demokrat, liberal, sol Avrupa’da, dünyada ve bölgede HDP’nin saygınlığının çok yüksek olduğunun altını çizelim.
ÖM: Evet önemli bir nokta. Filistin’in efsanevi direnişçilerinden Leyla Halid de…
AB: Evet “hayatımda bu kadar heyecanlandığım bir gün hatırlamıyorum” dedi.
ÖM: Evet gayet ilginç. Son olarak şunu söyleyeyim, Sancar kafiyeli olarak da 3 noktayı vurgulamış konuşmasının bir yerinde, T24’den Candan Yıldız’ın da bildirdiği şeyi görüyorum “alanı, yalanı ve kanı durduralım” diyerek yani hem ekonomik olarak yolsuzluklara karşı çıkan bir şey, hem yalanı şeffaf toplumu istiyorlar ve hem de barışçı bir şeyi kanı derken, yani üçlü bir saç ayağına, bir saç ayağına daha doğrusu oturtma çabası görülmüş.
ÖÖ: Bir de sanırım Babacan’ın mesaj gönderdiği ama okunmadığı söylendi. Okundu mu okunmadı mı tam emin değilim bu arada.
AB: Ben de emin değilim çünkü coşku, tezahürat, gürültü, kongreyi izlerken zordur, bazı şeyleri kaçırabilirsiniz ama ismini duydum, çünkü çok fazla mesaj vardı ki..
ÖÖ: Sanırım mesaj gönderdi diye duyurulmuş ama mesajı okunmamış.
AB: Okunmadı galiba ama diğer siyasi partilerin de temsilcileri vardı “bunlara teşekkür ederiz” diye bir isim listesi okundu. Yani bizzat o okunmamış değil, sanırım başka partilerin de okunmadı. Bildiğim kadarıyla CHP, Gelecek Partisi yani Davutoğlu’nun partisi temsil edildi, İyi Parti’ye davetiye çıktı ama temsilcisi ya da mesajını en azından ben atlamış olabilirim ama görmedim. Merkez sağ olacaklarını söyleyen, AKP içinden çıkan yeni partilerden temsilci olması ve kurulmakta olan, kurulacak olan partinin mesaj göndermesi önümüzdeki dönemdeki demokrasi cephesi, demokrasiden yana güçlerin birliği ve Türkiye’nin de parlamenter demokrasiye geçiş, otoriter rejimden çıkış için umut verici gelişmelerdir. Bir evvelki kongrede yaşamadığımız gelişmeler bunlar, otoriter rejim devam ederken umudun yükselişinin olduğu bir kongre olduğunu tespit ettiğimizin de altını çizelim. CHP’nin de önümüzdeki ay izleyeceğiz onu da, bu performansı ondan da beklediğimizi belirterek kapatalım isterseniz.
ÖM: Evet çok teşekkür ederiz. Muhabirliğe devam.
AB: Gazeteciliğin temeli odur.
ÖM: ‘Parlamento muhabirimiz bildirdi’ diyeceğiz.
AB: Peki iyi yayınlar, hoşça kalın!
ÖM: Çok teşekkürler, görüşmek üzere.
ÖÖ: Teşekkür ederiz, görüşürüz.