Gazze'den yeni dönen Chicago acil servis doktoru Dr. Thaer Ahmad hastaların ve sağlık personelinin felaket koşullarıyla karşı karşıya olduğunu söyledi. Democracy Now!'da Amy Goodman'ın kendisiyle gerçekleştirdiği söyleşiye yer veriyoruz.
İsrail'in iki ana hastane çevresindeki kara harekâtını yoğunlaştırması nedeniyle, Gazze'nin güneyindeki Han Yunus bölgesine sığınan Filistinlilerin yoğun ateş altında olduğu bildiriliyor. Dr. Thaer Ahmad, Han Yunus'taki Nasser Hastanesi'nde gönüllü olarak üç hafta geçiren bir acil servis doktoru. "Bu gerçek olamaz diye düşündüm. Bu 2024'te bekleyebileceğim bir şey değil" diyen Ahmad, kendi aileleri de dahil olmak üzere Gazzeliler dalgalar halinde kalan hastanelerde yardım ve güvenlik ararken aylardır ücret almadan gönüllü çalışan doktorlarla çalıştığını söylüyor. "Hastanenin bir sığınak olabileceğini varsayıyorlar ama bunun yanlış olduğu Gazze'de defalarca kanıtlandı."
Amy Goodman: Burası Democracy Now!, democracynow.org. Ben Amy Goodman.
Şimdi Gazze'nin güneyindeki Han Yunus bölgesindeki koşullara dönüyoruz; İsrail'in iki ana hastane çevresindeki kara saldırısını yoğunlaştırması nedeniyle, sığınmak için oraya kaçan yerinden edilmiş Filistinliler yoğun hava ve tank ateşi altında olduklarını bildiriyorlar.
Gazze'de üç hafta geçirdikten sonra Han Yunus'taki Al-Nasser Hastanesi'nde gönüllü olarak çalışan acil servis doktoru, Gazze'de ofisi bulunan Med Global'in yönetim kurulu üyesi ve Dünya Sağlık Örgütü ile birlikte çalışan Dr. Thaer Ahmad ile Chicago'da bir araya geldik. Perşembe günü Chicago'ya dönen Dr. Ahmad, hastanesinin küresel sağlık direktörü ve aynı zamanda Chicago Illinois Üniversitesi'nde acil tıp alanında yardımcı doçent olarak görev yapıyor. Dr. Ahmad, bize katıldığınız için çok teşekkür ederiz. Bize Khan Younis'teki hastanede neler yaşadığınızı anlatmak ister misiniz?
Dr. Thaer Ahmad: [duyulmuyor] cerrahi kapasiteye sahip hastaneler. Hastanenin içinde binlerce insan barınıyor, aileler ise hastanenin hemen etrafındaki tıbbi kompleks alanında barınıyor. Gördüğüm şey gece gündüz devam eden acımasız bir bombalamaydı. Birçoğu çocuk olan çok sayıda yaralı insanı gördünüz. Birçoğu sadece normal günlerine devam etmeye çalışan, bir sonraki öğünlerinin nereden geleceğini, nereden su bulabileceklerini arayan insanlardı. Ve bunu yaparken tank mermileri, hava saldırıları ya da keskin nişancı ateşiyle vuruldular. Gerçekten korkunç ve bunaltıcıydı.
Chicago'da birinci seviye bir travma merkezinde çalışıyorum ve Chicago'nun Güney Yakası travmaya ya da çete şiddetine yabancı değil. Ama bu, Amerika'da pek çok insanın daha önce deneyimlemediği düzeyde bir şeydi. Gazze'de yaşamın her yönü etkilendi, sekteye uğradı, zorlaştı. Özellikle hastanedeyken bunu gerçekten hissediyordunuz.
Birlikte çalıştığım doktorlar yaklaşık dört aydır durmaksızın çalışıyorlar. Onlar da aç. Temiz suyu nereden bulabilecekleri konusunda onlar da endişeliler. Aileleri birçok kez yerlerinden edildi. Bu haldeki doktorlardan, bombalı saldırıların ya da tank atışlarının kurbanı olarak dalga dalga gelen insanlarla ilgilenmeleri isteniyor. Kompleksin etrafında yalınayak dolaşan çocukları siz de gördünüz. Açlardı ve yiyecek arıyorlardı, bir tür sığınak bulmaya çalışıyorlardı. Bu çocuklar okula gitmiyorlar, aşı olmuyorlar, düzenli kontrollere gitmiyorlar.
Ve olayların gerçekten yoğunlaştığı gecelerde, insanların kitlesel göçüne şahit oluyoruz. Hastanenin penceresinden dışarı baktığımda dört yaşında bir kız çocuğunun yastığına tutunduğunu ve babasının telaşla alabildiği her şeyi almaya çalıştığını gördüğümü hatırlıyorum. Güneye doğru yaya olarak kaçacaklardı, muhtemelen gecenin bir yarısı, sabahın üçü dördünde, başınızın üzerinde F-16'ların sesini duyarken ve acımasız bombardıman gerçekleşirken beş veya altı mil yürümek zorunda kaldığınızı düşünün. "Bu gerçek olamaz" diye düşündüm. Bu 2024 yılında olmasını bekleyebileceğim bir şey değildi. Bence gördüğümüz şeyleri ifade etmenin bir yolu da bu. İnsanlar sürekli olarak insanlıktan çıkarılıyor ve yeniden travmatize ediliyor.
Aslında insanların tahliye edilmesi gerektiğini, insanların daha güvenli bir yere gitmelerini söylemek çok basit. Ancak buraya geldikten sonra çok çabuk fark ettiğim ve daha öncesinde de Gazze'de olan doktorların da bana söylediği şey, Gazze'de güvenli hiçbir yer olmadığı. Sığınabileceğiniz hiçbir yer yok. Hiçbir yer bombardımandan kurtulmuş değil. Han Yunus'taki gibi yoğun bir askeri harekâtın olmaması, daha güneyde bulunan Refah'ın daha güvenli olacağı veya herhangi bir bombardımana maruz kalmayacağı anlamına gelmiyor.
Sekiz günlük telekomünikasyon kesintisi olduğunda da Gazze'deydim. 24 saatlik vardiyalarda çalışmaları istenen doktorların ailelerini düşündüklerini ve ne olacağını, iyi olup olmadıklarını, o gün yemek yiyip yemediklerini bilmediklerini hatırlıyorum. Bu yüzden, bunu ikinci elden tecrübe etmenin dahi travmatik olduğunu düşünüyorum. Üstelik ben orada sadece üç haftadan kısa bir süre kaldım. O doktorlar dört ay boyunca bununla uğraşmak zorunda kaldılar.
A.G.: BM'den gelen raporlara göre Gazze'de en az üç yüz sağlık çalışanı öldürüldü. Ayrıca Al Jazeera, Han Yunus'ta sizin de bulunduğunuz Nasır Hastanesi'nden bir doktorla konuşan Dr. Ahmad, İsrail güçlerinin "önlerine çıkan her şeyi bombalaması" nedeniyle personelin %95'inin Refah'a kaçtığını söyledi. Peki, yaralıların yanı sıra kaç kişi Nasser'e sığınıyor? Kaç ceset yığılıyor? Ve kaç sağlık personeli kaldı?
T.A.: Han Yunus'ta askeri saldırının gerçekleştiği her gün gözle görülür bir şekilde azalan bir şey vardı, giderek daha fazla personel aileleriyle ilgilenmek ve ailelerinin güvende olduğundan emin olmak için hastaneden ayrılmak zorunda kalıyordu. Sağlık personeli ve doktorların tamamının hemen hemen iki düzine olduğunu söyleyebiliriz.
Bu doktor ve hemşirelerin hiçbirine son dört aydır ödeme yapılmadığını da belirteyim. Kasım ayında 200 dolarlık bir ödeme aldılar. Bunun dışında esasen gönüllü olarak çalışıyorlar ve sadece halklarına hizmet etmeye çalışıyorlar. Bu süreçte, sizin de bahsettiğiniz gibi, birçoğu şiddete maruz kaldı, öldürüldü, tutuklananlar da oldu.
Endişelendiğim anlardan biri, Han Yunus'ta bulunduğumuz, yoğun bir bombalamanın yaşandığı sırada, bu tür bir gerilimin var olduğunu gördüğüm andı. "Hastanenin güvenli olması gerektiğini varsaymıştım" demeye çalıştığımı hatırlıyorum. Onlar da hemen "Han Yunus'taki El Nasır Hastanesi'nin Gazze'deki Şifa'dan, El İndunisi Hastanesi'nden ya da saldırıya uğrayan diğer hastanelerden farklı olduğunu düşündüren nedir?" diye sordular.
Bu saldırılar gerçekleşirken, sizin de bahsettiğiniz gibi, öldürülen insanların cesetleri sokakta bırakılıyor çünk bir ekibin gidip cesedi almaya çalışması ya da yaralı birini hastaneye getirmeye çalışması çok tehlikeli, bu süreçte pek çok yeni insan ölebilir. Bu yüzden sağlık çalışanlarının bazı ölüleri gömmek için toplu mezarlar kazdığını görmüş olabilirsiniz.
Ayrıca, hastanede barınan binlerce insan var. Amy, Nasser Hastanesi'nde yürüyecek olursan, herhangi bir kata çıkarsan, her santimde insanlar olduğunu görürsün. Üzerlerinde küçük, ince bir şilte ya da battaniye olabilir. Genelde aileler bir araya toplanıyor. Bu insanlar hastanenin bir sığınak olabileceğini varsayıyorlar ama bunun yanlış olduğu Gazze'de defalarca kanıtlandı.
Bu insanların başka bir seçeneği yok. Gidecek hiçbir yerleri kalmadı. Hastane personelininse işi başından aşkın. Anladığım kadarıyla Gazze halkının farklı olduğuna dair bir düşünce var. Bunu ben de tecrübe ettim. Çok dirençliler ve her bir köşeden ya da her bir açıdan çok etkileyiciler. Çok az kaynakla çok fazla şey yapabiliyorlar. Özellikle doktorlar ve sağlık çalışanları, olağanüstüler. Ancak neden onları sınırlarına, maksimum sınırlarına kadar zorlamaya devam etmekte ısrar ediyoruz? Neden onların insanüstü yeteneklerini test etmeye devam ediyoruz?
A.G.: Dr. Thaer Ahmad, sizden programdan sonra da kalmanızı rica edeceğiz. Sohbetimize Gazze'deki görgü tanığı raporunuzla devam edeceğiz, şu anda Chicago'dan yeni döndü, acil servis doktoru, Khan Younis'teki Al-Nasser Hastanesi'nde gönüllü olarak çalıştı.
Bu haber ilk olarak Democracy Now!'da "Chicago ER Doctor Just Back from Gaza Says Patients, Medical Staff Face Catastrophic Conditions" ismiyle yayınlanmıştır.