Trump'ın bilimi inkar eden fanatik taraftarları yeterince kötü. Ancak bizim iklim “çözümlerimiz” de artık tamamen bir yanılgıdan ibaret.
COP29'da kaydedilen “ilerleme” karbon piyasalarında oldu: [bu piyasa] aşırı iddialı ve gerçeğin çarpıtıldığı sihirli bir düşünce dünyası.
Artık her cephede, sadece yaşayan gezegene ve ortak iyiliğe karşı değil, maddi gerçekliğe karşı da bir savaşla karşı karşıyayız. Amerika Birleşik Devletleri'nde iktidar çok yakında, belki de günahkarların temizlendiği bir kıyamet sonrasında Tanrı'nın sağında oturacaklarına inanan insanlar ile zihinlerini büyük Tekillik için bilgisayarlara yükleyerek dijital ölümsüzlüğe kavuşacaklarına inanan insanlar arasında paylaşılacak.
Hristiyan kıyameti ve teknoloji kıyameti özünde aynı inançtır. Her ikisi de “madde ikiliği”nin örnekleri olup zihnin veya ruhun bedenden ayrı bir alemde var olabileceği fikrine dayanmaktadır. Bu fikir genellikle Dünya'daki yaşamın kirli varoluşundan kaçma arzusunu tetikler. Kıyamet gerçekleştiğinde, yaşayan bir gezegene ihtiyaç kalmayacaktır.
Donald Trump'ın yüksek makamlara atadığı [iklim inkarcısı] karşıt niteliklere sahip, bilimi reddeden fanatikleri işaret etmek kolay olsa da, gerçeğe karşı savaş her yerde. Bunu, emisyonları büyük ölçüde artıracak olmasına rağmen bir “iklim çözümü” olarak sunulan yeni bir fosil yakıt projesinde; [yani] İngiliz hükümetinin karbon yakalama ve depolama planında görebilirsiniz. Ve bu yanlış çözüm, Azerbaycan'da düzenlenen COP29 iklim görüşmelerinin her yönüne ışık tutmakta.
Bakü’de, her yerde olduğu gibi, sermaye sınırlarını genişletirken yaşayan gezegen unutulmakta. COP29'un şimdiye kadar başardığı tek şey - ve muhtemelen tek başardığı şey de bu olacak - karbon piyasaları için yeni kuralları aceleyle yürürlüğe koyma girişimi oldu; bu girişim ülkelerin ve işletmelerin karbon kredileri ticareti yapmalarına imkan sağlıyor - bu da aslında kirletmeye devam etme izni anlamına geliyor.
Teoride, bu piyasalar yalnızca azaltılması imkansız olan emisyonları dengelemek için kullanılmış olsalardı (yani satın alınan her kredi atmosferden uzaklaştırılmış bir ton karbondioksiti temsil etseydi), -piyasaların rolü haklı gösterilebilirdi. Ancak karbon piyasaları olağan bir şekilde ülkedeki karbon salımını azaltmanın alternatifi olarak başvurulan ilk çare olmakta. Bu nedenle yaşadığımız dünyanın, bir politika başarısızlığı çöplüğü haline geldiğini söylemek mümkün.
Ekolojik karbon yutaklarının önemi kadar vurgulanması gereken bir diğer nokta, bu yutakların karbon piyasalarının işleyiş mekanizması olan fosil yakıt emisyonlarına karşı takasının kesinlikle bir işe yaramayacağı gerçeğidir. Mevcut ekosistemlerin bir yılda emebileceği karbon [miktarı], eski ekosistemler tarafından yıllar boyunca biriken fosil karbonun yakılmasıyla karşılaştırılmaktadır.
Bu büyülü düşüncenin en belirgin olduğu yer, hem resmi “krediler” hem de gönüllü karbon dengeleme ürünleri satan emtia tacirleri için yeni ve harika bir macera olan “toprak karbon piyasaları”dır. Karbon piyasasını bugüne kadar mahveden her türlü hayalperest düşünce, aşırı talep ve açık dolandırıcılık, toprak söz konusu olduğunda daha da artmaktadır.
Toprak karbonunu korumak ve eski haline getirmek için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız. Gezegenin kara yüzeyindeki organik karbonun yaklaşık %80'i toprakta tutulmaktadır. Bu [oran], toprak sağlığı için gereklidir. İyi toprak yönetimi için güçlü kurallar ve teşvikler olmalıdır. Ancak karbon ticaretinin yardımcı olabileceği gerçekçi bir yol yoktur. İşte nedenleri.
Öncelikle, ticareti yapılabilir toprak karbon artışlarını ölçmek imkansızdır. Toprak derinlikleri tek bir tarlada bile büyük ölçüde değişebildiğinden, mevcut durumda, toprak hacmini tahmin etmenin doğru ve uygun fiyatlı bir yolu yoktur. Ayrıca, bir tarlada veya bir çiftlikte, belirli bir hacme sıkıştırılmış toprak miktarı olan yığın yoğunluğu için yeterince iyi bir testimiz de bulunmamaktadır. Dolayısıyla, metreküp toprak başına güvenilir bir karbon ölçümü üretebilseniz bile, ne kadar toprağınız olduğunu bilmiyorsanız, yaptığınız değişikliklerin etkisini hesaplayamazsınız.
Karbon seviyeleri bir noktadan diğerine büyük dalgalanmalar gösterebildiği için metreküp başına düşen toprak karbonunun güvenilir bir ölçümünü yapmak da zordur. Karbon seviyelerinin nasıl değiştiğini göstermek için bir çiftliğin binlerce yerinde tekrarlanan ölçümler aşırı derecede maliyetli olacaktır. Piyasaların güvendiği simülasyon modelleri de gerçek ölçümün yerine geçebilecek etkili bir alternatif değildir. Bu ticareti desteklediği varsayılan “doğrulama” konusunda bu kadar [bilgi] yeterli.
İkincisi, toprak denge arayan, karmaşık bir biyolojik sistemdir. Turba haricinde toprak, yaklaşık 12:1'lik bir karbon-azot oranında dengeye ulaşır. Bu da, toprak karbonunu artırmak istiyorsanız, genellikle toprak azotunu da artırmanız gerekeceği anlamına gelir. Ancak azot ister sentetik gübre ister hayvan gübresi olarak kullanılsın, toprak karbonundaki herhangi bir kazanımı etkisiz hale getirebilecek büyük bir sera gazı emisyonu kaynağıdır. Ayrıca [azot] su kirliliğinin en güçlü nedenlerinden biridir.
Üçüncüsü, tarımsal topraklardaki karbon seviyeleri kısa sürede doygunluğa ulaşır . Bazı toprak karbon kredisi savunucuları, [toprakta karbon] birikimin[in] sonsuza kadar devam edebileceği izlenimini yaratır. Oysa ki devam edemez. Belirli bir toprağın ne kadar [karbon] emebileceğinin bir sınırı vardır.
Dördüncüsü, herhangi bir birikim tersine çevrilebilir. Toprak son derece dinamik bir sistemdir: karbonu kalıcı olarak içine hapsedemezsiniz. Mikroplar karbonu sürekli olarak işler, bazen toprağa ekler, bazen de serbest bırakır: Bu, toprak sağlığının temel bir özelliğidir . Sıcaklıktaki artışlarla birlikte, parasını ödediğiniz karbon tutma işlemi buharlaşabilir: sürekli ısınmanın doğrudan bir sonucu olarak, topraklardan büyük miktarda karbon gazı salınması muhtemeldir. Kuraklıklar da toprak karbonuna zarar verebilir.
Bilimin para karşısında ikinci planda kaldığı mevcut piyasa standartlarında bile karbon depolamanın en az 40 yıl süreceğini göstermeniz gerekir. Oysa topraktaki karbon birikiminin bu kadar uzun süre devam edeceğini garanti etmenin bir yolu bulunmamaktadır. Nature dergisinde yayımlanan yeni bir makalede “1.000 yıldan daha kısa bir CO2 depolama süresinin, kalan fosil CO2 emisyonlarını nötralize etmek için yetersiz olduğu” belirtilmektedir.
Organik karbonun bu kadar uzun süre –ancak sadece belirli koşullar altında- dayanabilen tek biçimi “ince taneli odun kömürü” olarak bilinen eklenen biyokömürdür. Ancak biyokömür olağanüstü pahalı: bulabildiğim en ucuz kaynak, birçok çiftçi için çok pahalı olan tarımsal kirecin yaklaşık 26 katına mal olmakta. Biyokömüre dönüştürülebilecek sınırlı miktarda malzeme vardır. Bunu yaparken, yanma işlemini azıcık yanlış yaparsanız, ürettiğiniz metan, azot oksit ve siyah karbon, karbon tasarrufunun yok olmasına neden olacaktır.
Burada da bir tür madde ikiliği söz konusudur: dünyevi gerçekliklerinden tamamen koparılmış bir toprak ve toprak karbonu kavramı. Bu yanılsama balonu patlayacaktır. Eğer dürüst olmayan düzenbaz bir finansçı olsaydım, bu kredileri satan şirketlerin hisse senetlerini açığa satardım.
Tüm bu yaklaşımlar, temel amacı hükümetlerin güçlü çıkar gruplarıyla, özellikle de fosil yakıt endüstrisiyle çatışmaktan kaçınmasını sağlamak olan eylemin yerine geçen alternatiflerdir. Varoluşsal bir kriz anında, hükümetler her yerde, imkansız çelişkilerin uzlaştırıldığı bir rüya alemine geri çekiliyor. Gerçekle savaşmak için ordularınızı savaşa gönderebilirsiniz, ancak sonunda hepimiz kaybederiz.
George Monbiot'nun 21.11.2024 tarihinde The Guardian'da yayımlanan makalesi, Bahar Özay tarafından Apaçık Radyo için çevrilmiştir.