Dinleyicilerimizden
Sizi nasıl keşfettiğımi hatırlamıyorum.Ama hesaplarıma göre yayına başladığınız ilk günlerden beri sizi dinliyorum.Çünkü insanın , sokakta, okulda , işyerinde , evinde , kısacası heryerde duymayı isteyeceği türden bir sessiniz , Hele İstanbul'un dayanılmaz trafîğinde yol arkadaşlığımızın ne anlama geldiğini bilemezsiniz.
Sizinle evrenin uçsuz bucaksız derinliklerine, tanımadığımız ülkelerine, denizlerine açıldık.
Bilmediğimiz, duymadığımız sadalara koştuk.
Dokunmadığımız, bir kere bile yüzlerini görmedeiğimiz insanların acılarını, sevinçlerini paylaştık.
Ne kötüsünüz! Ülkemize ve mahallemize dönemiyoruz.
bütün Açık Radyocular dikkatine
Nice yıllara!…
İzmir ve Kuşadası'nda yaşadığımdan, A.R. genellikle benim için "Orda , bir köy var uzakta!"vaziyetinde…
Ancak, "gitmesem de görmesem de" değil "duymasam da", ara sıra, "gidip görüyorum"…
Bu sabahki programınızla ilgili küçük bir düzeltme yapma gereğini duydum. “Ha ha said the clown” Yardbirds’ün değil Manfred Mann’in… Galiba “Still I am said” çalıcaktınız!
Sevgilerle
Sarhan Keyder
Merhaba, Sayın Ömer Madra…
Geçen günlerde "Açık Gazete"yi dinlerken fonda "Görevimiz Tehlike"nin müziğini duydum. Fakat temayı sürekli peşpeşe bağlamışlardı…
Kardeşim ben ciddi bir şirketin ciddi bir müdürüyüm. Allah'tan şirkette iş yaparken sizi dinlemiyorlar yoksa zaten çalışamazlar.
Sabahları işe geç kaldım telaşı ile alel acele arabamdan inerdim. Sizin yüzünüzden inişimin temposu 3-5 dakikaya kaydı. Her cümle de yine ne geliyor diye farkında olmadan oyalanıp toparlanıyorum.
I was exceptionally pleased to meet you last week. I had equipment breakdown, hence the delay in sending you the attached.
İkinci yaşınızı kutlamak için geciktiğimin utangaçlığı içinde hiç yazmamaktansa geç yazmayı yeğledim.
İlk TV'de bir programda Ömer Madra'dan Açık Radyo'yu duymuştum.
Sonra oğlumun okulundan gelen Tanyeli Erkman söyleşileri haberi ile dinlemeler başladı.
Sevgili Açık Radyo'cular
İki yıldır sizlere katlanıyoruz,
Nasıl mı?
Evde, işyerinde ve yolda bir taşınabilir radyo ile dinlemek durumunda kalınca, hışırtı mı dersiniz? Yoksa parazit mi dersiniz? Bilemiyoruz, sizleri dinleyemiyoruz. Daha doğrusu dinlemeye çalışarak sinir oluyoruz.
Açık Radyo'nun "Süt Dişi" kutlaması çağrısı elime geçti. Kuşkusuz sürdürdüğüm içki perhizi handikabıyla gecenize katılmam biraz güç ve anlamsız olurdu ama, hiç olmazsa Açık Radyo'nun ikinci yaş gününü kutlama olanağını bulabilirdim. Bu görevimi yerine getiremediğim için beni bağışlamanı rica ederim.
I. Müzik Şenliği'nin tadı damağımda olduğundan yaşgünü partinize de gelmeyi istiyordum. Ne yazık ki gelemedim.
Biraz geç olmakla beraber yıl dönümünüzü kutlamak istiyorum. Benim işim seramik ve porselenleri tasarladığım desenler ile boyamak. Bu işi çok seviyorum ve siz de sevdiğim bu işi daha bir keyifle yapmamı sağlıyorsunuz. Atölyemde çalışırken mutlaka sizi dinliyorum. Yanımdakilere dinletiyorum. Açık Radyo'yu bilenleri ve sevenleri seviyorum. İyi ki varsınız.
1960'lı yıllarda, Beyoğlu İstiklal caddesi Mısır apartmanında, küçük bir kız, çok sevdiği rum asıllı anneannesi ile, her sabah radyo dinlerdi… Dinlerken düş dünyasına girerdi.
Sonra okula giderken, radyo sayesinde, kendi dünyası ile birlikte olurdu; dersler, sorunlar ve yaşamda zorlanmazdı…
Handan Durgut
35 yaşında, evli, reklamcı.
Ekonomi okudu, Felsefe mezunu
Fransızca bilir,
Meraklı. Oyun sever. Radyo dinlemezdi.
Şimdi transistörlü bir radyosu var Açık Radyo'ya ayarlı.
Açık Radyo'yu, kadrosundaki isimlerden dolayı merak etti.
Nitelikli programlarınızın (tümü diyebilirim) sürmesi, uzun yıllar sürmesi en büyük isteğim.
Ben emekli felsefe öğretmeniyim. Oğlum da size alışıyor. Eski öğrencilerim ve arkadaşlarım da tanıştılar sizinle.
Sevgili Achik Radio,
Sevgili Herkes,
Birinci yılı tamamlamada gösterdiğiniz başarının 640 katını ''64" olduğunuzda da idrak etmenizi istiyorum. Ama lütfen daha az laf, daha az öksürük, daha az ıııııı'lama...