Ruhi Ayangil

Dinleyicilerimizden
-
Aa
+
a
a
a
Açık "ceride" "sermukarriri" Sayın Ömer MADRA'nın müdhiş dikkatine. Pek sevgili ve aziz Ömer beyefendi kardeşim, Şerif Erol Bey'le karşılıklı sunduğunuz "açık gazete"yi dinlemenin keyfine doyum olmuyor. En samimi ve naçizane tebriklerimi lütfen kabul ve "share" ediniz. Açık Gazete muhaverelerinizin- dilerim herbiri (arşiv için) kaydediliyordur- ortaoyunu/karagöz muhaverelerinin çağımıza yakışır nitelikli "version"ları olarak modern tiyatro eğitimi programlarının "improvisation" teknikleri alanında inceleme-araştırma konusu yapılacağı günlerin uzak olmadığını seziyorum. (özellikle, Şerif Erol kardeşimizin mesaisinin ilk günlerindeki "Resmi Gazete tekellümünden bugünlerdeki selis ve şipşirin Açık Gazete mukarrirliğine terfii her türlü takdirin üzerinde mucib-i memnuniyetdir.) Sayiniz meşkur olsun, amin. Muhterem efendim, "Açık gazete"mize, (örnekle: ''Açık Görüş', "Açık Düşünce" vb. adlarla) ve kendi kaleminizden- sesinizden- "açık başmakale" - "açık yorum" gibi köşeler ilave etmenizi (yoksa var da ben mi rast gelmedim?) mingayrihaddin önermekle bahtiyarım. Diğer taraftan "açıktan yazar - (hariçten gazel de denebilir!)" uygulaması ihdas ederek haftanın her gününde (birkaç dakika) farklı konularda sesini-görüşünü duyabileceğimiz kişilerle bir "politika-ekonomi-kültür- sanat-spor vd." mozaiki (adı "açık zemin" de olabilir) "create" edebilip edemiyeceğinizi sormak, çok mu haddimizi aşmak demek olur? (Çocukluğumuzun Refik Ahmet Sevengil'ini, Eflatun Cem Güney'ini, Eşref Şefik'ini, Orhan Boran'ını, Feridun Fazıl Tülbentçi'sini hatırlasanıza kuzum!) E, bunu bugün de yapacak usta konuşmacılarımız elhak ve herhalde vardır. Böyle bir uygulama, öze! radyolarımız sayesinde "foreign language"leri giderek "improve" eden genç "generation"umuzun kendi lisanlarının güzelliğine de aşina ve ikna olarak "ii.. ııı... aa, a, eee, yani, iii .." lemeden konuşabileceklerini onlara telkine ve bu yolla ağzımızda annemizin sütü, Türkçemizin de lütfunuzla itibar basamaklarını yeniden tırmanmasına vesile olmaz mı? Ne dersiniz.? (Emr-ü ferman efendimizindir.! Sevgili Madra, Son bir öneri daha! Cumhuriyetin bişuur ve kestiren bekçilerini uyandırmak adına mı diyelim, katılımcı demokrasinin geliştirilmesi adına mı söyleyelim, bilinçli ve haklarının takipçisi vatandaşlar olmak adına mı ya da, tepkisizliğe, sin(diril)mişliğe, korkaklığa, haksızlığa, hukuksuzluğa, adaletsizliğe, yalakalığa, soytarılığa, ikiyüzlülüğe, cehalete, adam sendeciliğe, adam kayırmacılığa, rüşveti alıp-vermeye, kandırılmışlığa ve kandırılmakta oluşlara son verme (!) adına mı, ne dersek diyelim; vatandaşı, ülkedaşı, yurtdaşı "açık radyodan" "açıkça konuşmaya", "açık gazete'de" "açıkça derdini dile getirmeye", "gizlediği'' ve ''kimi kime şikayet edeceksin? ya da "söylesen ne olacak?" veya "şikayet etsen çözüm mü bulunacak?" yollu bin yıllık yakınmalarını yansıtmaya, bu yolla "ilgili bilgisizlerden'' hesap sormaya, "bilgili ilgisizlerden çözüme katkıda bulunmalarını" talep etmeye çağıralım (mı?) derim. (Bunları yazarken, yeniden lise ve üniversite çağları ütopizmime mi dönüyorum diye kendime sormuyor da değilim.) Bunları öyle, "blr sosyal sınıfın öbür sosyal sınıflar üzerindeki ... diye başlayan çağdışı lafazanlıkların ima ettiği "ekonomik paylaşımlar" ya da "milli birlik beraberlik ruhu", "ülkenin aali menfaatleri", ilh. aklımızın bir türlü er(e)mediği konulara çözüm aramak, bulmak adına değil; ama bu ülkede en sıradan, en gündelik, en alelade, en (b..)tan, işlerimizi, edimlerimizi, yükümlülüklerimizi yerine getirirken bu ülkeyi bize zindan eden, yaşanmaz kılan ve en cahilinden en okumuşumuza değin bizi aptal yerine koyup, çaresizlikten, çözümsüzlükten kıvrandıran, bunalım katsayımızı artırıp, herbirimizi stress batağında antidepresanlarla yaşamaya mahkum eden ve ülkeyi açık hava tımarhanesine, bizleri de kendi adalarımızda mahpus Robensonlara döndüren "içtimai düzensizliğimiz"e yine bizlerin elbirliği ile çare bulmamız gerektiği düşüncesinden hareketle kaleme alıyorum. Su alan bu gemide hepimiz çaresiz miyiz?, ötesi, Haşim'in ölümsüz tesbiti ile "Bu nefy-u hicre müebbed bu yerde mahkum"muyuz? Buna cevap bulmak zorundayız! işte size en çağdaş birkaç delirme örneği: Otomatik banka ödemeniz olduğu halde telefon, elektrik, su, kablolu TV, doğalgaz, fax, cep telefonu faturalarınızın (olur a, hesabınızda bir nedenle paranızın bulunamayışı nedeni ile) ödenemeyip bu yüzden kesilen elektriğinizi, telefonunuzu, suyunuzu açtırmak için nerelere koşup, kimlerle muhatap olduğunuzu' (ya da olamadığınızı), kaybettiğiniz zamanınızı, paranızı, harab olan sinir sisteminizi bir gözden geçirin isterseniz. Ama bunun olmaması için (örnekle maaş hesabınızı destekleyen) bir "kredili mevduat hesabı" uygulamasından haberiniz yoksa (zira o banka şubesinde çalışan memur -sırf eğitilmediği için- bunu size, ancak böyle bir koşuşturma sonundaki bunalmanızdan yakınınca akledip size söyleyebiliyor) daha böyle birkaç fasıl koşturup tükenmenlz kaçınılmaz olabiliyor. Bu arada mükerrer fatura ödemelerinin hesabını kimseden soramayışınızın (göz göre göre kazıklanışınızın) iç tıkanıklığı da yanınıza kar kalıyor. İşte bir "T"si özelleştirilen iletişim sistemimiz, "telefon vadisi" 118'i arayın ya da telefon (idaresinin herhangi bir sorununuzda size yardımcı olabileceğini zannettiğiniz başvurulabilecek tüm numaralarını deneyin. Sürekli meşgul sinyali veren, numarayı düşürdüğünüzde, dakikalarca çaldığı halde açılmayan, en az yarım saatlik bir zamanınızı, sabrınızı, ayırdıktan sonra "lütfen" kaldırılan ahizeden yayılan "bıkkın, potansiyel azarlayıcı ve ya yanlış bilgi ya da yanlış başka bir numara vererek sizi başından savıcı" emsalsiz hizmet "özel sektörünü" hatırlayın. Sinir içinde eliniz böğrünüzde kalışınızı ve yaptırımı yalnızca size malum bir "Allahkahretsin"le, günlük hayhuy arasında ertelenmiş diğer sorunlara eklenen bu yeni çözümsüzlüğü telefon idaresinden bir "tanıdık"la nasıl halletme yolları aradığınızı göz önüne getirin. Sürücü ehliyetiniz mi kayboldu? Ya da çok eskimiş, aşınmış sürücü belgenizi yenilemek hevesine (gafletine) mi düştünüz? Dilerim, benim yüreğimi kanatan şu "yaşanmışlık" sizi "oidukça düşünceye sevkeder". GayrettepeTrafik Tescil Müdürlüğü civarında uygun bir yere arabanızı park etmenin "bedeli" (umarım değillerdir) "mafyatik unsurlarca" peşinen (250.000TL); tahsil edildikten sonra, yanınıza yaklaşan bir "iş takipçisi" sizi "rahat çözüme ulaştıracak" şu öneride bulunuyor: "-Abi, bütün evrakların tamamsa bir saatte hallederiz. Boşuna yorulmamış olursun." (kısa bir sessiz düşünme anımız: "-Olsun, time is value, job is job"!) (sonra yanıtımız:) "-Kaça olur?" (cevap -gözler havada hesaplama yapıyor): -Toplam 7,5 abi. "7,5 ne? milyon mu?" "Tabii abi, zaten derneğe ödenecek harç var, e, bize kalan da 3 ediyor." Memur bütçemize çok olduğunu söyleyerek, teşekkür edip, işimizi kendimiz "takip" yolunu seçiyoruz. İlk iş Şöförler Cemiyeti yazan camekandan makbuz karşılığı olmaksızın ödenen alınan bir adet zarf iki tabaka matbu kağıda istenen bilgilerin doldurulması: başkomiserden havale, sonra sıkı bir koşturmaca ile öbür binanın üç ayrı katındaki servislerden alınan onay imzaları (olsun bütün bunlara hep razıyım): herşey tamam olarak (fotoğraf, nüfus cüzdanı) müracaat masasına geliş. önünüzdeki kişilerin evrakı yapılırken gözüm (körolası, çıkası gözüm) evrakları biraraya getiren ve müracaatı kabul eden polis memurunun önündekı makbuz koçanına ilişiyor. Makbuz üzerindeki yazılı bilgiler; "Polis mensupları ve emekilileri derneği bağış makbuzu 500.000 (Beşyüzbin) TL." (Bu da güzel) (dikkatle makbuza baktığımı gören polis koçanı alıp bankonun yukarıdan bakıldığında görülemeyen iç kısmına naklediyor) Sıra bana geliyor, evraklar sıra ile iliştiriliyor, o arada bir-iki-üç makbuz yaprağı (ben de norrnal olarak hesaplıyorum 1,5 milyon TL) koparılarak evrakımın arasına dahil ediliyor ve polis memuru: "4.5" milyon TL. ödemem gereğini ilanen ve "vicahen" tebliğ ediyor. (Korkumdan ve milli birlik ve beraberliğimizi bozmama konusundaki derin devlet istemleri doğrultusunda) Bu bedele itiraz etmek bir yana, sadece cüzdanımdaki tüm paranın 3,5 milyondan ibaret olduğunu kekeliyorum (daha doğrusu utanıyorum) (Şimdi de utanmadan bunları size yazıyorum!) Kalan 1 milyonu ehliyetin sonradan giyotinle kesilip atılacak kısmına alacak olarak kalemle kaydedip, "1 milyonu ben kendi cebimden koyuyorum hocam (o arada benim öğr. üyesi olduğumu da öğrenmişti) almaya geldiğinizde getirin" tavsiyesi ile, ertesi güne (bir saat içinde alınmıyor muydu bu meret?) randevu vererek selametleniyorum. Sonuç malum. Ertesi gün bakiye "borcumu" götürüp, "derin devlete karşı görevini ifa etmiş şerefli bir üniversite hocasının ruh ve vicdan huzuru içinde" yenilenmiş ehliyetimi aldım!....... (Kendimi İonescu'nun Gergedan'ında bir figüran gibi hissedebilir miyim artık izninizle?) Ne diyorduk? "Açık takip" başlığı çok mu sansasyonel kaçar? En derin sevgi ve muhabbetlerimle Ruhi Ayangil