Karanlığın Rengi Aslında Beyazdır

-
Aa
+
a
a
a

 

Bu hafta Babil’den Sonra programımda iki kardeş müzisyen konuğumuzdu: Selim ve Kerim Altınok. Altınok Kardeşler'in yaşamı gerçek bir inat hikâyesi. Çok küçük yaşlarda görme yetilerini kaybetmelerine rağmen ailelerinin de yaratıcı desteğiyle, hiçbir zaman bıkmadan, usanmadan, her an güzel olan şeylerin peşi sıra gitme cesaretini gösterip, hayata sıkı sıkı sarılarak bütün zorlukları birlikte aşmışlar ve “karanlığın renginin aslında beyaz olduğunu” yaşamlarıyla kanıtlamışlar.

Bu hafta Babil’den Sonra programımda çok sevdiğim iki arkadaşımı, iki kardeş müzisyeni konuk ettim. Birkaç hafta önce yarım asrı birkaç yıl önce geride bırakan Selim ve Kerim Altınok'un yeni yaşlarını Açık Radyo’dan dinlettiğim bir şarkıyla kutlamıştım. Programda onlarla hayata dair muhabbet edip, müziklerinden örnekler dinlettik.

Programı canlı olarak dinleyemediyseniz buradan dinleyebilirsiniz.

Selim ve Kerim’in yaşamı gerçek bir inat hikâyesi. Çok küçük yaşlarda görme yetilerini kaybetmelerine rağmen ailelerinin de yaratıcı desteğiyle, hiçbir zaman bıkmadan, usanmadan, her an güzel olan şeylerin peşi sıra gitme cesaretini gösterip, hayata sıkı sıkı sarılarak bütün zorlukları birlikte aşmışlar ve “karanlığın renginin aslında beyaz olduğunu” yaşamlarıyla kanıtlamışlar.

Yarım asrı geçen yaşam hikâyelerine çok şey sığdırmışlar: Bu uzun hikâyede hukuk fakültesinden dönemin birincisi ve ikincisi olarak mezun olmak, master ve doktora yapmak; yıllar sonra konservatuvarda yarı zamanlı şan eğitimini başarıyla tamamlayıp ikinci bir mesleğe, müziğe adım atmak; korolar-orkestralar kurmak, bir müzik albümü yapmak;  İngilizceyi kendi çabalarıyla öğrenmek, yazılar yazmak var. Hatta yaşam hikâyelerini anlattıkları bir de kitap yayımladılar. Bu hikâyede öğretmenlik yapmak ve körleme satranç sporunda ustalık seviyesine yükselmek ve daha birçok şey var.

Belki de görmek körleştiriyor da bizleri. İmajlar dünyasında yaşıyoruz ve her gün milyonlarca imaj gözlerimizin önünden hızla akıp geçiyor ve algımızı yönlendiriyor, dağıtıyor. Selim ve Kerim çoğu zaman görenlerin körleştiği bir dünyada, gözleriyle göremeseler de yüreklerinin gözüyle, akılları ve diğer bütün duyularıyla hayatı algılamanın ve değiştirebilmenin en güzel örneğini verdiler.

Bugün de yaşadığımız dünya ve ülkemiz zor ve karanlık günlerden geçiyor. Selim ve Kerim dün olduğu gibi bugün de yaşadıklarıyla, şarkılarıyla bizlere her şeye rağmen ‘karanlığın renginin aslında beyaz’ olduğunu, ‘zamana aldırmadan, korkmadan, usanmadan aşkın hala mümkün olduğunu’ yaşamı güzelleştirmek için her birimizin her zaman yapabileceği birçok şeyin olduğunu hatırlatıyorlar.

Onlar için doğan her yeni gün, yaşamlarının sonrası için yeni, ışıklı bir ilk gün anlamına geliyor. Erken bir saatte yeni güne büyük bir aşkla,  umutla ve yaşama sevincinin coşkusuyla “merhaba” diyerek başlıyorlar. Hala okuyacakları yüzlerce kitap, çalışacak yüzlerce satranç partisi, dinleyecekleri-söyleyecekleri binlerce şarkı, yapılacak işleri var. “Yeter ki insan olarak kalalım, hayatı sevmekten vazgeçmeyelim ve 24 saati dolu dolu yaşamaya çalışalım…” diyorlar.    

Bu haftadan başlayarak Selim Altınok'un yazılarını Yeşil Gazete'nin hafta sonu ekinde yer alan GÖZLEM köşesinden okuyabileceğiz. 

Sağ olsunlar, var olsunlar…