Zor İş Demokrat Olmak

-
Aa
+
a
a
a

 

Bir kere kimseye yaranamazsın. Savunduğun evrensel değerler belki koca bir okyanustan parçadır; karşındaki insan kendi bulanık gölünü deniz  bellemiş, seni de o gölde yaşamaya zorlar. Ve sana etiketler yapıştırır; seni kendi düşmanlarının tarafı görür, saldırır rahat eder. Faydacı ve çıkarcılığı yaşam şekli kıldığı için senin savunduğun her şeyden sana maddi pay, çıkar arar. Bulamamanın belirsizliği önce hırçınlığa sonra yaftaya dönüşür. Seni etiketleyip yaftaladığında da kutsal görevini yerine getirmiş gibi zafer duygusuyla bulanık gölünden beslenmeye devam eder.

Demokrat olanın siyaset sözlüğünde “düşman” olmaz. Bu yaklaşım, içinde şiddeti barındırır; demokrat insanın şiddetle işi olmaz. Demokrat olmak; demokrasiden hukuk devletine, insan haklarından hayvan haklarına, çevre bilincinden, tüm özgürlüklere hem saygıyı gerektirir hem de bu değerlere emek vermeyi içerir. Bunun karşı değerleri militarizm, ırkçılık, şovenizm, vandalizm ve terördür. Bunlar, beslenen linç kültürüyle birlikte önce şiddete, sonra cinayetlere ve giderek faşizme kadar uzanır. Demokrat, bu kaygı ve korkuları özünde taşıyabilen insandır. Demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti ne kadar zayıflarsa; şiddet ve ırkçılık o kadar yükselişe geçer. O yüzden bir demokrat, bu değerlerini kristal bardak gibi özenle yaşam ceplerinde taşır. 

Demokrat insan, yaşadığı ülkesini çok sever ve en büyük kaygıları elbette kendi ülkesinin sorunları için duyar; ancak ülkesini dış dünyadan izole ederek değerlendirmez. Dünyadaki tüm değişim ve gelişimlere hem kulağını, hem gözünü açık tutar. Herkes bize düşman, tarzı paranoyalarla yaşamaz; savaşları çıkaranların, ırkçılığı besleyenlerin, yoksulluğa neden olanların, çevre katliamı yapanların emekçi  insanlar değil kapitalizm ve onun hizmetindeki yönetimler olduğunu bilir. Evrene insan olmanın sorumlu gözleriyle bakan, savaşlara karşı, sömürüye karşı, yoksulluğa, açlığa ve çevre katliamına karşı olan kişi hangi ülkenin vatandaşı olursa olsun; ırkı, rengi, dini, cinsiyeti ne olursa olsun demokrat insanın öz kardeşidir. Bu anlamda sınırların ve yapay ayrımların bir anlamı yoktur demokrat insan için. Çünkü dünya onun için kocaman bir köydür ve bu dünyada yaşayan insanlar demokrat insanın köylüsüdür. Demokrat insan yüreğini tüm insanlığa açık tutar.

Demokrat olmak zordur; maç seyrederken bile kendi takımının yaptığı faulü görüp ayıplar, kendi takımına yapılan normal harekete fauldü diye isyan etmez. Oyunun kurallarına ve hakeme öncelikle saygı duyar. Oyunun kurallarını kendi takımı da, hakem de, karşı takım da ihlal etse eleştirir. Yeri gelirse oyunun kurallarını da sorgular değişmesine etki etmeye çalışır. Bu değişen kurallar oyunu daha keyifli hale getiren mantıklı kurallar olur; ki voleybolda, basketbolda ve futbolda zaman içinde oyunun kuralları bu şekilde değiştirilebilmiştir. Demokrat insan, maç devam ederken birkaç gol yediği için yenme gücü ve olasılığı kalmadığını sanarak, kuralları çiğneyip kavga çıkaran, kuralları yok sayan, oyunun kalan zamanının oynanmasını engelleyen takım kendi takımı da olsa buna karşı çıkar.

“Ama”, “ancak”, “fakat” gibi sözcükleri kendinden önce gelen fikri öldürüp yok etmek için kullanmaz demokrat insan. Bunun kurnazlık olduğunu bilir; zekasını ve beynini bu tip kurnazlıklara hem yormaz, hem de bu kurnazlara itibar etmez. Mış gibi, miş gibi görünen insanların savundukları şeye aslında karşı olduklarını daha ilk cümlelerinden yakalar demokrat insan. Demokrat insan salt kendi özgürlüğünü değil, öncelikle başkalarının özgürlüğünü savunur. Demokrasinin, herkesin başkasının özgürlüğünü savunduğu bir toplumda yaşayabileceğini bilir. Demokrasiyi gerçekten savunan insanla, demokrasiyi sadece kendi duruşu ve konumu için kullanan insan arasındaki ayrımı da bilir. Demokrasiye faydacı bir şekilde sadece kendine yontan yapının ayıbını görür.

Ben de onun yerinde olabilirdim, ben de onun yerine doğabilirdim etik empatisini her gün yaşayan insandır demokrat insan. Her duruma, her habere, her yaşanana böyle bakar. O yüzden sokakta aç ve susuz gezen her köpek, her kedi aslında kendisidir. Emeği sömürülen her işçi, kocasından dayak yiyen her kadın, yanan her ağaç, üzerine bomba düşen her sincap, trafik kazasında ölen her insan, kanser olan her insan, sokaklarda yatmak zorunda kalan her insan kendisidir. Bunun yüksek bilinci demokrat olmayı zorunlu kılar.

Demokrat insanın bacağı Afganistan’da mayında küçük kızın bacağıyla birlikte kopar; Ruanda’da, Kenya’da bir kolu palayla kesilir; Irak’ta uykuda evine bomba yağar, Bir pazar yerinde karnına şarapnel saplanır; aç yatan bir yoksulun aç çocuğu olur Sudan’da; Afrika’da AIDS’li bir çocuk olarak doğar; bombalanan dağlarda, ormanlarda yanmış bir kaplumbağa olur, CEYLAN olur; yüzyıllardır bağlı olduğu kökünden sökülüp yanan ağaç olur, kökünden sökülüp sürülen insan olur… Tüm bunların acısını ve sancısını duymak, yaşamaktır demokrat olmak. Zordur demokrat olmak; fantezi değildir. “İnsan” olmak zordur öncelikle, demokrat olmak çok daha zordur.

Bu bağlamda demokrat insanın piyangoyla, zengin olmakla işi olmaz. Birilerini duvarın bu tarafında bırakıp dışlamak, onların üstüne çıkmak, ezmek, geçmek gibi değerleri ayıp ve ahlaksızca görür. Rekabet etmenin ahlakını insanlık adına daha iyiyi, daha güzeli üretmekte görür demokrat insan. Savaşların, şiddetin önünü kesip sevgiyi yüceltecek daha iyi bir filmi kotarmanın, daha iyi bir resmi yapmanın, daha iyi bir romanı yazmanın, daha iyi bir festivali düzenlemenin rekabetini insanlık adına anlamlı görür. Daha yararlı bir ilacı üretmenin rekabeti ne kadar ahlak taşıyorsa, daha gelişmiş bir silahı üretmenin rekabeti o kadar ahlaksızlığı özünde taşır. Demokrat insanın ahlakı mazeretsiz bir şekilde önce silahlanmaya ve savaşlara karşı çıkmakla başlar. Zordur demokrat olmak.

[email protected]