Merhaba kâinat!..
Güzel bir havada, ciddiye alınacak herhangi bir şiddet, usulsüzlük haberi gelmeden erken genel seçim yapıldı.
Bu seçimde 41 milyon seçmen oy kullandı.
Seçim günü hemen hemen bütün büyük gazetelerin manşetlerinde, hemen bütün televizyoların ekranlarında dile getirilen slogan: “Şimdi söz milletin” sözü, bihakkın gerçekleşti: Millet sözünü söyledi.
Yüzde 35 oranında oy alan bir parti, Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti), kendisini tek başına iktidara taşıyacak oyu aldı. 550 sandalyelik tek Meclisli parlamentoda 368 sandalye ile ezici bir seçim zaferi kazanan müslüman muhafazakâr ya da “merkez sağ” diye nitelendirilebilecek bu yeni iktidar partisinin karşısında yüzde 19 küsur oy alan bir parti, sosyal liberal ya da “merkez sol” Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) 178 sandalyesi ile muhalefet sıralarındaki yerini aldı.
Dünyanın en kötü seçim sistemlerinden biri içinde, sistemi düzeltici bir biçimde oy kullandı. Bununla birlikte, kötü sistemin sonuçlarından biri olarak, bazı oyların tam temsili sağlanamadıysa da, bunda seçmen kitlesinin herhangi bir dahli yoktu ve kitlenin “mükemmel bir temsiliyeti” sağlaması imkânsızdı.
Ama, başka imkânların da yaratıldığı gözlendi: Bir kez 1950’lerde, bir kez de 1980’lerde görülen tek parti iktidarları geri gelirken, aradaki zorlu ve sarsak koalisyonlar dönemi de – hiç olmazsa bir süre için – sona erdi.
Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizlerinden birini, Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk ve derin devlet rezaletlerini yaşamış, bunların sonuçlarına katlanmış ve katlanmakta olan seçmen kitlesi, bu kriz ve yolsuzluklardan sorumlu tuttuğu politikacılarla politik partileri Parlamento’ya sokmayarak onları cezalandırdı.
Ve gene, seçmen kitlesi, ülkede yarım küsur yüzyıl önce gerçekleştirilen ilk serbest seçimden bu yana – seçmen davranışı göstermesine ve seçmen olmasına, hür vatandaş olmasına izin verilmeyen darbe dönemleri hariç – şaşmaz bir tutarlılıkla sergilediği seçmen ve vatandaş davranışını bir kez daha gösterdi: Yeni ve alternatif olanı, kendisi için yararlı olacağını düşündüğü seçeneği denedi.
Siyasi istikrarın yanı sıra, ayrıntılı hazırlanmış programı ve seçim bildirgesi ile ekonomik istikrarın da vaadini bağrında barındıran bir yeni dönem açıldığının ipuçları göründü.
Tarihî diye nitelendirilebilecek bu seçimde gayet düzgün şartlarda kullanılan gizli oyların gayet düzenli bir şekilde yapılan açık sayım ve dökümü ile ortaya çıkan sonuçları gayet başarılı bir biçimde belli başlı mecralar tarafından dakik bir şekilde kamuoyuna ânında yansıtıldı.
Bunun ardından, kazananların bir zafer sarhoşluğunu ya da yenilenlerin hazımsızlığını gösteren aşırılık ve çiğliklere rastlanmadı. Aksine, yenenler ilk söz olarak yoğun bir mutabakat arayacaklarını söylediler; yenilenler de – sorumluluğu kabul edip bu işleri bıraktıklarını belirttiler olgunluk ve zarafetle.
Güzel bir havada tarihî bir seçim yapıldı dün. Parlemanter demokrasinin kurallarına uygun bir seçimdi bu.
Bir milyar üçyüz milyonluk insanı ile dünya nüfusunun dörtte birini barındıran dev Çin’de böyle bir seçime Komünist Partisi diktası asla izin vermezdi. Böyle bir seçim, dünyanın en güçlü ülkelerinden biri olan ve uçsuz bucaksız topraklara yayılan 145 milyonluk Rusya’da önce çarlar, sonra komünist çarlar, en sonunda da mafya-casus çarları yüzünden hiç yapılmadı ve yapılamazdı da. Dünyanın tek süperdevleti 280 milyonluk ABD’de oy hakkı olanların dörtte birinin katıldığı son seçimde oylar büyük petrol, enerji ve bilmemne krallarının manipülasyonu ile çalındı ve zaten iki kez sakat olan bu seçimden mağlup çıkan, büsbütün sakat bir yüksek mahkeme kararı ile galip sayıldı...
Nüfusu müslüman ağırlıklı olan Arap ülkelerinin hiç birinde ve İran’da, Endonezya gibi dev Müslüman nüfuslu Asya ülkelerinde, Nüfusu Müslüman ağırlıklı ya da değil Afrika ülkelerinin ezici çoğunluğunda böyle bir seçim asla yapılamazdı... Japonya’daki partilerin durumunu bile tartışmaya ve bu ülkedeki seçimlerle kıyaslamaya – burası lehine – açabiliriz... Ve bu örnekleri epey çoğaltabiliriz...
Kısacası, dünkü seçim, yeryüzünün hayli az sayıdaki yerinde yapılabilirdi ancak.
Demokrasi dünyanın en iyi ve en zor işlerinden biri. Ve gariptir, Türkiye dünyanın en zor ve en iyi işlerinden birini başarıyor.
Demokrasiyi seviyoruz.