Merhaba kâinat!..
Tabii, gözlerimizle gördük, havayı bizzat kendi burunlarımızla kokladık, diyemeyeceğiz, ama Amerikan yönetiminde bir nevi rahatlık, bir gevşeme hüküm sürüyor olmalı bugünlerde. Neden, derseniz karar vermiş oldukları için. Karar, hepinizim malumu, rahatlatır insanı. Nitekim, bir süredir çok tebessümlü, gülmeli, hatta kahkahalı açıklamalar geliyordu şahinlerden. Konuşurken dudaklarının dişlerinin gerisine doğru çekilmesi mi yaratıyordu bu sırıtma hissini, yoksa sahiden mi mütebessimdiler, bilemiyoruz. Bildiğimiz, Rumsfeld’in neşesinin çok yerinde olduğu mesela. Irak Dışişleri Bakanı Naci Sabri’nin Birleşmiş Milletler’e gönderdiği mektuba olduğu kadar, daha sonra Kongre üyelerine yönelik davete de çok gülmüş. “Düşünün,” diyormuş, “Bizim Kongre’nin üyeleri Bağdat sokaklarında kitle imha silahları arıyorlar.” Komik sahiden. Davet mektubu yazılırken böyle bir görüntünün ortaya çıkabileceği dikkatle hesaplanmalı ve bu öngörüyle, mektubun gönderilmesinden vazgeçilmeliydi esasında. İyi ki mandepsiye basmadılar Kongre üyeleri. Yoksa Bağdat sokaklarında, (1 sene sonrasını görüp görmeyecekleri belli olmayan) Iraklı çocuklara alay konusu olacaklardı.
Başkan Yardımcısı Cheney de, mümkünü yok, demiş, Irak’a saldırmamamızın. Kimse de inanmasın lutfen silah denetçilerinin Bağdat’a davetine; hem gidilse ne olacak? Saddam yönetimi onları o kadar derine, o kadar derine sakladı ki gitsek de bulamayız, onun için vurmaktan başka çare yok.
Uyduruyoruz zannetmeyin, sahiden söylemiş bunları Dick Cheney.
Ne diyecekti ki zaten? Hangi konuda konuşacaktı? Halliburton konusunda mı?.. O konuda konuşmaya kalktıydı da geçen günlerde, “Sus düzenbaz,” diye yuhalandıydı. İyisi mi, bir an evvel vurmak lazım, konuyu değiştirmek lazım, petrole yaklaşmak lazım...
Tam da bu sırada, müflis telekom devi WorldCom’daki denetlemeler sırasında ne çıktı ortaya? Şirketteki sahtekârlık tahmin edilenin de fevkınde değil miymiş?.. Yeni bulgular, 3.3 milyar dolarlık bir sahtekârlığı daha koymuş ortaya. Bu durum, daha evvelki meblağı ikiye katlıyor ve toplam sahtekârlık şimdilerde 7 milyar dolar olarak ifade ediliyormuş... ki bu ıstırabı hangi operasyon unutturur, hangi ülkenin istilası bu gündemi değiştirir, o da bizim bileceğimiz bir iş değil, afedersiniz. Bağlantılı bir hikaye olduğu için söylemeden geçemeyeceğiz; meşhuuur ExxonMobil şirketi bir vakitler Endonezya’nın Açeh eyaletinde doğal gaz işi yaparken herhangi bir ‘aksaklık’ çıkmasın diye güvenlik kuvvetleri çok çektirmişler yerli halka. Hatta, epey insan hakları ihlallerinde bulunuldu, diye bir kamu davası da açılmış ABD’de, federal mahkemede. Ancak, ABD’nin “terörle savaş”ı yara alır, diye mahkeme başkanına baskıda bulunulduğu iddiası üzerine Human Rights Watch basmış çığlığı; ne olacak bu insan hakları camiasının serencamı diye...
Hafta böyle bitiyor... Derviş, bir defa daha istifanın eşiğine gelmiş, İstanbul Kadıköy’ü su basmış, baharda polenleri uçuşup insanları hapşırtıyor diye İstanbul’da yüzlerce kavak ağacının kesilmesi planlanıyormuş, buzullar eriyormuş, günler geçiyormuş, gökten üç papatyabiçici düşmüş; biri fakirlerin başına, biri sivillerin başına, biri de yazmaktan elleri usanan tefrikacılarınızın başına...
Devamı haftaya...