Merhaba kâinat!
Remzi Barud’un ‘Cenin’i Unutma’ başlıklı yazısına yer vermiştik dün. Daha sonra oluk oluk tanıklıklar aktı ekranlarımıza. Nefesimizi tutup okumaya çalıştığımızda, Cenin’in artık herhangi bir muharebe meydanının ötesinde, bir zulüm meydanı olarak anılacağını düşündük.
The Palestine Monitor’dan 10 Nisan Çarşamba günü gelen bir bilgi notunda şunlar yazılıydı:
“İsrail ordusu Batı Şeria’yı işgal ederken 24 saatlik sokağa çıkma yasakları koyuyordu. Bazen de, evlerinde susuz, ekmeksiz ve elektriksiz oturan insanların temel ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için kaldırıyorlardı bu yasağı. Ancak anlaşılıyor ki sokağa çıkma yasağı kaldırılsa da evden çıkmak hâlâ çok tehlikeli.
Önceki gün, İsrail askerleri Beytüllahim’deki sokağa çıkma yasağını kaldırdıklarında, Deheyşa kampında bulunan 43 yaşındaki Yusuf İyad yedi çocuğunu evde bırakarak karısı Cemile’yle birlikte yiyecek birşeyler almak üzere sokağa çıktı. Yolda, İsrail askerleri ateş açarak otomobillerinin camını patlattılar ve lastiği parçaladılar. Patlayan cam, Cemile’yi yüzünden yaraladı. Korku içinde, sokaktaki evlerden birine sığındılar ve sokağa çıkma yasağı tekrar başladı. Aile şu anda çocuklarından ayrı bulunuyor, çocuklar arasında 2 aylık ve emzirilmeyi bekleyen bir bebek de var.”
Bir başka bilgi notunda da şunları okuduk:
“Cenin’in Vali Yardımcısı Haydar Reşid, BM Cenin mülteci kampında İsrail askerlerinin evleri buldozerlerle nasıl yıktıklarını anlattı. ‘Önce,’ diyor Reşid, ‘tanklar için yolları genişlettiklerini düşündüm. Ama şimdi ordunun bunu suçunu örtmek için yaptığına inanıyorum. Askerler Cenin’den çekildikleri zaman basın, kameramanlar ve diplomatlar İsrail askerlerinin neler yaptığını görmek isteyecekler. Ama bu gaddarlık kelimenin tam anlamıyla örtülmüş bulunuyor.’”
Siyahlı Kadınlar hareketinin kurucularından Gila Svirsky yazıyor:
“... Etrafınızda erkekler, kadınlar ve çocuklar kanaya kanaya ölürlerken damla su olmayan bir yeri düşünebiliyor musunuz? Ve günlerce evlerde bekleyen bu cesetleri sonunda yakınınızdaki bir çukura gömmek zorunda kaldığınızı düşünebiliyor musunuz?
Bunlar halen bütün şiddetiyle sürmekte olan gaddarlığın, toplu tutuklamaların, vandalizmin, hırsızlığın ve aşağılamanın da ötesine geçen şeyler. Kıdemli bir subay, Ha’aretz gazetesine şunu söylemiş: ‘Dünya burada yaptıklarımızın resimlerini gördüğü zaman bize büyük zararı dokunacak bunun.’ Basının içeri girmesine izin verilmemesinde şaşılacak bir şey yok. Dün gece, B’Tselem’in arazi acil durum kurulu toplantı raporunu dinlerken ağlayan sadece ben değildim.
Zaman, analiz yapacak zaman değil. ...
Analizden ziyade eylem zamanı şimdi. Burada, İsrail’de barış ve insan hakları hareketleri aklınıza gelebilecek her cephede gece gündüz çalışıyor. ... Kendi eylemcilik tarihimde buna paralel bir aciliyet durumu hatırlamıyorum. Yaşamların ve günlük ekmek kazanma derdinin bir kenara bırakıldığı bir aciliyet durumu bu. Aynı zamanda, bizim neden olduğumuz bir felaketin her gün gözümüzün önünde büyüdüğü duygusuna benzer bir duyguyu da daha önce hissettiğimi hiç hatırlamıyorum.
Yalvarırım eyleme geçin. Yetkililerle temas kurun (bazı adresler aşağıda). Yahudiyseniz, Yahudiliğinizin bir anlamı olsun. Söyleyin onlara:
1) Uluslararası gözlemciler şiddeti sona erdirmek üzere vakit geçirmeksizin bölgeye gönderilmeli.
2) Çatışmanın temel nedeni İsrail işgalidir ve sona ermelidir.
Zamanınız az bile olsa yapabileceğiniz başka şeyler var:
· Sadece 1 dakikanız varsa bu mektubu adres listenizdekilere iletin.
· 10 dakikanız varsa seçtiğiniz bir örgüt için bir çek yazın (seçenekler için www.coalitionofwomen4peace.org adresini ziyaret edebilirsiniz).
· 20 dakikanız varsa yetkilileri arayın, faks çekin ya da yazın onlara (kısa olsun).
· 1 saatiniz varsa yerel gazetenizin editörüne bir mektup yazın (kısa ve yürekten).
· Daha fazla zamanınız varsa işin içine girin. www.junity.org adresindeki ‘İşin İçine Girin – Yakınınızda Bir Organizasyon Bulun’ (Get Involved – Find an Organization Near You) bölümünü ziyaret edin. Amerikalı bir Yahudiyseniz Tikkun Cemiyeti’ne (www.tikkun.org) ya da yeni oluşturulan Brit Tzedek v’Shalom’a (Adalet ve Barış için Yahudi İttifakı) katılın (www.jppi.org).
Ne yaparsanız yapın çok değerli olacaktır.”
Vaziyet bu...
Bir iki küçük not; buraya eklemezsek olmaz:
Katliam demişken Hollanda Savaş Belgeleme Enstitüsü tarafından hazırlanan bir raporu başta söyleyelim. Rapora göre Hollanda hükumeti, ordusu ve Birleşmiş Milletler, 1995 yılında Srebrenitza’da 7.500’den fazla Bosnalı Müslümanın Sırp kuvvetleri tarafından katledilmesinden sorumlu tutuluyormuş. Hollanda hükumeti, prestije planlamadan daha çok önem verdiği ve son derece zor bir göreve yeterince eğitimli olmayan askerleri gönderdiği için. Birleşmiş Milletler, Hollanda taburundaki mavi berelilere yerel halkı savunurken yeterli desteği vermeyi beceremediği için.
RTÜK yasa tasarısının veto edilen şekliyle Meclis Anayasa Komisyonu’nda tekrar kabul edilerek Meclis Genel Kurulu’na sevkedilmesine tepkiler sürüyormuş. (Zaman)
Danıştay 10. Dairesi, ‘Devlet Sanatçılığı’ unvanı verilmesine ilişkin düzenleme içeren yönetmeliği iptal etti. Dava, Ressam Mehmet Güleryüz tarafından açılmıştı. Böylelikle, 89 kişiye verilen devlet sanatçılığı unvanı geri alınabilecekmiş. (Zaman)
Devamı yarın...