18 Kasım 2012Milliyet Gazetesi
10 Kasım’da bize ikinci hüznü yaşatan ve 17 askerimizin şehit olduğu helikopter kazasıyla ilgili açıklama “değişen meteorolojik şartlardan dolayı düştü” şeklinde oldu. Aslında hava hiçbir zaman tarafsız değildir; savaşta ve barışta hep bize karşı veya bizimle beraberdir. Temel kural şudur: “Eğer avantajımız olacak şekilde kullanırsak hava, müttefik; kullanmazsak düşman olur.” Maalesef 10 Kasım’da yeterince dikkate alamadığımız hava şartları düşmanımız oldu.
Tarih hava şartlarının askeri harekatları nasıl etkilediğine dair örnekler ile dolu. Meteoroloji profesörü olarak tarih kitaplarını okurken Askeri Meteoroloji konulara dikkat ederim. ABD’de doktora öğrencisiyken Amerikan Meteoroloji Birliği Bülteni’nde Kırım Savaşı’nın meteorolojik analizini okumuştum. Kırım savaşı ile dünyada modern hava tahminin başladığını öğrenince de şaşırmıştım.
Aslında M.Ö. 500 yılında Sun Tzu’nun “Araziyi bil, düşmanını bil, havayı bil. Ancak ondan sonra zafere ulaşırsın” sözü konuyu özetlemiş. Sonuç olarak I. Dünya Savaşı’nda Doğu Anadolu’nun zor ve çetin kış koşullarında Ruslara karşı girişilen Sarıkamış Taarruzu’nda (22 Aralık 1914) -20 ile -30 derece sıcaklıklarda hazırlıksız olarak yapılan harekat sonucunda Türk ordusu Allahüekber Dağları’nda donarak şehit olmuştu...
Mahmud Muhtar Paşa’ya göre Balkan Savaşı’nda da “Yağmurun ve soğuğun bozguna uğramamıza büyük etkisi olmuş.” Muhtar Paşa anılarında yalnız yağmur ve çamur yüzünden top ve arabalar gibi savaş malzemelerini terk ederek uğradığımız bozgunlardan bahsetmekte. Ayrıca, Balkan Savaşı Kırklareli muharebelerinde aşırı sis altında, pervasızca ilerleyen Bulgar ordusu (23 Ekim 1912’de saat sabah 5:30’da) sis kalkınca birdenbire askerlerimizle karşı karşıya kalmaları üzerine askerlerimiz paniklemiş. Anı kitabında (Harmoni Yay.) Osman Pamukoğlu Paşa da 31.12.1994 tarihinde Hasan Kundakçı Paşaya PKK için şöyle diyor: “Bu defa meteoroloji raporlarının tutarsızlığına şükretsinler. Bize iki gün bile yeterdi” der...Muhtar Paşa’nın subaylarından aktardığı raporlarda “havada yağmur alametleri göründüğünden” veya “bugün yarın şiddetli yağacağı belli olan yağmurlardan sonra” şeklinde isabetli tahminler de var. Hammer’a göre ise 1443’ün kışında Sultan Murad, Suçi geçitlerini kapatmak için bütün gece dağın yamacına su akıtmış. Ertesi gün buzdan bir duvar Macar süvarilerini karşılamıştı. Yine Hammer’a göre Sadrazam Köprülü 20 Nisan 1664 tarihinde Belgrat’ta yağmur duasına çıkılmasını emrederek muazzam bir yağmur yağdırmış!
Günümüzün süper güçleri de “havaya sahip olmak” doktrinine göre hareket etmekte ve savaş alanını hava şartları ile birlikte manevra yaparak yönetmek istemektedir. Örneğin, ABD Hava Kuvvetleri’nin 2025 yılında “Havaya Sahip Olmak” gibi de bir hedefi vardır. Yoksa hava şartları, savaşan tarafları ve savaş alanlarını kontrol etmeye devam edecek...
Askeri meteoroloji literatürüne göre, “Ne doğru silah, ne doğru taktik, ne de doğru hava şartları tek başına en fazla başarıyı sağlar”. Başarı için doğru silah, doğru taktik ve doğru hava şartlarının hepsi gerekir. Havayı kullanmak askeri operasyonlara hava şartlarını yeterince entegre etmek demektir. Havayı kazanmak için meteorolojistler kendilerinin ve düşmana ait silah sistemlerinin limitlerini de tahmin etmeli. Bunun için askeri meteorolojistler, sivil hava tahmini mantığından kurtulup manevra ve ateş üzerinde etkili olan parametreler üzerinde bir asker gibi düşünebilmeli. Bu nedenle bugün sadece ABD Deniz Kuvvetleri’nde binden fazla master ve doktoralı askeri meteorolojist çalışmakta.
Alptekin Müderrisoğluna göre (Kastaş Yay.) Koçfanes köyünün ağası Hüseyin Bey, Enver Paşa’ya “Sarıkamış hareketinde dikkate alınmayan bir şey var. O da soğuk kış” dediğinde “Askerin moralini kırıyorsunuz. Konuğunuz olmasaydım bu sözleriniz için şimdi sizi vurmam gerekirdi” demiş. Halbuki, “Kişi noksanını bilmek gibi irfan olmaz”!