Açık Bilinç'te Güven Güzeldere, sosyal psikolojide özellikle II. Dünya Savaşı sonrasında çok çalışılmış olan ve 'mazeret üretme, bahane bulma' anlamında kullanılan 'rasyonalizasyon' konusunu ele alıyor.
'Özgür İrade' serisine kısa bir ara vererek konuyu sosyal psikolojide özellikle II. Dünya Savaşı sonrasında çok çalışılmış olan ve 'mazeret üretme, bahane bulma' anlamında kullanılan 'rasyonalizasyon' açısından ele alıyoruz.
Rasyonalizasyon, psikolojide Ernest Jones tarafından 20. yüzyılın başlarında tanımlanan ve daha sonra Freud tarafından da benimsenen bir tür öz-savunma yöntemidir.
Verdiğiniz bir kararın en iyi, doğru, ve rasyonel karar olduğunu, hatta öyle olmasa dahi bunun sizin kişisel isteklerinizden bağımsız olarak öyle olduğunu öne sürmek yani yaptığınız şeyin en akılcı şey olduğunu iddia etmek bir tür rasyonalizasyondur.
Gürsel Tekin ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun, iktidar eliyle CHP'nin başına geçirilmeleri hakkında söyledikleri, bu rasyonalizasyon tanımına çok uygun örnekler oluşturuyor ki bunlar bence ders kitaplarına girecek kadar iyi örnekler.
Hatta satır aralarını okursak, bu atanmayı kendi istekleri nedeniyle değil, gerçek CHP'li oldukları ve iyilik yapmak istedikleri için mecburen kabul ettiklerini söylediklerini de görebiliriz.
Geçmiş yıllarda, özellikle F. Gülen cemaati üyeliğinin psikolojisi hakkında konuşurken, ABD'li sosyal psikolog Leon Festinger'ın bilişsel uyumsuzluk (kognitif dizonans) kuramından ve Leon Festinger'ın 1956 kitabı Kehanet Yanılınca'dan söz etmiştik - konumuzla da çok bağlantılı.
Leon Festinger, 21 Aralık 1954'te sel yüzünden dünyanın sonunun geleceğine ve yalnızca kendilerinin uzaylı bir grup tarafından kurtarılacağına inanan 'Seekers' isimli bir kült grubun içine ekibiyle birlikte sızar.
Grup üyeleri, nasılsa dünyasal yaşamlarının sona ereceğine inandıkları için mal - mülk neleri var ise satmışlar ve sosyal ilişkilerini kesmişlerdir. Leon Festinger de kehanet yanılınca, bu insanların ne yapacağını merak etmektedir.
Kehanet doğru çıkmaz ama 'Seekers' grubunun üyeleri Leon Festinger'ı şaşırtarak inançlarından vazgeçmezler. Durumu "rasyonalize" ederek, çeşitli bahaneler bularak, inançlarına daha sıkı sıkıya sarılırlar.
Bu durum yani neredeyse ne pahasına olursa olsun insanların inançlarında ısrar etmeleri ve 'rasyonalizayon' yöntemiyle hep kendilerini haklı görmeleri, II. Dünya Savaşı sonrası yükselen sosyal psikoloji araştırmalarından çıkan bence en önemli sonuç.
CHP'ye atanma konusunda bunun iyi bir şey olduğunda ısrar eden Gürsel Tekin ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun tutumları da çok farklı değil. Burada, bir kötü niyet olmadığı varsayımıyla, buna kendilerini de inandırdıklarını söylemek mümkün olabilir.
Peki, bu yaptıklarını 'özgür irade'leriyle mi yapıyorlar diye sorarsanız, konuyu yeniden ilk iki bölümünü yayınladığımız seriye getirmiş olursunuz. Haftaya üçüncü bölümde Dr. Umut Eldem'i konuk edeceğiz ve 'özgür irade' hakkında tartışmayı sürdüreceğiz.