Ahmet İnsel, yılın ilk Ufuk Turu’nda Sudan ve Irak’taki askeri, siyasi gelişmelere değindikten sonra ülkemizde son dönemde yaşanan ekonomik çalkantıları yorumladı.
Sudan’da askeri yönetim ekonomik çıkar elde etme peşinde
Programa Sudan’da geçiş döneminin askeri darbe tarafından askıya alınmasına karşı gerçekleştirilen protestoların artarak devam ettiğini belirterek başlayan İnsel, aynı zamanda paramiliter güçlerin göstericilere yönelik şiddetinin de arttığını sözlerine ekledi. Geçtiğimiz pazar günü iki kişinin daha hayatını kaybetmesi ile beraber toplamda ölü sayısının 56’ya yükseldiğini ve 13 kadına da tecavüz edildiği aktarırken, Birleşmiş Milletler’in insanlığa karşı suç soruşturması kararı aldığını belirtti.
Sudan’ın yakın siyasi tarihindeki darbeleri hatırlatan İnsel, ilk askeri darbenin gerçekleştiği 1969 yılından, şimdikine benzer demokrat çevrelerin ayaklanmaya başladığı 1985 yılına kadar askerlerin yönetimde bulunduğunu, 1989 yılında Ömer El-Beşir tarafından askeri-islamcı bir darbenin yapıldığını ve bu süreçte 300 bin kişinin hayatını kaybettiğini aktardı. Ayrıca o dönemdeki katliamlar ve soykırımlar için Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından bir soruşturma açıldığını da hatırlattı. 2019 yılında halk isyanı ile El-Beşir’in devrildiğini ve yapılan geçiş dönemi anlaşmasına göre 2,5 yıl sonra askerlerin yönetimi sivillere devretmeleri gerekirken El-Burhan’ın 25 Ekim 2021 tarihinde bu anlaşmayı askıya alarak yönetimdeki sivillerin görevine son verip bazılarını göz altına aldığını belirtti. İnsel, ayrıca darbeden sonra göz altında tutulan ve ardından görevine iade edilen Başbakan Abdullah Hamduk’un siviller tarafından destek görmeyince istifa ettiğini duyurdu.
Diğer yandan Sudan’daki askeri yönetimi destekleyen dört ülkenin Mısır, İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan olduğunu söyleyen Ahmet İnsel, ordunun iktidarı bırakmak istememesinin nedeninin -Mısır ve Myanmar gibi ülkelerde de görüldüğü üzere - ülkenin zengin kaynaklarına el koyarak ekonomik çıkar elde etme çabası olduğunun altını çizdi. 2,5 milyar dolarlık ihracatın büyük bölümünün askerlerin kontrolünde olduğunu ifade etti.
Sivil hareketin, meslek kuruluşlarının ve diğer demokrasi çevrelerinin ordunun bu yağma rejimine Myanmar’daki gibi silahlı mücadele ile değil barışçıl gösteriler ile son vermek için protestolarına devam ettiğini vurgulayan İnsel, bunun yanında Sudan’ın önümüzdeki günlerde daha ağır ve baskıcı bir yönetime evrilme potansiyeli taşıdığını ifadelerine ekledi. Son olarak, Sudan’dan yola çıkarak günümüzde iktisat literatüründe “predatory economics” (yırtıcı, yağmalayıcı ekonomik sistemler) kavramının çalışma alanının genişlemeye başladığını ve bunun uygulayıcılarının çoğunun askeri güçler olduğunu belirtti.
Irak’ta Amerikan savaşçı askeri birliklerin geri çekilmesi
2021 sonunda, önce Trump’ın daha sonra Biden’ın ilan ettiği “Savaşçı askeri birliklerin geri çekilmesi” programının tamamlandığını ve sadece koruma amaçlı yaklaşık 2000-2500 askerin kaldığını ileten İnsel, bu çekilmeyi Irak başbakanının da duyurduğunu ekledi. ABD’nin, Afganistan’dan sonra Irak’tan da çekilmesinin önemli bir dönüm noktası olduğunu vurgulayıp 2003 yılında ABD Başkanı George Bush’un başlattığı “Irak’ta kitlesel imha silahlarının varlığı” ve “Irak’a demokrasi getirme” yalanlarına dayalı büyük yıkımın bölgeye çok fazla zarar verdiğini ekledi. Demokrasinin tesis edilmesini 30 yıl erteleyen bu durumun insanlığa karşı suç olarak tanımlanıp hesabının sorulmasının gerektiğini fakat bunun muhtemel gözükmediğini düşündüğünü ifade etti. Ayrıca ABD’ye askeri destek vermek için Bush’un yanında heyecanla bulunan Tony Blair’in Kraliçe tarafından şövalyelik nişanı almasını eleştiren İnsel’e ekleme yapan Ömer Madra, bu nişanın geri alınması için 500 binden fazla imzanın toplandığını belirtti.
Türkiye'de 2003'teki enflasyon seviyelerine geri dönüldü
Son olarak, ülkemizdeki ekonomik sorunlara değinen İnsel, 2003 yılındaki enflasyon seviyelerine geri dönüldüğünü, TÜİK rakamlarına göre 2021 Aralık ayında -bir önceki aya göre- gerçekleşen fiyat artış oranın %13,5 ve bir yıllık fiyat artışının ise %36 olduğunu aktardı. Tüketici endeksindeki %36 artış ile üretici endeksindeki %79 artış arasında büyük bir fark olduğunu, bu durumun ender görüldüğünü ifade ederek bu farkın önümüzdeki aylarda üretici fiyatlarındaki artışın tüketici fiyatlarına yansıyacağının işareti olduğunun altını çizdi. Erdoğan’ın teorisinin gerçeklikle uyuşmadığını ve önümüzdeki birkaç ayda, yeni yapılan zamların da etkisi ile daha yüksek enflasyon rakamlarına doğru ilerlemekte olduğumuzu düşündüğünü ifadelerine ekledi.
Bağımsız iktisatçılardan oluşan enflasyon araştırma grubunun yıllık enflasyon rakamını %82 olarak tespit ettiğini (TÜİK %36 olarak hesaplamıştı) ve kira artışlarının TÜİK’in hesabından çok daha fazla olduğunu aktaran İnsel, uzun zamandır görülmeyen bir enflasyon sıçramasının bulunduğunu ve önümüzdeki dönemde artış oranın %40-60’a doğru ilerlemesinin muhtemel olduğunu sözlerine ekledi. Ayrıca mevcut ithalatın %90’ının üretim için yapıldığını dolayısı ile TL’nin değer kaybının önce üretici fiyatına, birkaç ay sonra da tüketici fiyatına yansıyacağını ifade ederken bu durumun değişmesi için ancak uzun vadeli yapısal çözümlerin gerektiğini, şimdiki gibi alınan basit önlemlerle ekonomik çöküşe gidileceğini bildirdi. Son olarak, felakete yolunda, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın pembe tablolar çizerek gerçek anlamda ülke ekonomisini batağa sürükleyen bir numaralı şahsiyet olduğunu belirterek tüm bunlara rağmen ülke ekonomisinin bir şekilde hâlâ direniyor olmasını ekonominin sağlamlığının bir göstergesi olarak yorumlanabileceğini söyleyerek sözlerini noktaladı.
(Program özetini hazırlayan gönüllümüz Koçer Karatepe’ye teşekkür ederiz.)