Ufuk Turu'nda Ahmet İnsel, Kongo Demokratik Cumhuriyeti ile Ruanda arasındaki çatışmaların sonlandırılması anlaşmasına, Sırbistan’da süren öğrenci eylemlerinin yurttaş eylemlerine dönüşmesine ve Macaristan'daki Onur Yürüyüşü'ne değiniyor.
Ömer Madra: Günaydın Ahmet, merhabalar!
Ahmet İnsel: Günaydın!
Özdeş Özbay: Günaydın!
A.İ.: Günaydın!
Ö.M.: Hem dünyada, hem de özellikle Türkiye’de son derece hareketli günler yaşanıyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne operasyon son dakika haberiydi. Haberde 157 kişinin gözaltına alındığı ve aralarında İzmir eski Belediye Başkanı Tunç Soyer ve CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu’nun da olduğuydu.
A.İ.: 157 kişilik bir liste var, 157 kişinin hepsi şu anda gözaltında mı? Ondan emin değiliz ama şu anda gelen isimler, 10-12 kişinin ismi gazetede, Halk TV’de, Yeni Şafak’ta yer alıyor. Bunların arasında genel sekreter yardımcıları, Manisa Belediyesi’nden bazı kişiler, İzmir’deki bir hastanenin başhekim yardımcısı gibi isimler var.
Ö.Ö.: Belediye başkan yardımcıları da var ilçelerden.
A.İ.: Üç-dört ilçenin belediye başkan yardımcıları da var, dolayısıyla İzmir belediyesi ötesinde İzmir bölgesi demek daha doğru bence. CHP’yi geniş bir bastırma, sindirme operasyonunun İzmir ayağı bu aslında yani İstanbul ayağından sonra İzmir ayağı başlamış durumda. Bunu da büyük ihtimalle hemen CHP’nin kurultay davasının ertelenmesinden bir gün sonraya denk gelmesi de herhalde bir rastlantı değil, orada yapılmayan operasyonun başka bir yerde devam etmesi. Sonuçta şöyle diyebiliriz; şu anda iktidar CHP’nin yürüttüğü - ne kadar olumlu sonuç vereceğini bilemiyoruz ama - başarılı muhalefet operasyonunu bastırma konusunda yürüttüğü bir strateji var. CHP’yi sürekli kendisini savunmaya itmek ve dolayısıyla da toplumsal muhalefeti örgütlemek ajandasını, gündemini zorlaştırmak, geciktirmek ve CHP’nin kendi içinde büyük tartışmalar yaratacak, bölünmeler yaratacak operasyonlar yapmak ve gereğinde de şimdi olduğu gibi bir dizi kişiyi hapsederek CHP’yi hapistekileri savunma örgütüne dönüştürmek. Bu çok klasik bir yıpratma, bastırma ve muhalefet mücadele alanını savunmaya çekme stratejisi. Şu anda savunma olması gereken iktidar iken savunmada olması gerekeni muhalefet haline getirmek çok yaygın bir otokrat veya diktatörlük rejimi stratejisidir. AKP iktidarının bunu ustalıkla CHP’ye karşı olduğu gibi diğer muhalefete karşı ustalıkla uyguladığını söyleyebiliriz.
Ö.M.: CHP Genel Başkan Yardımcısı ve parti sözcüsü Deniz Yücel de ilk uçakla İzmir’e gideceğini ve dayanışma için de İzmir barosunu göreve davet ettiğini ifade etti, bu haberlerde de var.
A.İ.: Bunların hepsini yapacaklar Ömer, elbette CHP bunları yapacak ama CHP bütün enerjisini, mobilizasyon kapasitesini, zamanını, gündemi buraya yöneltmesi aynı zamanda ister istemez CHP’nin başka işler yapmasını, toplumsal sorunları dile getirmek kapasitesini yıpratma anlamına geliyor. Bunu CHP yanlış yapıyor diye söylemiyorum, AKP’nin ve Tayyip Erdoğan’ın stratejisinin amacının ne olduğunu söylüyorum.
Ö.M.: Evet. Bir de Saraçhane’de bu akşam 20:30’da büyük bir toplantıya davet var.
A.İ.: Daha büyük olacak şimdi.
Ö.M.: Daha da büyük olması ihtimali var. Evet, ben de aynı düşüncedeyim.
A.İ.: Daha da büyük olması ihtimali değil, daha da büyük olması gerekiyor demek gerekiyor buna karşı.
Ö.M.: Evet.
A.İ.: Türkiye’de bu iktidarın giderek daha fazla baskı rejimini yerleştirmesi ve yargı yoluyla baskıyı hızlandırmasının yanında dünyada da bir dizi çatışma, gerginlik ve savaş ortamı olduğunu biliyoruz. Bu arada bütün bu çatışmalar içinde bir küçük ama çok küçük bir barış umudu, en azından çatışmanın son bulması umudu yaşanan bir yerden haber verelim demiştik dün hatırlarsan Ömer. Kongo Demokratik Cumhuriyeti ile Ruanda arasında Donald Trump’ın ve Katar’ın aracılığıyla bir barış anlaşması mı diyelim bilemedim çünkü tam barış da değil; savaş halinde değillerdi, bir ateşkes de diyemeyiz ama çatışmaların sonlandırılması anlaşması imzalandı 27 Haziran’da. Donald Trump, bunu hayatının en mükemmel, dünyanın en mükemmel günü olarak tanımladı. Bugüne kadar görülmemiş savaşlardan bir tanesi diyerek sanki Sudan’daki bundan daha yumuşak bir savaşmış gibi, klasik, her şeyi abartma kapasitesiyle Donald Trump bu anlaşmayı alkışladı.
Donald Trump’ın biliyoruz ki Obama’nın barış ödülü alması nedeniyle bir Nobel Barış Ödülü alma obsesyonu var, saplantısı var. Netanyahu’nun kendi sözünü dinlemediği için İsrail ve Gazze konusunda ateşkes ve barışı sağlayamadığı için, Putin kendisini dinlemediği için, Ukrayna-Rusya savaşında bir ateşkes sağlayamadığı için büyük bir früstrasyon yaşıyor. Putin’e o yüzden çok kızdığı söyleniyor ve Putin’i kendisinin Nobel Barış Ödülü’nü almasını engelleyen bir şahıs olarak görüyormuş. Ruanda ve Kongo Demokratik Cumhuriyeti’yle yapılan anlaşmanın aracılığını Katar’la beraber yaptı Trump. Peki, nedir bu anlaşma? İlginç olan şu bence; iki taraf da yani Kongo Demokratik Cumhuriyeti de, Ruanda da Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin Ruanda sınırındaki topraklarında devam eden ve 40-45 bin km’lik büyük bir alanda devam eden çatışmaların, işgallerin, insanların yerinden edilmesinin ki bu 20 yıldan beri süren bir çatışma aslında, yanıp sönen bir çatışma. İki taraf da, iki devlet de destekledikleri milis güçlerini, silahlı milis güçlerini desteklemeyeceklerini dolaylı biçimde beyan ettiler. Bu ilginç bir şey çünkü iki taraf da, iki devlet de bir tarafta Kongo Demokratik Cumhuriyeti kendi topraklarında Ruanda’daki iktidarı devirmek üzere hareket eden Ruanda özgürlük demokratik hareketini artık desteklemeyeceğini ve onu nötralize edeceğini, silahsızlandıracağının teminatını verdi. Ruanda demokratik özgürlük cephesi, Tutsilere yönelik soykırımı düzenlemiş Hutulardan bir kesimin zamanında Kongo’ya sığınıp hâlâ Ruanda’daki iktidarı, Tutsi iktidarını devirmek için devam eden bir paramiliter örgüt. Burada içinde Tutsilerin maruz kaldıkları soykırıma katılmış olanların da yer aldığı bir örgütten bahsediyoruz.
Ö.M.: Evet, çok garip bir durum. Peki Ahmet, M23 teşkilatı nedir?
A.İ.: M23 teşkilatı da bu sefer Ruanda’nın desteklediği, Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nden bir bölümü üzerinde bağımsızlıkla bir tür otonomi özerklik arasında talebi olan bir paramiliter örgüt. Onu da Ruanda destekliyor ve bu topraklar üzerinde yani o Ruanda Kongo Demokratik Cumhuriyeti sınırındaki Goma’nın en büyük kent olduğu Tivu bölgesinde Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Hutulu soykırımcıların da yer aldığı örgütü destekliyor çünkü o örgüt M23 ile çatışıyor. M23’ü destekliyor çünkü M23, Ruanda’daki rejimi değiştirmek isteyen, devirmek isteyen paramiliter örgütlerle çatışıyor. Aynı zamanda bir vekalet savaşları da var ve o bölgedeki elbette zengin yer altı madenlerinden oluşan zenginliklerin paylaşılması, el konulması mücadelesi var çünkü kendilerini esas itibariyle oradaki madenlere el koyarak, madenlerin getirilerine el koyarak finanse eden örgütler bunlar aynı zamanda. Bu anlaşmanın ne kadar çözüm getireceğini bilemiyoruz, çoğu kişi M23’ün adının anlaşmada pek geçmemesinden dolayı bu işin devam edeceğinden çok şüpheci. Dört aylık bir süre olacağından söz ediliyor ve bu işin bir diğer ilginç boyutu hangisidir derseniz, tabii burada dolaylı biçimde şöyle bir anlaşmanın olduğu söyleniyor; ABD, Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin bu Ruanda muhalefetinin silahlı örgütü desteklemekten vazgeçmesi ve bölgedeki silahlı güçleri temizlemek kararına yardım etmesi karşılığında yani Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin güvenliğini sağlama karşılığında o bölgedeki madenlerin işletmelerini ayrıcalıklı biçimde sahip olma imkanını pazarlık masasına koymuş deniyor ve bunun da adı güvenliğe karşı madenler.
Ö.Ö.: Aynı şeyi Ukrayna konusunda da yapıyordu Trump zaten.
A.İ.: Yapıyordu değil, yaptı.
Ö.M.: Evet, anlaşma da yaptılar.
A.İ.: Buradan isterseniz ikinci ülkeye geçelim, orada ise Sırbistan’da Kasım ayından beri Novisad Garı çatısının çökmesi nedeniyle olan ölümler ve bu çatının yeni tamir edilmiş, restore edilmiş çatının çökmesinin hemen ardında yatan yoksuzluk iddiaları üzerine başlayan öğrenci hareketleri biliyorsunuz, bir müddet sonra hükümetin istifası ve yerine yeni bir başbakan atanmasına yol açmış ancak buna rağmen öğrencilerin sürdürdüğü yolsuzlukla mücadele hareketi düzenli aralıklarla Belgrad, Novisad ve başka bir dizi kentte bu sefer erken seçim çağrısıyla, talebiyle harekete geçmişti. Son olarak Cumartesi günü çok büyük bir yürüyüş Belgrad’da gerçekleşti. Belgrad’daki bu büyük yürüyüşü bastırmak isteyen polislerin bir dizi göstericiyi gözaltına almasını protesto etmek için de iki gün önce 30 Haziran Pazar günü Belgrad ve birçok kentte yani Uzice, Cacac, Smeneredova, Ruma, Pancevu, Vajlivo, Gonjimilanovic gibi bir dizi kentte, halk göstericiler köprüleri işgal ettiler, yolları kapattılar, Belgrad’da sokaklarda barikatlar kurdular ve Pazartesi sabahı da barışçı biçimde bu barikatları kaldırmaya gelen polisler karşısında ellerini kaldırarak dolayısıyla da barikatları savunmaya teşebbüs etmeyerek bunun tamamen barışçı bir gösteri olduğunu göstermeye çalıştılar. Aynı zamanda tabii tutuklamalar hemen arkasından başladı.
Diğer taraftan 28 Haziran günü de öğrenci hareketi bir deklarasyon, bir bildiri yayınlayarak kendi hareketlerinin artık sona erdiğini, bundan sonraki hareketin bir öğrenci hareketi değil yurttaş hareketi olduğunu söyledi. “Biz mücadeleye devam edeceğiz ama bundan sonra burada öğrenci olarak değil yurttaş olarak varız ve bu sadece bir öğrenci hareketi değil artık. Bugün yurttaşlar olarak seçimin en kısa zamanda yapılmasını talep ediyoruz ve isyan ediyoruz, mücadele edeceğiz, kazanacağız,” diyen bir deklarasyon, bir bildiri yayınlamışlardı 28 Haziran günü. O bildiriye başkan Aleksandar Vučić’in yanıtı ise gayet açıktı, “Bunlar bozucu unsurlardır, hiçbir şekilde erken seçime gidecek bir gereğimiz yoktur, bu çerçevede biz Sırbistan’ın güvenliğini sağlayacak önlemler almaya devem edeceğiz,” dedi. Doğrusunu söylemek gerekirse, büyük ölçüde denetimi kaybetmiş durumda Sırbistan yönetimi, elbette sürekli oluşmuş bir karşı ayaklanma, iç savaşa dönmüş bir durum söz konusu değil. Ölen yok hemen hemen ve bütün bu gösterilerde polislerle olan çatışmalarda yaralanan da çok az. Tabii gözaltına alınan, tutuklananlar var. Diğer taraftan da gazetecilerin gözaltına alındığını görüyoruz, hatta Sırbistan Gazeteciler Derneği bu gösteriler sırasında, gösterilerdeki çatışmaları polisin davranışlarını tespit etmeye çalışan gazetecilere yönelik şiddeti kınadı.
Tabii Türkiye’de olduğu gibi gazetecilerin kapsamlı bir şekilde tutuklanması söz konusu değil. Şu anda daha Sırbistan’da uygulanmayan Türkiye’de uygulanıp da belki ileride Aleksandar Vučić’in Tayyip Erdoğan’dan bunu da örnek olarak ithal edecektir. Örneğin avukatlar tutuklanmıyorlar savunma hakkını kullandıkları için ama belki ileride o da Sırbistan’a gelebilir. Biliyorsunuz, Tayyip Erdoğan’ın uyguladığı bir dizi pratik, dünyanın çeşitli otokratlarında Donald Trump başta olmak üzere örnek olarak kabul edilip uygulanıyor. Örneğin, üniversiteye yönelik baskılar, Harvard ve Colombia’ya yönelik baskılar Türkiye’deki üniversitelere yönelik alınan önlemlerden ilham alındığını söyleyenler var ABD’de. Aleksandar Vučić, Belgrad’da şimdilik üniversiteyi denetim altına alabilmiş durumda değil. ama geçtiğimiz hafta Belgrad Üniversitesi rektörü Avrupa’nın çeşitli büyük gazetelerinde. Bu yapılan haksızlıkların, baskıların sona ermesi gerektiğini, üniversiteye yönelik büyük baskıların kabul edilemez olduğunu ve akademik dünyanın, üniversite dünyasının, bilim dünyasının göstericilerin yanında olduğunu ilan eden bir makale yayınladı.
Üçüncü gösteri haberi ise Macaristan’dan. Cumartesi günü çok büyük bir onur yürüyüşü yapıldı ve onur yürüyüşü bazı verilere göre 150 bin, bazılarına göre 200 bin idi. Bu onur yürüyüşü özellikle Macaristan’da önemli çünkü geçtiğimiz Şubat ayından beri Viktor Orbán, önce “Bu onur yürüyüşünü düzenlemekten vazgeçin” diyerek söze başlamıştı ve arkasından meclis çoğunluğu Mart ayında onur yürüyüşünü çocukları koruma amacıyla yasaklama kararı aldı. Fakat buna karşı da çok büyük bir hareketlilik oldu Macaristan’da. Macaristan’ın çevresinden gelen katılımcılarla beraber Macaristan’da yakın tarihte görülmüş en büyük gösterilerden bir tanesiydi bu. Tabii bu sadece onur yürüyüşüne kendisi eşcinsel olduğu için değil, aynı zamanda eşcinsel haklarını koruduğu için de ve aynı zamanda tabii burada bir Viktor Orbán’a karşı da bu onur yürüyüşü yasaklandığı için yürüyüşe dönüştüğünü söylememiz lazım. ‘Bütün muhalefetin birlikte olduğu bir yürüyüş olarak Ursula von der Leyen bunu örgütledi ve arkasına uluslararası tugayları taktı’ diyerek muhalefet gazeteleri manşetlere çıkardılar ve bunun ‘Komünizmden kalmış bir pratiğin şimdi sokaklarda Pride+ ve çıplak erkek çocukların dolaşması özgürlük ve demokrasinin yegane simgesi haline geldi’ diyerek muhafazakar Macar gazetelerini eleştirdiler. Bir de şu belirtiliyor; artık muhalefetin tek çaresi elinde gökkuşağı bayraklarıyla sokaklara dökülmek yani ‘Muhalefet gökkuşağı temsilcilerine kaldı, onların eline kaldı’ diyen bir küçümsemeyle de dile getiriyor muhafazakar basın yani iktidar yanlısı basın.
Ö.Ö.: Çıplak erkek kavramı biraz ilginçmiş!
A.İ.: Evet, çıplak erkekler ve Pride+ sloganı eşittir, ben onu kısaltarak zaman kazanmak için söyledim ama tam cümleyi şöyle vereyim, ‘Sosyalizm eşittir elektrifikasyon artı Sovyetler’. Hatırlarsınız değil mi Lenin’i?
Ö.Ö.: Evet.
A.İ.: Şöyle diyor cümle, “Yoldaş Lenin zamanında dünyaya komünist Sovyetler iktidarı ve elektrifikasyon olarak tanımlıyordu. Şimdi ise muhalefetin sloganı Pride+ sokaklarda çıplak erkekler = özgürlük ve demokrasi.” Buna karşılık muhalefet ise ‘Bunu bir ‘pride’ ve ‘fides’ arasında yani Viktor Orbán’ın partisi arasında kimi seçmek istersiniz?’ diye sorulsa halk ‘Pride’ı seçeriz, Viktor Orbán’ı seçmeyiz’ dedi diyerek tanımlıyor. Bunu hakikaten çok büyük bir Viktor Orbán’a karşı yapılmış bir halk hareketi olarak tanımlayanlar var, “Viktor Orbán’ın otoritesi artık kalmadı çünkü kendisinin uyguladığı yasağı kimse dinlemedi ve uygulatamadı,” diyorlar.
Ö.M.: Ben de sözünü keserek izninle bir şey daha ekleyeyim. Budapeşte’nin bin 750 bin civarında nüfusu var ve eğer 200 bin kişinin katıldığı sayı doğruysa çok büyük bir muhalefet dalgasının yükselmiş olduğunu oransal olarak söyleyebiliriz.
A.İ.: Evet ama muhafazakar basına dikkat edersek, onlar da ‘Uluslararası tugayları harekete geçirdiler, bizim ülkemizi Avrupa Birliği’nin uluslararası tugayları işgal ediyor’ diye bu sefer şikayet etmeye başlamışlar. Bu da ilginç bir kavram değil mi? Uluslararası tugaylar biliyorsunuz, İspanya iç savaşına özgü bir kavramdır.
Ö.M.: Evet, çok acayip, hakikaten çok tuhaf. Bitirirken bir de şunu söylemek istiyorum; demin bu son dakika İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na baskın haberi çok büyük bir operasyon.
A.İ.: Tabii.
Ö.M.: Eski belediye başkanı Tunç Soyer ve CHP il başkanı dahil çok sayıda kişiye gözaltı haberi vardı. Şöyle baktığım zaman şüphelilerin Sayıştay raporu, mülkiye müfettişi raporu, vs. ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma ve nitelikli dolandırıcılık suçlarından gözaltına alındığı bildirilmiş. Tunç Soyer eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı, İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu, eski İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Barış Karcı, eski İzbeton Genel Müdürü Heval Savaş Kaya, Manisa Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Ulaş Aydın. Senin de dediğin gibi, yalnız İzmir değil Manisa da Buca Belediye Başkanı Yardımcısı Engin Güzel, İzmir Ticaret Odası Meclis Üyesi Çağlar Kalkan, İzmir eski Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Özgür Ozan gibi çok sayıda isim, 14 isim de sayılmış T24’ün bir saat önce verdiği bir haberde.
A.İ.: Biliyorsunuz, Tayyip Erdoğan zaten önceden söylüyor sonra harekete geçiyor; ‘Yargı, bağımsız yargı böyle çalışıyor Türkiye’de’. Başkan, büyük reis “Başka yerlerde de olacak” diyor, arkasından geliyor. Ergenekon davalarında da böyle olmamış mıydı? “Dalga dalga gelecek” diyordu, her dalgadan önce Tayyip Erdoğan gelecek dalgayı haber veriyordu zaten.
Ö.M.: Evet.
A.İ.: Tayyip Erdoğan sadece cumhurbaşkanı, hükümet başkanı ve AKP başkanı değil aynı zamanda başsavcı gibi de çalışıyor diyebiliriz.
Ö.M.: Evet. Savcıların ve hakimlerin çok sayıda yerinin değiştiği de buna eklemek lazım. Bitiriyoruz galiba burada, çok teşekkürler ve bu çok hareketli bir dünyayı yorumlamaya devem edeceğiz.
A.İ.: İyi günler.