Tunus’ta anayasa değişikliği: “Seçilmiş diktatörlüklerin bir yenisi”

Ufuk Turu
-
Aa
+
a
a
a

Ahmet İnsel, Ufuk Turu'nda Tunus'taki anayasa referandumu, Myanmar'daki idam cezası kararları, Türkiye ve Birleşmiş Milletler arabuluculuğu ile Ukrayna ve Rusya arasında imzalanan tahıl taşıması güvenliği anlaşması ve Irak Kürdistan'ındaki Zaho'da bir tatil köyüne yapılan top atışı üzerine konuştu.

Oy veren Tunus vatandaşları

Ufuk Turu, Ömer Madra’nın Tunus’ta cumhurbaşkanlığına sonsuz yetkiler veren anayasa referandumunun değerlendirilmesi talebiyle başladı. Referanduma katılımın %27,5-28 seviyelerinde kaldığını belirten Ahmet İnsel, “Evet” oylarının da %92-93 oranında beklendiğini belirtti. İnsel; “2019’da geniş bir destekle cumhurbaşkanı seçilen Kays Said, 1 Şubat 2021 tarihinde beklenmedik bir hamle -ya da darbe de denilebilir- yaptı ve başbakanı görevden aldı, ardından meclisi de askıya aldı. Bunu izleyen süreçte de meclisi fesh etti.”diyerek bir yıldır Tunus’un fiili “tek adam” rejimi ile yönetildiğini, artık hukuksal olarak da uygulayacak bir anayasa değişikliği gündeme getirilmiş olduğunu aktardı.

İnsel, gerçekleştirilen bu referandumun ardından, Cumhurbaşkanı Kays Said’in, büyük oranda kendisinin yazdığı ifade edilen bu anayasaya karşı, bölünmüş olsalar da muhalefet partilerinin büyük bir kısmının boykot çağrısında bulunduğunu belirtti. Destekleyen partilere dikkat çeken Özdeş Özbay’ın vurgusu üzerine İnsel; Kays Said’in destekçilerinin daha ziyade taşradan ve yoksul kesimden olduğunu, buna karşın kentlerde, üniversite çevrelerinde, aydınlar çevresinde, insan hakları savunucuları nezdinde çok tehlikeli bir proje olarak tanımlandığını belirtti. Bianet’te geçtiği üzere, anayasa taslağına destek veren, Nasırcı Laik Halk Hareketi ve İlerleme İçin Yeşiller Partisi’ni hatırlatan Özbay’ın ifadesinin üzerine İnsel, “laik destek olduğunu pek söyleyemem çünkü anayasanın 5. maddesine getirilen bir ifade, laik çevrenin büyük tepkisine neden oldu.”dedi. İnsel, devletin dini olmaz diyen ve bu yöndeki ifadelerin kaldırılmasını uygun gören laik çevrelerin, 5. madde de geçen “Tunus, İslam ümmetinin bir parçasıdır”ifadesine karşı tepkiselliklerine dikkat çekti.

“Bu anayasa değişikliği; Cumhurbaşkanına yürütme yetkisi getiriyor, başbakana karşı sorumlulukları kaldırıyor böylelikle güvenoyuna ihtiyaç ortadan kalkıyor”diyen İnsel, cumhurbaşkanının kendisinin doğrudan kanunları meclise sunma yetkisine dikkat çekerek, bölgelerin temsil heyetini arttırmak amacıyla ikinci bir meclisi önerisinin olduğunu belirtti.

İnsel, anayasanın genel tasarımında Arap milliyetçiliğinin ciddi biçimde kendini gösterdiğini belirtirken, insan hakları savunucularının endişelerinin sadece anayasadan değil, Kays Said'in bir yıldan beri yürüttüğü diktatoryal rejimin son süreçlerdeki uygulamalarından da olduğunu belirtti. Yüksek Seçim Kurulu'ndaki bazı hakimlerin görevden alınması, diğer yandan Hakimler Yüksek Kurulu’ndaki bir dizi görevden alma ve 57 hâkimin 1 Haziran’da hakimlik mesleğinden azledilmesi, bunu izleyen süreçte 25 Temmuz'da oylanmak üzere 30 Haziran'da anayasa projesi hazırlanmış olmasının diktatörlüğe doğru bir adım olarak endişeleri güçlendirdiğini belirtti. İnsel,“Kays Said’in projesi, 2017’de Türkiye'deki Erdoğanizm kapısını sonuna kadar açan anayasa değişikliği projesine büyük ölçüde benziyor.” dedi ve birçok anayasa uzmanın referandumların giderek daha fazla ‘asgari geçerlilik katılım oranı’nı ön görmesi gerektiğini ifade ettiklerini ekledi. Ömer Madra ise “Seçilmiş diktatörlüklerin bir yenisi”dedi. İnsel, katılımın %40’ın altında olduğu referandumların geçerli addedilmemesi eğiliminin daha fazla tartışıldığı ve bazı ülkelerde uygulandığının altını çizerek, diktatoryal rejimlere olan eğilimin, parlamenter sistemlerdeki yönetememe sorunuyla da ilgili olarak değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizdi.

Myanmar’da 114 idam cezası kararı ve dört idam

İnsel, Myanmar’da yürürlükte olan ve 1988’den beri uygulanmayan idam cezasının, 114 ölüm kararının verilmesi ve eski milletvekili Phyo Zeya Thaw, yazar Ko Jimmy, Hla Myo Aung ve Aung Thura Zaw’un idamları ile ilk kez uygulanmış olduğunu belirtti. İnsel, Myanmar’daki durumla ilgili olarak, şu ifadelere yer verdi: “Askeri cunta darbesinin üzerinden 1,5 yıl geçti; giderek iç savaşın daha da belirginleştiği, uluslararası camia tarafından lanetli ilan edilen, sırtını Çin ve Rusya’ya dayayarak ayakta durmaya çalışan ve askeri cuntanın da en büyük amacının Myanmar'ın değerli madenlerinin, taşlarının el konması ve askeri cunta liderleri tarafından paylaşılmasına dayalı bir yönetimi var.”

Son olarak İnsel, Myanmar’da yaşanan darbenin gerekçesi olarak cuntanın Aung San Suu Kyi’nin açık ara kazandığı genel seçimlere hile karıştırıldığını ileri sürdüğü bilgisi verildi.

Türkiye ve Birleşmiş Milletler (BM) arabuluculuğunda 19 saatlik anlaşma/anlaşamama

Türkiye ve Birleşmiş Milletler (BM) arabuluculuğu ile Ukrayna ve Rusya arasında ayrı ayrı imzalanan tahıl taşıması güvenliği anlaşmasının, İstanbul’da imzalanmasının üzerinden 19 saat geçtikten sonra Rusya’nın Odessa limanına füze saldırısında bulunduğu bilgisini aktaran İnsel, Hulusi Akar’ın “Ruslar bu saldırıyla hiçbir ilişkilerinin olmadığını bize söylediler” ifadesini aktardı. Rusya’nın ise bu saldırıyı kendisinin yaptığını ve füze saldırısının Odessa limanındaki askeri tesisleri hedef aldığını söyledi, diye ekledi. İnsel, Rusya'nın tahıl taşıması güvenliği anlaşmasındaki kararlara ters yöndeki bu saldırısının, “Putin'in ben anlaşmayı istediğim gibi yorumlarım, oyun kurucusu ve oyun yöneticisi, emperyal güç benim” ifadesinin imzası anlamını taşıdığını belirtti. Ek olarak, “Hulusi Akar’ın ifadesine zıt olan bu açıklamaya karşın Rusya’nın diğer aktörleri kukla konumunda göstermek istediği de söylenebilir.” şeklinde yorumladı.

Zaho saldırısı ikinci Bir Roboski Katliamı mı?

İnsel, Dohuk eyaletindeki Zaho'da 20 Temmuz'da, bir tatil köyüne yapılan top ateşi saldırısında dokuz kişinin öldüğü ve 23 kişinin de yaralandığı bilgisini aktardı. Bunun üzerine, Irak'ta üç gün ulusal yas ilan edildiğini ve Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi’nin Türkiye'yi doğrudan suçlayıp Irak hükümetinin karşılık verme hakkını saklı tuttuğunu belirttiğini ifade etti. İnsel, Türkiye Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun saldırıyı terör örgütlerinin gerçekleştirdiğini düşündüklerini söylediğini ve PKK tarafından yapıldığının ima edildiğini belirtti. İnsel, hükümet sözcülerinin, “Türkiye'nin terörle mücadele girişimini engellemeye yönelik bir saldırıdır” şeklindeki ifadelerine ve bazı hükümet sözcülerinin bunun tuzak olduğunu ima ettiklerine, hatta belirttiklerine yer verdi.  Irak hükümetinin karşılık verme hakkının ilk adımı olarak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne şikâyet ettiği bilgisini ekledi. Son olarak İnsel, HDP deklarasyonunun, ikinci bir Roboski Katliamı olarak değerlendirilmesi gerektiği yönünde görüş bildirdiğini, buna karşın PKK muhalifi, Barzani muhalifi Kürt çevrelerin de bunun İran tarafından yapılabileceğini düşündüklerini ifade ederek program sonlandırıldı.

(Program özetini hazırlayan gönüllümüz Burcu Baydar’a teşekkür ederiz.)