İran’daki halk direnişi üçüncü ayında

Ufuk Turu
-
Aa
+
a
a
a

Ahmet İnsel’in gündeminde İran’daki halk direnişinin son durumu, Bulgaristan’daki erken seçimler ve Türkiye’nin siyasi gündeminden düşmeyen güçlendirilmiş parlamenter sistem tartışması vardı.

Ufuk Turu’nun ilk gündemi, İran’daki halk devriminin son durumuydu. Ahmet İnsel, üçüncü ayını dolduran bu toplumsal muhalefetin beklenmedik bir yaygınlıkla ve inatla devam ettiğini söyleyerek sözlerine başladı. İran’da genel bir grev çağrısı varmış. Tahran’da, Hermanşah’ta ve benzeri şehirlerde kimi dükkanlar kepenk indirmiş. Üniversitelerin bir kısmı işgal edilmiş. İran’daki bu toplu greve katılımın oranı bilinmiyor ama zaman içinde tam olarak bilineceğini söylüyor İnsel.

Özdeş Özbay ise İran Cumhurbaşkanı’nın Tahran Üniversitesi’ni ziyaret edeceğini aktardı. İnsel buna karşılık, bunun üniversitelerde bir sorun olmadığı imajını yaratmak adına gerçekleştirilen bir ziyaret olduğunu söyledi. Rejimin çizmek istediği imajın aksine, çarşaflı öğrenciler dahi üniversitelerin etrafında gerçekleşen eylemlere katılım gösteriyormuş. İran’da, erkek ile kadının her tür bağlamda birbirinden ayrı olması gerektiği dogmasının altı oyulmaya devam ediyor gibi gözüküyor.

İran’da geçtiğimiz günlerde dört ayrı idam cezası uygulanmış. İnsel, bu idamların halk devrimi bağlamında gerçekleşen eylemlerle ilişkisinin olmadığını söyledi. Bu idamlar, bu “suçlu”ların İsrail ajanı olduğu iddiası ve gerekçesiyle gerçekleştirilmiş. Fakat halk eylemlerine katılan kimi eylemcilere yönelik kararı alınmış ama uygulanmamış idamlar da varmış. İnsel, Çin’den sonra en fazla idam kararı uygulamaya geçiren ülkenin İran olduğunu da sözlerine ekledi. Nüfusuna oranla en fazla idam gerçekleştirilen ülke ise açık ara farkla İran’mış.

İnsel, bazı yetkililerin İran’da ahlak polisinin devreden çıkarılacağı ve başörtüsü takma zorunluluğunun kaldırılacağını belirten ifadelerde söyledi. Ama bazı yetkililer de tam tersine başörtüsü takmayan kimselere verilecek cezaların artırılmasını savunuyormuş. Öyle ki, başörtüsü takmayı bir zorunluluk hâline getiren yasanın yürürlükten kaldırılmasının İran’ın yıkımına karşılık geleceğini düşünen ve buna şiddetle karşı çıkanlar da varmış. Bu kesim, bu yasanın bakiliğinin İran’ın bekasını doğrudan ilgilendirdiğini savunuyor. İnsel, sokakta baş örtüsüz dolaşan pek çok İran vatandaşı olduğunu da söylemeden geçmedi. Bu bağlamda baskı artsa da direncin de bir o kadar kuvvetli olduğunu belirtti. 

Bilindiği üzere, İran’daki devrimin genel talebi, mevcut Rejimin değişmesi ve demokratikleşmesi yönünde. Ahlak polisinin lağvedilmesi de bu talebin bir parçası. Bu nedenle, devrim hareketini başörtüsü yasasının yürürlükten kaldırılmasına ya da revize edilmesine yönelik okumanın ve anlamanın dün olduğu gibi bugün de makul ve mümkün olmadığını söyledi İnsel. Bu tip bir halk hareketinin İran’da baş göstereceğini hiç kimse tahmin etmiyormuş. İnsel, bu hareketin İran’a komşu olan ülkelere de sıçrayabileceğinin, özellikle de muhafazakâr ve müslüman ülkelerin benzer devrimci hareketlere sahne olabileceğinin altını çizdi. Ona kalırsa bu devrim hareketi, 1979’daki devrimden beri İran’da gerçekleşen en büyük ve ilgi çekici siyasi gelişme.

Bulgaristan’da erken seçimler gerçekleşti

İnsel’in ikinci gündemi Bulgaristan’da gerçekleşen erken seçimlerdi. Bu seçimlerde hiçbir parti çoğunluk sağlayamamış. Bulgaristan Cumhurbaşkanı, hükümet kurma görevini eski başbakanlardan Boyko Borisov’a vermiş. Borisov, muhafazakâr kimliğiyle tanınan bir politikacı.

İnsel, Bulgaristan’da gündemde olan ve çok tartışılan bir yasa tasarısından da söz etti. Bu yasa tasarısına göre yurtdışına bağlı medya kuruluşlarında çalışanlar, bu kuruluşlara bağlı olduklarını birçok bağlamda açıkça belirtmek zorunluluğunda olacaklarmış. Buna benzer bir yasanın Rusya’da hâlihazırda yürürlükte olduğunu ve bu yasanın da Rusya örnek gösterilerek hazırlandığını ve öne sürüldüğünü söyledi İnsel. Bu, “dış mihraklar”a yönelik bir önlemmiş.

Parlementer sistem ve Cumhurbaşkanlığı

İnsel, bir anayasa uzmanının parlamenter sistem projesinin aldatmaca olduğunu söylediğini sözlerine ekledi. Bu uzmana göre, Türkiye’de kanıksandığı hâliyle bu sistem, olsa olsa yarım yamalak bir başkanlık sistemiymiş. Zira cumhurbaşkanının halk oyuyla seçildiği bir durumda, birçok yetkinin yine cumhurbaşkanında olacağı ve bu durumun parlamenter sistemle uyuşmazlık arz ettiği kesinmiş. Bu uzmana göre, yetkili bir cumhurbaşkanının bulunduğu rejim, parlamenter sistemle ilgisizmiş.

İnsel, bu yargıyla uyumsuzluk gösteren örnekler de olduğunu belirtti. Halk oyuyla seçilmiş ama yetkisi ya az ya da hiç olan cumhurbaşkanları da varmış. Örneğin Avusturya veRomanya bu duruma birer örnekmiş. İnsel, bu iki ülkede de cumhurbaşkanının hemen hemen hiç yetkisinin bulunmadığını belirtti. Hırvatistan ve Finlandiya’da da cumhurbaşkanı yürütme yetkisine sahip değilmiş. Dolayısıyla, cumhurbaşkanının mutlaka ve mutlak olarak yetkili bir merci olması gerektiği fikri doğru değil.

Diğer taraftan, Gürcistan ve Ermenistan’da da cumhurbaşkanının halk oyuyla seçilmesine son verilmiş. Bu ülkelerde, Hırvatistan, Finlandiya ve benzeri ülkelerin aksine, cumhurbaşkanı meclis tarafından seçiliyormuş. Bu nedenle İnsel, cumhurbaşkanının halk oyuyla seçilmesi hâlinde parlamenter sistemin geçersiz kalacağı yargısının temelsiz olduğunu vurguladı. Farklı birçok örneğin bunun aksini ispatladığının altını çizdi.