Ufuk Turu’nda Ahmet İnsel, Arnavutluk’taki seçimlerin yanı sıra Çernobil’in yıl dönümünü ve Fransa’daki emekli askerlerin bildirisini yorumladı.
Ahmet İnsel bu haftaki Ufuk Turu programına 25 Nisan Pazar günü Arnavutluk’ta yapılan milletvekili seçimlerini gündemine alarak başladı. 27 Nisan Salı günü itibariyle sandıkların %85’inin açıldığını ve bu sürece kadarki genel sonuçlara göre, iktidardaki Başbakan Edi Rama’nın yönettiği Sosyalist Parti’nin üçüncü kez seçimleri kazanmış göründüğünü aktardı. Arnavutluk Parlamentosu bakımından çoğunluk için gerekli sayının 71 milletvekili olduğunu; 2017 seçimlerinde oyların %48’ini alan Sosyalist Parti’nin bu seferki seçimlerde son durumda oyların %49’unu aldığını ve 73 milletvekili kazanarak çoğunluğu sağladığını aktardı. “Arnavutluk’ta tek parti rejiminden sonraki 1990’dan itibaren işleyen son 30 yıllık süreçte ilk defa bir parti üçüncü kez seçimleri kazanmış olacak” dedi.
Edi Rama’nın yönettiği Sosyalist Parti’nin karşısında merkez sağ parti olarak yer alan ve geçen seçimdeki oy oranı %28 olan Arnavutluk Demokratik Partisi ve onunla seçim ittifakı yapan irili ufaklı pek çok partinin toplam oy oranının %39 olduğunu; üçüncü olarak seçimde kendini gösteren partinin Entegrasyon İçin Sosyalist Hareket Partisi olduğunu belirtti.
Seçimlerin sakin geçtiğini, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı temsilcilerinin seçim sandıklarını gezdiklerini ve olaysız bir seçim kaydettiklerinin bilindiğini aktardı. Ancak seçimden dört gün önce, Sosyalist Parti ile Demokratik Parti mensubu iki taraftar grubu arasında gerçekleşen ve Demokratik Parti taraftarlarının başlattığı çatışmada Sosyalist Parti taraftarlarından bir kişinin hayatını kaybettiğini bildirdi. Bununla birlikte Arnavutluk’ta yasal bir vatandaşlık portalına kayıtlı bilgilerden bazılarının Sosyalist Parti’nin elinde olduğuna yönelik seçimden önce skandal mahiyetinde çıkan haberlerin de etkisiyle, 2013 yılında Arnavutluk’ta artan yolsuzluğa bir çare olarak görülen Edi Rama’nın; Arnavutluk’un özellikle kara para aklama ve uyuşturucu ticareti bakımından bir merkez haline geldiği yönünde eleştirilere maruz kaldığını ve pek çok insan hakları örgütü nazarında eski itibarını kaybettiğini söyledi. Kendisine yönelen eleştirilerin bir odağında da Kosova Başbakanı Albin Kurti’den gelen eleştirilerin yer aldığını, Tirana’daki Ulusal Tiyatro Binasının yıkımıyla da gündeme gelen inşaat sektörü politikalarına rağmen seçmen kaybetmeyerek yoluna devam ettiğini ekledi.
İnsel, bundan 35 yıl önce, 26 Nisan 1986’da Çernobil Nükleer Santrali'nin 4 numaralı reaktöründe gerçekleşen nükleer kazayı anarak gündemi sürdürdü. İlgili kazanın ardından 10 gün içinde nükleer etkinin Ukrayna başta olmak üzere Belarus, Rusya ile birlikte radyoaktif bulutların Avrupa’nın dörtte üçünü kapladığını, ancak Türkiye sınırlarında ‘durdurulduğunu’ hatırlattı. Dönemin SSCB Başkanı Mihail Gorbaçov’ un ilk açıklamasını yaklaşık üç hafta sonra yaptığını ve santralin diğer ünitelerinin 2000 yılına kadar elektrik üretmeye devam etmiş oldukları bilgisini de ekledi. Söz konusu kazanın etkilerinin bertaraf edilmesi için reaktörün önce beton kubbeyle kaplandığını, sonra etkilerin bertaraf edilmesindeki yetersizlik nedeniyle 2016-2019 yılları arası yapılan 2 Milyar dolar maliyetli çelik kubbeyle kaplandığını ve önümüzdeki 25 yıl boyunca etrafında yerleşimin yasak olacağını hatırlattı. Bununla birlikte buraya ciddi bir turist akının olduğunu, ayrıca etrafta bir yaban hayatının oluşmaya başladığını da ekledi. Buna paralel olarak Mersin’de Özgecan Aslan parkında, ‘Mersin Çernobil Olmayacak’ yazılarıyla yapılan gösteri hatırlatıldı.
İnsel farklı bir gündem olarak, Fransa’da Emekli yedi general ile birlikte yüzlerce emekli subay ve astsubayın 21 Nisan tarihinde yayınladığı bildiriyi aktardı. Tam 60 yıl önce yine 21 Nisan 1961’de Cezayir’in bağımsızlığının kabul edilmesine karşı başlatılan ve birkaç generalin ölüm cezasına çarptırılmasıyla bastırılarak son bulan darbe teşebbüsünün tarihiyle aynı tarihte bildirinin yayınlanmasına dikkat çekti. Bildiriyi yayınlayan askeri topluluğun ‘‘Fransa tehlikededir. Birçok ölümcül tehlike Fransa’yı tehdit ediyor. Biz emekli olsak da Fransa’nın askeri olmaya devam ediyoruz…Güzel ülkemizin kaderine ilgisiz kalamayız. Fransa dağılma tehdidi altındadır…’’ söylemleriyle bu bildiriyi yayınladığını, ırkçılık karşıtlığı adına ülkede kin ve nefreti örgütleyenlerin, dekolonyal teorilerin, eski kahramanların heykellerine saldırıların, İslamcılığın, hükümetin sarı yeleklilere karşı polis gücünü kullanmasının bir ırk savaşını hazırladığını iddia ettiklerini ve eğer gidişata son verilmezse görevdeki askerlerin duruma ülke toprakları içinde müdahale edeceklerini bildirdiklerini ve imzalayan emekli subaylardan aşırı sağ faaliyetleriyle öne çıkanların olduğunu ekledi. Durumun Fransa’ da özellikle iktidar tarafından aşırı bir tepkiyle karşılanmadığını, Savunma Bakanının bu konuda, bunun bir görüş olduğunu ancak buna yönelik silah arkadaşlarına yapılan çağrının kabul edilemez olduğunu belirtmekle yetindiğini aktardı.
(Program özetini hazırlayan gönüllümüz Merve Avdan’a teşekkür ederiz.)