Ahmet İnsel: "Rusya'da 'dostlar alışverişte görsün' seçimleri yapıldı"

Ufuk Turu
-
Aa
+
a
a
a

Ufuk Turu’nda Ahmet İnsel; Rusya, Norveç, Kanada ve Almanya'daki seçimleri yorumladı. 

Ahmet İnsel bu hafta Ufuk Turu’na Rusya’daki seçimleri gündemine alarak başladı. İnsel; 17-19 Eylül tarihlerini kapsayan üç günlük seçim sürecinin henüz tamamlanmadığını, katılımın %45-50 civarında olduğunu ancak bazı seçim sandıklarında seçmen listelerinin yeniden düzenlendiğine dair videoların varlığı sebebiyle bu rakamların da şaibeli olduğunu aktardı. Rusya Seçim Komisyonu Başkanı Ella Pamfilova’nın bu seçimi “dünyanın en demokratik seçimi” olarak değerlendirdiğini; ancak hem muhalif adayların bir kısmının seçime katılımının engellenmesi dolayısıyla hem de yabancı ve muhalif gözlemcilerin seçim sürecine iştirakinin engellenmesi dolayısıyla, seçimlerin serbest ve adil olduğunu söylemenin mümkün olmadığını ifade etti. 14 partinin katıldığı seçimde, partilerin çoğunun Putin’in kurduğu Birleşik Rusya Partisi’nin potansiyel müttefikleri olduğunu; seçimlerdeki en muhalif parti olan Rusya Federasyonu Komünist Partisi’nin, hapiste tutulan muhalif lider Aleksey Navalny’nin seçmen kitlesinden gelen oylarla geçtiğimiz seçimlere nazaran oylarını 6 puan arttırdığını aktardı. Son durumda Putin’in partisi olan Birleşik Rusya Partisi’nin oyların %49’unu, Rusya Federasyonu Komünist Partisi’nin oyların %19’nu, Putin’in partisine yakın duran milliyetçi eğilimli Liberal Demokrat Parti’nin ise oyların %7’sini aldığını ekledi. İnsel; “Sonuçlar her ne kadar bu şekilde olsa da bunların pek bir anlamı yok; çünkü seçim sonuçları gözlemcilerin olmadığı durumda biraz istendiği gibi düzenlenen şeyler, özellikle küçük şehirlerde.” dedi.  Putin’in bu seçimlerle mecliste 2/3 çoğunluğu korumuş ve Anayasa değişiklikleri dahil olmak üzere her türlü yasa değişikliğini yapma imkanını muhafaza etmiş olacağını ifade etti. Uluslararası gözlemcilerin seçimlerin adil ve demokratik olarak değerlendirilemeyeceği yönünde görüş bildirdiğini; Putin’i en çok destekleyen faktörün ise gittikçe ümitsizliğe sürüklenen muhalif kesimin seçimlere katılım oranının giderek düşmesi olduğunu aktaran İnsel; “Sonuçta ‘dostlar alışverişte görsün’ seçimleri yapıldı Rusya’da.” dedi. Putin’e yönelik tepkinin yüksek olduğunu; ancak Putin’e rakip olabilecek yegâne figür olan Aleksey Navalny’nin hapiste olması, Aleksey Navalny’e destek veren kişilerin ise susturulması sebebiyle seçimin Putin’in öngördüğü şekilde sonuçlandığını ilave etti. 

Norveç seçimleri: İşçi Partisi'nin zaferi değil muhafazakâr partinin mağlubiyeti

İkinci olarak Norveç’teki seçimleri gündemine alan İnsel; sekiz yıldır muhalefette olan İşçi Partisi’nin seçimleri kazandığını; ancak bunun İşçi Partisi’nin zaferinden çok Muhafazakâr Partinin mağlubiyeti olduğunu aktardı. İşçi Partisi’nin oylarının dört yıl önceki seçimlere göre düştüğünü ve bu seçimlerdeki %26,4 oy oranının, İşçi Partisi’nin 2001 yılından bu yana olan seçimlerdeki en düşük oy oranı olduğunu; buna rağmen seçimleri kazandığını bildirdi. İşçi Partisi ile ittifak yapması beklenen Merkez Partisi ve Sosyalist Sol’un oylarının artmasının İşçi Partisi’nin seçimleri kazanmasının ana nedeni olduğunu ifade etti. Merkez Partisi’nin oylarını %13,5’e, Sosyalist Sol’un ise %7,5’a çıkardığını ve bu üçlü ittifakın da mecliste çoğunluğu sağladığını aktardı. Seçim öncesinde böyle bir üçlü koalisyon fikrinin olduğunu; ancak seçim sonrasında bunun kurulmasının zaman alacağını; çünkü Merkez Partisi ile Sosyalist Sol’un özellikle petrol üretimi konusunda ortak bir zeminde buluşmasının zor olabileceğini ifade etti. Norveç’in ekonomisinde petrolün öneminin büyük olduğunu ifade eden İnsel; uluslararası iklim raporuna göre de Norveç’in iklim değişikliğine katkısının çok yüksek olduğunu; fakat %3,8’de kalan Yeşiller Partisi’nin barajı geçemediğini; buna karşılık radikal sağ Kızıl Parti’nin Yeşiller Partisi’nden 1 puan fazla alarak meclise 7 milletvekili ile dahil olduğunu bildirdi. Muhafazakâr Parti’nin %20 oy oranı ile; aşırı sağ İlerleme Partisi’nin ise geçen seçimlere kıyasla %15’ten %11’e düşen oy oranıyla mecliste yerini aldığını ekledi. İşçi Partisi liderinin ise 61 yaşındaki milyoner Jonas Gahr Stoere olduğunu aktaran İnsel; önümüzdeki süreçte Jonas Gahr Stoere liderliğinde bir merkez sol koalisyonun kurulmasının beklendiğini ifade etti. 

Muhafazakârların aşı karşıtı propagandası seçimleri kaybettirdi

Diğer bir seçim gündemi olarak Kanada’daki seçimleri gündemine alan İnsel; pazartesi günü yapılan seçimlerin sonuçlarının son durumda kesinleşmediğini ancak sandık dışı analizlerine göre Justin Trudeau’nun Liberal Parti’sinin 2019’daki seçime yakın olacak şekilde 157 civarı milletvekili çıkaracağının öngörüldüğünü bildirdi. Trudeau’nun Covid-19 krizini iyi yönetmesinin getireceği pozitif etkiyle, mecliste tek başına çoğunluk için gerekli olan 170 milletvekilini çıkarabilme beklentisi içinde erken seçime gittiğini; ancak beklenmedik bir şekilde seçim kampanyaları sırasında Muhafazakarların oylarını arttırdığını, yine de son bir hafta içerinde durumun tekrar değiştiğini aktardı. Muhafazakâr partinin liderinin zorunlu aşı karşıtı propagandalar yaptığını; ancak Muhafazakârların yönetimde olduğu Alberta eyaletinde son haftalarda vaka sayılarının artması ve hastanelerin dolması kriziyle birlikte bu propagandaların Muhafazakârların oylarında düşüşe sebep olduğunu ifade etti. Son durumda Yeni Demokratik Parti’nin ise 24 olan milletvekili sayısını 29 çıkarmasının beklendiğini; diğer yandan bağımsızlıkçı Québécois bloğunun da milletvekili sayısını 28’e çıkarmasının beklendiğini aktardı. Trudeau’nun yine, Yeni Demokratik Parti ve Québécois Bağımsızlık Bloğu ile desteklenmiş bir azınlık hükümeti kuracağını; Yeşiller'in ise Kanada’da da düşüşte olduğunu; yalnızca iki milletvekili çıkarabildiğini aktardı. 

"Almanya'da Yeşillerin iktidar ortağı olması kesin gibi gözüküyor"

Son olarak 26 Eylül’de Almanya’da yapılacak seçimleri gündemine alan İnsel; Sosyal Demokrat Parti’nin geçtiğimiz haftalardaki seçmen yoklamalarındaki yükselişinin devam ettiğini bildirdi. Son iki aya kadar Sosyal Demokrat Parti’nin üçüncü parti olacağı tahmin edilirken son durumda oyların %25’ine aday gözüktüğünü; Hıristiyan Demokrat Koalisyonun %20 civarında oy almasının beklendiğini; Yeşillerin oy oranının ise %15 civarında beklendiğini ifade eden İnsel; Muhafazakârlar da başbakan olsa Sosyal Demokratlar da başbakan olsa Yeşillerin iktidar ortağı olması kesin gibi gözüküyor.” dedi. İnsel; Sosyal Demokrat Parti’nin şansölye adayı Olaf Scholz’un seçmenler tarafından Merkel’in devamcısı olarak görüldüğünü; Merkel hükümetinin Maliye Bakanı olarak Olaf Scholz’un muhafazakâr seçmenlere güven verdiğini bu sebeple Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi ile Hristiyan Sosyal Birliği’nin seçmenlerinin Olaf Scholz’un şansölye adayı olduğu Sosyal Demokrat Parti’ye doğru kaydığını bildirdi. İki gün önce bir televizyon programında hem Olaf Scholz’un hem de Yeşiller Partisi lideri Baerbock’un, iki partinin koalisyonun kolay olacağını açıkça söylediklerini; ancak bu iki partinin yeterli olmayacağını; bu durumda üçüncü partinin Sol Parti mi yoksa Liberal Parti mi olacağının merak konusu olduğunu ancak Liberal Parti’nin ihtimalinin daha yüksek olduğunu aktardı. Merkel döneminin sonuna gelinmesinin Türkiye açısından da önemli sonuçları olacağını aktaran İnsel; Merkel’in Avrupa liderleri içinde Erdoğan’a en ılımlı yaklaşan siyasi lider olduğunu; Merkel’den sonraki şansölyenin Erdoğan’la bu kadar ılımlı ilişkiler kurmasının beklenmediğini ifade ederek “Bu Avrupa Birliği ile zaten pamuk ipliğine bağlı olan ilişkileri daha da zorlaştıracaktır ve Erdoğan ve yönetiminin pek hoşuna gitmeyen bir sonuç olacaktır, özellikle Yeşiller’in hükümette yer alması.” dedi.

 

(Program özetini hazırlayan gönüllümüz Merve Avdan’a teşekkür ederiz)