Nereye Doğru’da Cengiz Aktar, Gazze’de yaşanmakta olan kıtlık ve açlığın Dünya Gıda Programı tarafından kanıtlanmasına, İsrail’e ‘dur’ demeyerek ve ticarete devam ederek İsrail’i cesaretlendiren Batılı ülkelere, Birleşmiş Milletler'in düzenlediği İsrail ve iki devletli çözüm toplantısına, Fransa’nın Filistin’i tanıyacağı haberine ve 109 insani yardım kuruluşunun İsrail hükümetinin insani yardımların etkili bir şekilde dağıtılmasını engellediğini yazdığı mektuba değiniyor.
Nereye Doğru’ya yine Gazze soykırım haberiyle başlayan Cengiz Aktar, “Trump ilk kez ‘Televizyona dayanarak söylüyorum: Gazze'de kıtlık ve açlık var,’ dedi. Bunun üzerine Netanyahu'ya kızmış ve ‘Artık Bakanlar Kurulu toplantısı yapmışlar. Ürdün ile birlikte son derece pahalı Airlift -uçaklarla havadan insanların üzerine yiyecek atılması - yöntemiyle Gazze’ye yardım edilmesi için karar almışlar - bir de bu yüzden ölecek şimdi insanlar. Oysa Refah kapısında sayısız yardım kamyonu aylardır bekliyor. Kamyonların içindeki yiyeceklerin bir bölümü çürüdü ki zaten amaç oydu. Birleşmiş Milletler'in merkezi Roma'da olan Dünya Gıda Programı (World Food Program) adında uzman bir kuruluşu vardır. Bu kuruluşun dünyadaki gıdaya erişim ve gıda güvenliği sorunlarıyla ilgili ve tamamen ona odaklanmış beş sınıflık bir gıda güvenliği ölçeği var: Beşinci sınıf kıtlık ve açlık sınıfı. Dünya Gıda Programı’nın dün bir raporu açıklandı; Gazze açıkça beşinci seviyeye karşılık geliyor. Gazze’de kıtlık ve açlık olduğunu Birleşmiş Milletler'in uzman kuruluşu olan Dünya Gıda Programı kanıtlıyor. Zaten onun kanıtlamasına da gerek yok. Her şey ortada ve ayrıca bu tesadüfen olan bir şey de değil. Zaten İsrail Hükümeti, ‘Biz oranın canını okuyacağız, onları teker teker öldüreceğiz, açlığa terk edeceğiz, her yeri yıkacağız’ dedi. Bu olanlar gizli kapaklı yapılan bir şey değil ve yapılmaya devam ediliyor. İsrail’e karşı yapılan bütün girişimler yine sonuçsuz kaldı. Trump bir ara, ‘Tamam, bu iş bitti, ateşkes olmak üzere’ diye bir açıklama yaptı. Tabii bunların hiçbiri olmadı ve Gazze’de yine günde 80-100 kişi öldürülüyor. Burada temel bir sorun var; başta ABD olmak üzere, Batı ülkeleri - Norveç, İrlanda, İzlanda, İspanya, Slovenya gibi birkaç ülkeyi tenzih etmek lazım - hiçbir zaman İsrail'e açıkça ‘Soykırımı durdur, Gazze'den çekil, iki devletli çözümü kabullen’ demiyor. Böyle bir cesaretleri yok ve bunları dile getirmemeleri ve aksine İsrail'e her türlü desteği - nakdi ve çelik gibi hem sivil hem askeri amaçlarla kullanılabilen mal desteği - vermeye devam ediyor ve bu durumda İsrail'in faşist hükümetini ve halkını cesaretlendirmeye devam ediyor; sorun bu. Bunun üzerine Batı basınında çok iyi yazılar çıkıyor ama ‘dur’ diyen kimse yok. Bu durum korkunç bir trajedi halini aldı. Başta ABD ve Almanya olmak üzere Batı ülkelerinin hepsi işin içinde. Maalesef bu ülkeler arasında Türkiye de var, Türkiye de benzer şekilde İsrail’e yardıma devam ediyor. İsrail’e yardım eden ülkeler arasında beşinci sıradayız. Bu arada Kolombiya'nın ve Güney Afrika'nın başını çektiği Bogota'da yapılan Lahey grubu toplantısında birtakım kararlar alınmıştı. Türkiye'nin de iki maddeye şerh koyarak bu kararları imzalayacağı söyleniyor,” diye belirttiğinde Ömer Madra, “Türkiye, Ortak Bildiride Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi'ne (BMDHS) yapılan atıflara bağlı olmadığını belirten bir notayı Bogota hükümetine gönderdi. Lahey Grubu'nun resmi internet sayfasında yer alan bilgilere göre, Türkiye, bildirinin 2. ve 3. maddelerinde geçen BMDHS ifadelerine şerh koyarak ortak bildiriye katılımının, BMDHS'ye ilişkin mevcut hukuki tutumunda herhangi bir değişiklik doğurmayacağını iletti. Böyle bir ilginç durum var,” eklemesini yaptı. Cengiz Aktar programına ‘İsrail ve Filistin için iki devletli çözüm’ toplantısı gündemiyle şöyle devam etti.
“Birleşmiş Milletler'in İsrail ve iki devletli çözüm toplantısı - ağırlıklı olarak Filistin Devleti'nin tanınması toplantısı - dün başladı ve yarına kadar sürecek. Bu toplantı, İsrail'in ve ABD'nin İran'a saldırısı nedeniyle ertelenmişti. Sonunda yapıldı. Bu toplantıda pek çok ülke söz alıyor, konuşuyor ve amaç iki devletli bir çözüm için yol haritası bulmak. Konuya vakıf olanlar bu iki devletli çözümün kulağa hoşgeldiğini ama en azından şimdiki durumda bunun hayata geçmesinin neredeyse imkansız olduğunu altını çize çize söylüyorlar çünkü özellikle Batı Şeria'daki - Gazze’yi bir kenara koy - yerleşim bölgeleri Batı Şeria'yı tamamen içten kemirmiş vaziyette. Eskiden bu gibi durumlarda, yerleşimciler o bölgeden söküp atılırlar ve orayı terk etmek zorunda kalırlardı. Şimdi öyle bir durum yok. Dolayısıyla Batı Şeria şimdiki haliyle nasıl Filistin devletinin temeli olacak? Zaten orada Filistin siyasi otoritesi -Mahmut Abbas yönetimindeki diğer siyasi antite - belli değil ama gene de bu toplantı sembolik olarak önemli ve tabii daha da önemli hale geldi. Zira Fransa, Macron'un Mahmud Abbas'a yazdığı bir mektup ile Eylül ayındaki Birleşmiş Milletler Genel Kurulu münasebetiyle Fransa'nın Filistin'i tanıyacağını söyledi. Bu mektup hemen toplantı öncesinde ortaya çıktı ve ister istemez toplantıya başka bir boyut getirdi. Artık Britanya'nın ve İsrail'in ölesiye destekçisi olan Almanya'nın Filistin'i tanıyıp tanımayacakları sorusu soruluyor. (Bugün bütün yaşananların ardında Britanya vardır. 1910'ların ortasından itibaren Osmanlı'ya ve oradaki bütün Arap halklara karşı başlattığı - sözüm ona - bağımsızlık mücadelelerinin müsebbibi Britanya'dır.) Bugün New York'ta Birleşmiş Milletler binasındaki kulislerde sadece bu gündem konuşuluyormuş. Almanya zaten bu yolun yolcusu olmadığını söyledi. Britanya da her zamanki gibi yan çizdi. Herhalde bir sonuç çıkmaz. Fransa'nın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda bu tanımayı resmileştirecek olması çok manidar. Bir bakıma iyi de oldu. Zira İsrail ve Filistin, 1947’deki Birleşmiş Milletler kararlarıyla kurulmuştur. Bu toplantının orada yapılacak olması da Filistin devletinin tanınması sürecine ayrı bir anlam daha yükleyecektir. Fransa bu toplantıyı Suudi Arabistan ile birlikte yönetiyor. Bu konu ilk ortaya atıldığında devlet ve hükümet başkanları seviyesinde yapılacağı söylenmişti fakat bu toplantı Dışişleri Bakanları seviyesinde yapılıyor. Türkiye de oradadır - olmaması için bir neden yok, Filistin ilk kurulduğunda, Türkiye ilk tanıyan ülkelerden biriydi. ABD ve İsrail tabii bu toplantıya katılmıyorlar. Bunun Hamas'a bir destek haline geleceğini iddia ediyorlar ve Fransa'nın kararına da - Fransa’nın iç işleri olmasına rağmen - ölesiye karşı çıktılar yani bir de işin bu boyutu var. Zaten Trump sürekli birilerine ‘Orayı düzelt, bunu yapma’ diyor. Kimsenin taktığı yok ama söylemeye devam ediyor. Birleşmiş Milletler cephesinde durum bu. Bütün bu yaz ayları esnasında bir şey olur mu? İsrail'in faşist hükümeti göstermelik bir açılım yaptı. Gazze’ye 28 kamyonun girmesine izin verdi ama 28 değil, 2 bin 800 kamyon girmesi gerekiyor. Artık insanlar açlıktan dökülüyorlar. Hatta oradaki bir avuç yardım kuruluşu çalışanının bile bu açlıktan etkilendiği haberleri geliyor ve korkunç bir sıcak var. Su zaten yok. Şimdi bu çerçevede 109 insani yardım kuruluşu, bunların arasında Sınır Tanımayan Doktorlar, Oxfam International, Uluslararası Af örgütü (Amnesty) var. Bunlar bir mektup yayınladılar. İsrail hükümetinin, hayati öneme sahip insani yardımların etkili bir şekilde dağıtılmasını engellediğini söylüyorlar ve bildiğimiz şeyleri tekrar ediyorlar. Temiz su, tıbbi malzeme, barınma malzemesi, yakıt dağıtımının İsrail hükümeti tarafından engellendiğini söylüyorlar ve kapıların açılmasını istiyorlar. Bugün The Guardian gazetesinin sabah baskısında ‘Zaten bir tek çare var, kapıları açacaksın’ yazıyordu ama İsrail hükümetinin ve İsrail devletinin kapı açmaya hiç niyeti yok çünkü bu kıtlık ve açlık, aynı 1940'larda toplama kamplarında Avrupalıların Avrupalı Yahudilere yaptığı gibi soykırım operasyonunun bir parçası. Bir şey olacağı da yok. Daha önce söylediğim gibi, hiçbir Batılı, İsrail'e ‘Dur artık, yeter’ demiyor. Batıdan gelen Yahudi yerleşimcilerin - %100’ü batıdan geliyor. Çoğu Amerikalı ve Polonya ya da Ukrayna gibi ülkelerden gelmişler - hedefinde olan Gazze konusunda, Batı tarafından İsrail'e karşı hiçbir bağlayıcı kelam edilmiyor,” diyen Cengiz Aktar’a Özdeş Özbay da, “Geçen hafta İsrail Meclisi, hükümetin Batı Şeria’yı ilhak etmesi için karar aldı,” eklemesini yaparken, Ömer Madra da, “Yunanistan'da polisle çatışmaya girilen önemli bir protesto hareketi oldu. Limanlarda İsrail'e silah gönderecek gemileri durdurmak için önemli bir çatışma yaşandı. Protestocu Konstantinos Lerias, ‘İnsanlar açlıktan ölüyor. Dünyanın geri kalanından bir tepki bekliyoruz ve İsrail'in şu anda yaptıkları için NATO ve Batı'ya güvenmeyi bırakmasını istiyoruz. Bu bir cinayettir’ demiş,” eklemesini yaptı. Özbay, “Girit adasından paylaşılan bir görüntüde, İsrailli bir grup turistin protesto edenlere karşı ‘Araplara ölüm’ diyerek dans ettiği görülüyordu,” diye ekledi. Aktar da, “İsrailliler ve Avrupalı Yahudiler tarafından buna benzer bir dolu gösteri yapılıyor. Vueling, - İspanya’da düşük bütçeli bir uçak şirketi - uçuşlarından birinde kıyameti kopardılar ve uçak acil iniş yapmak zorunda kaldı. Sürekli bayrak sallıyorlar ve bu şu anlama geliyor; cezasızlık boyutu artık had safhada ve ne isterlerse yapıyorlar ve ortalığı birbirine katıyorlar ve hiçbir şekilde cezalandırılmıyorlar - Avrupa'daki sivillerden bahsediyorum. İnanılmaz bir şımarıklık ve küstahlık yani yaptık, gene yaparız. Her gittikleri yerde bayrak sallıyorlar,” yorumunu yaptı ve son olarak iki İsrailli İnsan Hakları Kuruluşu'nun açıklamasından bahsederek bu haftalık programını tamamladı.
“B’Tselem ve İnsan Hakları İçin Doktorlar Kuruluşu (Physicians for Human Rights), İsrail hükümetinin kasıtlı ve koordineli bir şekilde Gazze'deki Filistin toplumunu yok etmek amacı taşıdığını açıkladı. İlk defa böyle bir şey oluyor, ilk defa açık ve aleni bir şekilde ve yaptıkları araştırmalar sonucunda kendi devletlerinin Filistinlilere karşı Gazze'de bir soykırım yaptığını söylediler. Bunu bir kenara not edelim.”