Rapor: Pandemide ekonomiyi ‘ön plana’ alan ülkelerde virüs kaynaklı can kaybı daha yüksek

-
Aa
+
a
a
a

Korona Günleri’nde Prof. Selim Badur, dünyanın farklı ülkelerinden güncel bilgilerin yanı sıra konuyla ilgili rapor ve çalışmaları da paylaştı.

Selim Badur'la Korona Günleri: 17 Aralık 2020
 

Selim Badur'la Korona Günleri: 17 Aralık 2020

podcast servisi: iTunes / RSS

(17 Aralık 2020 tarihinde Açık Radyo’da Korona Günleri programında yayınlanmıştır.)

Ömer Madra: Günaydın Selim Badur.

Selim Badur: Günaydın, günaydın, merhabalar.

Özdeş Özbay: Günaydın.

SB: Günaydın Özdeş. Pazartesi gününden başlayarak yaklaşık 2 milyon olgu eklendi listeye ve günlük ortalama 648 bin kadar yeni koronavirüs saptandı tüm dünyada. Bundan önce günlük yeni olgu sayısı 850 bine çıkmıştı, 650 bine düştü. Kısacası her gün ciddi sayıda küresel boyutta yeni koronavirüs olgusu ekleniyor listeye. Haberlere baktığımızda iki önemli bilimsel çalışma var. Onlara değineceğim ama ondan önce şu aşılama konusunu ele alalım; aşılama sürecine İngiltere başlamıştı ve 2 Aralık’ta kısıtlamaları kaldırmıştı, hem Noel tatili, Noel süreci alışverişi canlanacak, aynı Avrupa’da olduğu gibi ciddi bir şekilde ticarete öncelik tanındı. Üstelik aşılama da başladı, iyimser bir hava her şey yolunda gidiyordu ama son iki günden beri çok ciddi artışlar oluyor. Bu nedenle çarşamba akşamından itibaren İngiltere “maksimum alarm” ilan etti. Çünkü bir haftada olgu sayısı %14, hastaneye yatanlarda da %13’lük artış oldu. “Her şey yolunda gidiyor, Noel’e kadar idare ederiz” deniyordu ama Hollanda yeniden beş hafta tam kapanma, 19 Ocak’a kadar tam kapanma; yani Almanya’yı izliyorlar, Çek Cumhuriyeti geceleri sokağa çıkma yasağı, Kanada’da kısıtlamalar 11 Ocak’a kadar uzatıldı, kısacası Batı ülkelerinde arada işler iyi gidiyor gibi görünen kısa bir süre sonrasında hemen olgu sayısında ciddi artışlar saptanınca tekrar önlemlere geçiliyor. Büyük bir olasılıkla bir süre daha 2021’in bana kalırsa en azından ortasına kadar bu dalgalanmalar, açmalar, kapamalar sürecektir. 

ÖM: Tam kapanmalar bu Batı ülkelerinde okul, eğitim meselesini nasıl etkiliyor? Tamamen online mı yoksa okulların ilkokul öncesi de dahil olmak üzere bir kısmı açık mı?

SB: Çok değişiyor ülkeden ülkeye, örneğin Hollanda’da okullar da kapatıldı bu beş haftalık tam kapanma sırasında ama örneğin bazı Avrupa ülkeleri açık tutuyorlar. Buna ait bir rapor hazırlayayım pazartesi gününe hangi ülke ne yapıyor diye ama gerçekten homojen bir dağılım yok.

ÖM: Tamam çok tartışılan bir konu çünkü.

SB: Evet. Dünkü yayınınızda da bu çalışmayı yapan iki hekim Ankara’dan onların çalışmaları söyledikleri, dikkate alınmalı gibi geliyor ve saptamaları oldukça doğruydu. Bazen aileleri ikna edemiyorsunuz, çocuklarda hafif geçtiğine, onların bulaşma riskinin düşük olduğu, hastalığı alma ve hastalığı yayma riskinin düşük olduğunu bilimsel çalışmalarla gösterilse bile bu pek rağbet görmüyor bu görüş. Bu konuya bakalım, bu önemli bir konu, pratik önemi de olan bir konu. Bu açmalar, kapamalar Avrupa genelinde biliyorsunuz ekonomik bir takım sıkıntılara yol açıyor. Ancak şu anda ortak görüş şu ana kadar idare edildi, hani insanlar borçlandılar, küçük işletme sahipleri borçlandılar, belki sıkıntı çektiler ama yeniden kapanmalar artık kendilerinin de gerçekten yıkımın çok daha sert olacağını ve ekonomik olarak ciddi çöküşlerin 2021 başında ortaya çıkacağına değiniyorlar. Bu arada belki Özdeş Grand Prix yarışlarıyla ilgiliydi, Fransa ve Monaco’daki gazinolardaki, yani kumarhanelerdeki durumu da merak etmiştir diye bir bilgi aktarmak istedim kendisine. 

ÖÖ: Çok iyi olur!

SB: Grup Transan diye bir grup var bazı gazinoları işletiyor, 25 milyon euro kayıp yaşamış. Deauville gibi kentlerdeki kumarhaneleri işleten Grup Barier ise kaybının 518 milyon euro olduğunu söylemiş, yani ciddi kayıplar var. Bunu niye söyledim? Aslında 518 milyon euro kayıptan şikâyet etmiş bu kumarhane işletmecisi grup ama bir yandan da BM İnsani Yardım Genel Sekreteri Mark Lowcock, 82 milyon euroluk bir yardımı gıda yardımı olarak ihtiyacı olan ülkelere dağıtılacağını belirtmişti. Kumarhane işletmecileri 518 milyon euro kayıpta bulunuyorlar ama yoksul ülkelere gıda yardımı yani bu insanlarda demek ki beslenme sorunuyla karşı karşıya. Onlara 82 milyonluk bir yardım öngörülüyor. Tuhaf rakamlar bunlar diye düşündüm. Madagaskar’da da yetkililer aşıya temkinli yaklaşıyorlar. Buna karşılık içinde ne olduğu bilinmeyen “Covid organik” şişeleri öğrencilerin ellerinde öyle bir tanıtım yapılıyor. Bunu aylar önce de belirmiştik, Madagaskar’da böyle bir iksir var işe yarayan ya da yaradığını iddia eden Madagaskarlı politikacıların. 

Türkiye’den haberlere süratle bakarsak eğer, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Mezarlıklar Daire Başkanı Dr. Ayhan Koç’un açıklaması var. İstanbul’da pandemi sürecinde bulaşıcı hastalık kaynaklı ölümlerin 15 bini aştığını belirtmiş. Şimdiye kadar en fazla yaşamını yitiren kişi sayısı kasım ayında pik yapmış ve son dört yılın Kasım ayında ortalama ölüm oranı 6 bin iken bu yıl 11.500’ü geçmiş, yani iki misli artış olduğunu belirtmiş. Bu önemli bir sayısal değer. Bu arada TTB’nin bir açıklaması var, 14-15 tarihleri arasında 11 sağlık çalışanı Covid-19 nedeniyle kaybedildi, yaşamını yitirdi. Her zamanki sloganları

ÖM: Çok yüksek bir oran, muazzam değil mi?

SB: Tabii, tabii “yönetemiyorsunuz, ölüyoruz” diyorlar. Antalya’da alarm verildi ve Antalya valiliği banklarda oturmak yasak, bazı caddelere de giriş/çıkış yasakladı. Eğitimle ilgili bir video, Açık Radyo dinleyicilerinin çoğu görmüşlerdir ama çarpıcı bir videoydu. Bir köyde tek bir öğrencinin bile bilgisayarı olmadığını söyleyen 18 yaşındaki genç bir kız Çiğdem isminde. Kendisi diyor ki “siz de farkına vardınız, doğu ile batı arasında –arkasındaki dağları gösteriyor- şuradaki dağlar kadar fark var. İnsanlar uzaya gidiyorlar, bizde hâlâ şebeke sıkıntısı var” diyor. Bu da oldukça gerçekçi bir yaklaşımdı. DSÖ’nün Türkiye ofisinden açıklamalar var, özellikle “inaktif aşı alıyor Türkiye, bu konuda ne düşünüyosunuz?” dendiğinde DSÖ’nün bir aşıyı tedavi ya da tanı yöntemini önerme gibi bir görevi bulunmuyor. “Sadece kanıtları paylaşmak ve rehberlik sunmaktır bizim görevimiz. Her ülkenin bağımsız bir düzenleyici bir kuruluş var” diyordu. Çin’den gelen aşı için “ikinci faz verilerini aldık, üçüncü faz verilerini henüz almadık” diyor. Bu Çin’den gelecek aşıyla ilgili bu üçüncü faz yani son nihai raporun çıkıp çıkmamasıyla ilgili bir takım spekülasyonlar yapılmakta. Aslında bana kalırsa biraz da haksızlık edilmekte, çünkü biliyoruz ki Çin’den gelecek aşının faz1 ve faz2 çalışmaları yayınlandı. Burada herhangi bir yan etki sorunu yok, diğer aşılardan hiç farklı değil, minör bir takım şikayetleri var kolda hafif ateş gibi. Faz3 çalışmaları ise bu inaktif aşının farklı yerlerde yapılmakta, gerçekleştirilmekte. Türkiye bunlardan bir tanesi, Türkiye olsun, Endonezya olsun, Brezilya olsun bu çalışma sonuçları biter bitmez büyük bir olasılıkla bu ayın sonunda ya da ocak başında faz3 çalışması da yayınlanacak. Hatırlayacağınız gibi aralık başında “bilgileri hep basın bültenleriyle alıyoruz” diyorduk ama Batı ülkelerinde üretilen aşılar BioNTech aşısı, Oxford ya da Moderna aşısı bunlar raporlarını 10 Aralık’tan sonra bilimsel dergilerde yayınladılar. Çin aşısının da, Çin’de üretilen aşının da bu tarz bir yayını olacaktır. Türkiye’deki aşı ihtiyacı 50 milyon doz deniyordu, bakanın açıklamasından sonra bu konuda farklı görüşler ortaya atıldı. Erciyes Ünivesitesi’nde özellikle aşı üretiminde çalışan bir merkezdeki görevliler, orada görevli Ahmet İnal, “Türkiye’nin yıllık aşı ihtiyacı 328 milyon doz” demiş. Bu ilginç bir rakam ama unutmayalım ki zengin ülkeler aşıları çoktan kaptılar, siparişleri çoktan kapattılar. Yani dört büyük şirket başta gelen dört büyük üretici dünyanın 1/3’üne yetecek üretim kapasitesine sahip ama bunların özellikle gelişmiş, sanayileşmiş 27 ülke kapatıyor bu aşıları. Bu da dünya nüfusunun sadece %13’ünü oluşturan bir kesim. “Türkiye’de aşılama stratejileri nasıl yapılacak?” derken Toplumbilimleri Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan bir açıklama yapıp aşılama ekipleri üçer kişiden oluşacak ve günde 200 kişinin aşılanacağını söylemiş Türkiye’de. Böyle yapıldığı zaman da ülke çapında günde 1,5 milyon kişiye aşı yapılabileceği bir sağlık çalışanın yani 3 kişilik sağlık ekibinin günde 200 kişiyi aşılayacağı düşünerek böyle bir hesaplama yapmış. Ben başka ülkelerde nasıl oluyor diye baktım, İngiltere’de biliyorsunuz ilk yaygın başlatan ülkeydi, özellikle orada da aile hekimleri ve hemşireler günlük ortalama 200-500 aşılama yapacaklar, 1260 halk sağlığı merkezi İngiltere’de devreye sokulacak. Haftada yaklaşık 3 milyon aşılama yapılacakmış. Bunun dışında Türkiye’de de var bu, İngiltere’de de mobil birtakım ekipler hem yaşlı bakımevlerine hem de hapishanelere gideceklermiş, oradaki sayısal değerler var, kaç mahkûm kaç yaşlı aşılanacak? Bunları fazla uzun uzun anlatmayayım. Tabii bu aşılama kampanyaları sırasında karşı çıkanlar da var, karşı çıkanların bir kısmı örneğin İtalya’dan. Onların çok fazla sesleri çıkıyor bu 5 Yıldız Hareketi aşırı sağcı Matteo Salbi’nin başkanlığında. Onlar başı çekiyorlar İtalya’da da özellikle okullarda, kışlalarda aşılamanın yürütüleceği söyleniyor. Her ülke kendine göre strateji oluşturuyor, işte öncelikle sağlık çalışanları ve yaşlılar diyoruz ama örneğin İngiltere 80 yaşın üzerindekileri aşılayacak, sonra kademe kademe inecek. Bunlar genel hatlarıyla bilgiler da aktarmaya çalıştım ama iki tane birazcık gülümsetecek haber vereyim koronavirüsle ilgili, değim yerindeyse ‘matrak’ haberler. İngiltere’de biliyorsunuz istatistikler işte bütün Avrupa ülkeleri tutuluyor ama bir şey fark edilmiş, 25 Eylül – 2 Ekim arasında İngiltere’de saptanan ve Covid-19 testleri pozitif çıkan 15 bin 841 olgu kayıtlardan düşmüş! Bu istatistikleri değiştiriyor. Bunun nedeni çok ilginç, çünkü İngiltere’de eski bir excel dosyası sistemi kullanılıyormuş. Ben de bilmiyordum, Excel dosyasında toplam 65 bin 536 satır varmış. Siz baştan girmeye başlıyorsunuz verileri, 65 bin 536 satır dolunca siz yukarıdan yeni bir veriyi girdiğiniz zaman aşağıdakiler düşüyormuş, kayboluyormuş. Bunun sonucunda 15-16 bin küsura yakın olgu dosyadan kaybolmuş İngiltere sisteminde. Sonra bu fark ediliyor, öyle bir eski Excel dosyası versiyonu kullanmanın sıkıntısını çekmişler. 

ÖM: Gezegenimden insan manzaralarına bir ilave de yapabiliriz! Demin siz söylerken bir başka şey de İtalya’da aşırı sağcıların bu 5 yıldız hareketinin başındaki Salvini’nin bir kitabı da ‘best seller’ olmuş, en çok satılan kitap. İçi boşmuş tamamen, Salvini’nin düşünceleri diye en çok satılan kitapmış.

ÖÖ: “Yazacak bir şey bulamadı” demişler. Bu arada biz de geçen hafta bir haber sunmuştuk, İngiltere’de Merkez Bankası 5 milyon Sterlin paranın izini kaybetmiş! İngiltere demek ki istatistik konusunda bazı durumlar yaşıyor bu ara!

SB: Hepiniz kullandığımız Excel dosyasının 65 bininci satırından sonra kaybolduğuna dikkat edin. Öykü böyle ilginç, komik geldi. Peki daha da gülümsetecek bir şey bu haber de sana! Biliyorsunuz ülkelerde aşıyı özendirmek için birtakım popüler sanatçılar, politikacılar kollarını uzatırlar, aşılanırken fotoğrafları çıkar. Bu Covid aşısıyla ilgili Avustralya’daki Queensland’da başbakan, Londra Belediye Başkanı ve İngiltere’de ilk aşıyı 85’inde bir kadın olmuştu, ikinci kişi aşılanan. Bunların fotoğrafları çekilip gazetelere çıkmış ama aşı karşıtları bir şey yakalamışlar, bu üç fotoğrafta da, 2’si İngiltere’den birisi Avustralya’dan gerçek aşı yapılmıyormuş çünkü enjektörün ucundaki iğnenin üzerindeki plastik kap yerinde duruyor aşılama fotoğraflarında. 

ÖÖ: Eyvah eyvah! Komplo teorilerine şey vermişler. 

SB: Aynen, çünkü sağlık çalışanları diyorlar ki “bunu yapmak zorundaydık, fotoğrafçılar fotoğraf çekecek, orada 5-10 dakika neyse bir sürü fotoğraf resim almaya çalışıyor. Ben de enjektörü öyle açık tutmayayım diye kapalı yaklaştırdım yapacağım kişinin koluna. Fakat aşı karşıtları bundan yararlanıyorlar.”“Hayır, gerçekten korkuyorlar ki kendilerini aşılatmıyor bu ünlüler ya da belediye başkanları ve Avustralya’daki başbakan.” Bu arada ikinci kişi aşılanırken üzerinden kapaklı enjektörle koluna iğne yapılıyormuş gibi gösterilen kişi, bu kişi 81 yaşında demin yanlış söyledim, ismi de ilginç: William Shakespeare.

ÖÖ: Aşı olmak ya da olmamak!

SB: Bir diğer ilginç, garip bu dünyanın bir tuhaflığı diyelim. Almanya’daki anti-Covid akımları bunların sözcüsü kendisine Nazi karşıtı direnişçilerin sembolü olan Sofie... kendisini ona benzetiyormuş. Nasıl oluyor da Covid söylevine inanmayan, aşıya karşı çıkan, maskeye karşı çıkan bir akımın lideri kendisini Nazilere karşı direnişin sembolü olan bu ‘beyaz gül hareketi’nin liderlerinden, sembollerinden olan bir kişiye benzetiyor. “Yok, o da direniyordu, konuşmalar yapıyordu, protestolar yapıyordu, havaya el ilanları atıp kaçıyorlardı. Biz de aynısını yapıyoruz, demek ki biz de anti Nazi direniş hareketinin benzeriyiz.” Bu nasıl bir benzetme anlamadım! Garip bir haber de yani birazcık yine tuhaf bir haber Belçika’da Fransa sınırına yakın bir kasabada polis bir eve baskın yapıyor ihbar üzerine, 52 kişi ciddi bir parti yapmaktalar. Fakat işin ilginç tarafı yan kapı hemen komşuları, binanın komşusu da Covid kliniğiymiş. Polis basmış orayı ve “bari burada yapmayın” demiş. Bir son haber, birazcık magazinsel haberlerden gidelim dedim. ABD’de alışveriş merkezlerinde Noel Baba kılığında birisi oturur, geyikler filan vardır. Çocuklar gelip kucağına çıkıp fotoğraf çektirirler. O Noel Baba’lardan bir tanesinin testi pozitif çıktığı için 50 çocuk takibe alınmış. Bir haberde Dr. Antoni Fauci’den; kendisinin bir açıklaması vardı dün ABD’de, aşıya “evet” diyenler toplumun %49’u, 60 yaşın altında bu oran %40, 60 yaşın üzerinde %57, beyazlarda %56 ‘evet’ diyenler, Hispaniklerde %37. Yani çok değişiyor oranlar ve bu bir sorun olarak karşımıza bir sorun olarak önümüzdeki günlerde çıkacak. Çeşitli yazılar var, bunlardan bir tanesi örneğin “neden şubat ayından sonra çok ciddi tekrar kapanmalara ihtiyacımız olacak?” sorusuyla çıkan bir yazı. Çünkü aşının etkisi hemen ortaya çıkmayacak ve bu nedenle özellikle biz özellikle 80 yaş üzerini İngiltere’de aşılamaya başlandı, bu bitince 50 yaş, 60 yaş, 70 yaş. Ancak evet yaşamını yitirenler genellikle 80 yaş üzerinde olsa da ağır hastalanan yoğun bakıma gidenler 50-70 yaş sınırında olanlar. Yoğun bakımdaki hastaların ortalaması 62 yaşın altındaymış İngiltere’de, bu nedenle uzayacak bu iş deniyor. Farklı ülkelerden gelen haberler ya da anketler, örneğin İsrail’den bir anket var. O da sağlık çalışanlarının aşıya nasıl baktıklarına ait bir anket. Diyorlar ki doktorların %22’si, hemşirelerin %40’ı aşı hakkında kuşkularını, kaygılarını belirtmişler. Sağlık çalışanları ikna edilmedikçe onlar bu işe inanmadıkça gerçekten aşılamanın yaygınlaşması istenen oranlarda aşılama yapılması pek mümkün olmayacak gibi görünüyor. Bu da önemli bir nokta. Bu “Çin’den gelecek inaktif aşıyla ilgili birtakım spekülasyonlar yapılıyor” dedin. Örneğin Türkiye ve Endonezya’dan sonuç bekleniyor faz3 çalışması ama rahatsızlanmadan sevgili Mehmet Ceyhan’ın bir haberi vardı, o bulmuş: Endonezya’daki Biofarma şirketi ya da kuruluşu bu aşılamayı takip eden, aşıyı sağlayan o ülkeye bu Çin aşısını Endonezya’ya sağlayan ülke, biri demiş ki o firmanın yetkililerinden “aşı %97 etkili” demiş. Aynı gün bir başka basın bülteniyle firmadaki bir diğer yetkili de “sonuçları daha bilmiyoruz ki, daha henüz topluyoruz” demiş. Bu tarz çelişkili haberler, birbirleriyle örtüşmeyen haberler ortaya çıktıkça tabii ki güven sarsılması meydana geliyor. Ekonomiyle ilgili ilginç bir yaklaşım var, bana kalırsa bu çok çarpıcı. Amerikalı üç araştırıcı bir rapor hazırlamışlar ve bu raporda yaklaşık 10 kadar ülkeye 180 bin kadar kişide yapılmış bir çalışma. Bir anket sonucunda şöyle bir çıkarım var, diyorlar ki “ekonomiyi kurtarmak asıl hedef birçok ülke yöneticisi için ama ekonomiyi kurtarmanızın yolu önce insanların hayatını kurtarmaktan geçiyor.” Neden? Bunun göstergesi olarak da şunu yapıyorlar, diyorlar ki “özellikle Çin, Güney Kore, Singapur ve Japonya gibi ülekelerde daha çok insan hayatını kurtarma önceliklendirildi ve bunlarda işler çok doğru gitti ama İspanya’sı, Belçika’sı, Meksika’sı, Amerika’sı, Fransa’sı, İngiltere gibi ülkelerde daha çok ‘aman ekonomi!’ dendi. O nedenle insan kaybı daha çok oldu. O nedenle ekonomiyi feda edip hayat mı kurtaralım? Hayatı feda edip ekonomiyi mi kurtaralım?” tartışmasının anlamsız olduğu, çünkü ekonomiyi en çok insan hayatını ve insanı kurtararak ayakta tutacağını söylemişler raporlarında. Oxford’un bir çalışması var. Bu Covid-19 sorunu yaşanırken bunun yarattığı ekonomik krizle ilgili olarak bir hesaplamaya göre dünyada 2,7 milyar insan herhangi bir sosyal güvencesi olmadan yaşıyormuş. Bu arada bu ekonomiyle ilgili haberlere bakarken İngiltere’de bir akım başladı, böyle bir grup şu sloganla çıktılar ortaya. Bu süreçte bazı kişiler milyarlarlarına milyar kattılar; işte Elon Mask’tan Amazon’un sahibi Jeff Bezos’a, Mark Zuckerberg Facebook, Hilary Elison Oracle, Alfabeth, Microsoft, Bill Gates, bütün bunların ne kadar fazla para kazandıklarını bu süreçte hesaplamışlar 18 Mart’tan 7 Aralık’a kadar geçen süreçte. Bu kişilerin gelirlerine eklenen para 118,5 milyar ya da 71 milyar gibi çok büyük paralar. Bu arada örneğin Amerika’da 10,7 milyon Amerikalı işsiz. İngiltere’de önerilen plan şu, bu kişilerin kazançlarının bir kısmının yoksullara kaydırılması. Böyle bir çağrıları var. Ne kadar gerçekleşir, ne kadar gerçekçi?

ÖM: Jeff Pezos’un eski eşi de büyük bir para tüm bu kuruluşlara, STK’lara yardım yapmaya karar verdi. Pezos’un eski kocasından çok daha aktif ve canlı bir şekilde girişti. Çok az bir zamanımız var, erken girmek zorundayız çünkü bir de Ayvalık’tan konuğumuz olacak aslında bitirebilir miyiz?

SB: Tabii bitirebiliriz, o zaman hemen yarın Önce Sağlık programında Amerika’ya bağlanacağımızı ve Dr. Derin Allard’tan kendisi Amerika’da çalışan zengin bir yöresindeki fakir bir bölümünde aile hekimliği yapmakta. Amerika’da ne olup bitiyor, gruplara göre covid’e karşı tutumları nedir? Ve 5 gün önce başlayan aşılama nasıl gidiyor? Onları konuşacağız Dr. Derin Allard’la. Bunu söyleyeyim, bilimsel çalışmaları da pazartesiye bırakayım o zaman. 

ÖM: Çok teşekkür ederiz, görüşmek üzere.

SB: Ben teşekkür ederim. Sağ olun, iyi yayınlar!