Pandemiden en az etkilenen Afrika ülkelerinden Fildişi Sahili: "İyi bir diyalogla toplumu eğittik"

-
Aa
+
a
a
a

Korona Günleri’nde Selim Badur çeşitli ülkelerden son gelişmeleri aktarırken bilimsel yayınlardan da bahsetti.

(18 Haziran 2020 tarihinde Açık Radyo’da Korona Günleri programında yayınlanmıştır.)

Ömer Madra: Günaydın Selim Badur, merhabalar.

Selim Badur: Günaydın, merhaba.

Özdeş Özbay: Günaydın.

SB: Günaydın Özdeş. Sanıyorum yine Açık Radyo teknik servisinin oluşturduğu bu olanak sorunsuz yayın yapmamızı sağlıyor, kendilerini şimdiden teşekkür ederim. Herhalde sesim iyi geliyordur bugün, kesinti olmayacaktır.

ÖM: İyi geliyor evet.

SB: Dün yayın saatleri örtüşüyordu, ben bir toplantıda olduğum için katılamamıştım. Ancak sizin programınızı da bu nedenle dinlemedim ama arkadaşlarım ilettiler, dekzametazon konusuna değinmişsiniz galiba değil mi?

ÖM: Evet.

SB: Oraya geçeceğim, o konuda bir iki söylemek istediğim önemli nokta var ama ondan önce 2 haber vereyim: birisi Fransa Millet Meclisi dün 17 Haziran tarihinde bir yasayı görüşmeye başladı, 10 Temmuz’da oylayacaklar. Dolaşım koşulları ve bazı kalabalık ortamların hizmete açılmasıyla ilgili olarak. Bu yasakları, belirli koşullarda 30 Ekim’e kadar uzatma kararını tartışıyorlar. 

ÖÖ: Bayağı ileri bir tarih.

SB: Evet, 30 Ekim’e kadar, buna bakacağım ve takip edeceğim.

ÖM: Geri dönüş değil mi? 

SB: Evet bu dolaşım koşullarının ne olduğunu, nelere kısıtlama geldiğine bakmam lazım. Bir de üniversitede doktora dersleri vermeyi sürdürdüğüm için kendimi, yine on-line ders vermeyi sürdüren eşimi de ilgilendiren bir konuya değineceğim: Fransa’da Ulusal Üniversite Konseyi Başkanı ki bu bizdeki YÖK muadili bir tepeden inme kurul değil, bütün araştırıcıların hangi disiplinden olursa olsun bütün öğretim üyelerinin bir araya geldikleri bir grup. Onun başkanı Sylvia Bauer’in dün bir açıklaması oldu ve hükümete, yöneticilere bir çağrı yaptı “uzaktan on-line eğitim üniversite kavramıyla hiç de bağdaşmayan bir uygulamadır, muhakkak önlemler alarak Fransa’da üniversitelerin eskisi gibi ders yapmalarını ama tabii koşullar, önlemler alarak yeniden canlı eğitime başlanmalıdır; yani öyle online eğitim falan üniversitede olmaz, üniversite kavramıyla çelişen, ters düşen bir yaklaşımdır” dedi. Buna çok katılıyorum, üniversite bir alışveriş, bir iletişim mekanıdır, bu olmadıktan sonra insanların öyle on-line ders izlemesi Üniversite kavramı ile çelişen bir uygulamadır; sanıyorum ülkemizde bir cuma günü karar verildi ve Pazartesi uygulamaya geçildi, slaytları bir şekilde öğrenciye göstermenin eğitimin kesintiye uğramamasının çözümü olarak değerlendirildi ve “işte eğitimi sürdürüyoruz” gibi açıklandı. Bu doğru bir şey değil herhalde, bunun da takipçisi olmaya çalışacağım. 

Bütün dünyadaki havayollarının federasyonu bir açıklama yaptı ve tüm dünyadaki havayolları 2019’daki aktivitelerine ancak 3 yılda erişebileceklermiş, kayıpları 328 milyar Euro imiş ve en çok etkilenenler de %56 yolcu kaybıyla Güney Amerika, Afrika ve Ortadoğu uçak şirketleriymiş. İki haber de Afrika’dan vermek istiyorum, birincisi Fildişi Sahili Abidjan’dan; ki Afrika’daki ülkeler arasında pandemiden en az etkilenen bir ülke. Abidjan’daki yetkililerin bir açıklaması var “bizim gibi dışarıya açık sosyal hayatın söz konusu olduğu ülkelerde, kısıtlamalar zor ve yaptığımız tek şey işin başından beri, çok iyi bir diyalog kurarak toplumu eğitmek oldu ve bu yaklaşımda başarılı olduk” diyorlar. Bir Afrika ülkesi için ilginç ve güzel bir yaklaşım. Hüzünlü bir haber Mısır’dan, devletin uyguladığı sağlık politikalarını eleştiren 5 Mısırlı doktor gözaltına alınmıştı, bunların serbest bırakılması için Mısır’daki toplam 110 bin hekim ve sağlık çalışanı ciddi bir şekilde direnme yoluna gidiyorlar: bu 5 tutuklu doktorun sadece gerçekleri yansıtmaya çalışmaları nedeniyle tutuklanmalarına karşı. 

ÖM: Ben de bir ufacık ekleme yapayım, üniversitenin varoluş koşullarından bahsederken “katılıyorum” dediniz Fransa’daki açıklamaya, bir de bizde bu arada Açık Radyo’da sevgili dostumuz, programcımız, ortağımız, arkadaşımız Oruç Aruoba’dan bahsederken ‘Üniversitenin ölümü’ yazısından da bahsetmiştik, 21 Kasım 1981’de YÖK’le birlikte, sonradan da istifa etmişti, orada şunu diyor “üniversitenin temeli ‘universari’den tek bir iş için yaşamak, tek bir işle uğraşmak gibi bir anlamı vardır, işte üniversitenin varlık temeli bu iş-yaşam birliğidir. Üniversiteler çeşitli bilgi dallarında bu iş-yaşam birliğini benimsemiş kişilerin bir araya gelmeleri sonucu oluşan bütünlükler olarak yaşarlar” diye “geleneğini de böyle oluşturur, kesintisiz bir gelenek oluşturur” diye, ben de size destek olarak bunu hatırlatmak istedim.

SB: Evet, söylenenlere katılmamak mümkün değil, üniversite bir gelenektir gerçekten, bu konuyu belki bir başka programda tekrar konuşma olanağı buluruz, vaktimiz kısıtlı. Son haber Pekin’e ait, Çin’den geliyor; Pekin’de bu olgu sayısı 57 idi 110’a çıktı, 156’ya çıktı filan “aman orada tekrardan canlanıyor mu, alevleniyor mu pandemi?” diyoruz ama durum bizim sandığımızdan, en azından benim düşündüğümden biraz daha vahim galiba. Çünkü geniş bir tarama kampanyası başlatıldı ve dün itibariyle tüm okullar kapatıldı tekrar Çin’de. Alarm düzeyi 3’ten 2’ye yükseltildi, iç hat uçuşlarının neredeyse %70’i durduruldu, kütüphane, müze ve sanat galerilerinin kapasitesi de %30 olarak ancak kısıtlı koşullarda çalışmalara, uygulamasına geçildi. Çin’de durum vahim gibi görünüyor, tekrardan bir alevlenme, öyle basit bir 3-5 vaka artışı değil. Bu önemli bir nokta.

ÖM: Evet “son derece ağır bir durum” diye de resmî açıklama yapılmış, yani şartlar çok tehlikeli diye.

SB: Şimdi bu dekzametazon konusuna değinmek istiyorum. DSÖ’nün 16 Haziran’da bir açıklaması oldu, siz de belki buna dün değindiniz. Dekzametazon’un özellikle kritik aşamaya gelmiş hastaların tedavileri açısından önemli bir gelişme, bir tedavi yaklaşımı olarak yansıtıldı. Kısaca bir hatırlatma yapayım, farklı ülkelerde ve aynı ülke içinde de farklı ekiplerde değişik uygulamalar var, değişik tedavi protokolleri var Covid-19 için. Yani bir standardizasyon, bir evrensel uygulama görmüş bir protokol söz konusu değil. Nasıl yaklaşıyor hekimler? Eğer çok ana hatlarıyla ikiye ayırırsak biz bu hastalığın evrelerini; birinci aşama, ki buna inkübasyon dönemi de dahil, hastalığın çok ağırlaşmadığı aşamaya kadar olan bu 2-3 haftalık erken süreç: burada vücuttaki hasardan sorumlu olan yapı, virüsün kendisidir. Yani virüsün olumsuz etkileri, virüsün yaptıkları, virüsün değiştirdikleri burada etkili oluyor. O zaman bu aşamada biz tedaviyi anti-viraller ıle gerçekleştirmeliyiz; yani virüsü hedef alan tedavi protokolleri kullanıyoruz ve yine bu evrede immün sistemimiz virüsle mücadele ettiği için immün sistemimizi güçlendirici protokoller kullanıyoruz. Ancak belirli bir süre sonra virüs vücuttaki hasarı yapmayı bırakıyor, bu kez çok güçlü çalışan, gereğinden fazla uzun süreyle çalışan immün sisteminin getirdiği olumsuzluklar ortaya çıkıyor. Aslında tüm viral enfeksiyonlarda genel bir kural olarak bu mekanizma tanımladığım şekilde işlemekte zaten. Yani birçok enfeksiyon hastalığında virüsün kendisi değil virüse karşı oluşan immün sistemin yarattığı olumsuzluklar hastalığın ağırlaşmasına neden oluyor. İşte bu nedenle bağışıklık sistemimizin, içinde regülatör birtakım mekanizmalar vardır, bunlar immün sisteme “sen görevini yeterince yaptın, dur artık!” sinyali verip abartılı ve zarar verici etkileri kesintiye uğratırlar. Virüsün yaptığı ise bu aşamada bu fren mekanizmalarını bozmak, böylece gerektiği zaman duracak olan immün sistemin durmadan çalışmasını sürdürmek şeklinde bir davranış içinde virüsler. Sonuçta ikinci aşamada kontrolünü yitirmiş ve abartılı çalışan bağışıklık sistemi ve inflamasyon devreye giriyor ve bu abartılı-gereksiz inflamasyon sorun yaratıyor. İşte o zaman başlangıçta kullanmamız gereken ve immün sistemimizi kuvvetlendiren, güçlendiren, buna yönelik tedavileri terk edip bu kez immün sistemimizi baskılayan tedavilere geçmek lazım. 

Bu kısa özetten sonra bu dekzametazon’u nerede kullanıyor hekimler? Bu bir kortikosteroid, özellikle ağırlaşmış olgularda bu olumsuzluğu ortadan kaldırmak için yani immün sistemi baskılamak için kullanılan bir ilaç. Kime kullanılıyor? Örneğin solunum cihazına bağlanan hastalara ya da oksijen verilmeye başlanan hastalara? Kısacası diğer bir değişle ciddi bir solunum sistemi sorunu yaşayan ileri evrelerdeki hastalara kullanılan bir tedavi protokolü; dekzametazon 1960’lardan beri inflamasyonu baskılamak için kullanılan bir ilaç, çeşitli inflamasyon hastalıklarında, çeşitli kanserlerde. Bu nedenle dekzametazon yeni bir ilaç değil. 

Peki niye önemli bu haber? Bugün için Pubmed’de yayınlanmış yani hakem denetiminden geçmiş ve yayınlanmış 23,456 tane yayın var Covid-19’la ilgili. 2.000’den fazla klinik çalışma devam etmekte ve yine biliyoruz ki bu protokollerin içinde ilaçlar var, antiviraller var, immün sistemi güçlendiriciler var ve bunlar birtakım protokoller uyarınca sürdürülmekte. Şimdi bu dekzametazon’a ait bilgi Oxford Üniversitesi’nden geldi; İngiltere’nin sürdürdüğü paket halinde bütün klinik araştırmalara, klinik çalışmalara ‘RECOVERY’ (Randomized Evaluation of Covid-19 Therapy) deniyor ve bu RECOVERY çalışmalar protokolü paketinin içinde çeşitli maddeler var. İşti dekzametazon kullanan var, hidroksiklorokin kullanan var, lapinovir ya da ritonavir gibi antiviraller kullananlar var, bunlara odaklanan birtakım çalışmalar yapılmakta. Recoverytrail.net’ten bütün bunları izlemek mümkün. İşte bu ‘RECOVERY’ paketi içindeyer alan çeşitli çalışmalardan bir tanesini de Oxford Üniversitesi yapıyor ve şunu saptıyor: dekzametazon gibi bildik, klasik bir kortikosteroid, bir immün sistem baskılayıcısı, solunum cihazına bağlanan hastalarda 1/3, sadece oksijen alanlarda da 1/5 hastayı kurtarmakta. Çok ucuz bir tedavi yöntemi ama ısrarla söylemekte yarar var, bu hastalığın tedavisinde her evrede farklı bir tedavi yaklaşımı var. Yani ben Covid’e yakalandım, ateşim var biraz, solunum yetmezliği filan “aman ben bir dekzametazon alayım!” derseniz bu çok yanlış bir şey olur, tam tersi etki eder, erken dönemde sizin immün sisteminizi güçlendirmeniz lazım, baskılamamanız lazım. Onun için bütün bunlara çok dikkat ederek karar vermek lazım ama şaşırtıcı değil ama oldukça önemli bir gelişme dekzametazon’un da prokollere girmesi. 

ÖM: Bunun aleyhine bir şey olabilir mi? Daha sonra çıkacak bir yayın olursa tekrar konuşuruz herhalde?

SB: Tabii, “yan etkisine ait bir şey var mı?” diye düşünmekte haklısınız, ancak yeni ortaya çıkacak bir etki olamaz çünkü 1960’larda beri nereden baksanız 50 yıldan beri kullanılan bir ilaç. Yani öyle kolay kolay “a, hiç ummadığımız bir yan etki ortaya çıktı!” demek mümkün değil. Hani yararı bu kadar fazla mıydı, az mıydı? Dediğim gibi hastalığın hangi evresinde kullandığınız çok önemli yarar elde etmeniz için. Siz bu ilacı bir önceki aşamadaki hasta grubuna eğer uygularsanız “a bu ilaç etkisiz, hatta zararlı!” diye bir sonuç çıkartabilirsiniz. O nedenle seçtiğiniz hasta grubu çok önemli. Özdeş Almanya’dan bir şey söylüyordu galiba?

ÖÖ: Evet dün Deutsche Welle’de tam da sizin bahsettiğiniz konuda bir itiraz geldi; Frankfurt’taki Göthe Üniversitesi Hastanesi Enfeksiyon Bölümü’nden Başkan Maria Vehresh’e ait. Tam da bundan bahsetmiş “dikkatli olmak lazım” ilk olumlu sonuçlar karşısında aşırı iyimserliğe karşı uyarmış. Belki uzun vadeli etkileri olabilir ama siz bunu zaten uzun zamandan beri kullanıldığını da söylediniz. 

SB: Tabii dediğim gibi hangi evrede kullanıldığı önemli ve bu durum bütün ilaçlar geçerli; siz son aşamada yararı gösterilen bir ilacı “a ne güzelmiş! Ben bunu erken dönemde de kullanayım” derseniz bırakın yararı, çok da zararlı olabilir aynı ilaç. Yani bunlar hassas konular, onun için bana “şu şikayetlerim vardı, bu ilaç iyi geldi. Özdeş senin de aynı şikayetlerin varsa al bu ilacı kullan!” o kadar basit değil. Tıbbı bu kadar basite indirgememek lazım diye düşünüyorum ki dekzametazon’la ilgili bu yeni bir deklarasyon, henüz bir yayına dönüşmemişti ama Pubmed’e baktım, Covid-19 ve dekzametazon’la ilgili 7 tane yayınlanmış yayın var, farklı ülkelerden ve farklı dergilerde. Bunların hepsi Covid-19’a yakalanmış kanser hastalarında, örneğin multipl miyolom’da, farklı kanser türlerinde dekzametazon kullanımı ile ilgili; bir kısmı Covid’li kanser hastalarının sorunlarını ya da ağrılarını gidermek için, bir tanesi ilginç anti-emetik olarak kanser tedavisi gören hastalarda gözlenen mide bulantısı ve kusmayı engellemek için dekzametazon kullanmışlar. Yani bu ilaç değişik alanlarda çok yaygın kullanılan bir kortikosteroid, ve bütün kortikosteroidler gibi bilinen yan etkileri var; bunları engellemek için çok dikkatli protokollerle uygulamak lazım. Süremiz daraldı iki haber vereceğim, bunlar bana ilginç ve önemli geldi. Birincisi biraz sansasyonel ve işi biraz sulandıran bir haber: İngiltere’de bu eve kapatılma süreçleri, sokağa çıkma kısıtlamalarının olduğu dönemde alkol satışları %31 artmış bu mart ayından mayıs ayının sonuna kadar olan bir istatistik. İkincisi Afrika ile ilgili biraz hüzünlü bir haber; biz hep Afrika’da okulların kapatılmasıyla ilgili oluşan bu sorunlara değinen UNESCO’nun demeçlerini, bildirilerini, açıklamalarını dile getiriyorduk ve özellikle yoksul kesimin beslenme kaynağı, beslenme yeri de okullar “beslenme aksıyor” diyorduk; ancak bir başka sorun özellikle ‘teenage’ genç yaş grubunda çok fazla miktarda genç kızın tecavüze uğradığı, tacize uğradığı gerçeği ve hamile genç kızlar diye bir sorun çıktığı saptandı. Okulların kapatılması sürecinde benzer sorunlar Ebola salgını sırasında gözlenmiş idi; okulların kapatılması döneminde tecavüzlerin arttığı ve saldırıların sayısının çok arttığına vurgu yapılıyor. Böyle bir sorun var demek ki Afrika’da, en azından bazı ülkelerinde. İkincisi de bu kızlar okullar kapatılınca evde kaldıklarında ev işlerine yardım konusunda bir sorun yaşıyorlar; çünkü birçok yoksul aile okula gitmeyi bırakıp da zorunlu olarak eve kapatılan kızların evde çok yararlı olduğu görülünce okullar açılınca kızlarını tekrar okula göndermiyorlarmış. Sonuçta kız çocukları üzerinde, eve kapatılma ve alınan önlemler, kısıtlamalar ile hem cinsel birtakım saldırılar hem zorla evlendirmeler, gebe kalmaları ve evde tutulmaları ile eğitimlerinin kesintiye uğraması gibi farklı konularda bir ilinti bulunmakta. Bu da Lancet’te yayınlandı, Katazinya Uzinska ve arkadaşları yayınladılar, Hollanda’nın Nijmegen Üniversitesi’nden bir ekip. 

ÖÖ: BM de daha önce bir dizi rapor yayınlamıştı kadın ve kız çocuklarına yönelik şiddet, taciz, tecavüz meselesine dair, bir de vermiştik.

SB: Son bir nokta, bana kalırsa çok da önemli bir nokta, Cell Dergisi oldukça saygın bir tıp dergisidir, bu dergide yayınlandı. 13 yazar şöyle başlıyorlar yazılarına “biz 13’ümüz de bilim insanıyız ve hiçbirimiz siyah değiliz” diyorlar. Başlığı, “Science has a Racism Problem” ve bilimin nasıl ırkçı bir yönü olduğuna değinip, açıklamayı “science has a racism problem, scientists are problem solvers, Lets get to it” diye bitiriyorlar. Bundan böyle, Cell Dergisi pozitif ayrımcılık yapıp siyah araştırıcıların yayınlarına öncelik vereceğini, bunların temsiliyetlerini arttırmak için benimsenmesi gereken bir takım eylem planlarını yazmışlar, “burada çok büyük adaletsizlikler var” diyorlar. İlginç ve bana kalırsa kalır ise önemli bir nokta.

ÖM: Evet bunlarla bilim insanlarının mücadele etmesi ve bu şeye katılması çok çok önemli. 

ÖÖ: Gene geçen hafta Amerika’da da 5 bin akademisyen ‘siyahların hayatı önemlidir’ hareketine destek vermek için greve gitmişti ve bir özeleştiri yapmışlardı. Siyahların oranının nüfusa göre akademide ne kadar az olduğu, hatta rakamlar vermişlerdi ama şu anda aklımda değil. 

SB: Sanıyorum o bahsettiğin protestoların birazcık yayına dönmüş, ete-kemiğe bürünmüş şekli bu.

ÖÖ: Evet, çok önemli bir haber.

SB: Evet önemli bir nokta, ben bununla bitireyim. Benim yine yarın sabah 04:00-06:00 arası bir konuşmam olduğu için sizinle ancak pazartesi günü görüşebileceğim, bir gün atlayacağız yani. 

ÖM: Peki çok çok teşekkür ederiz. 

SB: Ben teşekkür ederim, şimdiden iyi hafta sonları dilerim. Bu arada Önce Sağlık’ta konuklarımızı da belirteyim hemen, cuma günü sizi ağırlıyoruz özel bir konuyu konuşmak için. 

ÖM: Çok teşekkürler. 

SB: Peki görüşmek üzere, iyi yayınlar.

ÖÖ: Görüşürüz.

SB: Sağ olun.