“Kapalı alanlarda koronavirüsün bulaşması için birkaç dakika yetiyor”

-
Aa
+
a
a
a

Korona Günleri’nde Prof. Selim Badur, Avrupa’da artan salgının ayrıntılarının yanı sıra virüsün kapalı alanlarda ne kadar kolay bulaştığını ortaya çıkaran araştırmanın ayrıntılarını paylaştı.

Selim Badur'la Korona Günleri: 2 Kasım 2020
 

Selim Badur'la Korona Günleri: 2 Kasım 2020

podcast servisi: iTunes / RSS

(2 Kasım 2020 tarihinde Açık Radyo'da Korona Günleri programında yayınlanmıştır.)

Ömer Madra: Günaydın Selim Badur merhabalar.

Selim Badur: Günaydın merhaba herkese. Şimdiden yeni yayın döneminizi kutlayarak başlayayım.

ÖM: Teşekkür ederiz, hepimiz için.

SB: Sağ olun, daha sonra da başlamış olduğunuz iç açıcı haberlere devam etmekle görevli olduğumu bildireyim şimdiden. Perşembe günü program yoktu Cumhuriyet Bayramı nedeniyle, bir hafta oldu Korona Günleri'ni yapmayalı. Bu sabah itibariyle 46 milyon 437 bin 615 Covid-19 olgusu var dünyada. Yedi gün içinde 3 milyon 511 bin olgu bildirilmiş, yani günlük olgu sayısı ortalama bir haftadan beri 501 bin 657. Günde yarım milyon yeni olgu ekleniyor ve unutmayalım, bunlar PCR testi pozitif çıkanlar. Bir de PCR testi yapılmamış olan ya da negatif bulunanları katarsanız durumun boyutunun biraz ürkütücü olduğu ortaya çıkıyor. Birtakım ülkelerden haberler, daha sonra Türkiye'ye geçmek istiyorum. 

Birçok Avrupa ülkesinde, başta da Fransa, Belçika gibi ülkelerde sıkı önlemler alındı; belki Almanya da biraz daha gevşek önlemler paketini uygulamaya başladı. Örneğin restoranları kapıyor Almanya ama okullar açık. Bu arada İspanya'da ilk defa kamuda çalışan doktorlar 25 yıldan beri ilk kez grev yaptılar. Kanada'da ise salı günü yaşamını yitiren kişi sayısı 10 bini geçti, bunun üzerine Trudeau, “Noel'de bile aile yemeklerinizi yapmamanızı isteyeceğiz. Buna da bir kısıtlama getirilecek” dedi. “Çeşitli Avrupa ülkelerinde bu yasaklar, gece sokağa çıkma yasakları” dedim, İngiltere'de başlayacak, perşembe günü başladı, 2 Aralık'a kadar sürecek. Yunanistan salı gününden itibaren bu tip sıkı önlemlere geçiyor. Yani Avrupa gittikçe kapanmakta, Avusturya da salı günü başlayacak Kasım sonuna kadar devam edecek. Bütün bu yeni alınan önlemler sosyal medyada Asyalılara karşı yeniden bir kin ve nefret söylevlerinin artışına yol açtı “Çinli avlayalım” ya da “virüsünü kendine sakla pis Çinli” gibi mesajların sayısı da artmış. Bütün bunlar hakkında soruşturmalar başlıyor. 

Kısıtlamalara karşı elbette protestolar da var, çünkü bir haftadaki olgu artışı %41 olmuş. Bu protestolar yani olgu artışı ve bunun getirdiği kısıtlamalar, bu kısıtlamalardan ekonomik kaygıyla bunu istemeyen, bunu protesto eden “dükkanları kapamanın dışında başka bir şey bilmiyor musunuz” diyen küçük esnaf özgürlük sloganlarıyla, en büyük protestoların da Madrit'te gerçekleştiği Bilboa'da. San Danter'de, Logromo ve Malaga'da da yani kuzey ve güney İspanya'da.

ÖM: Bir şey daha sorabilir miyim? Türkiye'ye geçmeden çok sayıda hastalanma, vaka ve bazı ölümler de var ama İngiltere'de Britanya'da ulusal çapta sokağa çıkma yasaklamaları başlıyor. 'U dönüşü' yapmakla meşhur zaten Başbakan Boris Johnson, gene oldu ve “gerekirse 2 Aralık'ta da uzatılacak” diye bir haber vardı, fakat ben şunu anlamadım, neden perşembe günü başlıyor? Bir aceleleri yok herhalde, böyle ilginç bir şey var. Bütün kapatılıyormuş bayağı. Bir de Slovakya'nın nüfusunun yarısı korona testinden geçirilmiş. Bu da ilginç bir rakam diye eklemek istedim.

SB: Slovakya antijen testiyle tüm nüfusu tarama kararı aldı, 45 bin sağlık çalışanı polis ve ordu mensuplarına bu taramayı yapacaklar. Ekonomiyle ilintili olarak Fransa'da küçük esnaf başkaldırıyordu; çiçekçiler, kitapçılar, oyuncakçılar “biz acaba büyük alışveriş merkezlerinden daha mı tehlikeliyiz? Niye bizi kapıyorsunuz da diğerleri açılıyor” diye. Bunun üzerine pazar akşamı, yani dün akşam Fransa başbakanı bir açıklama yaptı, bundan sonra büyük alışveriş marketlerinde çiçek, kitap ve oyuncak satılmayacak; işte besin maddesi, temizlik maddesi satan yerlerde girişte filan bir takım küçük çaplı bir çiçek reyonu biraz kitap, daha çok popüler kitaplar satılan reyon vardır, biraz da oyuncak filan, bunlar artık satılmayacak, buna oyuncakçıları, kitapçıları, çiçekçileri filan korumak için koyulan bir önlem. 

Tabii dünyadaki haberlere baktığımızda bir de politikacıların enfekte olmaları var. Cezayir devlet başkanı Abdelmajid Ebune hastaneye kaldırıldı. Bizde de iktidar partisi sözcüsü ile İçişleri bakanının enfekte olduğunu ve eski bir parti çalışanı ya da politikacısının da yaşamını yitirdiğini biliyoruz.

ÖM: Evet Süleyman Soylu Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın'ın da aynı şekilde koronavirüs olduğu söylendi.

SB: Evet, şimdi ABD'de Trump'ın seçim çalışmaları neredeyse bitiyor, kısa süre sonra belli olacak herhalde başkan; Trump'ın ilk dönem başarılarından biri olarak Covid-19 pandemisinin sona erdirdiği programına yazılmış danışmanları tarafından. Açıklamaya göre “Trump yönetimi hastalığı anlamak, tedavi etmek ve yenmek için akademi, endüstri ve hükümetteki bilim adamlarını ve sağlık profesyonellerini büyük bir uyum içinde çalıştırmak için kararlı adımlar attı” diyor. Ancak böyle bir açıklama seçim propaganda bildirilerinde yer alırken olgu sayısı ABD'de 9 bin 200 geçmiş, ölü sayısı ise 231 bini geçtiğini hatırlıyorum. Başlangıçta kendisi “60 binlerden fazla insanı kaybetmeyeceğiz” diyordu, 4'e katlanmış vaziyette.

Özdeş Özbay: Bir de bu konuda Stanford araştırmasını gördünüz mü? “Trump mitingleri 30 bin korona virüs vakasına ve 700 muhtemel ölüme yol açtı” diye dün Independent Türkçe'de bir haber yer almıştı.

ÖM: Ben de şunu ilave edeyim, Ekim mitingleri de bu hesaba dahil değil. Yani 30 bin korona virüs vakasına ve 700 muhtemel ölüme yol açtığı bilimsel olarak ortaya konmuş ama Ekim'de asıl muazzam sayıda maskesiz filan ard arda, günde birkaç tane birden yapılan mitinglerde “artık ne kadar büyük şey olacağını bilmiyoruz ama temsililer meclisi alt komitesi ülke tarihindeki en büyük başarısızlıklar biri bir başkan için” demiş.

SB: İlginç tabii bunlar başka yerlerde, toplumlarda, kültürlerde de ilginç gelişmeler var, bugün 3 tane, kötü demeyeyim sadece ve şaşırtıcı ve insanı biraz ürküten haberler vereceğim. Bir kere Türkiye'de bilmiyorum siz değindiniz mi? Kaçırmış olabilirim, Sağlık Bakanlığı yönetim hizmetleri genel müdürlüğü kamu sağlık hizmetlerinin kesintisiz ve salgının yayılımının önlenmesi ve salgınla mücadelede her alanda yeterli sayıda ve tecrübede, tecrübe kazanmış personelle yürütülmesini temin etmek üzere merkez ve taşra teşkilatında görevli tüm personele bir genelge yayınladı. Buna göre yaş haddinden emekli olacaklar ya da malulen emekli olacakların dışında tüm emeklilik işlemleri tesis edilmeyecek, ayrılmak isteyenlere müsaade edilmeyecek, yer değiştirme ve engelli durumda yapılacak atamalar ikinci bir duyuruya kadar durdurulacak. Kamu kuruluşlarına atama talep edip de ataması yapılan personelin ayrılışı yapılmayacak, yıllık izinler, evlilik, ölüm gibi bazı özel durumlar haricinde ikinci bir emre kadar yıllık izinler de durdurulacak. Yani sağlık personeli de alarma geçti, bu birazcık da işin vahametini gösteriyor. Yoksa ne izinleri kaldırsınlar, emekliliği engellesinler, nitekim İstanbul Tabip Odası Ekim raporunu yayınladı. Burada tüm vakaların %38,8'inin İstanbul'da olduğunu ve bu rakamın sadece hastanede yatan vatandaşlar üzerinden hesaplandığını, gerçek enfekte sayısının çok daha fazla olduğunu bildiriyor ve nihayet Kasım ayında 5. ve 9. sınıflarda eğitimin yüz yüze yapılmasına geçilmesi, zaten artmış olan salgının daha da arttıracak. Böyle deyip veri paylaşımındaki şeffaflık talebinde tekrar bulunuyor.

ÖM: Bir de şundan bahsetmek gerekiyor herhalde, bu ancak savaş ve seferberlik şartlarında olabilecek bir şey istifaların kabul edilmemesi, onun dışında ekmeğin karneye bağlanması gibi buna değinmiştik daha önce de değinme fırsatı de hiç görülmemiş bir şey. Buna karşılık bütün alışveriş merkezleri filan en başta da İstanbul olmak üzere hepsi açık!

SB: Evet, bir de Anadolu'da ne olup bitiyor, İstanbul dışındaki illerde? Maraş'ta maske uyarısında bulunan filyasyon ekibine saldırı oldu, görevli olan kişi darp edildi. İlginç bir şekilde Diyarbakır'daki Dicle üniversitesinden bir açıklama yapıldı ve “Koronavirus enfeksiyonları özellikle hamilelerde pik yaptı” deniyor, Diyarbakır'da soğukların artışıyla olgu sayısında çok ciddi artışlar var. Garip bir şey, bunu ben bir örnekle birleştireceğim, yıllar önce ülkemizde menenjit aşısı hac ya da umreye gidenlere yapılırdı ve bunu Suudi Arabistan yetkilileri zorunlu kılardı. Gelecek olan kişilere, hacı adaylarına ya da Umre'ye gidecek olanlar, Suudi Arabistan'a girerken menenjit aşısı yapıldığına dar bir belge gösterirlerdi. Biz de acaba bu kişiler nasıl aşılanıyor? Nerede aşılanıyor özellikle yaşlı kesim diye araştırdık? Sonra öğrendik ki, Türkiye garip bir ülke, Suudi Arabistan'a gitmek için hac için vize almak üzere çeşitli aracı kurumlara pasaportunuzu veriyorsunuz. Pasaport geldiği zaman içinden hem vize çıkıyor hem de sizin menenjit aşısı olduğunuza dair bir belge çıkıyor. Bu garip bir şey tabii böyle dini amaçla bir yere gidiliyor ve böyle bir yaklaşımın, böyle bir sahtekarlığın yapılmaması lazım tabii. Herkes böyle değil tabii aşı olanlar da var, ama bu yola başvuran ya da bu tarz davrananlar vardı. Bu çok kötü bir şey tabii, bu örneği şunun için söyledim: benzer biçimde sağlık bakanlığı PCR testini pozitiften negatife çeviren bir şebekenin varlığını doğruladı. Bu korkunç bir şey! Yurt dışına uçmak için bazı ülkeler PCR raporu istiyorlar, testi yaptırdınız ve sonuçta sizin testiniz pozitifse bir hastanedeki laboratuvar pozitiften negatife çeviriyor testlerinizin sonucunu. Bundan sonra da kalkıp “niye bizi istemiyorlar? neden yurtdışına uçuşlar yasaklandı?” Adamlar hiçbir şeye güvenmiyorlar, sahtekarlığın bu boyutu ürkütücü.

ÖM: Bu sahtekarlık Türkiye'de yapılıyor öyle mi?

SB: Elbette, ismini söylemeyeyim ama İstanbul'da bir hastane.

ÖM: Suudi Arabistan değil yani?

SB: Hayır, hayır. Fransa'ya geçeceğim, bugünün iki bomba haberinden bir tanesi Fransa'da bir bilim kurulu var biliyorsunuz, bu bilim kurulunun başkanı Jean-François Delfraissy. Rastlantı eseri çok genç idik ikimiz de birlikte de çalışmıştık kendisi Antoine Beclére hastanesinde iç hastalıkları konusunda AIDS konusunda çalışan bir genç asistandı o zamanlar. Kendisinin bir açıklaması var, 29 Ekim günü France Inter’e verdiği bir röportajı var. Hastanedeki durumları açıklıyor, oradaki bilim kurulunda eleştiriler var, onları yanıtlıyor “biraz temkinli gidiyoruz” vs. ama en önemlisi ikinci dalgadan bahsediyorduk, o geldi mi, gitti mi sorusuna? J-F Delfraissy diyor ki “biz aralıkta Noel tatilinde ikinci dalganın etkilerini göreceğiz ama esas olarak ilkbahardaki üçüncü dalgaya hazırlanmamız lazım!”

ÖM: Üçüncü dalga!

SB: Üçüncü dalgadan bahsediyor ki bu önemli bir haber. Bunun üzerine üçüncü dalga sorusu sorulmaya başlandı, Fransa'daki birçok enfeksiyon hastalıkları hocası da “evet üçüncü dalgaya hazırlıklı olmalıyız” açıklamalarını yaptılar. Nitekim Georges Pompidou hastanesinin reanimasyon acil şefi Dr. Philip Juven, kendisi “acil serviste çalışan elemanların sayısını arttırmalıyız. Bu açıdan acil serviste çok karmaşık olmayan basit işlemleri kısa sürede öğrenecek birtakım meslek mensuplarının hastanede görevlendirilmesini sağlamalıyız, küçük eğitimlerle çok önemli işlemler -müdahaleler değil ama- basit bazı işlemleri öğretip bunları acil servislerde görevlendirmeliyiz” diyor. Artı reanimasyon ve yoğun bakım ünitelerinde çalışacak deneyimli Çinli doktorlara, en az 300 tane Çinli doktorun Fransa'ya davet edilmesi ve Fransa'da görevlendirilmesi için elçilikler arası görüşmelerin başlamasını istiyor. Yani Fransa sağlık çalışanları açısından bir darboğaza girmek üzere olacağını hesaplıyor ve buna göre de önlemler alıyor. Fransa'da bugünden itibaren artık bilinen bir gerçek var, hastaneye yatanlarla iyileşip hastaneden çıkanlar arasındaki orana bakılır orada, hastaneye yatanların sayısı ve yoğun bakımdakilerin sayısı çıkanlardan çok daha fazla olduğu anlaşıldı. Bu da önemli bir durum yani Avrupa ülkelerinde durum pek parlak değil. 

Tedavilere gelince, tedaviler konusunda iki açıklama var, iki önemli nokta bir tanesi Remdesivir biliyorsunuz. Bu konuda çok spekülasyon yapıldı ve ABD’de FDA onayladı bu ilacı. Ancak Sciencemag.org isimli sitede bir yazı çıktı, yazının başlığı “Very very bad look of Remdesivir” diyor ve FDA'nın onayladığı tarihler var. Hiç ayrıntısına girmeyeyim ancak söylendiği kadar FDA'nın onayı, bu 'İlaç Onay Merkezi' diye tanımlayacağımız Food and Drug Administration kuruluşunun onayladığı en iyi ilaç, en sağlam ilaç, en güvenilir ilaç denilen Remdivisir'in her zaman iyi sonuç vermediği ortaya çıkıyor yavaş yavaş. Hastalığın hangi aşamasında bu ilacı kullandığınızla ilintili olarak sonuçlar çok değişiyor. Bu birinci nokta tedaviyle ilgili tedaviyle ilgili, ikincisi dün gördüm Türkiye'de de televizyonlarda bu monoklonal antikorların uygulanmasıyla ilgili bir takım Regeneron isimli ilaçla ilgili haberlerde vardı. Bu ilaç geldi 'mucize tedavi' diye.

ÖM: Donald Trump'ın da çok övdüğü ve “benim hayatım kurtardı” dediği…

SB: Evet. Bu ürünü yani Regeneron’u çıkaran firmanın kendi açıklaması, antikor tedavisi ancak Trump'ta olduğu gibi “yoğun bakıma yatan hastalarda değil, daha hafif ayakta gelen hastalarda etkili” diyorlar. Kendileri de bu şekilde açıklıyor ve %57 oranında başarılı diyor ilacı üreten firma bunu derken ülkemizde “tamam, tedavisi bulundu” diye dün televizyonlarda bir haber vardı. O ilginç tabii!

ÖM: Efsane!

SB: Son dakikalara girilirken bir iki ufak nokta var, onları da söyleyeceğim ama cumartesi günü bir yazı çıktı Toxicology and Industrial Health isimli dergide. Harrichandra A. ve arkadaşları yayınlamışlar. İlginç olduğu için bir göz atayım dedim, New York'taki manikür pedikür salonlarındaki Covid-19 bulaşıyla ilgili bir çalışma. İlginç olan kapalı bir ortamda her ne kadar gelen müşteri ve bu işlemi uygulayan kişiler maske taksalar da yine de New York'ta bu manikür-pedikür dükkanlarında, ortamlarında bulaşı olduğunu gösteren bir yazıydı. Bunun akabinde ilginç bir yazı, bir derleme, CDC'nin yayını olan MMWR de ki bir rapor. Burada ilginç bir yazı çıktı ve bu işleri, kafaları biraz karıştırdı. O yazının esası ABD'de Vermont'da bir hapishanede görevli olan infaz memurunun enfekte olması. Bu kişi mahkumlarla temas etmesi sırasında hep kurallara uyuyor, maske takılıyor ve iki metrelik bir mesafe ve beş dakikalık kesintisiz bir etkileşim yok, öyle bir temas yok. 15 dakikayı aşmayan çok sayıda kısa birkaç dakikalık ve mesafenin korunmadığı karşılaşmalar olmuş ve enfekte olmuş. Yani izi sürülmüş bu kişinin kimden alabileceği düşünüldüğü için PCR'ı pozitif çıkan mahkumlar var ve onlardan almış. Uzatmayayım, burada önemli olan bizim şimdiye kadar hep bir değerlendirmemiz vardı, söylenen şuydu; kapalı ortamda, havalandırmanın iyi yapılmadığı ortamda uzun süreli ve yakın temas. Buna gerek yok, bu kadar uzun süreli temasa gerek yok, birkaç dakikalık kısa temaslarla da bu virüsün bulaşabileceğini gösteren bir çalışma; hemen ardından Kanada bir yayın çıkarttı bu konuyla ilgili olarak. Onlarda Public Health Ontario'dan bir yazıda buna benzer bir durumu ortaya koyuyorlar. Kısacası grip ve diğer solunum yolu enfeksiyonu etkenlerinden farklı olarak yakın ve uzun süreli temas gerekmiyor, gerçekten havada asılı kalabiliyor bu virüs. Havada asılı kaldığı için de çok kısa süreli yakın temas olmaksızın bulaş söz konusu olabiliyor. Bu durum da tabii olgu sayısının 40 milyonu aşıp bu denli küresel bir yayılım göstermesini açıklayan bir durum. Bu da Fransa'dan gelen üçüncü dalga haberi gibi benim için haftaya başlamada ilginç ve önemli bir haber idi, her şeyi altüst eden ya da klasik bilgilerimizle çelişen ve onlara uyum göstermeyen bir bilgi. 

Başka ne söyleyebilirim diye bakıyorum, ilginç bir çalışma var. Clinical Medicine dergisinde Li H. ve arkadaşları yayınladılar. Özellikle yaşamını yitiren Covid hastalarının otopsi sonuçları bize önemli ipuçları vermekte. Bunlar erkek fertilitesi ve sağlığıyla ilgili konuya değinmişler ve erkeklerde yaptıkları biopsilerde Sars-cov-2'nin sperm sayısı üzerine etkisi olacağını ve bu durumun testislerde yükselen immün yanıtla ilintili olduğunu göstermişler. Yani kısırlığa kadar giden bir olumsuzluk, üreme sağlığı açısından yaratabileceğine şimdiye kadar değinilmemişti covid19'un.

ÖM: Ben de çok küçük bir nokta ilave edeyim izninizle Donald Trump seçimlerin hayati önem taşıdığını gösteren iklim krizi dışında da önemli bir şeyi var, Trump'ın. Amerikan vatandaşlarını öldürdüğü açıkca Stanford üniversitesinden açıklandı, biraz önce değinmiştik. Amerika'daki şeyler 9 milyonu geçerken, bir de Trump siz doktorlara hitap ederek “ceplerini doldurmak için vaka sayılarını şişiriyorlar” dedi. Bu artık olabilecek en uç noktadaki bir iddia herhalde? “Doktorlar para kazanmak için koronavirüs rakamlarını şişirdiğini” iddia etti. Sebebin de testlerin sayısının artması olduğunu da söylemişti. Fakat doktorlardan da sert bir cevap gelmiş “sen hiçbir şey bilmiyorsun” diye.

SB: Evet, Michigan'daki konuşmasında “doktorlar, hastalar covid-19'dan ölünce daha çok para kazanıyorlar” diye başlayan böyle garip, ipe-sapa gelmez bir konuşma!

ÖM: “Kötü niyetli, çirkin ve tamamıyla asılsızdır” demiş Amerikan Tıp Derneği.

SB: Burada hemen 'İyi, Kötü, Çirkin' filminin müziğini koymamız lazım! İki yayın da ilginç. Onlardan bir tanesi Environmental Chemistry Letters, diğeri de Science of Total Environment'da çıktı. Bir tanesi “atık sulardan ve lağımlardan Covid-19 etkeni olan Sars-cov-2 bulaşıyor mu” sorusunu uzun, 20 sayfaya yakın bir şekilde yayınlandı. Bir diğeri de Han J ve arkadaşları da özellikle dondurulmuş gıdalardan Sars-cov-2 bulaşır mı? Bu iki konunun takipçisi olacağız, sadece havadan değil bir de besinlerle ve suyla da bulaşıyorsa işin içinden pek çıkılmayacak gibi. 

ÖÖ: Unutmadan bir haberi daha verelim, dün AKP eski milletvekili anayasa hukukçusu Burhan Kuzu da korona virüsten hayatını kaybetmişti. Onu da hatırlatmış olalım.

SB: Ben isimleri zikretmeden AKP basın sözcüsü ve içişleri bakanını ve eski politikacı dedim, siz isimlerini verdiniz. 

ÖÖ: Aramız pek iyi olmadığı için biz de bu şekilde yorumsuz verdik!

SB: Sizden özel rica olarak Sergio Leone'nin “İyi, Kötü ve Çirkin” müziğini çalalım.

ÖM: Tamam.

SB: İyi haftalar.

ÖM: Çok teşekkürler, görüşmek üzere.

SB: Ben teşekkür ederim.

ÖÖ: Görüşmek üzere.

SB: Hoşça kalın. Sağ olun!