Korona Günleri’nde Selim Badur, dünyanın farklı bölgelerinden çeşitli gelişmeleri ve son çalışmaları aktardı.
(28 Haziran 2021 tarihinde Açık Radyo’da Korona Günleri programında yayınlanmıştır.)
Ömer Madra: Günaydın Selim Badur, merhabalar!
Selim Badur: Günaydın efendim, günaydın Özdeş, günaydın Feryal, herkese iyi haftalar!
Özdeş Özbay: Günaydın!
SB: Açık Gazete’de başlamış olduğunuz iyi haberleri sürdürelim. 181 milyonu geçti COVID-19 küresel olgu sayısı 3,922 bin de yaşamını yitiren var, geçen haftada bugüne dek günde ortalama 372 bin kadar olgu yani 800 binlerden, 600 binlerden düştük 370 binlere ama bu durumun yavaş yavaş iyileşmekte olduğunun bir göstergesi sayılmamalı. Tam aksine gelişmekte olan ve gelişmiş ülkelerin, sanayileşmiş ülkeler arasındaki uçurumun ne kadar açıldığının çok net bir göstergesi. Buna ait birkaç örnek vermek istiyorum, Afrika’da artık Afrika 3.piki yaşamaya başladı, hastaneler birçok ülkede dolmuş durumda, son haftada durum süratle değişti. 1 haftada olgu sayısında %30’luk bir artış oldu Afrika’da. Buna karşın aşılamaya baktığımız zaman Afrika kıtası genelinde aşılama oranı %1,1. Bu garip bir oran, korkunç bir oran, örneğin 2 doz aşı alan ve bu 2 doz aşı alan ülkeler listesinde yer alan sıralamaya baktığımız zaman İsrail toplumun %59,6’sını, Bahreyn %56.9’unu, İngiltere %47.5’unu, Amerika %45’ini, Türkiye %17.6’sını aşıladı, Afrika 1,1 aşılamayı başarmış. Hafta sonu DSÖ’nün bir yetkilisinin de katıldığı Florida üniversitesi ile Paho, Paho bu DSÖ’nün Latin Amerika ülkelerine ait bölümü ya da kuruluşu, benzer bir yapılanma Asia Pasific Pan American Health Organization gibi bir ismi var. Onların düzenlediği bir toplantıda çeşitli konuşmacıları izledim ve bazı slaytlar dikkatimi çekti. Örneğin DSÖ gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki aşılama oranlarının 62 misli daha fazla olduğunu söylüyordu gelişmiş ülkelerde. Yani inanılmaz bir adaletsizlik, bu hep dillendiriliyordu ama çok net ve somut olarak sayısal değerlerle ortaya çıkmaya başladı. Afrika’da durum böyle ama Afrika bize uzak diyorsanız başka ülkelere de bakabiliriz, örneğin El Cezire’den bir haber Endonezya milyona yaklaştı diyor olgu sayısı. Yaklaşık 1000 kadar sağlık çalışanı Endonezya’da yaşamını yitirdi, hastaneler doluluk oranı %75. Gelin oradan Endonezya’dan Peru’ya geçelim, Peru’da son 1 hafta içinde olgu sayısı 2 milyonu aştı, 2.026 bin, 190 bin kadar ölüm var. Sağlık bakanlığı Peru’da alarm ilan ediyor. Tunus’a baktığımızda Tunus’ta bazı Avrupa ülkelerinde belirli odaklar ya da yerleşim birimlerinde olgu sayılarında bir artış var, süratli bir artış var. Tunus’ta 600 bin kişinin yaşadığı Kairouan bölgesinde ölümler çok artmış, hastaneler dolu, bu bölgeye giriş çıkış yasaklanmış. O bölgede virüsle temas eden oranı yaklaşık %45, sağlık çalışanlarında da enfeksiyon oranı çok fazla. Biraz önce Özdeş ABD’den bir farklı konu için Açık Radyo dinleyicilerinden bir bilgi aldığına değindi. O zaman ben de böyle bir gazetecilik yapmış olayım isterseniz. Ben de Avustralya’dan son dakika haberleri verebilirim, bu benimki birazcık kişisel bağlamda oluyor çünkü kardeşim ve eşi Avustralya’da yaşadıkları için tam Açık Gazete başlarken bir mesaj gönderdiler. Queensland’da Sydney’deki olgu sayısının artışı nedeniyle bu gece yarısı ki bu durum Avustralya için şimdi öğleden sonra demek ki orada 5-6 saat sonra yeni önlemler örneği kapalı alanlarda maske kullanımı zorunluluğu, evden çıkarken maske takma zorunlu kapalı alanlarda giremiyorsunuz içeriye. İşte restoran ve kafelerde ayakta servis yasaklanmış durumda, herkes oturarak yiyip içebilecek, belirli mesafeler bırakılacak, düğünler şöyle olacak, kapalı yerde şu kadar insan, cenazeler böyle olacak. Yani çok ciddi bir önlemler paketi almaya başladı Avustralya’nın belirli bölgeleri. Bu tür önlemler farklı ülkelerden geliyor, örneğin Fransa’da bazı bölgelerde çok ciddi artışlar var, İspanya’da keza. Bu nedenle birtakım açılmaların yapıldığı ülkelerde geriye tedbirlere dönüşler söz konusu oluyor. Örneğin farklı ülkelerde öncelikleniyor ve onlarda bir takım gerçek sayılara rağmen ve işlerin çok yolunda gitmemesine rağmen bunu görmezlikten geliyorlar herhalde. Nitekim Yunanistan, İspanya ve Portekiz’in turizme açılmasını Almanya şansölye Angela Merkel çok ciddi bir şekilde eleştirdi, bunun üzerine Portekiz geri adım attı. Yoksa parayı veren turistler hemen gelsinler gibi bir kampanya başlamıştı. Tayland da aynı şeyi yapıyor, haftaya başlatılacak olan bir turizm canlandırma programı var Tayland’da ‘sand box’ adı verilen bir projeyi uygulayacaklarmış. Aşılı turistler karantina olmaksızın 2 hafta Puket’te kalabildikten sonra ülkelerine dönecekler dendi. Bu da eleştiriliyor. Bu arada tabii dramatik şeyler oluyor, henüz aşılamaya başlamayan ender ülkelerden biri olan Haiti, burada eczacılar ayaklanmışlar çünkü hükümet özel sektörün de aşı temin edebileceği kararını almış. Böyle bir şey olursa eğer ilginçtir özel sektörün eline geçerse bu aşı dağıtımı ve uygulanması, kullanılacak aşı gerçek mi, sahte mi, taklit mi, orijinal mi? Bunu anlamak için bir sistemimiz yok, bunu yapmayalım diyorlar. Demek ki özel sektörün eline geçince böyle bir sahtekarlık yapılacağından korkuyor Haitili eczacılar. Bunların dışında İngiltere’deki sağlık bakanı Matt Hancock’un bilgilerini siz verdiniz, ben sadece ona bir ilave yapayım. Bana şirin bir haber göründü. Kendisi görevinden istifası zorlandı, istifa ettirildi, Kraliçe ne diye tanımlamış kendisini? “Poor man” demiş.
ÖM: Zavallı adam.
SB: Böyle bir tanımı olmuş.
ÖM: Üzülmüş kraliçe.
SB: Evet üzülmüş.
ÖM: Ben bir şey soracağım, bu delta varyantıyla ilgili çok sayıda habere rastladım. Biraz önce sizin bahsettiğiniz Avustralya’dan da Sydney’in kapandığı haberi de vardı mesela Deutsche Welle’de gördüğümüz. Darwin kentinde de bir altın madeni ile ilgili vakalar nedeniyle 48 saatliğine kapanma filan ama Moskova’dan çok büyük korkutan bir tablo var, bütün tarihinin en yüksek şeyine ulaşmış pandeminin başlangıcından beri kayıp ve ölüm sayısı ve yakalanma sayısı. Bir de Missouri’de işlem yani aşı görmeyen, aşılanmamış bir eyaletmiş nedense. Fevkalade büyük bir delta varyantının şeyine dair çok ciddi uyarılar geliyor. Bir de şunu soracağım, bu Prof. Dr. Derya Unutmaz bu delta varyantıyla ilgili olarak “mutlaka Sinovac olanların üçüncü bir doz aşı olması gerekir” demiş.
SB: O evet Endonezya’yı geçen hafta Korona Günleri’nde geçen pazartesi bahsettik, Sinovac aşısı olan sağlık çalışanlarının hastalandığı Endonezya’dan bildirildi. Türkiye’de ise İstanbul Tabip Odası’nın raporunu belirtmiştim. Türkiye’de bu durumun tam aksine, Sinovac aşısı olan sağlık personeli arasında 2021 yılının başında aşılandılar, mayıs sonuna kadar durum raporu bildirildi ve tabip odası ki hani gerçek ve bilimsel raporları yayınlayan bir STK, meslek örgütü diye düşünüyoruz. Tabip Odası Türkiye’deki sağlık çalışanlarına tam aksine bu Sinovac aşısını yaptıranlar arasında hem hastaneye yatış hem enfekte olan hem de yaşamını yitirenlerin oranı çok düştüğünü göstermiştim sayısal verilerle geçen hafta vermiştim. Rusya dediniz, o zaman geçeyim bu deltaya. Rusya’da biliyorsunuz Moskova belediye görevlilerinin, devlet memurlarının zorunlu aşılanmasını gündeme getirmişti. 12 bölge onu takip ediyor, Rusya’da Moskova’da lokantaya girebilmek için, lokantada yemek yiyebilmek için bir belge aşılı ya da PCR testinin negatif olduğunu kanıtlayan bir belge lazım. Biliyorsunuz Avrupa şampiyonası oynanmakta, Avrupa futbol şampiyonasıyla ilgili bir durum var, DSÖ diyor ki bu maçların oynandığı kentlerde olgu sayısı süratle artıyor. Bu ne biçim iş? Böyle bir uyarıda bulundu ama bunu yaparken aynı zamanda sanıyorum tarihi yanlış söyleyebilirim ama 11 Temmuz gibi final oynanacak Avrupa futbol şampiyonasının finali ve İngiltere’de Wembley standında oynanacak ama İngilizler bu finale gelecek olan UEFA’dan VIP ya da böyle öncelikli, ayrıcalıklı birtakım misafirler var herhalde, 2500 kişi gelecekmiş. Bunlara katı COVID-19 kısıtlamaları ve kuralları işte ‘geleceksiniz maç seyretmeye ama karantinaya gireceksiniz’ filan gibi uygulamaları tatbik etmemelerini, bu davetlilere uygulamalardan vazgeçmelerini söylüyorlar ve istekleri doğrultusunda eğer bir karar almazsa İngiliz futbol yetkilileri finali Budapeşte’ye çekeceklerini söylüyorlar. Buna karşılık Avrupa’da bir dizi bilim insanı, üniversite öğretim üyesi Macaristan’ı mafya devleti diye tanımlayıp bunun olamayacağını, bunun büyük bir infial yaratacağını belirtiyorlar. Neden böyle bir karar alıyorlar? Çünkü başından beri özellikle Macaristan’da oynanan iki maç sırasında hem Christiano Ronaldo’ya hem de Afrika kökenli futbolculara inanılmaz ırkçı ve cinsiyetçi birtakım sloganlarla gayet radikal, gayet faşist birtakım tezahüratlarda bulunmuşlar. Bunun için finalin Budapeşte’de oynanması yapılacak bir şey değil diyorlar. Yine Copo America biliyorsunuz orada da 66 olgu vardı Copo America nedeniyle COVID-19 nedeniyle, onların da sayısı 82’ye çıktı. Şimdi biraz önce farklı ülkelerde sayıların artışından bahsetmiştim. Bunlardan en önemlilerinden bir tanesi, niye önemli? Çünkü aşılama oranı çok yüksek olduğu için, en iyi ülke orası, açıldı, bitti, tamam deniyordu İsrail. İsrail yeniden maske takma zorunluluğunu getirdi. Bunu bir süre önce belirtmiştik, bir önceki Korona Günleri programında. DSÖ İsrail’in bu kararına paralel olarak aşılı kişilerin bile, iki doz aşılanmış kişilerin bile özellikle gündemde olan sizin de belirttiğiniz delta varyantının yaratacağı tehlike nedeniyle muhakkak maske taşımalarını, maskeden vazgeçmemelerini ilan etti, duyurdu. Bu delta virüsü biliyorsunuz işte İngiliz, Güney Afrika, Brezilya, Hindistan varyantları vardı, alfa, beta, gama, delta, kapa gibi isimlendirildi. Delta ve capa Hindistan’daki iki varyant, deltanın kendisi de bir de deltanın plus’ı çıktı, delta plus varyantı. Nedir bunlar? Bunlar farklı mutasyonları yapısında toplayan birtakım virüslere biz varyant diyoruz. İşte birkaç mutasyonu olanlar İngiliz varyantı ya da alfa varyantını oluşturdular. Buna bir iki tane yenisi eklenince Güney Afrika oldu, Brezilya oldu. Hindistan’da farklı birtakım mutasyonlar grubu delta ve capa varyantlarını oluşturuyorlardı. Delta ve delta plus arasında şöyle bir fark var, delta plus’ta daha önce diğer varyantlarda görülen ama orijinal Hindistan virüsünde görünmeyen bir mutasyon da geldi eklendi listeye, mutasyonlar listesine. Böylece daha fazla sayıda mutasyon. Peki bu pratikte ne getirdi? Bakın orijinal Vuhan suşu yani 2020’de dünyada dolaşan virüse oranla beta varyantı %25 daha hızlı bulaşıyor, alfa %29, gama 39, uzatmayayım delta %97 oranında daha hızlı bulaşmakta, oldukça yüksek bir oran. Buna karşın delta plus dediğimiz olgu sayısı ki o daha da bulaşıcı, 200 vaka var dünyada henüz fakat bu 200 vaka olmasına rağmen çünkü delta 92 ülkede görülüyor, delta plus 8 ülkede görülüyor ve dünyada sadece 200 vaka var. Özellikle çok hızlı bulaşması, çok hızlı bulaştığı için çok fazla insanı enfekte etmesi ve dolaylı yoldan daha ölümcül olmasını da beraberinde getirdi. Bu arada önemli olan, korkulan nokta aşılar etkili olmayacak mı delta varyantına? Bugüne kadar ortaya çıkan varyant sorununda hep aşıların etkinliği sıfırlanmıyordu, %90 ise 70’e düşüyor, 70 ise belki 50’ye düşüyor ama hâlâ kısmen de olsa önemli oranda koruyuculuk sağlanıyordu. Mutasyonlar ve varyantlar böyle devam ettikçe, bu evrimi bu şekilde sürdükçe virüslerdeki değişimin yavaş yavaş bu aşılara olan, aşılardan korunma oranı da düşecek diye endişe edilmekte. Baktığımızda genel değerlendirmelere özellikle ABD’de yapılan bir çalışma var, 16 gelişmiş ülke işte İngiltere, İsrail, Fransa, Danimarka filan gibi ülkeler, bunlarda yaşam, ortalama yaşam süresi 2000-2018 yılları arasında 0,08 yıl artmış. Buna karşılık pandemi döneminde bu oran 78,7’den 76,8’e düşmüş. Yani yaklaşık 1,87 yıl azalmış gelişmiş ülkelerdeki yaşam süresi. Bu önemli bir…
ÖM: Bu çok önemli bir şey evet.
SB: Evet önemli bir nokta. İkincisi olup bitenler özellikle kentlerdeki şiddet ve cinayetlere baktığımızda bu cinayetlerin –bu raporlar yavaş yavaş çıkıyor- bazı ülkelerde ve bazı şehirlerde sokağa çıkma yasağı gibi nedenler, önlemler, kısıtlamalarla azaldı. Örneğin Stockholm İsveç’te %13 oranında azalmış günlük cinayet ya da şiddet suçları. Lima’da Peru’da ise çok ilginç kapanma ile ilgili olarak suç oranı %78 oranında azalmış. Bu da ilginç ‘Conversation’ sitesinde aldığım bir haber. NIH (Natural Institute of Health)’ın bir raporu var, Dr. Fauci’nin de çalıştığı kurum, o da ‘Drug and alcohol dependence’ dergisindeki bir bilgiyi sitesine koymuş. Burada da marihuana ve alkol tüketiminin azaldığı, buna karşılık sigara ve sigara türü uyuşturucu kullananlar erişim daha kolay olduğu için arttığı, niye marihuana ve alkol? Çünkü temininde güçlük çıkmış. NIH’den bahsederken tabii Dr. Fauci akla geliyor. İlginç bir bilim insanı ve Dr. Fauci’nin 6 Haziran’da New York’ta covid dönemindeki yazışmaları yayınlandı. Neler var neler yok onlar görülüyor. İşte Trump’la ilgili ve Trump’ın danışmanlarına ait düşündüklerini yazıyorlar, hidroksiklorokin için başta ne diyordu sonra ne diyor? Maske kullanımı yani 3000’e yakın mail’i açığa çıkmış Dr. Fauci’nin. Şimdi bu aşılar konusuna geldiğimizde deltada birtakım sorunlar var, varyantlar arttıkça aşıların etkisinde de azalma olacak gibi. Bunları söyledik ama birtakım noktalar var, hâlâ aşılananlarda %1 oranında da olsa reenfeksiyon olabiliyor. Yani aşıdan kaçış meydana geliyor. Bu durumda aşılar tartışılmalı evet, aşılar konusundaki sorular yanıt bulmalı ama özellikle hetorojen aşılama dediğimiz konu gündeme geliyor. Nedir hetorojen aşılama? Yani birinci dozu bir aşı, farklı bir yöntem hazırlanan bir aşı, ikinci doz bir diğeri yöntemle hazırlanan aşı. Bununla beraber hep sorulan bir şey özellikle Türkiye’deki sağlık çalışanları iki doz Sinovac olduktan sonra acaba bir doz Biontech aşısı olmaları gerekiyor mu? Şimdi bu üçüncü doz aşının ister farklı Sinovac Biontech örneğinde söylediğim gibi ister aynı aşı, örneğin iki doz Biontech olmuş ‘üçüncü doz Biontech olacak mı’? sorusu Türkiye’de çok sorulmaya başlandı. Bazı konular var covid’le ilgili, ilginçtir, batı ülkelerinde Türkiye’deki kadar kesin konuşulmuyor. Bunlardan bir tanesi antikor testi yaptırma konusu. İnanılmaz bir spekülasyon, bir rant var orada, ikincisi bu üçüncü doz aşı konusu. Şimdi bu konuda biz koruyuculuğun ne kadar sürdüğünü, bırakın aşıları doğal enfeksiyon sonrası oluşan bağışıklığın ne kadar sürdüğünü tam bilmeden acaba üçüncü doz 6 ay sonra mı gerekecek, 1 yıl sonra mı gerekecek? Gerekecek mi gerekmeyecek mi? 5 yıl sonra mı gerekecek? Bu konular daha netleşmedi. Bir tane bilimsel yayın yok bu konuda ama bizde nedense insanlar üçüncü doz aşıyı tartışır ve aşıyı arar durumdalar. Bu doğrusu çok bilimsel bir yaklaşım değil, örneğin bir yazı var ‘Covid19 busters shuts can wait’ bekleyebilir diyor yani üçüncü doz aşı için yapılmalıdır yönünde bir bilimsel bulgu yok diyor o nedenle ‘iki doz olanlar bir de bir doz şundan olsunlar’ gibi demeçlerin talihsiz demeyeyim ama erken ve bilimsel dayanağı olmayan birtakım açıklamalar olduğunu düşünüyorum.
ÖÖ: Selim Bey galiba burada bir farklı durum var, geçen hafta TTB sağlık çalışanları özelinde bir açıklama yaptı. Çünkü hani bizler bekleyebiliriz ama sağlık çalışanları tabii her gün hastanelerde. 65 yaş üstüne sağlık çalışanları ve 65 yaş üstüne 3.doz aşı yapılmalı diye bir açıklamaları oldu cuma günü.
SB: Özdeş biliyorum ancak şöyle bir durum var, bunun bir bilimsel temeli yok. Yani siz 2 doz aşı olduktan sonra 6 ay sonra 2 doz aşı olan sağlık çalışanlarının bağışıklığının zaman içinde 6 ay sonra azaldığını gösterirsiniz o zaman dersiniz ki ‘bu nedenle işte bizim 3.doza ihtiyacımız var’. Üstelik bazı enfeksiyon hastalıkları vardır, onlarda sağlık çalışanları örneğin hepatite karşı aşılandıktan sonra hiç rapele gerek yoktur çünkü doğal enfesiyonla hepatit virüsü ile temas ettikleri için sağlık çalışanları o temas “booster” doz yani bir rapel doz yerine geçer ve aşıyla oluşan antikorları tekrar arttırır. Yani bu olmayacak yanlış bir şey demiyorum tabii ama bana kalırsa böyle bir şey söz konusu olabilir ama bunun bilimsel kanıtı yok. Benim sadece söylemek istediğim bu yani böyle bir karar alınırsa DSÖ tarafından bir ay sonra ben çelişkili ya da yanılarak bir şeyi söylemiş olmam. Sadece şu an için bunun bilimsel kanıtının olmadığı
ÖM: Bilimsel kanıtı olmadığı evet peki ben bir de son süre de bitmek üzere, bitti hatta ama şeyi sormak istiyorum, Üsküdar’daki mitinge ne diyorsunuz? Aşı karşıtları miting havasında gösteri yapmışlar.
SB: Evet yani biz cuma günü Önce Sağlık programında 3 genç bilim insanını ağırlamıştık, Gül Deniz Salali, kendisi Londra’dan katılmıştı bir evrimsel antropoloji çalışıyor. Sinan Alper ve Onur Can Yılmaz kendileri bir İzmir’deki üniversitede ve İstanbul’daki Kadir Has üniversitesindeki genç öğretim üyeleri. Onlar bu konuda çalışıyorlar, Amerika, İngiltere ve Türkiye’deki aşı karşıtlığını farklı boyutlarıyla kıyaslayan bir çalışma yapmışlar, bu konuyu konuşmuştuk. Bu bilime inanç, bilimsel akıl yürütme becerisi, analitik düşünme becerisi filan konuştuk. Ayrıntısına girmeyeyim eğer podcast’ine ulaşırlarsa dinleyicilerimiz dinleyebilirler, izleyebilirler ama bu Üsküdar’daki filan protestolar tabii bu bilim karşıtlığıyla çok paralel gittiğini düşünüyorum. Orada söylenenlerin işte “aşı yapan doktorlar yargılanacaktır söze söz veriyorum” filan bu kadar desteksiz atma, gerçekle ilgisi olmayan insanlar ama bakıyorsunuz orada sadece tutucu bir kesim yok, orada laik, çok entelektüel olduğunu düşünen insan grupları da vardı o mitingde görebildiğim kadarıyla. Yani her şey birbirine girmiş durumda bu ülkede, bu bilim karşıtlığıyla, bilime inanmamayla yani 3-4 milyona yaklaşıyor ölen insan diyorsunuz “hayır COVID-19 yoktur” diyorlar, bunu ciddiye alıp cevap vermeli mi? İkna etmeye, tartışmaya çalışmalı mı onu bilemiyorum.
ÖÖ: İstanbul Tabip Odası orada konuşan doktor için “şarlatan” demiş.
SB: Evet şarlatan da yani birtakım insanları etkiliyor, bakın son bir şey söyleyerek bitireyim, sürem doldu biliyorum ama toplumsal bağışıklıktan bahsediyoruz biz, toplumsal bağışıklığın neden olamayacağına dair Nature’da bir yazı çıktı, 5 gerekçe. Bunlardan bir tanesi de işte varyantlar var, aşılama oranları var filan, e bu aşıdaki adaletsizlik ve yani biz “üçüncü doz aşı gerekir mi?” diye konuşuyoruz. “Varyantlardan acaba kaçan var mı bu aşının koruyuculuğundan?” diyoruz, yani “aman aşıdan yetersiz kalmasın, nerelerde kalabilir endişesini yaşarken birileri kalkıyor “bu aşıya gerek yok” diyor ya da “bu hastalık yoktur” diyor.
ÖM: “Aşı yapanlar yargılanacaktır” diyor.
SB: Evet, yani bu nasıl bir mantıktır bunu anlamak pek mümkün değil. Hani bunun nasıl cevaplandırılır, ne yapılır? Tabii aşı karşıtlarıyla konuşmak ya da onları ikna etmek pek mümkün değil. Özellikle tereddütleri olan, soruları olan insanları bilimsel yanıtlar vererek onları ikna etmek en doğru yol olur sadece aşı karşıtları bu mümkün değil işte ısrarla, Hindistan’da gördük bunu yani inek dışkısına sürünen yok S. Arabistan’da bir dönem bu mers diğer bir koronavirüs enfeksiyonda deve idrarı içen ya da çeşitli bitkisel besinlerle immün sistemlerini güçlendirip koronavirüsü atlatacaklarını düşünenler var. Dünyanın her yerinde, ülkemizde de, dünyada da bunlar olacaktır herhalde çünkü bilim karşıtlığı neoliberal dünyanın beraberinde getirdiği bir hediye bizlere.
ÖM: Bitiyor galiba süremiz, cuma günü kimler konuklar belli oldu mu?
SB: Evet uzun süreden beri yine bu konuyu görüşeceğimiz kendisini daha önce programımıza çıkarmıştık ama epeydir son gelişmeleri tartışmadık. İstanbul Tıp Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Yağız Üresin konuğumuz olacak. Kendisiyle bu aşı karşıtlığını konuşacağız yine. Yağız özellikle bu aşıların eldesinde bu faz1, faz2, faz3 klinik araştırmaları çok iyi bilen ve yapan bir insan hem yurt dışında hem Türkiye’de. Ondan herhalde ilginç noktalar öğreneceğiz. Ali Bilge’den mesaj aldım, hemen bırakıyorum ama şey değil hayır yani sus demiyor sadece “bilim bilim bilim” demiş sağ olsun Sevgili Ali Bilge. Onun programı çok kıymetli.
ÖM: Çok teşekkür ederiz.
SB: Çok teşekkürler efendim, görüşmek üzere.
ÖÖ: Görüşmek üzere.
SB: Sağ olun!