Fransa’da yılın başından bu yana sağlık çalışanları arasında 18 günde bir intihar vakası yaşandı

-
Aa
+
a
a
a

Korona Günleri’nde Selim Badur, özellikle işlerin iyi gitmediği Almanya ve Fransa’dan son gelişmeleri aktarırken aşılama ve aşılarla ilgili haberleri de paylaştı. 

Selim Badur'la Korona Günleri: 19 Nisan 2021
 

Selim Badur'la Korona Günleri: 19 Nisan 2021

podcast servisi: iTunes / RSS

(19 Nisan 2021 tarihinde Açık Radyo’da Korona Günleri programında yayınlanmıştır.)

Ömer Madra: Günaydın Selim Badur, merhabalar.

Selim Badur: Günaydın efendim, günaydın Özdeş, günaydın Feryal.

Özdeş Özbay: Günaydın.

SB: İyi haftalar. Evet son programımızdan bugüne 10 gün geçti, dün itibariyle sayısal değerlere baktığımda ortalama günde yeryüzünde 814 bin 879 olgu listeye eklenmiş yeni olgu sayısı, 800 binlere dayandı tekrar. Kısa bir süre böyle 250-300 binlere düşmüştü ama tekrar arttı. İsterseniz bu geçen sürede önce dünyada birkaç haber, daha sonra Türkiye’deki gelişmelere bakarak ilerleyelim. Dünyada neler oldu? Hindistan’dan haber ilginç, sadece tek bir günde, geçtiğimiz pazar günü 170 bine yakın yeni vaka sayısı. Aslında şubat ayında Hindistan’da “aşılama iyi gidiyor, üstesinden geliyorlar galiba” gibi bir iyimser hava vardı. Hayır öyle olmadı, sadece bu ay 2 milyon yeni olgu saptandı Hindistan’da. 24 saatte yaşamını yitiren Hintli sayısı 1038. Bu arada Hindistan’da Kumbh Mela bu bir festival özellikle ölümsüzlük festivali diye geçiyor, bu festivalde bütün uyarılara rağmen bir günde içinde 100 milyondan fazla insanın bu festivali kutlayacak nisanın 12-14’ünde kutladılar, 21’inde bir de. Yani kalabalıklar Hindistan’da bir araya geliyorlar, herhangi bir önlem alınmadan, mesafe ya da maske kullanımı, bunun sonuçlarını da herhalde 3-4 hafta sonra göreceğiz. Hindistan’la ilgili bir diğer haber de yoksulluğun nasıl vurduğu bu ülkede yoksul kesimin pandemi nedeniyle neler yaşadıklarına dair oldukça çarpıcı, oldukça trajik birtakım olaylar oluyor. Bunların ayrıntılarına belki daha sonra döneriz. 

ÖM: Evet, Hindistan’da Kumbh Mela 12 yılda bir yapılan bu dini bayram festival ve yani muazzam sayıda videolar da var, ‘bize bir şey olmaz çünkü her şeyi temizler götürür’ diye konuşan gençlerle yapılmış mülakatlar vardı, BBC yapmıştı.  

ÖÖ: Tabii katılıyorum. Her şeyi temizliyordu. 

SB: Şimdi onu diyecektim Özdeş, birçok farklı kültürde birçok farklı maddeler, farklı gelişmeler bu virüsü yok edecek, ortadan kaldıracak diye düşünülüyor, değerlendiriliyor. Bu da herhalde yerkürenin ortak yaklaşımı ya da politikacıların.

ÖÖ: Bir ara da güneş deniyordu gerçekten ilk dönemlerde.

SB: Tabii, havalar ısınacak kaybolacak deniyordu. Avrupa’daki ülkeler arasında olup bitenlere baktığımızda farklı ivmeler görüyoruz. Örneğin İtalya kademeli olarak bu kısıtlamaları kaldıracağını ilan etti. 26 Nisan’dan sonra restoranlar ve okullar açılacak. Bunu İngiltere ve İsrail de izliyor, İsrail’de zaten açık alanlarda maske kullanımı zorunluğu kaldırıldı. Dün videolar vardı, plajlar dolu İsrail’de. Buna karşın Fransa ve Almanya’da işler yolunda gitmiyor, özellikle Almanya ilginç, Fransa başından beri iyi idare edemedi ama Almanya pandeminin ilk dönemlerinde 2020 yılında neredeyse tamamında özellikle şansölye Merkel’in bu işi bilimsel bir şekilde idare etmesi, kurallara uyulması nedeniyle iyi götüren bir ülke olarak değerlendiriliyordu ama gittikçe kötü bir döneme girdi Almanya pandemi açısından. Nisandaki ölümlere ve yeni olgulara baktığımızda 15 Nisan’da 29 bin 426 yeni olgu Almanya’da ki 2021’in en yüksek sayısı. Demek ki gittikçe artıyor, sokağa çıkma yasağı ilk kez uygulanacak ve tartışılmakta bu ülkede. Bu ilginç bir durum çünkü Almanya’da işler demin de belirttiğim gibi fena gitmiyordu. Berlin bir karar almış, alışveriş için bir dükkâna gireceğiniz zaman muhakkak son 24 saat içinde yapılmış bir Covid antijen testinin negatifliği şartı aranıyor. Bunlar tabii farklı yansımaları oluyor bu olguların ve hastanelerin yoğunluğunun. Örneğin Fransa’da Lyon kentinde Covid hastaları dışındaki bütün ameliyatlar erteleniyor, %80’e varmış ertelenen ameliyat oranı. Bu arada aynı ülkede yine Fransa’da 2021’in başından beri intihar eden, yaşamını Covid’den yitiren değil intihar eden sağlık çalışanları, özellikle internler yani son 2 sınıf öğrencileri ve asistanları arasında 18 günde bir intihar oluyormuş sağlık çalışanları arasında. Fransa’da sağlık çalışanlarının haftada ortalama çalışma süreleri 58 saat, Türkiye’de de benzer bir durum söz konusu. 

Biraz aşı uygulamalarına bakalım isterseniz; hafta sonu çıkan Birgün gazetesinin ilavesinde, bizim programlarımıza da konuk olan dostumuz sevgili Ümit Kartoğlu’nun ‘Destan yazma problemi’ diye bir yazısı çıktı ki oldukça önemli bir yazı çünkü hem aşılananların sayısına, aşılama oranlarına hem de yaşamını yitiren ya da hastalananlar oranına bakıldığında farklı değerlendirmeler yapılıyor Türkiye’de. Örneğin Sağlık Bakanı Koca dünyada en çok aşı yapan 6. ülke olduğumuzu söyleyip “şu ana dek 18 milyon dozdan fazla aşı yapılmıştır” dedi; son 2 günlük sayıları da Türkiye’de aşılanan sayısı bakanın açıklamasından sonra değişti. Türkiye’de bugün daha fazla sayıda 19,9 milyon aşı yapılmış durumda hafta sonu itibariyle. Bu en çok aşı yapan 6. ülkeyiz de neye göre en çok, en fazla aşı yapan ülkeyiz? Çünkü dünya 6.sıyız, İsrail’e fark atıyoruz burada, ancak yurttaşlarına en az 1 doz aşı yapan ülkelere sıralamasına bakınca, şampiyon olan İsrail’in 13 sıra gerisindeyiz. Yani nüfusa vurduğunuz zaman çok daha geriye düşüyoruz ama tek sayıyı verdiğiniz zaman ilerideyiz. Bu durum yaşamını yitirenler ve hastalananlar açısından da önemli. Türkiye’de 1 milyondaki hasta sayısına bakıldığında, şu anda Avrupa’da filan değil dünyada birinciliğe çıktı. 1 milyonda Türkiye 672 hastası var, Fransa’da 521, İtalya’da 256, Almanya’da 244, İsrail’de 23. 

ÖM: Belki şunu da ekleyebiliriz, yeni vaka sayısı olarak 100 binde 1 ya da milyonda ölçmeden oransal olarak mutlak sayı olarak verildiğinde dünyada Hindistan’dan sonra ikinci sırada görünüyor Worldometer’in rakamlarına göre.

SB: Ülke nüfusuna vurduğunuz zaman tabii daha gerçekçi sayı çıkıyor, yani elbette Belçika’dan ya da Lüksemburg’dan daha fazla olgu sayısı çıkacaktır Türkiye ama aşılama oranlarında nüfusa oranını yaptığınız zaman küçük bir ülke İsrail’den daha fazla aşı kullandınız ama 1 milyonda kaç kişiyi aşıladığınıza baktığınız zaman İsrail’in çok gerisindeyiz. Buna değerlendirme yaparken dikkat etmek lazım, şimdi Türkiye’den bahsetmeye başlayınca doğrusunu isterseniz Emrah Altındiş’in ABD’den onun bir yorumu var, hiçbir bilimsel dayanağı olmayan 1 Mart açılımının ardından son 40 gün içinde yani 1 Mart’tan itibaren bugüne dek resmi sayılara göre 1 milyon 96 bin 745 kişi hasta oldu. Yine resmi sayılara göre 5 bin 133 kişi yaşamını yitirdi, son 5 haftada toplam 14 aydır tespit edilen vakaların %30’u saptandı. Bu çok çarpıcı bir şey. Tabii bu sayısal değerler bu kadar fazla rakamlarla değil belki olup bitenlerin özellikle ağır hastaların yattığı, entübasyon ve solunum cihazı gerektiren hastalarının yattığı yoğun bakım ünitelerinde durum nedir diye buna bakmalıyız. Her ne kadar Sağlık Bakanı “yoğun bakım üniteleri Avrupa’nın bütün ülkelerinden daha fazla sayıda, rahat edin” diyorsa da tabii birtakım açıklamalar var, müsaade ederseniz onları söyleyeceğim. Farklı yerinden Türkiye’nin farklı bölgelerinden örneğin Rize’den bir haber geliyor, Rize, Artvin Tabip Odası Başkanı Doç. Dr. Kazım Şahin’den “yoğun bakımlar doldu, artış böyle devam ederse hasta seçmeye başlayacağız. Rize’ye giriş çıkışlar kontrol edilmeli” diyor. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Yoğun Bakım Bilim Dalı öğretim üyelerinden Prof. Dr. Necmettin Ünal “yoğun bakımlar birçok ilde dolmuş, tükendik biz” diyor. Edirne’den bir haber Edirne Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Sultan 1.Murat Devlet Hastanesi’nden haber yoğun bakımlarında tedavi görenlerin çoğu 40-55 yaş grubundan, yani yaş ortalamasının düştüğünü söylüyorlar. Başakşehir- Çam ve Sakura şehir hastanesinden gelen Dr. Aslan Çoban “yoğun bakım ünitesindeki 559 yataktan 490’ı dolu, kısıtlamalar kalkınca yoğun bakımlar doluyor” diyor. Son bir örnek de Sultan Gazi Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi, yani çok farklı hastanelerden haykırışlar geliyor. Oradan da Prof. Dr. Güniz Köksal “yoğun bakımlarda son durum artık yetişemez hale geldik” diyor. Bütün bunları şöyle bir toparlarsak eğer, TTB hükümete çağrı yaptı, “Avrupa’da vaka sayısının en yüksek olduğu ülkedeyiz, yanlış sosyal politikalarda ısrar edilmesi sosyal cinayettir” diye. Hadi bunlara eğer itibar etmiyorsanız CDC “Center for Disease Control and Prevention” Amerika Atlanta’daki merkez web sitesinde açıklama yaptı Türkiye’ye seyahatlerle ilgili, Türkiye’yi seyahat edilmemesi gereken bir ülke olarak nitelendirdi. “Aşılı da olsanız bu ülkeye gitmekten vazgeçin, erteleyin seyahatinizi” diye açıkladı Amerikalılara. Bunu başka bir ülke için ben görmedim CDC web sitesinde.

ÖM: Ben de bir şey sorabilir miyim? Şu anda son verilen resmi rakamlara göre Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan açıklamalara göre her saat 40’a yakın vaka ve 13 vefat olayı var. Yani bu gerçek bir felaket tablosunu çıkarıyor, yani bölüp çarptığınız zaman bunu görüyorsunuz yani her saatte 13 kişinin vefat ettiği bir durumda ve tam 1 aylık bir kapanmanın gelir destekli bir şekilde yapılmasının hem sağlığımıza hem de ekonomiyi korumak için şart olduğunu yazan önemli yazılar da yayınlanmaya başladı. Mesela Mustafa Durmuş’un T24’teki salgında 60 binin üzerine çıkan yeni vaka sayısının mutasyonu lebalep dolduran kongre salonlarının aşılama yetersizliğini de içeren çok ayrıntılı bir incelemesi var. Durumun hiç iç açıcı olmadığını açıkça söylüyorlar. 

SB: Benzer yazılar başka kişiler, hekimler tarafından da yazıldı, örneğin Prof. Dr. Esin Şenol bu bahsettiğiniz Türkiye’de saatte 13 kişinin yaşamını yitirmesi, her 5 dakikada 1 kişi diye hesapladı ve çocuk ve bebek ölümleri 10 kat daha fazla deyip özellikle sayın Şenol yazısında koridorda kendisine rastlayan, kendisini arayan hasta yakınlarıyla konuşmalarını aktarmış. Oldukça dramatik bir şey. Tabii bütün bunları biz böyle yorumluyoruz da bizim gibi yorumlamayanlar da var. Daha önce bahsetme olanağı sanıyorum bulmamıştık, T.C. Cumhurbaşkanlığının bir yayını çıktı 316 sayfalık ‘Türkiye’nin Koronavirüsle Etkin Mücadelesi’ başlığını taşıyor. Bu kitapçık oldukça kaliteli bir kâğıda basılmış, 316 sayfa, 150 sayfası Türkiye ve dünyada koronavirüsün durumundan bahsediyor. Daha sonra Türkiye’deki sağlık sistemi gelişiminden 2002-2020 döneminde 14 sayfa anlatılıyor. 80 sayfa Türkiye’de Covid ile mücadele. Kitapçığın yaklaşık 98 sayfası da cumhurbaşkanının Covid ile ilgili açıklamalarına ayrılmış durumda. Daha sonra bir bölüm var, yaklaşık 18 sayfa Türkiye’nin uluslararası yardımları. Bilmiyorum bu konuda bir değerlendirme yaptınız mı ama kimlere yardım ettiğimiz bu süreçte, nereye, ne yolladığımızın listeleri var; ABD, KKTC, İran, Bulgaristan, Çin, Irak, Kolombiya, Sırbistan, Bosna Hersek, Kosova, Gürcistan, İtalya, İspanya, İngiltere, İrlanda ve Libya. Libya’ya en son geçen hafta 150 bin doz aşı da gönderdik. Yani bütün bu ülkelere yardım ediyoruz biz, kendi sorunumuz herhalde halloldu ve kolilerin üzerinde de Mevlana’nın bir yazısı yazıyor. Niye Türkçe yazmışlar, İngilizce yazsalar daha anlamlı olurdu ama “ümitsizliğin ardında nice ümitler vardır, karanlığın ardında nice güneşler vardır” yazıyor. Bu ibareli paketler bahsettiğim çok sayıda ülkeye gönderilmiş durumda.

ÖM: Farsça da yazılabilirdi Mevlana’nın kendi dilinde.

SB: Evet, Arapça da yazılabilirdi, İspanyolca yazılması filan lazım yani. Bunun duyurulması lazım. Bütün bunlar olup biterken örneğin farklı ülkelerdeki değerlendirmelere baktığımız zaman Fransa istatistik enstitüsü bir rapor yayınladı. Bu raporda 2019-2020 yılı yani pandemi yıl eski dönemler ile kıyaslanmış. Ölü sayısında yaşamını kaybeden Fransızların sayısında %9’luk bir artış var ama ilginç olan Fransa’da doğmuş, Fransızlarda bu oran %8 iken göçmenler diyebileceğimiz ya da Fransa dışında doğmuş ama Fransız vatandaşı olmuş özellikle yoksul kesimi oluşturan çalışanlar arasında ölümlerin oranı %17 artmış. Yani tam 2 misli hatta 2 mislinden biraz daha fazla ölerek daha fazla etkilenerek yaşamışlar bu yoksul göçmen kesimi. Bu çok çarpıcı, çok net, insanın gözünün içine sokar gibi bir rapor bu Fransa’dan bildirilen. 

Başka haberlere baktığımız zaman Katar’da, Katar 2022 dünya kupasına ev sahipliği yapacak ama şimdiden gelecek tüm taraftardan aşı belgesi isteyecekmiş. Aslında Katar 2,8 milyon nüfusu olan bir ülke, 1,9 milyon doz aşı uyguladı. Biraz da bu yan etki sorunlarıyla ilgili gelişmelere bakalım isterseniz. Biliyorsunuz önce Astra Zeneca Oxford üniversitesiyle ortak ürettikleri vektör aşısı bu adenovirüs vektörünün kullanıldığı aşı. Bu aşıya bağlı olarak bir tromboz, bir pıhtı sorunu çıkmıştı ve bu nedenle özellikle Avrupa İlaç Komisyonu incelemeye almıştı. Daha sonra ‘yararı zararından daha fazladır’ gibi garip ve her tarafa çekilebilecek bir açıklama yaparak “yasaklama kısıtlama getirilmeyecek” demişti. Benzer bir yöntemle hazırlanan Johnson & Johnson aşısı ki bu aşının diğer aşılardan farkı tek doz kullanılmasıydı. Johnson & Johnson aşısının kullanımı da askıya alındı keza ABD’de çünkü benzer bir sorun orada da yaşandığı saptandı, bildirildi. Tabii bu ilginç bir olay çünkü bu pıhtı sorununa baktığımız zaman aslında Covid-19’un kendi patogenezi içinde yani hastalık oluşturmada ortaya çıkan t yıkımlardan bir tanesi de bu emboli ya da tromboz dediğimiz damar tıkanıklığı, pıhtı sorunu. Covid’li hastaların 1 milyon 165 bininde, yani hastaların %16,5’unda zaten bu sorun yaşanıyor ama siz aşı yaptıklarınızda 1 milyonda 165 bin değil 4-6 vaka saptanıyor. Yani 1 milyonda 4 filan gibi bir oran. Ancak aşılanan kesimde saptandığı için bu durum incelenmekte, irdelenmekte yoksa baktığınız zaman örneğin daha önce de söylemiştim doğum kontrol hapı kullanan kadınların, bazı doğum kontrol hapı kullananların, bazı tür kontrol hapı bu kesimde de 1 milyon bu tip bir ilaç kullanan kadınların 1200’ünde pıhtı sorunu çıkıyor. Yani ortaya çıkan bir patolojik sorunu eğer bir süre önce aşılandıysanız o aşıya bağlamak çok yaygın bir aşı karalama yöntemidir. Ne yapılacak, ne edilecek bunu bilimsel çalışmalar net olarak ortaya koyacaktır ama birdenbire bu şekilde aşıya bağlamak doğrusunu isterseniz pek bilimsel bir yaklaşım değil ancak çalışmalar yürütülmeli, bu sorun sadece farklı vektör aşılarıyla ortaya çıktığı için dikkat çekici. Nitekim Danimarka Astra Zeneca aşısının kullanımını geçici bir süre için veya bilimsel çalışmalar tamamlanana kadar erteleme gibi bir yol izlemeden tamamen yasakladı. Yani bu tip olumsuzluklar yaşanmakta. Aşılardan bahsederken batı ülkelerinde özellikle Avrupa ülkelerinde şöyle bir konu tartışılmakta. Acaba iş yerleri çalışanlarından aşı yaptırılmasını zorunlu olarak, zorunlu biçimde isteyebilirler mi? Bu tabii tartışılması gereken bir konu, ben istemiyorum diyebilir birisi. O zaman işyerine giremeyecek mi? Bunun için birtakım hukuki süreçler başlayabilir, buna ait önlemler alıyorlar. Aşılar deyince tabii en çok aşı yapan, bu konuda başarılı olan bir ülke İsrail, İngiltere ile beraber ama İsrail kullandığı Pfizer aşısının belirli gelen partilerine parasını ödemediği için İsrail’e bundan sonra Pfizer ben aşı satmayacağım demiş. İlginç ve biraz ironik garip bir durum. Bu aşılardan bahsetmenin dışında önümüzdeki programlarda biraz daha vakit ayırırız aşılara ama ilaçlar konusunda gelişmeler var. Bu konuda şimdiye dek pek bir sessiz gidilmişti, ilaçlar konusunda fazla bir gelişme olmamıştı ama bugün biliyoruz ki önce Pfizer ilaç firması bu Bionetch’le mRNA aşısını üreten firma bunların yeni bir ilacı, 5 gün boyunca günde 2 kez kullanılan oral bir proteaz yani ağızdan alınan proteaz inhibitörü. Diğer bir deyişle virüsün çoğalmasında, replike olmasındaki süreçte gerekli olan bir enzimi, proteazı inhibe eden böylece virüsün çoğalmasını engelleyen bir molekül. Bir diğeri de NIH’ten bu bir devlet kuruluşu yani özel bir şirket değil onların MK4482 adını verdikleri bir molekül var, bu molekül özellikle hayvan deneylerinde, hamsterlere inhalasyon yoluyla veriliyor ve virüsün çoğalmasını engellediği gösterildi. Kısaca antiviraller konusunda birtakım gelişmeler olmakta, bunları takip edeceğiz ama kısa sürede pek kolay kolay hayata geçecek şeyler değil. Bunlar zaman alacak tabii diye düşünüyorum. 

Hapishanelerdeki durumla ilgili birtakım bilgiler geliyor, özellikle İngiltere’den daha sonra da farklı Avrupa ülkelerinden, hapishanedeki mahkumların, tutukluların nasıl aşılandıkları, bunlara yönelen aşı politikalarının ne olduğuna baktığınızda Amerika’dan İsveç’e Almanya’dan Avustralya’ya Rusya’dan İsrail’e kadar herkes farklı bir şey yapıyor. Bazıları hapishanedeki insanları aşılıyorlar, bazıları hiç aşılamıyor. Bu konu belki Türkiye’deki durumla birlikte değerlendirilmeli. 

Bir haber de bitirirken Fransa’daki sağlık bakanlığı özellikle Fransa’da yaklaşık bu kısıtlamalar nedeniyle hava kirliliğindeki göreceli azalmaya bağlı olarak yaklaşık 2300 ölümün engellendiğini açıklamış ya da Fransa’daki bu nedene bağlı ölümlerin %7 azaldığını bildirdi. Ancak hâlâ hava kirliliğinin bir risk olduğunu hem genel anlamda sağlık sorunu olduğunu hem de Covid için olumsuzluk yarattığını virüs lehine çalıştığını gösterdi ve bildirdiler. 

Son bir haber de sağlık çalışanları, tabii sağlık çalışanlarından yaşamını yitirenlerin sayısı 17 bini geçti tüm dünyada. Sağlık çalışanları fedakârca çalışıyorlar ama yaşamları pahasına çalışıyorlar. Bu arada 2 ülke İngiltere ve İsrail çok net olarak aşılamanın yararını, aşılamanın getirilerini görmeye başladılar. Bu konu ilginç bir konu çünkü aşının etkisi %90 mı %85 mi %50mi? Bunlar tartışılırken gerçek dünya verileri aşılamayı bir süreden beri yüksek oranda yapan İsrail ve İngiltere’den geldi ve bu iki ülkedeki bildirilen olgu sayısının gerçekten azaldığı görülüyor. Yani aşı iyi miydi kötü müydü, antikorun var mıydı yok muydu bu ayrıntıları tartışmaya gerek yok. Genel anlamıyla bu iki ülke aşılamayı yüksek oranda yapıyorlar, bu iki ülkede bildirilen yeni olgu sayısında çok ciddi azalmalar var. Bu şekilde değerlendirmek herhalde yararlı olacaktır. Burada durayım, perşembe günü görüşürüz efendim, iyi haftalar. 

ÖM: Çok teşekkür ederiz. 

ÖÖ: Görüşmek üzere. 

SB: Sağ olun!