Sakat Muhabbet'te Alper Tolga Akkuş; iş uyuşmazlıkları, çalışma ilişkileri ve insan kaynakları alanlarında 10 yılı aşkın süredir bilirkişi olarak görev yapan Lerzan Erkan ile çalışma hayatında herkesin zaman zaman karşı karşıya kaldığı mobbing konusuna engelliler üzerinden ele alıyor.
Alper Tolga Akkuş: Merhaba. Apaçık Radyo'ya, Sakat Muhabbet’e; sağlamcı zihniyetin kör topal muhalifine hoşgeldiniz. Bugün 25 Haziran 2025 Çarşamba, ben Alper Tolga Akkuş.
Bu haftaki konuğum, geçen hafta İdil Seda Hoca'mızı konuk aldığımız ve Küresel Engellilik Zirvesi’ni konuştuğumuz programın yayınlandığı gün, programın başlamasına çok az bir süre kala, Linkedin'den bana mesaj atarak bu haftaki konumuzla ilgili bir öneri yapmıştı. Benim de en çok hoşuma giden konu böyle durumlar oluyor zaten ki dinleyenler olarak siz de biliyorsunuz. Sakat Muhabbet’i dinleyen, ulaşan, beni hiç tanımadığı halde bir şekilde buradan seslenmek isteyen insanların bana ulaşması çok hoşuma giden bir durum. Bu haftaki konuğum da o şekilde ulaştı bana. Konuğumuz bu hafta sayın Lerzan Erkan. Lerzan Hanım, hoşgeldiniz, nasılsınız, iyi misiniz?
Lerzan Erkan: Çok teşekkür ederim Alper Bey, çok iyiyim. Siz nasılsınız?
A.T.A.: Bizler de iyiyiz. Ben Mersin’deyim, biraz sıcaklar başladı burada, öyle bir sıkıntı var ama onun dışında tabii dünyanın, Türkiye'nin hali iyi diyemeyiz ama biz kendimizi, modumuzu iyi oldurmaya çalışıyoruz. Bugünkü konumuz da aslında iyi olmama haline yakın durumlar olacak zaten.
Benim bir ilk sorum var, her zaman hep böyle başlarım programa; Lerzan Erkan kimdir, bugüne kadar neler yapmıştır ve bir sakatlığınız bulunuyor ise bunu da bizlerle paylaşır mısınız lütfen?
L.E.: Öncelikle böyle bir konuda konuşmak için bana fırsat oluşturmanız benim de çok mutlu olduğum bir husus. Hem talebimi, hem de bu konuda konuşmayı olumlu görmenizden çok memnunum. Bunu ifade etmek istiyorum ve müteşekkirim.
Ben 31 yılı aşkın süredir insan kaynakları alanında çalışan bir uzmanım. 2018'de kurumsal hayattan emekli oldum, ayrıldım. Sonrasında insan kaynakları alanında danışmanlık, eğitmenlik yapmaya başladım. Kurumlara, bireysel katılımlara özel eğitimler yapıyorum.
Bugünkü konuyu da izin verirseniz söyleyeyim; Mobbing. Psikolojik yıldırma, psikolojik taciz ile ilgili çalışmalarım aslında çalışma yaşamının son 15 yılında ilgilendiğim, bu alanda çalışmalara yürüttüğüm bir konu ve hassas da bir konu. İş sağlığı güvenliği alanında da uzmanlığım bulunuyor. Bu alanda çalışırken psikososyal risklerden ki çok önemli olduğunu düşünüyorum çalışma yaşamı için, Mobbing'in sıklıkla iş yaşamında çatışmalara neden olduğunu ve buna ilişkin birçok göz ardı edilemeyecek sonuçların etkili olduğunu fark ettim ve bu yönde çalışmaya başladım. Bununla ilgili de şu ana kadar birçok kuruma ve birçok insan kaynakları yöneticisi uzmanına eğitimler verdik. Akademim var, o akademinin kurucu ortağıyım. Orada da yine kurumlara ve bireylere özel koçlarla özel eğitimler veriyoruz.
Benim şu an bir engelim yok, sakatlığım yok ama bununla beraber şöyle düşünüyorum; her benim gibi normal bireyler de birer engelli adayı. Dolayısıyla da bu programın gerçekleştirdiği bakış açısını, farkındalığı da çok sevdiğimi belirtmek istiyorum Alper Bey.
A.T.A.: Çok çok sağolun. ‘Engelli adayı’ söylemi biraz bana üsttenci geliyor ama onu da anlıyorum. Bir de şöyle bir adaylık daha doğru olabilir; belli bir yaşa gelince zaten engelli olacağız ve bu da hayatın doğal akışı zaten.
Tabii biz sakatların mobbinge uğramasını konuşacağız ki benim de kendi hikayelerim var, ikinci bölümde ben de paylaşacağım size. Emekli olduğum kurum uluslararası bir firmaydı ve ben de İK’cıydım bu arada.
Şimdi mobbing konuşacağız ve müzik arasından sonra da sakatlık durumuna geçeriz ama bu anlamda mobbingi duymayanlar da olabilir ya da duyup da yanlış anlayanlar, yanlış bilenler olabilir. Mobbingin tanımı nedir? Mobbing ne durumlarda anlaşılır? Mobbinge uğrayan kişilerin hakları var mıdır ve var ise nelerdir, yolları nedir? Çünkü ben bunu yaşadığımda bunu yaşamak işçinin kaderi gibi düşünüyordum ki öyle değil galiba.
Mobbing (Psikolojik Taciz): Tanımı, Türevleri ve Hukuki Yaptırımları
L.E.: Mobbing kavramı, 1980'lerin başında çalışma yaşamına ve literatüre girmiş bir kavram. Türkçe karşılığını genellikle ‘psikolojik yıldırma’, ‘bezdiri’ olarak da kullanıyor bizim hukukumuzda şu anda.
1980'lerin başında İsveç kökenli Alman bilim insanı Heinz Leimann, mobbingi insan davranışları üzerinde gözlemleyerek tanımlamış ve şöyle bir ifade kullanmış literatürde: ‘Bir veya birden fazla kişinin bir kişiye yönelik olarak; iş yerinde, kasıtlı olarak, sistematik bir biçimde kişiyi yıldırmaya yönelik, işten çıkartmaya yönelik davranışlar bütünü bir çeşit psikolojik terör’.
Bir kere hemen şunu söylemek istiyorum; bir davranışın ya da davranışların mobbing olarak tanımlanması için dört ana unsur var - Bir tanesi, sistematik olması yani bizim anlayabileceğimiz haliyle bir kasıtlılığının ve sürekliliğinin olması gerekiyor. Örnek vermek için söylüyorum, diyelim ki bir rapor hazırladınız, yöneticiniz çok beğenmedi, sesini yükseltti ve bağırdı. Bu bir kereye mahsus ise bu kaba davranışlı bir yöneticiniz olduğunu söyler bize. Bununla beraber sizi sürekli eleştiriyor, sesini yükseltiyor, aşağılıyor ve sizin kişilik haklarınıza bir saygısızlık yapıyor ise işte burada mobbingden bahsetmek mümkün.
İkinci unsur iş yerinde olması ve üçüncüsü de kişiyi işten uzaklaştırma niyeti, kastı olması aslında.
Hangi davranışlar mobbing olabilir? Heinz Leimann, 45 tane davranışı saymış; mesela dışlanmak, herhangi bir isminizle alay edilmesi, engelinizle alay edilmesi, yetkinliklerinizden daha az işlerin verilmesi, dedikodunuzun yapılması, küçük düşürülmeniz, gülünç duruma düşürülmeniz, insanlardan tecrit edilerek başka yerlerde size görev verilmesi... İşte tüm bunlar mobbing davranışı olabilir. Biraz evvel bahsettiğim, o kaba davranışlı yöneticinin size yapmak ile görevli olduğunuz işleri hatırlatması, görev tanımınızı yapmanızla ilgili size uyarılarda bulunması mobbing değildir. Bunun sizi yıldırmak için, işten uzaklaştırmak için yapılması ve bu niyetle yapılması önemli. Bunu ayırt ettiğimiz noktada mobbingin ne olup olmadığını çok daha net anlayabiliyoruz Alper Bey.
A.T.A.: Aslında bir patron herkese bağırıp çağırıyor ve burada da kimseyi ayırmıyor ise aslında mobbing yapmıyor, karakterinden dolayı yapıyor mu. Doğru mu anlıyorum?
L.E.: Kaba bir davranışı var. Davranışların sistematik bir şekilde bir veya birkaç bireye yöneltilmiş olması ve kişinin iş yerinden uzaklaştırılması niyetiyle yapılmış olması gerekiyor, belli bir süreyi kapsaması lazım.
Bizim yargımız daha önce en az altı aylık süre devam etmesi gerektiğine dair bir kabulü yargı kararlarında söylüyordu. Bununla beraber şu anda bu sürenin altı ay olması, üç ay olması ya da bir yıl olması değil de mobbingin etkilerinin ne olup olmadığı noktasında biraz daha detaya inmeye başladı yargı kararları.
A.T.A.: Peki, mobbinge uğramanın ispatı nasıl olacak? Çünkü iş yerinde bir tek kişi ise bu, diğer tüm çalışanlar başları ağrımasın diye şahit olmayacaklardır. Mobbinge uğrayanın kazanımı nedir?
L.E.: Bizim hukukumuzda mobinge özgülenmiş bir yasal düzenleme yok ancak Borçlar Kanunu’nun 417. Maddesi’nde, işverenlerin psikolojik taciz ya da cinsel tacize uğrayan çalışanları koruma yükümlülüğü olduğu ve bunun devam etmemesi için her türlü tedbiri almaktan sorumlu olduğu yazar. Böyle bir mobinge özgü kanunumuz olmadığı için hemen diğer kanunlara bakıyoruz yani İş Kanunu, Türkiye Eşitlik ve İnsan Hakları Kurumu Kanunu gibi benzer konulara içerip içermediğine bakarak bir hukuksal çerçeve çizebiliyoruz.
Mobbingin ispatı evet zor, bununla beraber mümkün mü? Mümkün. Peki, nasıl mümkün? Birincisi, eğer ben bir mobbing mağduruysam buna ilişkin herhangi bir yazışma, herhangi bir WhatsApp mesajı, SMS ya da bir internet uygulamaları üstünden bana atılmış kişinin haklarına saldıran bir mesaj ve benzerlerinin saklanması gerekiyor.
Bir diğer konu, mobbinge uğrayan mağdur eğer bir sağlık raporu aldıysa, strese bağlı olarak bir ilaç kullanımı varsa bunları da delil olarak kabul etmeye başladı yargımız.
‘Mobbingi ispat etmek için bir günlük tutun’
L.E.: Mobbing mağdurlarına bana danıştıkları zaman ben hep şunu söylüyorum; bir günlük tutun. Şunu söylemek istiyorum ki yargımız da bu tarz günlük detayları içeren yazıları ya da belgeleri kabul ediyor şu anda delil olarak yani mobbing mağduru nerede bulunuyordu o sırada, nasıl bir ortam vardı, mobbing yapan kişinin kıyafetleri nasıldı, saat kaçtı vs. Etraftaki kimsenin bilmediği bazı detaylar bunlar ve bütün bunları bir günlük tutarak belgelendirmek faydalı.
Mobbingi başka ne ispat eder dediğimizde elbette sizin de söylediğiniz gibi tanıklar da var. Ancak kimse tanık olmuyor çoğunlukla çünkü çalıştığı iş yeriyle arasının bozulmasını istemiyor insanlar.
Peki, tanık olmaksızın nasıl mobbingi ispat edebiliriz dediğimizde yani eğer elimizde mobbingi ispat etmemize dair en ufak bir şeyimiz kalmadı, kanıtlayabileceğimiz bir şeyimiz yoksa, mobbing yapan kişi mobbing mağduruna başkalarının yanında çok normal davranıyor ve hiç buna ilişkin bir emare, iz yok, göstermiyor ama yalnız kaldıklarında mobbing mağdurunun kişilik haklarına saldırıyor, küfür ediyor ise ve bunu ispat etmek için hiçbir şeyimiz yok ise bir ses kaydı almak ve bu ses kaydını delil olarak kullanmak da mümkün. Biliyorsunuz, ceza hukuku açısından bir başkasının haberi olmadan bir ses ve görüntü kaydı alınamıyor ama bununla beraber biraz evvel bahsettiğim gibi eğer mobbingi ispat etmek adına başkaca bir ispat yolu kalmamışsa böyle bir ses kaydını ceza unsuru olarak kabul edebileceğini belirten yargımız bazı kararlar verdi. Bu da tabii mobbing mağduru olanlar için önemli, altı çizilmesi gereken bir husus diye düşünüyorum ben.
Ne hakları var? Mobbingi uğrayan bir çalışanın bir kere iş akdini haklı nedenle fesh etme hakkı var, işe iade davası açma hakkı var. Mobbinge uğratanlara karşı bir suç duyurusunda bulunup ki bizim hukukumuz açısından ceza hukukunda suç teşkil etmesi için öncelikle bir şikayete bağlı olması lazım yani savcılığa gidip bir suç duyurusunda bulunduktan sonra mobbing yapan kişi hakkında ve ondan sonra da onun hakkında bir ceza davası açılması, maddi manevi tazminat isteme hakkı doluyor.
A.T.A.: Müzik arası zamanımız geldi ve sizin bir müzik seçtiğinizi biliyorum, yazışmıştık biz sizinle. Siz anons edebilir misiniz o müziği, ne dinleyelim şimdi?
L.E.:Louis Armstrong'tan ‘What a Wonderful World’. Ben her zaman severek dinliyorum, umarım dinleyicilerimiz de severler.
Sakatların İkilemi: İş Bulma Çıkmazı ve Mobbing
A.T.A.:Sakat Muhabbet devam ediyor. Bu hafta konuğum, insan kaynakları danışmanı ve mobbinge dair de eğitimler veren Lerzan Erkan. İlk bölümde mobbingin tanımını, mobbing nasıl ispatlanır, hukuki ne gibi bir kazanımlar olabilir konularını konuştuk.
Şimdi sakatlar ve mobbing konuşacağız. Emre Taşgın var, kendisi takip ettiğim birisidir benim de. Onun da Engellilerin Gündemi diye YouTube programı da vardır. Onu da konuk almak istiyorum ama bir türlü denk gelmedi. Emre Taşgın’ın internet sitesinde 6 Haziran’da yazdığı ‘Engelli çalışanların görünmeyen sorunu: Mobbing’ başlıklı bir yazı var - belki gördünüz siz de, bilmiyorum gördünüz mü? Daha ben de yeni gördüm, sağolsun Emre orada hem İngiltere'den, hem de İzmir'den iki örnek vermiş.
Emre diyor ki, Birleşik Krallık'ta Trades Union Congress (Ticaret Birliği Kongresi) bir rapor yayınlamış ve -Türkiye'de olur diyoruz da İngiltere'de de oluyor bunlar - %40 oranında sakatların mobbinge uğradığını bu anketi ortaya çıkarmış. Türkiye'de ise İzmir merkezli Engelli Çalışanların Haklarını Savunma, İzleme ve Değiştirme Platformu’nun da (EÇSAV) bir raporu yayınlanmış ve çok daha fazla oranda sakat çalışan mobbinge uğruyor o rapora göre.
Şimdi bizi dinleyen sakat arkadaşlarımız, ‘Ya biz işe girelim de mobbing de varsın olsun’ diyeceklerdir ama girelim, çalışalım, hayatımızı kazanalım ama mobbinge de uğramayalım. Böyle bir hayat da mümkün diye size veriyorum ben sözü bundan sonrasında, buyurun.
L.E.: Evet, Emre Bey'i ben de biliyorum. Çok da hak temelli bir mücadelesi var engelliler adına ve çok da anlamlı diye düşünüyorum.
Evet, İngiltere'de bu anlamda yapılan araştırmalar da en az %40 ve Türkiye'de belki daha da fazla. Buna da katılıyorum ben ve hatta bu konuda belki hatırlayanlar da olur, İzmir'de bir engelli bireye uygulanan bir mobbing nedeniyle yargıya gidildi ve bu anlamda engelli çalışanın mobbinge uğradığı kabul edildi. Yargıtay da bu kararı kabul etti ve bir anlamda da aslında engelli bireylerin mobbing konusunda ne yapıp yapmayacağı noktasında bir emsal karar da oldu bu. Daha sonra merak edenler de inceleyebilir hatta bu kararı.
Özel sektörde ve kamu sektöründe hepimizin bildiği gibi engelli çalıştırma zorunluluğu var ve bir zorunluluk olduğu için üzülerek söylemek istiyorum ki gerek kamuda, gerekse özel sektörde çok farklı uygulamalara maruz bırakıyor engelli bireyler. Biraz evvel siz de dediniz, engelli bireyler ‘ne olursa olsun bir işe girelim de başlayalım da ondan sonra mobbinge de uğrarız’ düşüncesine belki kapılabiliyorlar. Onları istihdam eden özel sektör işverenleri ya da özel sektör yöneticileri de ‘Ya şimdi bu insanlar zaten yardıma muhtaç, eksik, acizler ve dolayısıyla onları biz bir köşede oturtalım, fazla gözümüzün önünde durmasınlar, fazla da bir şeylere de karıştırmayalım, öyle gidelim’ mantığıyla bakıyorlar konuya.
A.T.A.: Ben şunu da biliyorum ki istatistik için alıyorlar yani ‘Senn gelme, ben sana maaşını yatırırım’ denenler de var.
L.E.: Oysa engelli bireyler içinde de eğitim almış, yetkin, deneyimli, örneğin siz, kendiniz biraz evvel başta örnek verdiniz, bu tarz bireyler de var. Tabi bunların iş yaşamında ilerlemesine de engel oluyor mobbing.
Bu yıldırma, psikolojik baskı, o engelli bireyi - özellikle özel sektör için söylemek istiyorum - bir anlamda dışlama ki özellikle kadın engellilerin - bunu ben de gözlemledim açıkçası iş yaşamım boyunca - kadın ve engelli bireylerin daha fazla mobbinge maruz kaldığını açıkçası üzülerek gözlemledim. O kişilerin hem kadın olmasından, hem de engelli olmasından kaynaklı bu görevlendirmelerle dışlandığını, farklı görevler verilmeye çalışıldığını, aşağılandığını üzülerek gördüm.
Kamuda da açık konuşmak gerekirse, engellilerin maruz kaldığı en önemli mobbingin ilki dışlanma, ardından ise ‘Seni zaten buraya devlet atadı, niye atadı, sizin gibiler gitsin evinde otursun’ yargıları, kalıp yargılarıyla mobbinge maruz kalıyor.
Ben şunu çok net söylemek istiyorum; mobbinge maruz kalan bir engelli bireyin nereye başvuracağı noktası önemli. Çalışma Bakanlığı’nın ALO 170 hattı var ve burası bu şikayetlerin değerlendirildiği ve yönlendirildiği bir kurum. Bir de Türkiye Eşitlik ve İnsan Hakları Kurumu (TİHEK) var ve burada da mobbing şikayetlerine özgü bir ayrı masa var. Dolayısıyla biz eğer mobbing mağduru isek bir engelli birey olarak bu iki ana kuruluşa başvurmamız mümkün.
Mobbing: Herkesin gördüğü ama hakkında konuşmaktan çekindiği odadaki fil
L.E.: Tabii burada ben hemen şunu da söylemek istiyorum; 6 Mart'ta yayınlanan Cumhurbaşkanlığının bir mobbing genelgesi var ve bu genelge ile birlikte mekanizmaların daha fazla çalışması ve mobbingin önlenmesi noktasında bir takım kararlar alındı. Ben umuyorum ki bu kararların hızlıca uygulamaya alınması ile mobbinge maruz kalan bireylerin daha fazla şikayet mekanizmalarını çalıştırmasıyla da bunların önlenmesi ve bir daha olmaması adına çalışmaların hızlandırılması mümkün diye düşünüyorum.
Hatta ben şöyle bir şey de söylemek isterim yani mobbingde bir odanın ortasında bir fil var ve herkes o fili görüyor, biliyor, bunun farkında. Bununla beraber bundan konuşmaktan çekiniyor, imtina ediyor, görmezden geliyor diye bir metaforla anlatıyorum. Biz bu noktada işte odanın ortasındaki fili görünür kılmak durumundayız. Hem engelli bireylerin bu anlamda çalışma yaşamında daha hak temelli çalışmasını sağlamak, daha etkin çalışma yaşamına katılmasını sağlamak adına, hem de tüm çalışma yaşamımızı düşündüğümde bu filin görünür olması ve herkesin artık mobbing farkındalığının, mobbing bilincinin oluşturulmasının gerekli olduğunu savunuyorum her platformda Alper Bey.
Bir Sakatın Ofis Anıları: Her Kendince ‘Beceriksiz’ Gördüğünü ‘Sakat’ Şeklinde Yaftalayan Yönetici
A.T.A.: Ben de dediğim gibi, kendi hayatımdan örnekler vereceğim. Uluslararası bir firmaydı ve eyaz yakalı işçiydim, İK'daydım. Benim yöneticim bir hanımefendiydi ve şöyle bir huyu vardı kendisinin; iş yapmayan, ‘beceriksiz’ insanlara ‘sakat’ diyordu. Tam karşımda oturuyordu. Siz de biliyorsunuz, İK'da bütün gün telefonla konuşuruz. Kendisi de konuşuyor, konuşuyor ve kapatıyordu. Kızdıysa o kişiye ki tam da karşımda, ‘Sakat bu adam ya, sakat ya sakat!’ diye söyleniyordu. Ben bunu her gün dört-beş defa yaşıyordum, her iş günü bunu yaşıyordum ben. Şimdi diyecekler ki bana, ‘Ya niye uyarmadın o insanı Alper?’ Çünkü uyarsam bana ‘Ya ben sana mı diyorum?’ diyecek, biliyorum. İşte bu bir şeyi de gösteriyor aslında; o yöneticinin iş bilmezlikle sakatlığı eş değer gördüğünü gösteren de bir şey aslında bu.
L.E.: Evet, bir kalıp yargısı oluşmuş.
A.T.A.: Ben bu kurumda beş-altı sene boyunca hiç ücret zammı almadım. En düşük performans notu 4'tür biliyorsunuz ve performans notum 4 oldu. Ben de bunu hak etmediğimi zannediyordum çünkü işten çıkarsam ne yapacağım, başka iş bulamam kaygılarım vardı. Bu mobbing midir diye bir son soru sormuş olayım ben size şimdi. Bir sürü başka örnek de var ama en spesifiği bu diye size söyleyebilirim.
L.E.: Tabii bunun bir genel davranış kalıbı, bir kalıp yargıyla ve sizi iş yerinden uzaklaştırma niyetiyle yapıldığını varsayarsak, evet, böylesi bir mobbing ve bununla beraber de bu bir genel davranış yani sizi hedeflemeyip de bir kalıp yargıyla, bir ön yargıyla sizin de ifade ettiğiniz gibi bir ön yargıyla oluşmuş ve iş yapmayan, becerisi az insanları öyle tabirliyor, bir kalıp yargıyla yaklaşıyor. Bu tarz bir ifade ile eğer sakat ibaresini kullandıysa bunu mobbing olarak düşünmek mümkün değil.
Bununla beraber dediniz ki ‘hiç maaş zammı almadım ve performans notum sürekli 4'tü, en düşük nottu’. Şimdi burada eğer sizin işten ayrılmanız kastıyla bu kararlar verilmiş ise evet, burada da bir mobbing düşüncesi, mobbing davranışlar bütünü sergilenmiştir diyebiliriz.
Diğer başka hususlar, unsurları da değerlendirmek, olaylara özgü, dosyalara özgü bakmakta fayda var Alper Bey. Sırf size karşı yapılmış bir davranışlar bütünü olarak eğer düşünürsek ve değerlendirirsek diğer objektif değerlendirmeler ışığında mobbingdir denebilir.
A.T.A.: Bir başka örnek; çok eski çalışanın bordro talebi vardı, kendisi 10 yıllık çalışan bir insan. Arşive ben gönderildim, ‘Sen bunu çıkar Alper’ diye. Ben koltuk değneği kullanan bir insanım ve 15-20 sene öncesini söylüyorum. O zaman tabi şimdiki imkanlar yoktu.
L.E.: O dosyaları sizin çıkartmanızı söylediler, size çıkarttırdılar.
A.T.A.: Ben kendim o görevi gerçekleştiremezdim ama orada, arşivdeki arkadaşlar bana yardımcı oldu. Dört saat sürdü o bordroları çıkartmam. Bordroları alıp kendi çalıştığım İK katına geldim. Öğrendim ki ben arşive indikten yarım saat sonra başka bir şekilde halletmişler o işi, beni aramamışlar bile, ‘Alper artık gel, gerek yok’ dememişler. Bir arkadaşım demişti ve ben orada öyle kalmıştım ne yapacağımı bilemeyip. Daha bir sürü şey var, örnekleri çoğaltabiliriz.
Sakat çalışan olarak ‘Ben buradan gidecek olsam ne yaparım, yapacak başka bir şeyim yok, burada kalmak zorundayım’ diyordum. O da insanın elini kolunu bağlayan bir durum aslında.
L.E.: Bütün çalışma yaşamı içinde gördüğüm bir şey var. Bizim şu anda tabi olduğumuz yargıya ait tüm düzenlemeler, hukuki düzenlemeler olmadan önce bunlarla ilişkili olaylar, hukuki mücadeleler geçirmiş insanlar ve kurumlar sayesinde bu düzenlemeler var.
Dolayısıyla engelli bireyler olarak da, diğer vatandaşlar olarak da haklarımızı korumak adına - eğer bir haksızlığa uğradıysak yani bir psikolojik tacize, yıldırmaya uğradıysak - bunun arkasından bir yargı ve başvurulacak kurumlara başvurma, bu şikayet mekanizmalarını çalıştırmanın bizden sonra buna maruz kalacak engelli bireyler ya da diğer bireyler için önemli bir kazanım olduğunu düşünüyorum. O yüzden vazgeçmeden, eğer biz mobbinge uğradığımız noktasında bir değerlendirmemiz var ise bunu bir şikayet mekanizmasına, bir kuruma yöneltmemiz ve burada hakkımızı aramamız, aktif yurttaş olarak da bizim hakkımız, en tabii yasal hakkımız, anayasal hakkımız ve hatta hepimizde bunu yapabilmenin gücü var. Bu gücümüzü de kullanalım diye söylemek, belirtmek istiyorum Alper Bey.
A.T.A.: Tabii sakat insanların da kendine güveninin de artması gerekiyor aslında. Bende de o güven olmadığı için bunları yaşadım aslında. Sakat olmayanlarda şu da oluyor, ‘Ya işe girmişsin, daha neyini kurcalıyorsun, çalış işte’ diyorlar. Bu da bir yargı.
Bu hafta Lerzan Erkan idi konuğum. Son sözlerinizi şimdi alalım ve bitirelim Lerzan Hanım. Çok sağolun konuk olduğunuz için.
L.E.: Ben teşekkür ederim. Herkese mobbingsiz ve haklarının korunduğu günler diliyorum.
A.T.A.: Çok çok sağolun. Bir de bizim son bir sloganımız var; ‘Dünyanın tüm sakatları eğleşin’ diyorum bitirirken programı. Haftaya görüşmek üzere hoşçakalın.
L.E.: Hoşçakalın.