‘Değişimi’ konuşan şarkılarla beraberiz! Ayrıca Sahibine Şarkılar programının ilk konuğu şarkı yazarı ve şarkıcı sevgili Asena Akan bizimle.
“Enstrüman olmak isteyen şarkıcıdır. Masallara ve mucizelere inanır.”diye başlıyor Ekşi Sözlük'teki sayfası…
Banu Kanıbelli: Merhaba Asena, ilk konuk heyecanımı seninle paylaştığım için çok mutluyum. Hoş geldin!
Asena Akan: Hoş bulduk, çok teşekkür ederim.
B.K.: Ben seni “İstanbul’un İzleri”, “Golden Heart, “Parçalar” ve “Suya Yazdım” çalışmalarıyla ve yapıcı ve güzelleştirici dünya görüşünle biliyorum ve çok seviyorum. Müzik ve psikoloji formasyonunu harmanlayarak yaptığın çalışmalar var. Mesela “Ses Olmak” bunlardan bir tanesi. Sen nasıl toparlarsın yaptığın çalışmaları?
Asena Akan: Hayatımın merkezinde, bir şekilde bestecilik, söz yazarlığı, şarkı söylemek, bas çalmak, yani müzisyen olarak hayatı idame ettirmek var. Bir yanda da içimde hissettiğim bu müziğin bu iyileştirici tarafını yaygınlaştırma ve paylaşma amacıyla da atölyelerle kişilere ulaşma aşkı var.
B.K.: Direkt konuya giriyorum. Ben senin 2017 yapımı EP’nden “Parçalar” şarkını seçtim. Çünkü sen de burada ‘değişim’ temasına dair bir şeyler söylüyorsun. Parçalardan bahsediyorsun. Bu parçalar bize ne söylüyor? Ve bir taraftan da bu programın ilk merakı, bu şarkının arkasında nasıl bir fon var? Nasıl bir araya geldi sözler ve müzik?
Asena Akan: Parçalar aslında, biraz cevabı içinde saklı gibi. Bir bütünün içindeki tüm parçalar. İnsan da bir bütün ve hepimiz aslında aynı zamanda bizden daha büyük bir bütünün parçalarıyız. İlk çıkışı bu mudur bilmiyorum ama bu hep bana ilham veren bir şey. Bir bütünün parçası olma hissi bende çocukluğumdan beri açık bir kanal gibi adeta. Farklılıkları sevmek, hepsi bundan ileri geliyor. Öte yandan, çıkış zamanı 2017. O zamana kadar “İstanbul’un İzleri”, “Golden Heart” albümleri yayınlanmıştı. Hepimiz gibi, hayatta herkesin yaşadığı bireysel deneyimler var. 30 yaşlarında, ölüm ve doğum kavramını aslında iç içe yaşadığım bir dönemdi benim için. Çünkü kızım doğdu ve üzerine babamı kaybettim 6 ay sonra. O dönem benim için bir yandan da acıların içinde bir şeylerle barışma dönemi gibiydi. Yani korkunun zıddı sevgidir, kavramına çok yaklaştığım, aslında ölümün de yaşamın doğal bir parçası olduğunu daha fazla hissettiğim ve bununla barışmaya çalıştığım bir dönemin başlangıcı… ve sonrasında da özellikle herhangi bir şeye tutkuyla bağlandığında- benim için bu müzikti- bununla ilgili ilerlemeler, ya da dostluk ilişkileri ya da aile ilişkilerinde bir takım kırılmalar yaşıyorsun. Bir takım parçalanmalar da diyebiliriz. Ama günün sonunda hayat devam ediyor ve kendini toplayıp kaldığın yerden devam ediyorsun ve giderken de aslında bir şeylerin daha sana katıldığını fark ediyorsun. Fazlalaşarak ilerliyorsun. Eksilme de olabilir bu. Ama bu eksilme duygusunu da ben yine bir yenilik ve değişim gibi algıladığım için, bu da bir şey katıyor gibi hissetmeye başladım. Yani aslında gidenler bizde izler bırakıyorlar. Gelenler, yeni hediyeleriyle geliyorlar. Ama sende hep kalıcı olan da bir şeyler var. Ben buna ‘öz’ olarak bakıyorum. O özümüzle biraz daha çoğalmak, değişmek, biraz bunu anlatıyor galiba… Günün sonunda da hayat sana yeniden sen olmayı öğretiyor gibi…
Banu Kanıbelli: Bob Dylan’ın “The Times They Are-a-Changin’” şarkısı bu ve bizi 1963’ler Amerika’sına, Afroamerikan sivil haklar hareketinin tam ortasına götürecek. 1955’te Rosa Parks’ın otobüste kendi yerini beyaz bir kadına vermeye direnmesi ve tutuklanmasıyla bardaktaki son damlanın taşmasıyla başlayan, Martin Luter King’in Açık Radyo’dan da sık sık dinlediğimiz “Bir Hayalim Var” / “I have a dream” konuşması ile özdeşleşen, ırk ayrım sistemini koruyan yasaları feshettirerek sivil haklar bakımından eşitliğin kurulmasını amaçlayan bir hareket bu.
Dolayısıyla bu şarkının da sözlerinde ve müziğinde ABD’da sivil haklar hareketinin nabzı atıyor. Bob Dylan bu şarkısı için, “Büyük bir şarkı yazmak istedim, tematik olup, kısa, öz bölümlerinin hipnotize edici bir biçimde birleştiği… Bu kesinlikle amacı olan bir şarkı. Ne demek istediğimi ve kime söylediğimi çok iyi biliyordum.” Şarkısını 1963 Ekim’inde kaydeder ve bir konserinin açılış şarkısı yapar. Bu Kennedy suikastından yaklaşık bir ay öncedir. Kennedy tarafından hazırlanan “Medeni Haklar Yasası”, 1964’de başkan Johnson tarafından imzalanacaktır. Şarkı da aynı yıl aynı isimli albümle yayınlanır. İşte tam bu kaotik dönüşüm içinde yazılmış bir şarkı.
Minneopolis George Floyd cinayeti ile başlayan ve ABD de kalmayıp dünyanın farklı yerlerinde yankı bulan ve dile gelen eşitlik ve özgürlük talebinin içindeki nabızla neredeyse bire bir aynı… değil mi?
57 yılda değişen çok şey var, ama değişmeyen de var. Belki de değişim içinde değişmeyenin, hala geçerliliğini koruyanın şarkısı olduğu için bugün yine güncel!
Sözlerinden bir miktar çevirirsek şunları duyarız…
Şarkıda sular yükseliyor diyor Bob Dylan ve herkesi kemiğine kadar ıslanıp taş gibi batmadan yüzmeye çağırıyor. Çünkü zaman artık değişiyor.
Yazarlar ve eleştirmenleri, kalemiyle kehanet edenleri gözlerini açmaya, yazmakta aceleci davranmamaya davet ediyor. Çünkü şimdi kaybeden gibi gözükenin gelecekte kazanan olacağına, zamanın değiştiğine işaret ediyor.
Senatörlere, kongre üyelerine yoldan çekilme çağrısı yapıyor.
Anne babalara anlayamadığınız çocuklarınızı eleştirmeyin, onlar sizin hükmünüzün ötesinde, artık yürüdüğünüz yollar eskidi diyor.
Artık sahne değişti, şimdinin yavaşı yarının hızlısı, şimdi olmakta olanın, yarının geçmişi olacağını söylüyor. Çünkü zamanlar artık değişiyor.
Banu Kanıbelli: Asena Akan ile birlikteyiz, Sahibine Şarkılar programında, değişimi konu alan şarkıların arasında söyleşiyoruz. Sen bize hangi şarkıyı getirdin?
Asena Akan: Ben ‘Everything Must Change’ parçasına çok takıldım kaldım aslında sen ‘değişim’ dediğinden beri. Benard Ighner bestesi, 1974 yılında ilk olarak Quincy Jones’un en çok satan “Body Heat” albümünde yayınlanmış parçası. Sonrasında epeyce müzisyene ulaşmış ve onlar yorumlamışlar, her biri ayrı ayrı güzel. Fakat beni en çok etkileyen Nina Simone yorumu oldu, bana zaten parça o şekilde ulaştı. Belki de Nina Simone’un yaşamı ile ilgili okumalardan ve o belgeseli izledikten sonra, o mücadelelerde onun bunu vurgulayışı, yani değişime dikkat çekişi beni çok etkiledi. Sonra tabii biraz araştırma da yaptım parçayla ilgili. Hakikaten bu eserin neden bu kadar çok insana ulaştığıyla ilgili bazı pasajlar gördüm. Mesela orada geçen, burada insan olmanın, bir takım deneyimler yaşamanın bize kattıkları ve değişimin kırılgan değişmezliği… Bu çok kırılgan bir kavram ve hepimiz değişiriz. Ama bir yandan da asla değişmeyen şeylere vurgu yapması… Mesela sözlerinden ufak bir alıntı yaptım, istersen okuyayım… “Gençler yaşlanır, gizemler ortaya çıkar, çünkü zamanın akışı böyledir. Hiçbir şey ve hiç kimse değişime karşı duramaz. Hayatta emin olabileceğimiz pek fazla şey yok. Yağmurun bulutlardan geldiği, güneşin gökyüzünü aydınlattığı ve kuşların mırıldanarak uçtuğu gerçeği dışında…”
B.K.: E demek ki o zaman 57 yıldan bu güne çok şey değişmiş gibi olsa da değişmeyen şey belki de –bir insanın onurlu yaşam talebi. Değişmeyenler bunlar değil mi? Tıpkı yağan yağmur, güneş ya da mırıldanarak uçan kuşlar gibi, değişmeyen bir ihtiyaç olarak kalacak da.
Asena Akan: Zaten hayatta her şey var olmaya çalışıyor doğanın içinde. Dolayısıyla bu değerler de var olmaya dair değerler, çığlıklar, sesler! O yüzden de kalıcılar, o yüzden 'everything must change!'
Banu Kanıbelli: Her şey değişmeli, dedi Nina Simone!
Programın son dakikalarını Tracy Chapman’a vermeye ne dersin? Çok güzel şarkıları var. Zaten küçüklüğünden büyümesine aslında tüm zamanlarına yayılacak şekilde bu konuları dert etmiş bir insan. O yüzden de seçmek çok zordu ama içlerinden bir tanesi “Something to See”. Biraz da geleceğe merakla bakıyor, hatta muzipçe bakıyor. Hırslarımızın kalmadığı, savaşların artık yapılmadığı, dünya üzerindeki açlığın telafisi, giderilmesi için bir çabanın gösterildiği günleri görmek hiç de fena olmazdı. Acaba yeterince uzun yaşayabilecek miyim bu günleri görmek için? diye sorarak…
Banu Kanıbelli: “Something to See” dinledik Tracy Chapman’dan ve bu akşamki programı bitiriyoruz böylelikle. Asena bağlandığın için ve bizimle olduğun için bu zaman diliminde çok teşekkür ediyoruz, çok keyifliydi.
Asena Akan: Ben de çok teşekkür ederim, hakikaten çok keyif aldım.
B.K.: Asena, buradan şunu da söyleyelim istersen dinleyicilerimize, bu programın müzikleri araştırıyor ve paylaşıyor olmasının yanı sıra, aynı zamanda yaşadığımı zamanların gücesi olmasını da istiyorum başından beri. Dinleyicilerden gelecek, kendi hikayeleri, bugüne dair notları… şarkı sözü formatında olması hiç gerekmez. Sadece metin ve içinde duygusuyla birlikte yaşanmış bir gerçek, bugünün gerçeğine… belki bizler de müzik katabiliriz. Dolayısıyla bir şarkıya dönüşmesi mümkün olabilir. Sevgili Asena Akan da şarkı yazarlarımızdan biri olarak aramızda ve #şarkılaramektuplar ınızı bekliyoruz.
Adresimiz; [email protected] veya [email protected].
Bir sonraki görüşmemize dek, sağlıkla ve hep birlikte hep müzikle kalalım!
Şarkı | Şarkıcı / Yorumcu | Şarkı Yazarı | Albüm adı | Yılı |
Parçalar | Asena Akan | Asena Akan | Parçalar | 2017 |
The Times They are-a-Changin’ | Bob Dylan | Bob Dylan | The Times They are-a-Changin’ | 1964 |
Everything Must Change | Nina Simone | Benard Ighner | Baltimore | 1978 |
Something to See | Tracy Chapman | Tracy Chapman | Our Bright Future | 2008 |
***
Kaynaklar:
The Times They Are a Changing’
https://www.songfacts.com/facts/bob-dylan/the-times-they-are-a-changin
Everything Must Change