Çok odalı Sahibine Şarkılar evinin edebiyattan yazarlardan ilham almış müzikler odasına davet ediyorum. Çünkü bizi içeride iki şahane kadın beklemekte…
Bunlardan biri Carson McCullers, 1917-1967 yılları arasında yaşamış Amerikalı bir yazar.Türkçeye çevrilmiş “Yalnız Bir Avcıdır Yürek”, “Kadransız Saat”, “Küskün Kahvenin Türküsü” kitaplarından tanıyanlarınız olabilir.
Odada bizi bekleyen diğer kişiyi ise ismiyle tanıtmak yerine önce sesini dinletmek istiyorum. Hiç yabancı gelmeyeceğini düşünerek “We of Me” şarkısıyla odaya girelim…
“We of Me”yi dinledik. Tahmin ediyorum ki, 1980’lerden “Solitude Standing” albümünü tanıyanlar, “Tom’s Diner”, “Luca” şarkılarını unutmayanlar, Suzanne Vega’nın sesini çok özel tınısıyla hemen tanıdılar. O yıllardan bu yana hiç durmadan üretmeye devam eden bir müzisyen Suzanne Vega. Ve bu akşam, anlıyoruz ki onu çok etkilemiş olan yazar Carson McCullers’ın hayatından, eserlerinden yola çıkarak yazdığı ve yazarı anlattığı şarkılardan oluşan albümünden parçalar dinleyeceğiz. Albümün adı; “Lover, Beloved: Songs from an Evening with Carson McCullers” Carson Mc Cullers’la bir akşamdan şarkılar… Bu albüm 2107’de çıkarak, aynı dönemde yine kendisinin yazıp sahneye koyduğu ve McCullers’ı canlandırdığı bir oyunun müziklerini meydana getiriyor aynı zamanda.
Dolayısıyla yazara, Suzanne Vega’nın şarkılarından bakacağız.
Mc Cullers, Amerika’nın güneyinde, köleliğin en sert günlerinde ve coğrafyasında doğmuş, büyümüş bir genç kadın. Yaşamı boyunca çok zorlayıcı sağlık sorunlarıyla mücadele etmiş. Yaşadığı ve şahit olduğu tüm güçlükler, kitaplarındaki karakterlerinin tümüne renk vermiş. Koşullara rağmen düş kurabilmeyi ve bir yaşam inşa etmek için çaba göstermeyi, hem karakterlerinin, hem de kendi yaşamının rengi olarak görüyor Vega. Bunun yanı sıra, Mc Cullers’ın onu en çok etkileyen özelliğinin tüm eserlerinde cinsiyet ötesi bir yerden, ne kadın, ne erkek olarak, insanlıkla bağ kurarak yazmış olmasından bahseder. Yazdığıyla yaşam seçimleri arasındaki tutarlılık aynı zamanda. McCuller, siyahlar, çocuklar, yoksulluk ve herkesle bağ kurar, ideolojisi sevgidir, aşkın ve koşulsuz sevgi... Bir elinde sigara, diğer elinde kalem yoksa içi dolu bir bardak, yazdıkları ise zamanının çok ötesinde bir kadından bahsediyoruz.
Albümün ikinci parçası “New York is My Destination” Carson Mc Cullers’ın Julliard Müzik okulunda okumak üzere New York’a giderkenki heyecanını hissettirir dinleyene. Ve gerçek hayatta Carson, o yolculukta müzik eğitimi için birikmiş olan tüm parasını kaybedecek ve böylece yazarlık kendine bir yer açmış olacak…
Bu da bizi albümdeki “Harper Lee” isimli parçaya getirir. Vega bu şarkıda, mizahi bir dilde yazarın eşi Reeves ile sohbetini konu eder. Carson, kendini diğer yazarlarla karşılaştırır bu şarkıda – Hemingway, Faulkner, Scott Fitgerald, Tennesee Williams- çoğundan daha iyi olduğunu düşünür. Ve Harper Lee, neden kendisini sürekli onunla karşılaştırmaktadırlar, o sadece bir kitap kendisi üç kitap yazmış olmasına karşılık, neden onun daha fazla adı geçmektedir?
Başarı isteği, zorluklarla mücadele azmi ve sınırlandırmalara direniş var Carson’un tüm yaşamında, bunu anlıyoruz. İdealize ettiği aşkın sevginin eserlerinde yeri var ancak hayatı ilişkiler anlamında o kadar da kolay geçmiyor bunu biliyoruz.
Bir kadın; Anne Marie çok etkiler Carson Mc Cullers’ı. Annemarie Schwarzenbach. Bir başka kadın yazar. Şöyle der onun için; “Öyle bir yüzü vardı ki, hayatımın sonuna dek bir hayalet gibi peşimi bırakmayacaktı” ve “Altın Gözde Yansımalar” kitabını ona adar. Bu şarkıda ona karşı çelişkili duygular içindedir. Aşk, korku ve acıma duyguları birbirinin içinde… Vega’nın yorumuyla tabii…
Yazar Carson Mc Cullers ı anlatan Suzanne Vega şarkılarını dinliyoruz.
Demirden bir kelebek olarak nitelendirdiği, Vega’nın yazarı…
“Küskün Kahvenin Türküsü”, çok dokunaklı bir Carson McCullers öyküsü. Bir güney kasabasında, tek başına yaşayan, erkeksi tavırlarıyla bilinen, bir başka demir kelebek kadın Miss Ameila’nın aşkını anlatır öyküsünde. Hayatına giren, evini açtığı kambur kuzenine duyduğu karşılıksız aşkın öyküsüdür. Albümün bir şarkısı “The Ballad of Miss Amelia” işte bu hikâyeyi söylüyor. Onu çalmadan önce, öyküden bir sayfayı sizinle paylaşmak istiyorum.
Öyküden kesit: “Küskün Kahvenin Türküsü” s.27 (iş Bankası Kültür Yayınları)
Yazar Mc Cullers’ı Suzanne Vega’nın şarkılarıyla andık bu akşam. Albümden dinleyeceğimiz son şarkı, “Carson’un Son Akşam Yemeği” olacak. İki hafta sonra şarkılar ve satır arasında nefes alan hikayelerinde yeniden buluşmak dileğiyle…. Şarkının sözlerinden küçük bir çeviri ardından şarkıya geçiyor ve çok odalı Sahibine Şarkılar evinin bir penceresinden hoşçakalın diyorum.
Zengin, fakir
Kırılgan, kırılmayan
Bir araya gelsin
Herkes bu şölene ait
Zevklere içelim
Acılara içelim
Kayıplara,
Kazandıklarımıza içelim
Gelin masamda oturun
Gelin benim olanı alın
Eğer yapabilriseniz
Siz de kendiniz olanı bana verin
Sonsuza dek
Bir vücut olalım
Üzüntülere, sürprizlere
Eros’un öpücüğüne
Gerçek anlamlara, geri dönmemeye,
Durup dinlenmemeye,
Herkes davetli şölenime
Dünyayı seviyorum.
Bazen o da beni seviyor
Hayatımın aşkı, insanlık
***
Kaynak videolar:
Suzanne Vega Discusses Her Album https://www.youtube.com/watch?v=CHYdCERoQDU
Suzanne Vega’s musical homage to Carson
https://www.youtube.com/watch?v=yKFgM3uzdgA
Suzanne Vega on Lover, Belover