Covid-19 nedeniyle hayatını kaybeden Dr. Esat Ülkü anısına

-
Aa
+
a
a
a

Önce Sağlık’ın 16 Ekim 2020 nüshasında Covid-19 nedeniyle hayatını kaybeden Dr. Esat Ülkü’yü dostları Dr. İsmail Ertin, Dr. Turhan Keskin, Dr. Gürkan Mersin anlattı. 

Önce Sağlık: 16 Ekim 2020
 

Önce Sağlık: 16 Ekim 2020

podcast servisi: iTunes / RSS

Selim Badur: Açık Radyo dinleyicileri; her zaman olduğu gibi bir cuma günü yine saat 13.00’de Önce Sağlık programında birlikteyiz. Ben Selim Badur.

Ayşegül Tözeren: Ben Ayşegül Tözeren.

S.B: Bugün de ilginç, biraz hüzünlü, biraz keyifli bir program olacağını düşünüyorum. Konuklarımızı tanıtmak için ben yine sözü Ayşegül’e bırakıyorum.

A.T: Çok teşekkür ederim. Bugün aslında bir anma programı gerçekleştireceğiz. Aydın Tabip Odası Başkanı değerli hekim, değerli meslektaşımız Dr. Esat Ülkü için bir anma programı gerçekleştireceğiz. Biz hep şunu diyoruz; vefat eden yurttaşlar, vefat eden insanlar ve elbette ki vefat eden sağlık çalışanları, hekimler o tablolara yansıyan rakamlardan ibaret değil. Hepsinin ardında çok değerli yaşam hikayeleri var. Esat Ülkü’nün hem yaşam hikayesinden bahsedeceğiz, dostlarıyla anacağız Esat Ülkü’yü. Programa konuk olanlar da hem fotoğrafçılıkta hem hekimlikte onun dostları. Dr. İsmail Ertin, Dr. Turhan Keskin, Dr. Gürkan Mersin bizimle olacaklar. Katılımlarından dolayı ve acıları bu kadar tazeyken katıldıkları için katılmayı kabul ettikleri için sizin huzurunuzda da teşekkür ediyoruz kendilerine. Evet böyle bir program yapacağız. Hoş geldiniz diyemiyorum ama iyi ki geldiniz.

S.B: Hoş geldiniz! Bize vakit ayırdığınız için çok teşekkürler efendim.

-Biz de teşekkür ederiz.

+Teşekkür ederiz. Çok anlamlı bir zaman geçireceğiz diye düşünüyorum.

A.T: Evet, ilk sorumuzdan başlayalım isterseniz. Bizi dinleyen de çok değerli dinleyicilerimiz var. Dr. Esat Ülkü’yle nasıl tanıştınız? Tanıştıktan sonra onun yaşamıyla ilgili neler söylemek istersiniz? Çok kısa bir Esat Ülkü’den de bahsetmek isterim. Esat Beyin eğitimine baktığımızda önce Bornova Anadolu Lisesi, o zaman Muhalif Koleji deniyormuş. Ardından da sanıyorum o zamanların tek fen lisesi, Ankara Fen Lisesini bitiriyor. Çok parlak bir eğitim geçmişinden bahsediyoruz. Kimleri yitiriyoruz bilelim diye. Ardından Ankara Tıp Fakültesini kazanıyor. Ankara Tıp Fakültesinde başarıyla eğitim görüyor ve gerçekten uzmanlık sınavını kazanıp girmenin aşırı zor olduğu Ege Tıp kadın doğum bölümünü kazanıyor ve çok başarılı bir hekim olarak da yaşamına devam ediyor. Ben hemen sözü size vereyim. 

Turhan Keskin: Ben mi alayım ilk sözü? Merhabalar ben Dr. Turhan Keskin. Anestezi ve reanimasyon uzmanıyım. Esat abinin çok yakın arkadaşıyım, komşusuyum, çok yakın 5 metre mesafelik çok yakın bir komşuluğumuz var. Aynı sitede oturuyoruz. Meslektaşım, uzun yıllar birlikte çalıştık, abim, arkadaşım. Yani her şeyimiz diyeceğimiz bir insan gerçekten. Onunla ben Nazilli’ye geldiğimde tanıştım ilk. O buradaydı ben geldiğimde. Ben 1993 yılında geldim. O benden birkaç yıl önce gelmiş. O zamandan 2-3 gün öncesine kadar da beraberdik. Yani tanışmamız bu şekilde oldu. Tabi bir sürü şey yaşadık birlikte, herhalde onları zaman içerisinde şey yaparız.

Gürkan Mersin: Merhaba. Ben Gürkan Mersin. Ben öncellikle bu fırsatı bize tanıdığınız için Esat abiye yakışır bir anma fırsatı verdiğiniz için kendi adıma, arkadaşları, ailesi, yakınları adına, Aydın Tabip Odası adına ve Nazilli Fotoğraf ve Plastik Sanatlar Derneği adına teşekkür etmek istiyorum. Benim Nazilli’ye gelişim de 1996 yılıydı. Ben geldiğimde Esat abi, devlet hastanesinin kadın doğum uzmanlarından birisiydi. O dönem de çok yakın bir ilişki fırsatımız olmadı ama sonrasında Esat abi, sağlık grup başkanlığı görevini ve devlet hastanesi başhekimliği görevini üstlenmişti. O dönem de bizim ilk tanışmamız o şekilde olmuştu. 

İsmail Ertin: Ben 1984’de mezun oldum ve 1984’de mezun olduktan sonra Nazilli’nin hemen yakınındaki Kuyucak ilçesinde göreve başladım. Sanıyorum 89-90 yıllarında da Esat abi, Nazilli Devlet Hastanesinde kadın doğum uzmanı olarak göreve başlamıştı. Çok yakın ilçeler olduğu için çok fazla ortak hastamız vardı. En ufak bir şeyde danışabileceğim kişilerdi. Nazilli gerçekten Esat abi özelinde ama kadın doğumcular açısından da çok şanslı bir ilçe. Sadece Nazilli değil tabi ki büyük bir bölgeye hitap ediyor. İşte Aydın’ın doğusunda kalan bütün ilçelere hitap ediyor. Kadın doğumculuk zor bir iş, gerçekten çok zor bir iş. Gecesi gündüzü olmayan bir iş. Hakikaten bu işi çok sevmek gerekiyor. Başka türlü olmuyor. Gece saat kaçta ararsam arayayım her zaman Esat abi telefonunu açtı. Sorduğumuz sorulara yanıt verdi. O yıllardan bu yana hala da çok yakın zamana kadar ben şu anda Kuşadası’nda çalışıyorum. Yine bir sorunla karşılaştığımda Esat abiyi arar, danışırdım.

A.T: Evet. Yaşamıyla ilgili neler söylemek istersiniz? Esat Bey dediğinizde sizde nasıl bir imge uyanıyor? Tabii başarılı bir hekim ama sanıyorum hayattan da zevk alan bir insan. Hani fotoğraflardan, videolardan, şarkı söyleyişinden ben onu anladım.

T.K: Evet. Ben söz almak istiyorum şimdi. Esat abi eşittir hayat. Aç parantez; devasa artı artı koyun. Yani yeme içmeden tutun, sanata kadar; sanatın içerisine bir parantez daha açın müzik, fotoğrafçılık, sinema, okuma, edebiyat. Bu şekilde hayata bakışı her zaman için olumlu olmuş, hayatı gerektiği gibi yaşamaya çalışan bir abimiz oldu gerçekten. Bunu da öğretti bize gerçekte. Yeme, içme kültürü. Tabii biraz önce söylediğim gibi komşusu olmam sebebiyle yaptığı yemekleri, en büyük zevklerinden bir tanesiydi yemek yapma, aldığı tarifleri kendi yorumuyla yapar ve bize sunardı. Hatta kafasında o yemeğin tadını anlatırdı. Hakikaten de biz tattığımız zaman o tadı o yemekten alırdık. Öyle bir özelliği de var. Onu ben yakın komşusu olarak, yakın tanıyan bir arkadaşı olarak anlatmış olayım.

G.M: Ama Esat abim çok hayat dolu bir insandı ve bu enerjisini, hayat dolu güzelliğini etrafına da yansıtabilen bir insandı. Çoğu insan bunu çok beceremez. Çok naif, sanatçı kişiliği ön planda olan ve bunu her türlü bilgisini, deneyimini etrafıyla paylaşmayı bilen, isteyen çok yönlü bir insandı. Çok özleyeceğiz. Açıkçası doğru kelimeleri bulmak bizi biraz zorluyor bu arada. Işıklar içinde uyusun. Çok fazla bir şey söyleyemeyeceğim bu konuda.

A.T: İsmail?

İ.E: Ben de şöyle bir örnek vereyim. 25 sene öncesinde Nazilli’de 3-4 kadın doğumcunun olduğu yıllarda çok fazla hasta var ve böyle küçük ilçelerde desteğimizin aynı uzmanlık dalındaki kişiler bazen birbirine selam bile vermez ama kadın doğumcular Esat abinin önderliğinde mutlaka 15 günde bir, ayda bir otururlar bir masada, yerler, içerler ve birbirlerine de her zaman destek olurlar. Bütün hastalara da aynı şekilde deontolojik yaklaşımlarını sürdürürlerdi. 

A.T: Selim hocam İsmail bana bir şey anlattı. Bir de masa ve restoran kültürü Esat Beyin inanılmazmış. Mesela Trabzon’a gitseniz de Diyarbakır’a gitseniz de İstanbul’da Asmalı Mescide olsanız da kendisine telefon açtığınızda muhakkak bir restoran önerisi olurmuş ve o kadar da hoş ve cömert bir insanmış ki orayı da ararmış veya adını verdirirmiş. İşte gidin benim arkadaşım olduğunuzu söyleyin deyip, hoş bir muamele görmelerini de sağlarmış. Doğru mu İsmail?

İ.E: Evet. Turhan daha iyi anlatır sanıyorum onları. 

T.K: Yıllar önce Hatay’a gidişim olmuştu. Hatay’dan girerken tabii aklımıza Hatay’ın kendi özelinde biliyorsunuz yemek kültürünün çok şey olduğu bir yer. Hemen Esat abiyi aradım yolda. “Esat abi ben Hatay’a giriş yapıyorum. Nereye gideceğim öğle yemeği için?” bana hemen tabii ki tavsiyelerini o dönem sunmuştu. Tabii şimdi reklama gireceği söylemeyeyim tavsiye ettiği yeri ama bana hemen orada bir restoran ve hakikaten de pişman olmadan çıktım. 

A.T: Selim hocam ben çok soru sordum. Son sorumu soracağım ondan sonra müzik arasından sonra size bırakacağım. Bu Sümerbank hikayelerini anlatmanız mümkün mü acaba? Sümerbanka sanıyorum bir ruh birliği var Esat Beyin.

-Geçen gün şöyle demiştim. Doğuştan Sümerbank’lıydı çünkü annesi de babası da SümerBank çalışanıydı. Babası Fikret Ünlü, Nazilli Sümerbank’ın savunma uzmanıydı. Nuran Hanım da Nazilli’de Sümerbank çalışanıydı. O yüzden, yani o 36’larda kurulan Sümerbank kanına işlemişti. Damarlarımda Sümerbank vardı ve bu yüzden de Nazillilerin vatanseverliğini, Sümerbank’ın o Nazilli basması ki o Ceyhun Atıf Kansu’nun şiirinden bahsediyorum. Sümerbank, Nazilli için çok önemli bir değerdi. Maalesef yitirdik. Yitirirken de şunu yaptık; birkaç arkadaş, bu tabii ki Esat abinin öncülüğünde, biz Sümerbank’ın o yitirilen değerlerini çalıştık. Evet Sümerbank’ın içinden incir ağacı çıkmıştı artık.

+Fabrika içinden. Ben onu proje bir proje haline getirmeye çalışıyorum. Bir sürü fotoğrafını çektim son durumunu, yani şu son iki yılda. Gerçekten şu andaki durumu tabii içler acısı. İçindeki tüm makinaları sökülmüş vaziyette; baskı makinaları, dokuma makinaları bir sürü bölümü var. Yani Sümerbank belki ayrı bir konu. Burada sığmaz yani anlatmakla. Yani tabi orada çektiğimiz fotoğrafları belki bir fotoğraf kitabı haline Sümerbank’ın özelinde yapacağız ama. Orada hakikaten ben çok çok üzüldüm o hali görünce. Neden böyle bir değer, bir cumhuriyet değeri ve örnek olmuş... çünkü benzerleri de yapılmış o dönem de. İlk o 5 yıllık kalkınma programları içerisinde, o cumhuriyet döneminde. Etibank fabrikaları, şeker fabrikaları gibi birtakım fabrikalar. Sümerbank bizim Nazilli’de bunların öncüsü konumunda. Kendi enerjisini üreten, fazla enerjisini Nazilli’ye veren. O zaman tabi ki Türkiye’de her yerde elektrik yok. Her yerde jeneratörlerle elektrik üretiliyor. Nazilli Sümerbankın da devasa bir, bizzat gördüm ben burayı da, jeneratörleri yoktu. Burada üretilen, artık bilemiyorum teknik olarak, binlerce kilovat enerjinin bir kısmını kendisi kullanıyor, bir kısmını da Nazilli’ye verilirmiş o zaman. Yani o derece kendi kendine yeten bir fabrika tabi böyle bir değerin yitirilmesi hakikaten acınacak bir durum. Yani fotoğraflar şu an bir radyo programındayız ama görsel bir program olmuş olsa, o fotoğraflardan örnekler göstersem hakikaten her insanın içi acır. Sanki nötron bombası atılmış gibi böyle oradan sarkan Sümerbank’ın dokuduğu güzelim basmalar sağda solda hala duruyor orada. O şekilde bırakılıp gidilmiş vaziyette. Tabii Esat abi de bunların bir parçası ailesiyle, annesiyle, babasıyla birlikte. Orada büyümüş. Tabii o da bize ön ayak oldu projelerin yapılmasında. NAFOD’un, yani Nazilli odası başkanlığı sırasında olsun böyle bir çalışma başlatmıştık. Sonra bir kesintiye uğradı. Bu senelerde tekrardan TFSF öncülüğünde bir çalışma başlattık. Sürüyor şu anda. Yani başka söyleyeceğim çok fazla bir şey yok. Bunun Sümerbank ile ilgili ayrı bir şey olsa daha iyi olur. Ayrı belki bir araya gelebiliriz daha sonraları.

S.B: Peki. Ayşegül Dr. İsmail Ertin, Dr. Gürkan Mersin, Dr. Turhan Keskin’in anlattıklarıyla başladık. Kaybettiğimiz Sayın Dr. Esat Ülkü’nün anma programı oluyor. Senden öğrendiğim kadarıyla kendileri müzikle de çok yakından ilgileniyor ve fado müziğini çok severmiş. O nedenle ilk parçamızı öyle bir ezgiyle süsleyelim Amália Rodrigues’den dinliyoruz.

_______________________MÜZİK ARASI__________________________

S.B: 95.0 FM Açık Radyo’da Önce Sağlık programındayız. Bu cuma günü 16 Ekim 2020 tarihinde Aydın Tabip Odası Başkanı, ne yazık ki kısa süre önce kaybettiğimiz, Dr. Esat Ülkü’yü bir yerde anma programı yapıyoruz ve müzik arası olarak Amália Rodrigues’den bir parça dinledik. Şimdi konuklarımız olan her üç meslektaşım da bizlere biraz Dr. Esat Ülkü’yü tanıttılar. Belki biraz hoşluk olsun diye NAFOD diye kısaltılan yapıyı nasıl kurdunuz, nasıl oluşturdunuz? Biraz ondan bahseder misiniz acaba?

-Bana mı bakıyorsun İsmail?

S.B: İsmail hocam siz sesinizi kapattınız galiba, duyulmuyor.

İ.E: Bir sözcükle başlamak istiyorum. Biz NAFOD’u Esat abinin muayenehanesinde kurduk. 

S.B: Bir hekim muayenehanesinde kurulan bir fotoğraf evi, bir fotoğraf derneği mi, nedir, biraz bahseder misiniz?

-Dernek. Evet.

S.B: Ama sadece fotoğrafla mı ilgileniliyor?

+İsmail Kuyucak’da fotoğrafla uğraşıyor. Gürkan burada uğraşıyor. Ben burada uğraşıyorum ama birbirimizden tabi bu konudaki ilgisinden çok da haberdar değiliz ama bir ara böyle dijital fotoğraf olayı değil mi? Hız kazandı dünyada. Böyle hepimizi bir dijital fotoğraf makinası alalım edelim derken, baktık aynı ilgi alanlarına yöneliyoruz Bunun geçmişi var. Yani analog dönemlerden de bir şeyler yapmışız. Daha sonra başka bir öğretmen arkadaşımızın da katkısıyla, o da zaten resim öğretmeni ve fotoğraf meraklısı, onu bulduk. E ne yapalım? Tamam bir araya geliyoruz ama bunu bir kurumsallaşma başlığı altında şey yapabilir miyiz, nasıl olur derken; bir baktık ki 15 kişiymişiz biz bu konuda hevesli ve hakikaten İsmail’in dediği gibi Esat abinin muayenehanesinde bir akşamüstü toplandık ve derneği kurduk. Yani Nazilli Fotoğraf ve Plastik Sanatlar Amatörleri Derneği adıyla. Biraz uzun ama... Bu şekilde NAFOD kısaca kurulmuş oldu 2006 yılında.

S.B: Peki sadece siz hekimler mi varsınız bu dernekte? Yoksa Nazilli’den başka insanlar da katılıyor mu?

-Birden çok meslek grubundan insanlar var derneğin içerisinde ama hekimler bir biçimde öncü gibi oldular ama hala 30 civarında derneğin üyesi var. İçerisinde öğretmenler, esnaf olarak işini yapanlar ya da çok farklı eğitim gruplarından arkadaşlarımız var. Birlikte derneği ayakta tutmaya çalışıyoruz şu an için.

A.T: Muayenehanelerde neler kurulur? Sanata dair çok şey kurulmuştur bence muayenelerde. Hiç şaşırmadım bundan dolayı.

-NAFOD için şunu söyleyebiliriz; tabii Esat abi iki dönem başkanlığını yaptı. Ben yaptım, İsmail yaptı, Gürkan her zaman yönetim kurulunda yer aldı. NAFOD başarılı bir dernek gerçekten. TFSF dediğimiz Türkiye Fotoğraf Sanatı Federasyonunun içerisinde de tanınan, sözü dinlenen, bilinen bir yapısı var. Yani bir ilçe derneği olarak da dünya 12.’liğimiz de var. Onun dışında bir sürü projeye imza attık. Hala devam ediyor bu çalışmalar. Tabii bu pandemi döneminde baya bir sekteye uğradı her yerde olduğu gibi. Tabi biliyorsunuz bütün sanat dalları sekteye uğradı. Sinema salonları boşaldı, tiyatro bitti. Tabi biz de şu anda bir şeyler yapamıyoruz ama yine zoom aracılığıyla zaman zaman toplantılar düzenliyoruz ama işte şey olarak da bir araya gelemiyoruz, yan yana olamıyoruz bu pandemiden ötürü ama inşallah bu pandemi bittikten sonra herhalde son hızla bu hobimizi gerçekleştirmeye, oradan ürünler almaya devam edeceğiz.

+Ben NAFOD’la ilgili şu vurguyu yapmayı önemsiyorum. Pek çok fotoğraf derneği aslında bireysel fotoğrafçıların bir araya geldiği, etkinliklerini orada sergiledikleri sanat ortamları ama biz NAFOD olarak şöyle bir farkımız olduğunu söylemek istiyorum. Biz çalışmalarımızı üyelerimizle birlikte ortaklaştırarak yapıp, onlardan birtakım ürünler ortaya çıkartmayı seviyoruz, onu önemsiyoruz. Bunun en güzel örneği de; Türkiye’nin en önemli fotoğraf yarışmaları demeyeyim de Sami Güner Kupası vardır. Bir çeşit prestijli yarışma aslında. Bu kupayı kazanan tek dernek NAFOD’dur şu anda. 

S.B: Çok güzel, çok başarılı. Peki, Ayşegül nereden devam edelim?

A.T: Hekimler meraklı fotoğrafa, değil mi? Yani ve başarılı da. Neden böyle? Gözlem yeteneğimiz mi iyi bizim? Evet. Ne diyorsunuz? 3 kişi olunca herkes birbirine yönlendiriyor.

-Fotoğraf bir bakış açısı, yani hayata farklı bir gözle bakabilmek diye düşünüyorum ben. Yani herkesin göremediğini görmek, herkesin duyamadığını hissetmek; böyle bir bakış açısı. Bilmiyorum biz böyle hissediyoruz. Yani hekimlik dışı da mutlaka diğer arkadaşlar da olduğuna göre mutlaka böyle hissediyorlar ama herhalde biz biraz daha mı yakınız hekim olarak? Çünkü bir sürü hekim dostumuz var fotoğrafla ilgilenen. Yani bunu bir hobi olarak yapıyorlar ama bir bakış açısı da var. Tıp da zaten bir sanattır. Yani neticede tıp moda mod bir şey değildir. Hocalarımız hep şunu der; “bir hastalık yoktur tanımlı biçimde, hasta vardır. Hasta da özeldir zaten”. Yani hekim bir sanatçı olarak bir yerde hastasını tedavi eder. Bunun en yakın örneğini şu COVID’de bile gördük biliyorsunuz. 3 bulguyla ortaya çıktı. Şu anda bir sürü bulgu, bir sürü semptom. Yani bunların arasından sıyrılmak, bir tekile varmak kolay bir iş değil yani; o teşhisi koymak. Fotoğrafçılıkta da böyle. Yani bir yerde globalden sıyrılıp, bir yere yönlendirmek bakış açısını; böyle bir benzeşim diyebiliriz. Bilmiyorum benim yorumum bu şekilde ama arkadaşlarımız ne der, Gürkan’cığım?

+Genel anlamda zaten hekimlerin yaklaşımı hep bir adım öndedir diye düşünüyorum ben. Yani etrafımdaki hekim arkadaşlarıma, sınıf arkadaşlarıma dönüp baktığım zaman diğer meslek gruplarına göre hekimler biraz daha sanata yakın, biraz daha destek olan, sahip çıkan bir pozisyondalar. Fotoğraf da bunların içinde bir tanesi diye düşünüyorum ben. Sadece fotoğraf da değil ve diğer sanat dallarında da etkinlikleri, yakınlıkları yüksek olduğu için bu bir biçimde fotoğrafa da yansıyor ama sizin söylediğiniz gibi bakış açısı farkının mutlaka etkisi vardır diye düşünüyorum ben de.

S.B: Peki, Ayşegül eğer istersen... Pardon İsmail hocam bir şey mi diyecektiniz?

İ.E: Fotoğraf dostlarıyla ilgili de birkaç şey hatırlatmak isterim. Beni birkaç gündür arayan fotoğraf dostları var. Birisi yine gözyaşlarıyla, ben Nazilli’ye geldiğimde, Karacasu’ya fotoğraf çektirmeye gittiğimde otel mi, nerede kalayım diye düşünürken Esat abi bana kapısını açtı, onun evinde kaldım, kahvaltı hazırlamıştı gibi bir anısını anlattı. Şimdi yine ortak dostlarımızdan sevgili Bekir Tuncu şöyle yazmış; Yıl 2008’di. Bizim bazı yarışmalarda beraber olduğumuz arkadaşlar hep bir aradayız. Yarışma sonrası Balat’ta hep beraberdik. Balat sokaklarını gezmeye çıkmıştık. Esat abiyle Bekir beraber gezerlerken grubun arkasında kalmışlar ve inşaatta bir çocuğun fotoğrafını çekiyor, görüp Bekir. Ondan sonra “abi sen çekmiyor musun?” demiş. “Yok. Onu sen gördün, senin fotoğrafın” demiş. Böyle naif, ince bir insandı. Yine bir fotoğraf dostumuz, doktor arkadaşımız Erdal Kılıç. Erdal Kılıç’ın bir fotoğrafının altına “biz size yetemedik” diye bir fotoğrafı vardı Erdal’ın. Erdal’cığım her zaman ki çarpıcı yaratıcılığınla harika bir iş çıkartmışsın, emeğine sağlık. Sen yaratmaya devam et. Nevizade’de barbunya, rakı benden. 

-Bu arada Esat abinin AFYAD olduğunu da unutmayalım. Bence uluslararası fotoğraf sanatçısı demektir AFYAD. Yani böyle bir unvanı da almış bir insan, değil mi? Bunu da herhalde hatırlatmadan geçmemek lazım. O güzel fotoğraflarıyla gerçekten bunu da hak etmiş bir abimiz diyebiliriz.

S.B: Peki. Birazdan bir müzik arası ve son bölümde Sayın Dr. Esat Ülkü’nün hekimliği, oda başkanlık dönemi nasıl bir sağlık sistemi, nasıl bir sağlık ortamı isterdi? Bunlarla programımızı kapatırız ama şu aradaki sürede biraz Nazilli’de Aydın’da nasıl yaşandı pandemi dönemi? Şu anda ne aşamadayız? Birazcık o konuda bilgi verebilir misiniz bize?

+Herhalde Türkiye genelinde de aynı şekilde, ben hastanede çalışan bir hekim olduğum için gözlemlediğimiz bizim; o mart-nisandaki ilk dönem çok şey değildi. Biz bu dönem herhalde 2 katı 3 katı gibiyiz.

S.B: Şu anda?

+Evet evet, maalesef ama bu Türkiye genelinde de böyle. O zaman rahatmışız diyoruz şimdi baktığımız zaman çünkü yoğun bakımlarımız dolu, hasta sayılarımız arttı. Yani maalesef bunu da biz tabii şundan şey yapıyoruz. Yani halkımız gerçekten çok bu konuda duyarlı değil. Duyarlı olan da var. Onlara da biz teşekkür ederiz hekimler olarak ama pazara gidiyoruz, çarşıda geziyoruz, bakıyoruz. Gerçekten bu sosyal mesafe olsun, maske olsun bunlara çok uyulmadığını görüyoruz. Buradan da bir hekim olarak sesleniyoruz. Lütfen bütün insanlarımız, bütün halkımız bu şeyi önemsesin, gerçekten önemli bir şey. Yani bir gerçek daha var; şu anda COVID’in bir tedavisi yok. Yani COVID’in tedavisi, tedavi ediyoruz diyoruz ama biz destek veriyoruz sadece. Şu anda COVID’in tedavisi yok. Örneğin bir bademcik tonsilit olursunuz; antibiyotiği, perisini verirsiniz ve kurutursunuz, biter. Yani bu tedavidir. Tedavisi var deriz ama şu anda bunun bir tedavisi maalesef yok. Sadece korunma en güzel tedavi diye düşünüyoruz, değil mi Gürkan? Senin söyleyeceğin var mı?

-Ben de aile hekimi olarak çalışıyorum. Benim de algılamam gerçekten vaka sayısının ciddi bir artış olduğu yönünde. Geçmiş dönemler biliyorsunuz biz takipli hastaları arayıp, sağlık durumlarını öğrenmekle görevlendirildik bu süreçte. Yani toplamda 20-25 tane vakayla temas ediyorduk ama son birkaç haftadır vaka sayılarım benim işte 3800’e yakın bir sorumluluk nüfusum var. Toplamdaki temaslı ulaşmam gereken sayı 50-60'lara kadar ulaştı. Yani neredeyse Turhan’ın söylediği gibi nisan-mayıs dönemine göre 2-3 katı vakalarla boğuşuyor durumdayız şu an için.

+Evet. Tabii bir de Esat abinin özelinde şey yaparsak ki Esat abi hakikaten korunan bir insandı, bu konuda bilinçli bir insandı. Hatta yani şöyle söyleyeyim; N-98 dediğimiz maskeyle sokakta dolaşıyordu. Bakın bu çok önemli bir şey. Buna rağmen bu hastalıktan maalesef kaybettik. Yani hekim ya da ne bileyim hiçbir şey tanımıyor bu hastalık. Yani sadece kurala uymayanı yakalıyor diyelim ama tabi Esat abi bizim bir şekilde almış olabileceği bir şey olabilir ama tabi şu anda buna tam bir şey söyleyemiyoruz maalesef. Ama elden geldiği kadar mutlaka korunma tedbirlerine uymamız lazım.

S.B: Dr. İsmail Ertin’e döneyim. Ada’da durum nasıl? Eğer yanlış hatırlamıyorsam Kuşadası’na Ada derler değil mi o yörede?

-Evet Ada derler.

S.B: Kuşadası’nda nasıl durum?

-Evet Kuşadası’nda da şöyle bir durum var. Belki Nazilli kadar kalabalık değiliz gibi ama Kuşadası’nda ortalama 130 bin olan nüfus yaz aylarında 1 milyona kadar çıkıyor. Sonra insanlar Eylül 15’den sonra İstanbul’a, Ankara’ya her neyse dönerlerdi kışlıklarına. Şu anda Kuşadası’nın nüfusu en az 400 bin. Kimse geri dönmüyor, herkes yazlıklarda. Bu da gerçekten çok farklı bir şeye neden oluyor. Yani oradaki kişilerin aile hekimleri biz olmadığımız için farklı yerlerdeler. Tabi ki sayılar gittikçe daha ciddi oluyor. Ekim 15’e geldik. Bundan sonra grip mevsimi. Nelerle karşılaşacağımızı kestirmek zor değil.

S.B: Ayşegül bir müzik arası daha verelim istersen son bölüme geçmeden. Bu kez Vanessa Da Mata’dan dinleyeceğiz, Boa Sorte isimli parçayı seslendirecek. Derya uyardı beni bu parçayı Vanessa Da Mata, Ben Harper ile birlikte bestelemişler. Ben bunu bilmiyordum, bu bilgi için de Derya’ya teşekkür ediyorum. Vanessa Da Mata’yı dinliyoruz.

___________________MÜZİK ARASI___________________________

S.B: 95.0 FM Açık Radyo’dayız. 16 Ekim 2020 günü Önce Sağlık programında Aydın Tabip Odasının yitirdiğimiz başkanı Dr. Esat Ülkü’ye adadığımız bir program yapıyoruz meslektaşları, çalışma arkadaşlarıyla birlikte ve son bölümde Ayşegül’ün soruları var.

A.T: Evet. Dr. Esat Ülkü’yü konuşurken aslında ne kadar çok şey konuştuk, Vivet Kanetti Twitter’da bizim programı yorumlamış “ne kadar dokunaklı bir program yapıyorlar” demiş. Aslında gerçekten biz hakiki, sahici, içten duygulardan bahsediyoruz çünkü çok güzel bir insanı yitirdik, onu anıyoruz. Özlediğimiz, şimdi çok değer bulunmayan erdemlere sahip bir insanmış Esat Ülkü. Bundan dolayı da bize anlattığınız için çok teşekkürler. Unutmaya yüz tuttuğumuz erdem gibi değerli, onurlu duyguları da hatırlamış oluyoruz Esat Ülkü adıyla. Tabii biraz hekimliğine gelmek istiyoruz. Çok güzel videoları vardı Esat Ülkü’nün. Özellikle Küba’daki şarkı söyleme videosunu ben Facebook’tan paylaştım, çok çok güzeldi. Hani eşittir hayat diyorsunuz ya eşittir hayattı orası. Hekimliğine gelelim, nasıl bir hekimdi Esat Ülkü? Çok iyi yazıldı sonrasında da pekçok kişi, bebeğimi kucağıma Esat Ülkü verdi diye yazdılar. Siz nasıl bir hekim olarak görürdünüz meslektaşınızı? 

-Evet. Şimdi Esat abi gerçekten çok yenilikçi bir hekimdi; yenilikçi derken birtakım yeni tıbbi şeyleri kendi şeyine katan, Nazilli’ye kazandıran. Örneğin ben buraya geldiğimde ağrısız doğum olayı yoktu, ne bileyim epidural anestezi ile sezaryen olayı yoktu. Ben de yeni geldiğim için bu tür şeylere çok da cesaret edemiyordum. Beni bu konuda cesaretlendirdi, bu yeniliği buraya sokalım dedi ve gerçekten de birçok insan, birçok anne adayı bu yöntemi benimsedi, ağrısız doğumlar yaptık onunla birlikte, ilk Esat abiyle yaptık gerçekten. İşte sezaryenleri aynı şekilde rejiyonal anestezi dediğimiz epidural anestezi yaptık. Buradaki birtakım duygusal şeyleri anneye kazandırma adına, bebeğini hemen görme, hemen emzirme, ameliyat sonrasında ağrısının olmaması gibi birtakım avantajları kullandırmış olduk Esat abiyle birlikte hastanede. Bu çok güzel yenilikçi bakış açısını getirdi ve bu konuda beni cesaretlendirdi. Bu çok önemli bir şey çünkü o güne kadar yapılmamış Nazilli’de. Yani benden önce anestezi uzmanları olmasına rağmen belki cesaret edilmedi, belki bilinemiyordu, bilmiyorum. Yani bu yeniliklere de ön ayak olmuş bir hekim. Yani her şeyden önce bu çok önemli bir şey bence. Bir hekimin yeniliğe açık olması çok güzel bir şey. Onun dışında sizlerin söyleyeceği?

+Birinci basamak hekimi olarak biraz önce İsmail’in ifade ettiği gibi Esat abinin o danışmanlık desteğini her zaman arkamızda hissettik. Yani hangi vakayla, ister bizimle, ister hastalarımızla ilgili olursa olsun bir telefon kadar bize yakındı, gece gündüz hiç fark etmezdi. Yani yönlendirdiğimiz hastaları da hiç mağdur etmeden, gereğini yapıp sizin de söylediğiniz gibi bebeklerini kucaklarına verip gönderdi. Binlerce bebeğin babasıdır aslında. Çok değerli, çok yetkin, bilimsel temelli de çalışan ve deontolojik değerleri de ön planda tutan önemli bir hekim abimizdi. 

-Ben Aydın’dan bir hekim arkadaşın yazdığından bahsetmek istiyorum. “Küçük bir kasabada çalışırken, askere giderken eşim kızıma hamileydi. “O benim de kızımdır artık. Gözün arkada kalmasın” demiş, öyle de olmuş. Babasını yoğun bakıma yatırmak için uğraşırken, gelip eşimin doğumunu yaptırdı. Daha sonra oğlumu da aynı şekilde. Hekimliği, deontolojiyi, insanlığı, abiliği biz onda gördük, güzel insan” diyor Dr. Mesut Kavaklı. 

A.T: Evet. Tabii böyle bir hekimin de Selim hocam bir sağlık ortamı, bir sağlık hayali vardır muhakkak. Bugün aynı zamanda Fusün Sayek’in ölüm yıl dönümü 14.cü. Onu da genç yaşta kaybetmişiz, 59 yaşında. Türk Tabipleri Birliği eski başkanı Füsun Sayek’i. Onu da anmış olalım Esat Ülkü’yle birlikte iki güzel insanı. Nasıl bir sağlık ortamı hayali vardı Esat Ülkü’nün sizce?

-Esat abi senelerdir Tabip Odası içerisinde sürekli görev aldı, yük omuzladı. Uzun seneler Onur Kurulu üyeliği, Onur Kurulu Başkanlığı yaptı. Oraya çok emek verdi. Temmuz ayında yapılan Aydın Tabip Odası seçimlerinde de bu dönem yönetim kuruluna seçildi. Ben de onunla birlikte yönetim kuruluna seçildim. Hedefimiz en başta şu, biz Aydın genelinde geçmişten beri aynı çabayı gösteriyoruz; tüm hekimleri kucaklayabilmek. Aslında Tabipler Birliğine pek çok arkadaşımın yaklaşımları genelde çekinik, olumsuz olabiliyor ama Aydın özelinde biz bu algıyı, bu eksikliği yıkabilmek için geçmişten beri çok çaba gösteriyoruz. Esat abinin de yönetim kuruluna girerken temel amaçlarından bir tanesi buydu. Yani ne kadar hekimi odamıza, odamızın etkinliklerine katabilirsek, onlarla bir arada olabilirsek sağlık ortamına, hekimlerin eksikliklerine, sıkıntılarına o derece katkı sunabiliriz hissiyatıyla yola çıkmıştı. Maalesef yolda kaldık, yarıda kaldık. Çok acı ama onun dik duruşu, fikirleri, idealleri bizim yolumuzu aydınlatmaya devam edecek.

+24 Eylül’de bir basın açıklaması var. 24 Eylül’deki basın açıklamasında diyor ki “biz hekimler ve sağlık çalışanları bugüne kadar olduğu gibi, bugünden sonra da işimizi severek ve onurla yapmaya devam edeceğiz. Ülkemizin yaşadığı onlarca olağan dışı durumda desteğimizin doğasında yer alan fedakarlığı ve öz veriyi yerine getirmeyi başarmış mesleğin mensuplarıyız. Bu doğrultuda öneri ve taleplerimizin dikkate alınmasını umuyoruz. Hekimlerde ve sağlık çalışanlarında biriken patlama noktasına gelen kaygı ve tepkileri ülkeyi yönetenlerin dikkatine sunuyoruz. Türk Tabipleri Birliği olarak da pandeminin ilk gününde yaptığımızda uyarıyı tekrarlıyoruz. Hekimlerini ve sağlık çalışanlarını korumayı başaramazsanız bu pandemiyi doğru yönetemezsiniz” diyor.

S.B: Çok önemli ve evrensel geçerliliği olan bilgiler ama bütün program boyunca üçünüzün de sağ olun katkılarınızdan. Biz Dr. Esat Ülkü’yü, kısa bir süre önce kaybettiğimiz Aydın Tabip Odası Başkanı Sayın Ülkü’yü daha yakından tanıma olanağı bulduk. Hem sanat yönü hem insani yönü hem hekimliğinin ne kadar iç içe geçmiş örnek bir insan, bir dost, bir meslektaş, bir abimiz olduğunu anlattınız. Çok da güzel anlattınız, teşekkür ederiz. Ayşegül programın sonuna doğru başka eklemek istediğin bir şey var mı? 

A.T: Yani benim sadece soracağım Aydın Tabip Odası’nda eminim çok özleyeceksiniz onu. Anısını yaşatmak için düşündüğünüz bir plan, proje başladı mı? Çok tabii anısı taze. O herkesi kucaklayan bir Tabip Odası hayal ediyormuş anladığım kadarıyla. Böyle bir plan, proje var mı?

-Şu an için yönetim kurulu ya da genişletilmiş yönetim kurulu olarak bazı düşünceler aklımızdan geçse de kesinleştirilmiş ya da planlanmış herhangi bir şey henüz yok, çok erken çünkü. Ama Esat abimizin adını yaşatacak, varlığını, gücünü odamızda hissettirecek bir şeyler yapmak için çabalarımız devam edecek mutlaka.

+Belki onun adını yaşatmak adına NAFOD’un da başkanlığını yapmış olması ve fotoğrafı, fotoğraf sanatını bu kadar sevmesi nedeniyle birtakım etkinlikler ya da birtakım şeyler de yapılabilir. Mesela şu anda siz şey yapınca aklıma da geldi benim hani. Aklımdan geçiyordu tabii çok taze olduğu için dediği gibi Gürkan arkadaşımızın, ne yapabiliriz? Oturup bunu bir vücuda sokamadık, henüz bir şeye getiremedik ama kafamızdan geçiyor mutlaka bu tür şeyler. Herhalde zaman içeresinde bir vücut bulacaktır bu düşünceler.

Aydın Tabip Odası 13-14 tane fotoğraf sergisi açtı. Her sene biz düzenli olarak sergilerimizi açıyoruz. Tabi ki bunların bundan sonra Esat Ülkü’ye ithaf edilecektir. Esat Ülkü’nün fotoğrafları Aydın Tabip Odası sergisinde sürekli yer alacaktır çünkü arşivimizde çok var. 

S.B: Çok güzel. Peki, ne yazık ki programımızın sonuna doğru geliyoruz. Ben rica etsem her üçünüz de son sözlerini Esat Ülkü’yle ilgili, onları alalım ve son parçayı dinleyelim.

-Ne söylenebilir ki? Esat abimiz gerçekten bizi üzdü ama yani birleştirici bir rol de oynadı, değil mi Gürkan? Tabip Odaları nezdinde de öyle mesajlar alıyoruz çünkü. Bu olumlu bir şey ama giderken Esat abinin verdiği bir mesaj da şu bana göre; bu tabi kaybetmediğimiz, COVID denen başımızın belası yani biz buradan bir hekim olarak tekrar aynı mesajı vermiş olalım. Lütfen herkes bu konuda üzerine düşeni yapsın. Maske, hijyen ve mesafe kurallarına mutlaka uyalım. Herhalde Esat abi de bunu söylerdi bir Tabip Odası başkanı olarak, bir hekim olarak, bir insan olarak. Benim söyleyeceğim bu. Böyle acı kayıplar yaşamayalım, kimse yaşamasın. Bütün Nazilli hakikaten çok çok üzüldü. Sadece bizler zannetmeyin hekimler değil, bütün Nazilli’nin sevdiği bir insandı. Yani sevdiklerimizi kaybetmeyelim, halkımıza buradan tekrar bir mesaj vermiş olalım. Biraz önce bahsettiğim kurallara lütfen uyalım, kaybetmeyelim sevdiklerimizi. Söyleyeceklerim bu.

S.B: Peki Turhan hocam çok teşekkürler. Dr. Gürkan Mersin sizden birkaç cümle alalım.

-Esat abimiz çok önemli bir değerdi hepimiz için. Maalesef Aydın’dan kaybettiğimiz ilk can, ilk sağlık personeli oldu. Umarım bunun arkası gelmez. Umarız bu pandemi süreci daha fazla sağlık personelinin kaybına, hastalanmasına yol açmaz. En kısa sürede bu salgının bitmesini diliyorum. Bize de bu fırsatı verdiğiniz için tekrar teşekkür ediyorum

S.B: Sağ olun. Biz sizlere teşekkür ederiz. İsmail Ertin hocam buyurun.

-Yani sevdiklerini kaybetmek hakikaten çok acı veriyor insana ve Esat abi şunu demiş “ben sana canım sıkılıyor diyorsam benimle ilgilenmen içindir. Benimle demen için değil.” Esat abiyi hep güzel anacağız, gülerek anacağız, gülümseyerek anacağız. Size de bu program için çok çok teşekkür ediyorum.

S.B: Özellikle sizin biraz önce söylediğiniz bir şey vardı; 24 Eylül tarihinde kendisinin konuyla ilgili demeci, açıklaması. Yani ne kadar iç içe geçmiş ve ne kadar kısa sürede bu olumsuzluk yaşanıp yaşamını yitirmiş. Çok acı bir şey tabi ki. Her şeyi önceden görmüş kendisi. Neredeyse başına gelecekleri, yaşayacaklarını biliyormuş gibi, öyle değil mi? Çok tuhaf bir şey. Turhan hocam bir şey mi diyecektiniz?

-Yok. Yani maalesef sadece.

S.B: Ayşegül söz sende.

A.T: Doktor Esat Ülkü’yü andık. Pek çok yönüyle; hekimliğiyle, fotoğrafçılığıyla andık. Bizim için de ağır bir programdı. Bize dinleyerek bu programı sürdürmemize yardımcı olduğunuz için ve tabi ki bu kadar acıları tazeyken doktor arkadaşlarımız, meslektaşlarımız bu programa katılım gösterdiler. Çok çok teşekkür ediyoruz size.

S.B: Çok teşekkür ederiz her üçünüze de. Bize vakit ayırdınız, bütün duygularınızı, düşüncelerinizi bizimle paylaştınız. Sağ olun efendim. Dinleyicilerimize de veda ederken son parça olarak yine Sayın Esat Ülkü’nün sevmiş olduğunu düşündüğüm bir parçayı dinleyelim. Carlos Cano ve Amália Rodrigues birlikte seslendirecekler, Maria La Portuguesa. Hoşça kalın efendim, iyi hafta sonları!