Asi’den Milleyha’ya: Doğayı Korumak, Geleceği Korumak

-
Aa
+
a
a
a

Dünya Mirası Adalar'da Derya Tolgay, binlerce deniz kaplumbağasının yuvalama alanı, kuş göç yollarının önemli durağı olan eşsiz ekosistem Hatay Samandağ’daki Milleyha Sulak Alanı'nı Dr. Samim Kayıkçı, Erol Yüksek ve Sera Tolgay ile değerlendiriyor.

""
Asi’den Milleyha’ya: Doğayı Korumak, Geleceği Korumak
 

Asi’den Milleyha’ya: Doğayı Korumak, Geleceği Korumak

podcast servisi: iTunes / RSS

Derya Tolgay: Herkese merhaba. Bir Dünya Mirası Adalar programında daha hep birlikteyiz. Teknik masada Andrei Gritscu var. Ona ve bugünkü destekçimize çok teşekkür ediyoruz.

Evet, bugün hayli karanlık ve kötü haberler var ama biz programımızı güzel ve çok kıymetli bir haber üzerine yapmak istiyoruz; Hatay - Samandağ'daki Milleyha Sulak Alanı’nı konuşacağız. Burası binlerce deniz kaplumbağasının yuvalama alanı ve aynı zamanda kuş göç yollarının önemli durağı; eşsiz bir ekosisteme sahip.



Milleyha Sulak Alanı, 5 Eylül'de Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı kararıyla Doğal Sit Alanı ilan edildi. Bölgenin koruma alanını da üç kat büyütülerek 383 hektara çıkarıldı. Bu gelişme yıllardır bölgenin korunması için emek veren bilim insanları, sivil toplum örgütleri, gönüllerin mücadeleleri ile gerçekleşti. Ayrıca bunun yurt içi ve yurt dışında geniş çapta duyurulması ile de mümkün olduğunu düşünüyoruz. Bizim de içinde dahil olduğumuz, iki senedir süren çalışma ‘Asi Nehri Çevre Vizyon Planı Samandağ ve Milleyha'yı da kaplıyor.

Şimdi bu güzel haberi konuklarımızla konuşacağız ve hemen size konuklarımı takdim etmek istiyorum; doktor Samim Kayıkçı, Erol Yüksek ve Sera Tolgay. Hepiniz hoşgeldiniz. Bugün bizlerle çok kıymetli bilgileri paylaşacaksınız. Maalesef sadece üçünüzü ağırlayabiliyoruz ama bu konuda senelerdir emek veren herkesi de analım.

Önce Samim Kayıkçı, sizi tanıtmak istiyorum; biyologsunuz, Antakya Doğal Sanat ve Turizm Derneği başkanısınız. 2003'ten beri Hatay'ın doğal zenginliklerinin korunması üzerine çalışıyorsunuz. Yüksek lisans teziniz de Samandağ kıyı kumulları yani Milleyha Sulak Alanı bölgenin bitki çeşitliliği üzerine.

Diğer kıymetli konuğumuz Erol Yüksek ise 15 yıllık fen bilimleri öğretmeni ve aynı zamanda kuş gözlemcisi, doğa fotoğrafçısı.

Sera Tolgay da şehir plancısı, hidrolog ve iklim bilimci. Ekolojik restorasyon ve doğal altyapı projeleri üzerine Türkiye'de ve uluslararası alanda çalışmalar yapıyor. Şu anda da Cambridge Üniversitesi'nde mühendislik doktorası yapmakta. Tolgay, 24-28 Ağustos tarihlerinde Dünya Su Konferansı'na davetliydi ve orada Hatay'daki sivil toplum ve uzmanlarla birlikte hazırlanan Türkiye'nin ilk sivil çevre vizyon planı olan ‘Asi Çevre Vizyon Planı'nı uzmanlar ve bilim insanlarıyla paylaştı.

Fotoğraf: Sera Tolgay

Samim Bey, ilk sorumu size sormak istiyorum. Çevre Şehircilik Bakanlığı'nın bu kararını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Samim Kayıkçı: Böyle bir fırsatı verdiğiniz için teşekkür ediyorum. Ben önce bakanlığın kararını değil de bu Milleyha Sulak Alanı’ndaki süreç ile ilgili bir giriş yapmak istiyorum ve sonra da bakanlığın kararını değerlendireceğim.

Bu iş aslında bugünün ya da son beş yılın işi değil; ilk çalışmalar 1999 yılında başlıyor. Ali Atahan, Mehmet Atahan ve Mehmet Gül, Subaşı Kuş Gözlem Topluluğu adında bir yerlikuş gözlem topluluğunu kuruyor. Aslında buranın kuşlar açısından değerli olduğunu ilk onlar keşfedip, uzun yıllar Milleyha Sulak Alanı ve civarının çok zengin bir alan olduğuyla ilgili ilk raporlamaları da yapıyorlar. Onlara buradan selamlarımı iletiyorum, bu çalışmalar çok değerli çünkü böyle bir alanda ne yapıldığıyla ilgili eğer bilimsel bir veri yok ise değerini anlamıyorsunuz. Onlar bu işi başlattılar.

Sonrasında alan ve yakın civarıyla ilgili çeşitli yüksek lisans çalışmaları yapıldı ve onlardan biri de benim çalışmamdı; ben oradaki kıyı kumullarıyla ilgili çalışmayı yürütmüştüm.

2014 yılında Samandağ'daki deniz kaplumbağaları konusunda çalışmalar yapan değerli kaplumbağacı arkadaşım Prof. Bektaş Sönmez ve kuş gözlemcisi Ali Atakan ile birlikte oranın güncel durumuyla ilgili bir bilimsel rapor hazırladık. Bu çok değerli alanın yok olmaması için korunması gerektiğini belirten bu raporu bütün kurumlara vermiştik ve ayrıca bu konuda çeşitli faaliyetler de yürüttük. Antakya Doğal Sanat ve Turizm Derneği olarak diğer derneklerle, Samandağ Çevre Koruma Derneği’nden Mişel Hocam ile birlikte çalışmalar yaptık. İsmail Zubari, Meriç Aktar gibi fotoğrafçı arkadaşların da alanı sürekli gündemde tutmak için yaptığı çalışmaları vardı. Bir de kız kardeşim Sinem Kayıkçı belediyede meclis üyesiydi ve o da belediye ayağında neler yapabilirim diye çok çabaladı.

D.T.: Çok özür dilerim. Burada kız kardeşinizle ilgili bir bilgi eklemek isterim; kendisinin bizim çalışmamıza da çok katkısı olmuştu. Hatta YouTube'da yer alan Samandağ, Milleyha ve Asi'yle ilgili videolarımızda kendisinin muhteşem bir konuşması var, buradan onu da hatırlatalım. İzlemeyenler Asi Çevre Vizyon Planı'ndan bu videolara ulaşabilirler.

S.K.: Daha sonra aramıza çok değerli bir kuş gözlemcisi ve yaban hayatı uzmanı Emin Yoğurtçuoğlu katıldı. Ben bunu hep söylüyorum; sosyal medyanın gücü var. Orada yıllarca çalıştım; raporlar, makaleler yazdım ama bütün bunlar çok fazla kitlelere ulaşmıyor. Bu tür bilimsel çalışmaları kimse okumuyor ve genelde raflarda kalıyor. Emin, orada haftalarca, aylarca kaldı ve sosyal medya gücünü de eline alarak çabaladı. Çalışmaları Türkiye ve hatta uluslararası düzeyde bir çığlık oldu. Normalde hiç kimsenin dikkatini çekmeyen bu alan, milletvekillerinin, belediye başkanlarının, valinin hatta en sonunda bakanlığa kadar herkesin dikkatini çekti. Burası her zaman değerli bir alandı ve bütün bu çalışmalar sonucunda değeri ortaya çıktı.

Önceden alanın bir kısmı sulak alan olarak ilan edildiğinde ben üzülmüştüm çünkü sulak alan dışındaki değerli bir kısım tampon bölge olarak ilan edilmişti, orada bütün faaliyetler yapılabiliyordu ama bu son karar ile doğal sit statüsü kazandı. Bu çok değerli bir statü.

Bu son karar ile bölge doğal sit statüsü olarak üç farklı şekilde bölünmüş: Kesin Korunacak Hassas Alanı, Nitelikli Doğal Koruma Alanı ve Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı. Cumhurbaşkanı tarafından karar verilen Kesin Korunacak Hassas Alan ise burası için bir zırh gibi. Böylece orada hiçbir şey yapamıyorsunuz ve çok hassas bir şekilde korunuyor.

Milleyha Sulak Alanı’nın büyük bir kısmı Nitelikli Doğal Koruma Alanı, geri kalanı da Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı. 2022 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın Tabiat Varlıklarını Koruma Merkez Komisyonu’nun bu iki alanla ilgili neler yapılabilir, neler yapılamazı belirleyen ilke kararları var. Bu kararlardaki sevindirici şey şu; Bu nitelikli doğal koruma alanları içerisine bundan sonra taş, molos, kum, toprak, cürüf gibi şeyler atılmayacak, betonarme yapılar yapılamayacak, pek çok faaliyet Tabiat Varlıkları Koruma Komisyonu tarafından onaylanmayan faaliyetler yapılamayacak. Yani özellikle alana zarar vermeyecek belirli şeyler sıralanmış. Bunlar yapılabilir ama bunları da yaparken buradan izin alacaksınız şekline düzenlemeler getirilmiş. Dolayısıyla bu önemli bir koruma.

D.T.: Siz çok önemli buluyorsunuz alınan kararı. Peki, ben Erol Bey'e vereyim sözü, tekrar size de vaktimizi oldukça döneceğim. Erol Bey, buyrun.

Erol Yüksek: Öncelikle Milleyha ile ilgili alınmış olan bu güzel kararın gecikmiş bir karar olduğunu belirtmek isterim çünkü biz büyüklerimizden, dedelerimizden oranın geçmişte kuş açısından zengin olduğunu, bitkilerin çok daha yaygın olduğunu çok dinledik. Fakat özellikle 1980'li yıllar ve sonrasında yavaş yavaş değişmeye, bölgedeki araziler biraz keyfi bir şekilde hem de çok ucuz paralarla alınıp satılmaya başlanmış. İnsanlar denizin kumsalına kadar yanaşmışlar, imar izni alıp ev dikmişler ki şu anda da o yapıların çok ciddi bir kısmı duruyor ve hatta ne yazık ki Caretta Caretta’ların ve yeşil deniz kaplumbağalarının yuvalama yaptığı bölgelerde, kumsalın üzerinde şu an bile birtakım yapılanmalar var.

D.T.: Çok özür dilerim. Bunu deyince siz aklıma bununla ilgili çok mücadele veren biri olan Salim Diyap geldi. Kendisi yavru kaplumbağaların videosunu da çekmişti, onun gözyaşlarına şahit olmuştum, gerçekten de çok işler acısıydı. Kusura bakmayın kestim.

E.Y.: Ne demek, önemliydi, iyi ki söylediniz, gerçekten çok kıymetli bir arkadaşımız. Zaten Samim Hoca'nın da dediği gibi; Samandağı’na, doğaya, oradaki hayvanlara, kuşlara gerçekten gönülden bağlı olan insanların desteği çok önemli. Emin Yoğurtçu'nun sosyal medya gücü bizim için olmazsa olmazdı. Samim Hoca'nın zaten botanikle, bitkilerle ilgili çalışmaları, raporları çok önemli. Kendisi çok haklı, bu çalışmalar çok fazla kişiye dokunmamış olabilir ama bugün Çevre Şehircilik Bakanlığı’nın burayla ilgili raporlarına baktığımız zaman hem Ali Atahan ve arkadaşlarının, hem Samim Hoca'nın yazdığı o kıymetli makalelerin çok etkisini görmekteyiz. Onlara bu konuda her zaman için müteşekkiriz çünkü onlar olmasaydı, geç de olsa bugün burası farkedilemeyecekti.

Burası 315 kuş türüne ev sahipliği yapıyor. Sadece Milleyha'da ilk defa görülen 15'e yakın kuş türü var. Daha yeni yalnızca Milleyha’da yetişen Arun Milleyhanum adında yeni bir bitki türü keşfedildi. Milleyha'nın koruması için tek başına bu yeterli. Türkiye'ye 15 yeni kuş türü kazandırmak, 315 kuş türüne sahiplik yapmak; başta leylekler olmak üzere Afrika'dan, Arabistan Yarımadası'ndan gelen göçmen kuşların binlercesinin Milleyha'da iniş yapıp dinlendiğini görmek; kum zambaklarının oradaki yayılışına ve kokusuna tanıklık etmek; Caretta Caretta’lar ve yeşil deniz kaplumbağalarının yuvalama alanı olması...Aslında bütün bu saydıklarımın tek bir tanesi bile gelişkin bir ülkede, doğasına kıymet veren bir ülkede zaten oranın sit olması için yeterli iken Mileyha Kuş Cenneti'nde bütün bunlar bir araya geliyor. Bütün bunlar bir aradayken nasıl olmuşsa bu kadar gecikilmiş, nasıl olmuşsa sene 2025 ve küresel iklim krizinin kendini gösterdiği belki de en zorlu süreçlerde biz daha bunu yeni fark edebiliyoruz. Küresel ısınma bütün dünyayı etkilediği gibi, en başta Akdeniz kıyıları yani Portekiz, İspanya, Yunanistan, İtalya, Türkiye’yi daha çok etkiliyor. İnanılmaz bir kuraklık söz konusu ve bu sene zaten bundan acayip nasibimizi aldık ne yazık ki.

D.T.: Erol Bey, çok önemli bir konuya değindiniz. Burada sözü iklim krizi uzmanı Sera Tolgay’ın söyleyeceklerine bırakalım, ondan sonra tekrar devam edelim istiyorum. Evet Sera, dünyadaki bütün sulak alanlarımızı ve Milleyha’yı neden korumalıyız?

Sera Tolgay: İklim krizinden bahsettik ve aslında Dünya Su Konferansı'nın bu seneki tam teması da buydu. Ağustos ayında yapılan bu toplantıya gitme ve Milleyha'dan da bahsetme fırsatım oldu. Yani şöyle bir şey var ki Erol Bey de bahsediyordu; kuraklık bu sene Akdeniz Havzası'nda. Ormanlar yandı, Hatay'da da orman yangınları oldu. Fotoğrafçı arkadaşların, Meriç Aktar’ın fotoğraflarından gördük, Milleyha tamamen kurumuş durumdaydı. Uydu görüntülerinden de bunlar gözüküyor ama Temmuz sonu gibi yağışlar oldu bölgede. Bunu oradaki su döngüsünün öneminin altını çizmek için söylemek istiyorum. Bu yağışlar tam üzerine düşmese de aslında Milleyha'yı da besliyor. Bu alan deniz seviyesinin altında ve tuzun da çıkarıldığı bir yer aynı zamanda ki ismi de oradan geliyor. Altta tuzlu su tabakası, yukarıda da tatlı su girişleri var. Bu tuzlu ve tatlı suyun karıştığı önemli yerde çeşitli bitkiler bu kadar büyüyor. Dünyanın önemli sulak alanlarının çoğu tatlı ve tuzlu suyun karıştığı çok hassas ve zengin ekosistemler. O yüzden şuraya bağlayayım; iklim krizi dedik ve gelecek açısından da tam burası sit alanı koruma altına alındı, ilan edildi ama yönetim planı da çok önemli.

Bilimsel araştırmalar yapılacağından bahsetmişti bakanlık. Buradaki su döngüsünün anlaşılması için bunların yapılması çok önemli çünkü etrafta bir de sulama kanalları var. Bu kanalların içindeki su kalitesinin çok iyi olmadığını biliyoruz ama Milleyha kendi kendini temizliyor, etrafına göre su kalitesi verileri çok daha iyi. Bitkiler, bir de tabii tortular... Bunların hepsine bir bütün olarak bakmak lazım.

Milleyha’nın çeşitliliği var ve bu zenginliğini gelecekte de korumamız lazım çünkü maalesef kuraklık açısından Akdeniz Havzası için iklim senaryoları çok iyi gözükmüyor. Bu yağışlar, özellikle yaz aylarında çok azalacak. O yüzden sene boyunca bir havza bütünü olan Asi Nehri’ni korumamızın Mileyha'ya da olumlu etkisi var.

D.T.: Bir de şundan bahsedebilir misin? Sen Dünya Su Haritası üzerine çalışıyorsun; Water Gap değil mi? Biraz bize anlatır mısın?

S.T.: Çok güzel bir kaynak olan ‘Dünya Su Haritası’nda alt havzalara kadar analiz yapabiliyorsun. Mesela Milleyha bölgesi için yağışlar ve kuraklık açısından gelecekteki projeksiyonlar nedir gibi. Bütün bunlara girip bakabildiğiniz bir araç bu. Fosil yakıtları çok kullandığımız, suyu verimli kullanmadığımız ve çevreye aktarmadığımız bu yönetim sisteminde yaşamaya devam edersek maalesef bu bölge için kuraklık %20 artacak. Bu çok az gibi gelebilir ama çok kritik bir rakam çünkü zaten tarım endüstri için kullanılmış sulardan sonra geriye çok az su kalıyor. O yüzden bu su yönetimi çok kritik. Burası sit alanı ilan edildi ama bu sulak alandaki zenginliğin temel taşı da su. Bu nedenle ona çok yatırım yapılmalı ve çok dikkat edilmeli. Belki oradaki biyoçeşitlilik ile su bir arada çalışılmalı.

Milleyha çok özel bir yer. Bu yapılanların değer kazanması için bakanlığın, sivil toplumla, yerel halkın da desteğiyle ve uzmanlarla birlikte geleceğe yönelik çalışmaların yapılması çok önemli diye düşünüyorum.

D.T.: Peki bu haritaya nasıl ulaşılabiliyor?

S.T.: Linklerini paylaşırız.

D.T.: O zaman Dünya Mirası Adalar'da bunu paylaşırız. Birer dakikamız var, sizlerden acaba kapanış sözlerini alabilir miyiz?

S.K.: Her zaman kanun koyulur ama önemli olan uygulamadır. Kıyı bölgesi, kıyı kanunuyla korunuyor. Sulak alan, sulak alan yönetmeliğiyle korunuyor. Burası ise özel bir bölge. Şimdi burası doğal sit alanı ilan edildiği için onunla korunacak. Burada önemli olan, uygulamada alanın ne halde olacağı. Tabii kamuoyu çok önemli, halkın oraya sahiplenmesi çok önemli ama çok hızlı bir şekilde bir şey daha eklemek istiyorum; oradaki mülk sahiplerinin de bir şekilde gönlünün alınması gerektiğini düşünüyorum. Sonuçta oradaki insanların da hak kaybına uğramaması gerekiyor, bunun için de devletin bir çözüm yolu bulabileceğini düşünüyorum. Son olarak, dilerim bu güzel alan çocuklarımızın çocuklarına kadar bu şekilde, doğal halinde kalır. Teşekkür ediyorum.

D.T.: Biz de çok teşekkür ederiz. Buyrun Erol Bey.

E.Y.: Samim Hocama çok katılıyorum bu konuda. Özellikle oradaki mülk sahiplerinin kimisi dişinden tırnağından yıllarını vermiş. Bir şekilde onları da suçlayamayız yani bir şekilde oraya gitmiş ve orayı almış. Şu anda sit alanı oldu ama bir hak kaybı söz konusuysa eğer ki olabilir, o zaman gerçekten onların bir şekilde gönüllerinin alınması gerekiyor.

Onun dışında ben bir de şunu eklemek istiyorum; Milleyha hakikaten hem Türkiye için ve hem de dünya için tabii ki çok kıymetli bir alan ama ben ülkemiz doğasına ve dünyanın doğasına bütüncül bakmaktan yanayım. Bugün Amazon'da kesilen bir ağaç benim oksijenimin kalitesini düşürür, azaltır. Bugün Bolu'da, İzmir'de yanan ormanlar, ülkemizin geleceğiyle ilgili çok olumsuz etkiler bırakır. Dolayısıyla hem dünyamızın, hem ülkemizin her bir ağacı, her bir sulak alanı, her bir gölü, her bir deresi ve nehri gerçekten çok kıymetli. Fakat son zamanlarda, özellikle Türkiye, doğanın korunması biraz dünyanın gerisinde görünüyor çünkü yurt dışındaki arkadaşlarım, kardeşlerim bana oradan fotoğraf attıklarında ne mutlu bu insanlara diyorum ama bir yandan neden biz böyle değiliz diye de üzülüyorum.

S.T.: Aslında Erol Bey çok güzel toparladı; dünyanın her yeri birbirine bağlantılı. İklim krizinden bahsettik. Yerelde de onun çok büyük etkileri var. Benim bu projeler üzerinde çalışma imkanım oldu. Evet, yurt dışında görüyoruz ama bizde de bir uyanış olduğunu hissediyorum. Bugün için belki bunun değerini bilenler ufak bir grup olsa da, birkaç jenerasyon içinde uzun vadeli bir değişim, dönüşüm olacağını umuyorum. Milleyha Sulak Alanı için bu karar çok güzel ve çok önemli bir gelişme. Ben, bir vatandaş olarak katkıları olan herkese çok teşekkür ediyorum.

D.T.: Konuklarımız Samim Kayıkçı, Erol Yüksek ve Sera Tolgay idi. Emeklerinize sağlık. İsmini sayamadığımız çok çok kıymetli çevre savunucuları, hepiniz iyi ki varsınız. Bizi dinlediğiniz için teşekkür ederiz. Hoşçakalın.