1963 yılının öne çıkan şarkıları

-
Aa
+
a
a
a

Fransız Öpücüğü’nde bu hafta; Charles Aznavour, Juliette Gréco, Sylvie Vartan ve Alain Barrière gibi isimlerin günümüzde birer klasik olarak kabul edilen parçalarıyla damga vurdukları 1963 yılına kısa bir yolculuk yaptık.

Sylvie Vartan & Johnny Hallyday

Programın açılışını Claude François’nın 1963 yılın sonuna doğru piyasaya çıkan Si j’avais un marteau adlı parçasıyla yaptık. Parçanın If I had a hammer isimli orijinal versiyonu 1949’da Pete Seeger ve Lee Hays tarafından yazılmış, 1963’te Trini Lopez kendi yorumuyla şarkıyı yeniden gündeme getirmişti. Parçanın Vline Buggy imzalı Fransızca sözleri ise, o dönem basın tarafından fazlasıyla basit bulundu zira Seeger’ın kaleme aldığı; Amerikan sendikalarına, işçilerine ve onların çektikleri acılara gönderme yapan sözler ortadan kaybolmuştu. Buna karşın, mutlu bir aileye ve bu ailenin yaşayacağı bir evi inşa etme sürecine odaklanan bu naif uyarlama, dinleyicilerin çok hoşuna gitti ve şarkı yayınlandıktan kısa süre sonra Fransa listesinin zirvesine oturdu.

Daha önceki programlarda da bahsettiğimiz gibi altmışlı yılların başında Fransız müzik piyasası, repertuarları henüz sadece bu tip uyarlamalardan oluşan genç kuşak müzisyenlerle, şanson geleneğini sürdüren tecrübeli isimler arasında ikiye bölünmüş, bu iki farklı akım aynı evde yaşayan çocuklar ve ebeveynler arasında da bir fikir ayrılığına neden olmuştu. Duvarları hayranı oldukları yıldızların posterleriyle döşenmiş odalarında, cep harçlıklarıyla satın aldıkları son 45’likleri dinleyen yeniyetmelerin idolleriyle, anne babaların bir türlü vazgeçemediği ustalar arasında önemli bir fark daha vardı. Albüm kapaklarının üzerindeki havalı fotoğraflarına ve milyonlarla ifade edilebilecek hayran kitlelerine rağmen yé-yé’cilerin hemen hepsi, bir önceki neslin kendini önce sahnede ispat etmesi gereken yıldız adaylarının aksine, canlı performans konusunda oldukça tecrübesizdi. Reklamlar ve medya desteği sayesinde satışa sundukları hemen her şeyin talep gördüğünü fark eden stüdyolarsa, önceleri sanatçıların uzun uğraşlar sonunda hak kazandıkları ve genelde bir ödül olarak görülen albüm kavramını adeta alelade bir ürüne dönüştürmüştü. Örneğin, daha önce de söz ettiğimiz gibi, kariyerine bir tesadüf eseri başlayan Sylvie Vartan, 1961’de Frankie Jordan’la kaydettiği iki düetin ardından okulu bırakıp Daniel Filipacchi ile sözleşme imzalamış, onun stüdyosundan çıkan ilk solo 45’liği Quand le film est triste, Filipacchi’nin sunduğu radyo programı Salut les Copains’in en gözde parçalarından biri haline gelmişti. 1962’nin Ocak ayında Ray Charles uyarlaması Est-ce que tu le sais; şarkı söylerken sesi sık sık detone olan ve adeta bir robot gibi hareket eden bu saf görünümlü sarışın kızı, yé-yé kuşağının yeni idolü statüsüne yükseltecek, Sylvie aynı yılın sonbaharında bu kez bir başka uyarlama olan Le Locomotion ile yine müzik listelerinin zirvesinde yer alacaktı. 1963’e, Jean-Jacques Debout imzalı Tous mes copains sayesinde hızlı bir giriş yapan Vartan, o yılın 22 Haziran’ında, Nation Meydanı’nda Salut les Copains programının birinci yaş günü için düzenlenen organizasyon kapsamında Les Chats Sauvages, Danyel Gérard, Richard Anthony ve o dönemde henüz "sadece arkadaşız" dediği Johnny Hallyday ile birlikte yüz elli bin kişilik bir kitleye konser verdi. Genç kadının 1963’e damga vuran bir diğer şarkısı da Brenda Lee’nin My whole World is falling down’ından uyarlanan Si je chante oldu. Fransızca sözleri Vline Buggy imzalı parça o yılın Aralık ayında Fransa listesinin zirvesine oturacak ve Kasım ayı boyunca Pour moi la vie va commencer ile liste başı olan Johnny Hallyday’i yerinden edecekti. Johnny'nin söz konusu parçası, o yılın Ekim ayında gösterime giren ve başrollerinde Johnny ve Sylvie’nin yer aldığı D’où viens-tu Johnny filminin soundtrack’inde de yer alıyordu. İsmini Türkçeye “Benim için hayat başlayacak” olarak çevirebileceğimiz şarkı o dönem aynı zamanda, özgürlük ve isyan arayışındaki bir neslin sloganı haline gelmişti .

Yukarıda yé-yé akımıyla birlikte albümlerin yavaş yavaş birer ürüne dönüşmeye başlaması ve müziğin bir tüketim aracı haline gelmesinden bahsettik. Bu tip pazarlama hikâyelerinin en başarılılarından biri de söz yazarı, besteci ve yapımcı Claude Carrère’e aitti kuşkusuz. Golf-Drouot kulübünün patronu Henri Leproux’nun tavsiyesi üzerine gündüzleri babasının yanında şeker satan, akşamları da Les Guitares Brothers grubuyla şarkı söyleyen 17 yaşındaki Annie Chancel’e, ilk 45’liğini kaydetme şansını veren Carrère bir peri masalının başlamasına da vesile olacaktı. O yıl sahne adı olarak da benimseyeceği Sheila isimli şarkıyla müzik piyasasına bomba gibi bir giriş yapan bu siyah kurdeleli sarışın kız, L’école est finie ve Première surprise-partie gibi buram buram ergenlik kokan ancak müzikal olarak pek de bir anlam ifade etmeyen parçalarla 1963 yazını kasıp kavuracaktı. Kısa zamanda Sheila ismi, neşe ve mutluluk kelimeleriyle birlikte anılmaya başlanıyor; Le Sifflet des copains, Le folklore américain, Vous les copains ve Chaque instant de chaque jour gibi parçalar müzik listelerinin en tepesine tırmanıyordu. Genç kadının oldukça sıradan bir sese sahip olması ya da menajeri tarafından sahne için yeterli görülmemesi nedeniyle hiç konser vermeyerek play-back imkânları sayesinde sadece televizyonda boy gösterebilmesi de önemli bir sorun teşkil etmiyordu zira karşımızdaki sadece, olağandışı şekilde talep gören bir “üründü” aslında.

1961’de ilk eşi Jean-Gabriel Albicocco’nun yönettiği La Fille aux yeux d’or (Altın Gözlü Kız) filminde rol almasının ardından bu lakapla anılmaya başlanan Marie Laforêt, Amerikan folk müziğine ilgi duymasının yanında gitar da çalabiliyordu. Nihayet Festival stüdyosunun yapımcısı Roger Marouani’den aldığı destekle bir albüm çıkarmaya karar verdi genç kadın. Marouani de Barclay’de çalışan kardeşi Gilbert’den, Marie’nin hoşlandığı folk tarzında parçalar bulmasını rica etti. Gilbert Marouani şarkı sözleri için Michel Jourdan’ın, beste içinse o günlerde Le Petit Gonzales ile müzik listelerinin zirvesinde bulunan Danyel Gérard’ın kapısını çaldı ve ikiliye sıra dışı bir müziğe ve farklı sözlere sahip bir şarkı aradığını vurguladı. Sözleri yazmaya başlarken Michel Jourdan’ın aklına Les vendanges de l’amour – Aşkın hasadı ya da bağbozumu diye bir deyim geldi. Danyel Gérard da beste için Akdeniz kökenli yöresel bir melodiden ilham aldı ve böylece şarkının kayıtları gerçekleşti. 1963 Şubat’ında piyasaya çıkan 45’lik ilk başta fazla ilgi görmese de bir süre sonra, özellikle France Inter radyosunda sık sık çalınması sayesinde Laforêt’nin müzik dünyasına giriş yapmasını sağlayan şarkı oldu.

Ellili yıllarda Boris Vian’la tanışmasının ardından resim yapmayı bırakıp geniş kitlelerce tanınmak için geçici bir çözüm olarak gördüğü müziğe geçiş yapmaya karar veren Serge Gainsbourg, kendine ait evreni tüm olgunluğuyla hissettiren 1958 tarihli “Du chant à l’autre” adlı albümle büyük ses getirmişti. Charles-Cros Akademisi ödülüne layık görülen bu albümün ardından 1960’lı yılların başında yé-yé akımı Fransa’yı etkisi altına aldığında ise, Gainsbourg kendini her zaman biraz daha elitist olarak görülen caz müziğin yanında konumlandırdı. Sanatçı, caza olan bu yönelimini 1963’ün son günlerinde yayınladığı on iki şarkıdan oluşan “Gainsbourg Confidentiel” isimli albümle taçlandıracaktı. Albümün açılış parçası Chez les yé-yé, son bir-iki yıldır ortalığı kasıp kavura yé-yé akımına adeta bir cevap niteliği taşıyordu. Gainsbourg'un twist ve yé-yé dalgası karşısında pek de rahat bir konuma sahip değildi açıkçası. Bu nedenle hâlihazırda "yaşlı" bir şarkıcı olarak kabul edilen sanatçı iki farklı tavır benimsedi: gururlu tarafı kendini olan bitenden soyutlayıp bir adım geri çekilecek, sanatçı tarafı ise genç nesille uzlaşıp yeteneklerini Petula Clark veya Brigitte Bardot gibi isimler sayesinde paraya dönüştürecekti. Caz müzik altyapısının Elek Bacsik’in gitarıyla kendini iyiden iyiye hissettirdiği Chez les yé-yé, Gainsbourg’un tüm olup bitenle hesaplaşmasına olanak vermişti bir anlamda. Sanatçı, yé-yé’ler tarafından hapsedilen Lolita’yı kurtarma girişimlerini anlatırken bir yandan Nabokov’un o yıllarda sansürle başı belada olan ünlü romanına atıfta bulunacak diğer yandan da sosyolog Edgar Morin tarafından icat edilen yé-yé ifadesini; tam-tam, gris-gris ve sing-sing gibi tekrarlanan kelimelerle oynamak için bir bahane olarak kullanacaktı. O dönemde yorumculuğuyla olduğu kadar başkaları için yazdığı şarkılar sayesinde de aranan bir sanatçı haline gelen Gainsbourg, genç kuşakla yaptığı işbirliği öncesinde genellikle Michèle Arnaud, Philippe Clay veya Juliette Gréco gibi Sol Yakaya meyilli isimlerle çalışıyordu. Gréco için 1962’de kaleme aldığı Accordéon’un başarısının ardından yine o yıl bir yaz akşamını, Saint- Germain-des-Prés’nin ilham perisi lakaplı sanatçının Verneuil caddesindeki evinin salonunda, birlikte şarap içip klasik müzik dinleyerek geçirmişti Juliette ve Serge. Gréco’nun onun için doğaçlama bir dans performansı da sergilediği bu akşamdan çok etkilenen Gainsbourg da, ona ertesi sabah bir orkide buketinin yanında bir de o unutulmaz akşamın anısına kaleme aldığı bir şarkıyı göndererek teşekkür etti. Bu şarkı La javanaise’di. Gréco tarafından ilk kez 1962’nin sonlarına doğru radyoda seslendirilen parçayı, 1963’te Gainsbourg da kaydedecek, şarkı kısa sürede bir klasiğe dönüşecekti.

1962’de düzenlenen Eurovision Şarkı Yarışmasını Isabelle Aubret’nin seslendirdiği Un premier amour adlı parçayla Fransa kazanmasına karşın bir sonraki organizasyon yaşanan finansal problemler nedeniyle bu ülkede düzenlenemedi ve 1963’teki yarışmaya İngiltere ev sahipliği yaptı. Gecede dört Fransızca şarkı yarıştı. Lüksemburg adına yarışan Nana Mouskouri, A force de prier adlı parçasıyla sekizinci olurken, İsviçre’yi temsil eden Esther Ofarim, T’en va pas adlı şarkıyla ikinciliği elde etti. Monaco adına L’amour s’en va isimli parçayla yarışan Françoise Hardy ise beşinciliği, Fransa’yı Elle était si jolie adlı romantik şarkısıyla temsil eden Alain Barrière’le paylaştı. Geceden birincilikle ayrılan ülke ise Danimarka oldu.

1959’da Dominiken rahibelerine katılan Belçikalı Jeanne-Paule Marie Deckers ya da sahne adıyla Sœur Sourire, mensubu olduğu mezhebe para kazandırmak amacıyla kendisi yazıp, besteleyip seslendirdiği Dominique adlı şarkıyla 1963’te dünya çapında büyük yankı uyandırmıştı. Amerikan listelerinde bir numaraya kadar tırmanan şarkı, 1964’te Grammy’ye aday gösterilmiş ve "En İyi Dini Şarkı" dalında bu ödülü kucaklamıştı. Kanada, Yeni Zelanda, Avustralya ve Güney Afrika’da da büyük ilgi gören şarkının yakın dönemde Mad Men, American Horror Story ya da Happy gibi popüler dizilerin soundtrack’inde de yer aldığını hatırlatalım.

Kariyeri 1961’den itibaren yükselişe geçen ve yavaş yavaş Fransa dışında da tanınmaya başlayan Charles Aznavour, 1963’te iki albüm birden yayınlamıştı. Sanatçının o yılın ilk aylalarında piyasaya çıkan "Qui?" isimli çalışmasının açılışında, İngilizce ve Fransızca sözlerden oluşan For me formidable aldı parça yer alıyordu. Sözlerini Jacques Plante ile birlikte kaleme aldığı bu parça hakkında: “Çocukken Amerikalıların, İngilizcenin içine Fransızca sözcükler koyduğu bir şarkı duymuştum. Şarkının adı Darling, je vous aime beaucoup’ydu. Ben de işte tam da bu nedenle, bu iki dille oynamak istedim. Başlangıçta: “You are the one for me formidable” cümlesini buldum ama devamını getiremiyordum. O kısımla da Jacques Plante ilgilendi” diyecekti sanatçı. Aznavour’un o yılın sonbaharında çıkan albümünün en dikkat çeken parçası ise albüme ismini de veren La Mamma’ydı. Tam da o dönemde ilk 45’liği piyasaya süren France Gall’in babası, söz yazarı Robert Gall’in yeni kaybettiği annesinin anısına kaleme aldığı ve ölüm döşeğindeki annelerine veda etmeye hazırlanan bir İtalyan ailesini tasvir ettiği şarkı, ilk başta Charles Aznavour’a bile fazlasıyla hüzünlü gelmiş ve sanatçı parçayı kaydetmek istememişti. Bu yüzden ilk olarak Les Compagnons de la Chanson kaydetti şarkıyı. Bunun ardındansa, ablası Aïda’nın ısrarlarına dayanamayan Aznavour da parçayı yorumlamaya karar verdi ve La Mamma, 1964’ün Ocak ayında, Fransa listesinin zirvesine oturdu.

1962’de yayınladığı Une petite fille adlı parça sayesinde geniş kitlelerin dikkatini çekmeyi başaran Claude Nougaro, ertesi yıl geçirdiği trafik kazası nedeniyle bir süre hastanede yatmak zorunda kalmış, taburcu olmasının ardından Olympia’da ilk kez sahne aldığı konsere, koltuk değnekleriyle çıkmıştı. 1962 Mayıs’ında dünyaya gelen kızı Cécile’e ithafen kaleme aldığı Cécile, ma fille adlı parçayı ise söz konusu kazadan kısa süre önce piyasaya sürmüştü sanatçı. İlk bebeğine bu ismi, çocukluk yıllarını Toulouse’un Minimes mahallesinde birlikte geçirdiği büyükannesinin anısına koyan Nougaro, Cécile’in doğumunun ardından: “Olukça koyu bir ten rengine sahip esmer biri olarak, mavi gözlü, sarışın bir kızım olmasından çok etkilendim” diyecekti. Parça, “Dokunsunlar sana hep benim şimdi dokunduğum gibi, kirpiklerindeki nefesim gibi, çocukluk uykundayken, ağzına kondurduğum öpücük gibi, Kızım Cécile” dizleriyle son eriyordu. Cécile Nougaro, kendisiyle 2013 yılında yapılan bir röportajda şarkıyla ilgili: “Babamın bu şarkıda kelimeler aracılığıyla bana hayatımı dikte ettiğini düşünüyorum. Babamın kelimeleri benim için birer emre dönüştü. Bir yaratıcı beşiğime doğru eğildi ve beni biraz gerçek dışı bir varlığa dönüştürdü. Bu nedenle gerçek hayat ve gerçek hayatın içine girme konusunda birçok problem yaşadım” ifadelerini kullanacaktı.

Brigitte Bardot, 1958’de Saint-Tropez’de La Madrague adıyla bilinen bir ev satın almış ve bu ev zamanla tüm jet sosyetenin buluşma noktası haline gelmişti. Burada düzenlenen partilere katılan söz yazarı Jean-Max Rivière de bu evden bahseden bir şarkı yazmayı kafasına koymuştu bu dönemde. Söz konusu şarkının hikâyesi ise 1962’de başladı. Bir akşam Paris’te, bir arkadaşıyla; sona eren yaz mevsiminden, ıssız plajlardan ve deniz kabuklarından bahsederken Rivière bu temanın La Madrague için yazmayı planladığı şarkıya uygun olduğunu fark etti. Bundan besteci Gérard Bourgeois’ya bahsetti ve böylece ortaya bu romantik melodi çıkmış oldu. İkili şarkı bitince Bardot’nun Saint-Tropez’deki evine gidip parçayı ona dinlettiler, BB de hiç tereddüt etmeden kaydetmeyi kabul etti ve 1963 yılının başında piyasaya çıkan La Madrague büyük beğeni toplayarak kısa sürede Fransa dışında da haklı bir şöhret edindi.

Kaynaklar:

- 1001 histoires secrètes de chansons, Fabien Lecœuvre, Editions du Rocher, 2017

- La véritable histoire des chansons de Johnny Hallyday, Fabien Lecœuvre, Hugo Image, 2017

- L'odyssée de la chanson française, Gilles Verlant & Jean-Dominique Brierre, Hors Collection, 2006

- L'Intégrale Nougaro. L'histoire de toutes ses chansons, Laurent Balandras, Martinière BL, 2014

- La véritable histoire des chansons de Claude François, Fabien Lecœuvre, Hugo Image, 2022

- Claude François: L'intelligence populaire en chansons, Olivier Delavault, Editions du Rocher, 2023

- Gainsbourg - L'intégrale: L'histoire de tous ses disques, Loïc Picaud, E/P/A, 2019

- La véritable histoire des chansons de Serge Gainsbourg, Fabien Lecœuvre, Hugo Image, 2020

- L'Intégrale Gainsbourg: L'histoire de toutes ses chansons, Loïc Picaud & Gilles Verlant, Fetjaine, 2011

- Charles Aznavour - Star sans l'être, Baptiste Vignol, Grund, 2019

- Dictionnaire des chansons de Sylvie Vartan, Benoît Cachin, Tournon, 2005  

Şarkıcı / YorumcuParça AdıAlbüm AdıSüre
Claude François Si j'avais un marteau Si j'avais un marteau 2:51
Sylvie Vartan Si je chante Le meilleur des années RCA 1:54
Johnny Hallyday Pour moi la vie va commencer D'où viens-tu Johnny? 2:12
Sheila L'école est finie Sheila 2:39
Marie Laforêt Les vendanges de l'amour 1961-1964 2:32
Patricia Carli Demain tu te maries Demain tu te maries 2:58
Serge Gainsbourg Chez les yé-yé Comme un boomerang 3:15
Juliette Gréco La javanaise Je suis comme je suis 2:27
Alain Barrière Elle était si jolie (live) Paroles et musique 2:48
Sœur Sourire Dominique Dominique 2:52
Charles Aznavour La Mamma Best of 20 Chansons 3:40
Charles Aznavour For me formidable (live 1965) The World of Charles Aznavour 2:40
Claude Nougaro Cécile, ma fille (live 1991) Une Voix Dix Doigts 3:21
Brigitte Bardot La Madrague Les 50 Plus Belles Chansons 2:35