"Korkunç bir tezat içerisindeyiz"

Nereye Doğru
-
Aa
+
a
a
a

Nereye Doğru’da Cengiz Aktar, Gazze İnsani Yardım adı altında kurulan vakfın insanları öldürmek için bir fırsat olarak kullanılmasına, İsrail’e karşı hukuki ve diplomatik hamleler konulu Bogota’da yapılan acil zirveye, İsrail’in Gazze’de küçük bir bölgede ‘Humanitarian City’ adı altında kurmaya çalıştığı toplama kampına ve Trump'ın açıkladığı Ukrayna'ya askeri yardım paketine değiniyor.

""
Nereye Doğru: 16 Temmuz 2025
 

Nereye Doğru: 16 Temmuz 2025

podcast servisi: iTunes / RSS

Nereye Doğru’ya Gazze soykırımı haberiyle başlayan Cengiz Aktar, “Geçen hafta sözünü ettiğimiz Trump'ın ateşkesi henüz bir fiyaskoyla sonuçlanmadı ama hala konuşuyorlar. O arada tabii insanlar İsrail ordusu tarafından öldürülmeye devam ediliyor yani bir şey olduğu yok, sadece lafı güzaf ve herhalde bu böyle devam edecek çünkü ABD'nin şimdiki yönetiminin Netanyahu ve İsrail üzerinde hiçbir yaptırım gücü yok - bunu bir kenara not edelim. Birleşmiş Milletler'in insani yardım sırasında bekleyen Gazzelilerle ilgili tüyler ürpertici bir rakamı var. Bu altı haftada İsrail, karnını doyurmak için bekleyen 875 Gazzeliyi öldürmüş. Şimdi bu ne demek? İsrail zaten 600 gündür uluslararası hukukun canına okudu ve aynı şekilde insani yardım sisteminin de canına okudu. Gazze İnsani Yardım Vakfı diye bir şey kurdular. Bütün dünyada hem hükümetler arası, hem de hükümetler dışı insani yardım meselesiyle ilgili olan kurumlar ve kuruluşlar bunun korkunç bir yalan olduğunu ve insanları öldürmek için bir fırsat olduğunu söylediler. Burada muazzam bir paradoks var. 1945 sonrasında başta Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği olmak üzere dünyada kurulan kurumların hepsi II. Dünya Savaşı’nda Nazi soykırımından kaçan Yahudilere karşı özellikle Batı ülkelerinin uyguladıkları ayrımcılık sonucunda ortaya çıkmıştır. Kapılar kaçan ya da kaçmaya çalışan Avrupalı Yahudilerin suratlarına kapanmıştır yani uluslararası insani hukukun ardında Nazilerin Yahudilere uyguladığı soykırım vardır ve bugün 80 sene sonra o sistemi yerle bir eden ülke, o Yahudilerin torunlarından oluşan ülke. Korkunç bir tezat içerisindeyiz,” diyerek Bogota'daki acil zirveyle ilgili gündemine geçti.

Cengiz Aktar, “Bogota'daki acil zirve dün ve bugün devam ediyor. Toplantı dün akşam başladı. İsrail'e karşı hukuki ve diplomatik hamleler - aslında alt başlığı ‘Hukuksuzluğa karşı ortak eylem’ - konulu bu acil Lahey grubunun zirvesi Bogota'da cereyan ediyor. 20 ülkenin katılımıyla başlamıştı ama şimdi 31 ülkeye çıktı. İsrail'in uluslararası hukuku ihlal etmesi ve bunun üzerine somut tedbirler almak üzere acil bir zirve yapılması niyetiyle başladı. Kolombiya ve Güney Afrika'nın eş başkanlığında gerçekleşiyor ve İsrail'e hukuki, diplomatik ve ekonomik yaptırımlar uygulanması amaçlanıyor. Bugüne kadar hep ‘Yapmayın, etmeyin’ diyorlardı ama artık bir uluslararası eş güdüm koordinasyonuna doğru gidiliyor. Lahey grubu, hem Uluslararası Ceza Mahkemesi, hem de Uluslararası Adalet Divanı olduğu için 31 Ocak'ta Hollanda'nın Lahey kentinde kuruldu. Burada da muazzam bir paradoks var; Filistin meselesiyle yakından ilgilenen gözlemcilerin verdikleri rakamlar, Hollanda'nın İsrail'le ticaret yapan bir numaralı ülke olduğu yönünde. Hollanda, İsrail ile ticaret yapan diğer ülkeleri açık ara katlamış vaziyette - bunu da bir kenara not edelim. Lahey grubu; Bolivya, Kolombiya, Küba, Honduras gibi ağırlıklı olarak Güney Amerika çıkışlı ama onun dışında Namibya, Senegal, Güney Afrika da var. Bu grupta İsrail'in uluslararası hukuk önünde hesap verebilir olmasını ve artık bu eylemlerin somut uluslararası bir tepkiye dönüşmesinin sağlanmasını amaçlıyorlar. Zirveye ilk defa katılan Brezilya, Çin ve Endonezya gibi üç tane ağır top var. Özellikle Çin'in katılması fevkalade önemli ve yeni. Bir de Avrupa Birliği üyesi ülkelerden Portekiz, İspanya ve İrlanda katılıyor. 27 ülke arasında adları anılmayabilir ama Küresel Kuzey ve Küresel Güney dengesi açısından fevkalade önemli. Türkiye de ilk defa katılıyor, bu ilginç. Oysa biliyorsunuz, Türkiye bir yandan İsrail’i ve Gazze soykırımını kınıyor ama diğer taraftan da ticarette hız kesmedi maalesef. Bu zirvede Birleşmiş Milletler kuruluşları, İnsan Hakları kuruluşlarının çok üst düzey yetkilileri ve - şu sıralarda siyonist dünyanın ve Batıdaki destekçilerinin günah keçisi haline gelmiş olan - Birleşmiş Milletler Filistin Özel Raportörü Francesca Albanese de var ki onun katılımı da önemli. Onun çalışmasını, yazmasını ve Gazze soykırımını ifşa etmesini engellemek üzere muazzam bir operasyon başlamış durumda. Albanese ile ilgili herhalde Temsilciler Meclisi’nden seyahat özgürlüğünü engellemek üzere bir karar çıkacak ve ABD'ye girmesi yasaklanacak. Aynı Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Uluslararası Adalet Divanı yetkililerine karşı Amerikan Kongresi’nin aldığı kararlar gibi iş oraya doğru gidiyor. Bir de Birleşmiş Milletler'in Filistin ile ilgili uzman kuruluşu olan UNWRA'nın başkanı Philippe Lazzarini de orada. Dediğim gibi, diğer Birleşmiş Milletler kuruluşları da hazır ve nazır. Bu önemli bir toplantı çünkü hem Küresel Güney, Küresel Kuzey, hem de Birleşmiş Milletler - yani uluslararası sistem - de orada. İlk defa bu seviyede bir eş güdüm gerçekleşiyor, umarız arkası gelir. Tabii Batılı güçlerin olmadığı bir yaptırım sisteminin bir yere varması mümkün değil,” diye belirttiğinde Özdeş Özbay, “Bu konferansın sonunda ‘Biz 30 ülke şu somut yaptırım kararlılığını alıyoruz’ mu diyecekler yoksa bir talepler listesi hazırlayıp bunlar yapılsın diye mi seslenecekler?” sorusunu yöneltti. “Herhalde ikincisi; zira bu Lahey grubunun hukuki bir temeli yok. Genelde bu çeşit gönüllüler iş birliği tipi yapılan toplantıların hukuki bir yeri yoktur. Ülkeler çağrılıyorlar ve geliyorlar, o kadar. Sekretaryası yok. Sekretaryayı bugün Kolombiya devleti temin ediyor ama onun dışında bağlayıcı bir karar almaları mümkün değil. O yüzden gönüllüler iş birliği koalisyonunda ülkelerin birlikte bir şey yapmaları da mümkün değil. Ancak münferit - tek başlarına - hareket edecekler ki pek çoğu da ediyor zaten. Amaç, bu dinamiği, bu iş birliğini diğer ülkelere de yaymak. Herhalde gücünü oradan alıyor ve zaten o yüzden biraz önce bir taraftan Brezilya'yı, Çin'i ve Endonezya'yı, diğer taraftan da İspanya, Portekiz ve İrlanda'yı zikrettim çünkü eskiden onlar yoktu ve artık bu toplantılara katılmaya başladılar. Diğer ülkeler de -T ürkiye için de aynı şey geçerli - herhalde bir teklif getirecek.

Zaten sonuç bildirgesinde ne olacağı basına yansıdı. Bu tip toplantıların sonuç bildirgeleri hazırdır, orada yazılmaz, öyle bir vakit olmaz. ‘Uluslararası Adalet Divanı'nın 2024 Temmuz görüşü ışığında İsrail'e silah, lojistik ve diplomatik destek sağlamayın’, ‘İsrail'den gelen ya da İsrail'e giden askeri sevkiyat gemilerinin limanlarınıza girişini engelleyin’ diyecekler. İsrail'e yönelik ambargo ve boykot çağrısı yapılacaklar ki şimdiden yapanlar var biliyorsunuz, ‘diplomatik ilişkileri kes’ diyecekler - mesela Kolombiya kesmiş vaziyette. Malezya ve Namibya, İsrail'e yönelik askeri sevkiyat yapan gemilerin limanlarına girişini engelledi. Bir de tabii en önemlisi belki Güney Afrika'nın öncülüğünde hem Uluslararası Ceza Mahkemesi, hem Uluslararası Adalet Divanı nezdinde devam eden soykırım ve diğer uluslararası hukuk ihlali davalarına - hem katılan 31 ülkeye, hem de katılmayanlara - destek vermeyecekler. Son olarak da Netanyahu ve eski savunma bakanı - soykırımcı faşist - Yoav Galant'ın hakkında çıkarılan yakalama kararlarının desteklenmesi ve uygulanmasıyla ilgili bir mesaj verecekler. Bu hiç yoktan iyidir, öyle diyelim çünkü Lahey koalisyon grubu büyüyor. Her şeye rağmen bu bile bir şey,” diye belirten Aktar’a Ömer Madra da Chris Hedges’ten şu alıntıyı yaptı, “Hedges, ‘Gazze'nin bu dehşet öyküsünün son aşamalarında İsrail açlıktan ölmek üzere olan Filistinlileri yiyecek vaatleriyle sadistçe tuzağa düşürüyor ve onları sınırındaki 9 binlik dar ve sıkışık toprak şeridine çekiyor. Bütün dünyayla alay eder gibi, Gazze İnsani Yardım Vakfı adını taşıyan kuruluş aracılığıyla açlığı bir silah olarak kullanıyor. Bütün bunları yazan ve soykırımı ortaya koyan Francesca Albanese'nin raporuyla ilgili olarak 14 Temmuz’da eski Birleşmiş Milletler'in eski özel raportörü Marjorie Cohn Truthout'ta bir yazı kaleme almıştı. Francesca Albanese, Amerikan yaptırımları ve cezalarıyla değil, tamamen Nobel Barış Ödülü ile ödüllendirilmeli,’ diyordu. Avaaz sitesi de bu konuda bir kampanya başlattı, milyonları çağırıyor.”

Cengiz Aktar, “Tabii, çok imza toplandı. Galiba bazı devletlerden de destek alıyor. Sadece kendisi için değil bu arada. Hem Francesca Albanese, hem de Gazzeli doktorlar için son derece akıllıca yapılmış bir kampanya bu. Bu meseleyle ilgili son gelişmelerden biri de İsrail orada devasa bir toplama kampı kuruyor. Gazze öyle devasa bir yer değil, 326 küsur km bir yer. Onun da artık suyunun suyu bir bölgeye insanları herhalde yatacak dahi yer bırakmayacak şekilde ve aynı Avrupa'da Yahudi olmayan güçlerin 1940'larda Yahudilere yaptığı gibi bir toplama kampı olacak. Herhalde sonunda da onlar öleceği için - ölüyorlar zaten - gaz odalarında yakacaklar diye bir öngörüde bulunuyorum,” diye belirttiğinde Özdeş Özbay da, “Ehud Olmert de ‘Bu tam olarak konsantrasyon kampı’ diyor. Çok da Orwellian bir tabirle ‘Humanitarian City’ gibi bir ismi var. 600 bin kişinin yaşayacağı bu insani şehirde ‘insanlara gitme özgürlüğü’ sunacaklarını da söylüyorlar. Ömer Madra ile biz kampın girişine ‘Çalışmak özgürleştirir’ de yazsınlar diyoruz,” diye eklediğinde Aktar, “Ama işte çalışacak bir durum da yok orada. Mısır'a refah sınır kapısından geçenlerin geri dönüşü yok. Aynı bütün soykırım uygulamalarında olduğu gibi, gidenlerin geri dönmeleri mümkün değildir, bu çok yaygın bir pratik ve İsrail de bunu uyguluyor, göğsünü gere gere uyguluyor hem de. Bunun doğru bir şey olduğunu ve İsrail halkının da bu konuda tamamen hükümetiyle aynı fikirde olduğunu bir kez daha hatırlatalım. Böyle bir tesadüf yok yani hükümet tek başına bu işleri yapmıyor. Arkasında devasa bir kamuoyu desteği var,” diyerek son olarak Trump'ın Ukrayna'ya yeni askeri yardım paketi açıklamasından bahsederek bu haftalık programını tamamladı.

“Trump yine Putin'e verip veriştirmeye başladı ve Avrupalılarla birlikte NATO'nun eş güdümünde Ukrayna'ya yeni bir askeri yardım paketi açıkladı. 20 Ocak'ta başa geldiğinden bu yana ilk defa böyle bir şey oluyor. Trump, Ukrayna’ya Patriot hava savunma sistemleri dahil olmak üzere sofistike silahlar gönderileceğini açıkladı. Avrupalılarla, Kuzey Amerika ve Kanada arasında bu konuda bir eş güdüm şekillenmiş vaziyette. Bu tabii savaşın devamı anlamına geliyor. Her tarafta ateşkes diyor ama Trump’ın ateşkes dediği her yerde savaş son hızıyla sürüyor. Hakikaten şaka gibi diyeceğim ama artık bunun şaka tarafı da kalmadı.”