Aslan balığı, Türk sularında sıkça rastlanır oldu.
Hint ve Pasifik Okyanuslarının ılık sularına özgü küçük bir yırtıcı balık türü olan aslan balığı, son yirmi yılda Akdeniz’de de yayıldı ve Türk sularında sıkça rastlanır oldu. Artık Türkiye’nin kıyılarındaki yerli türleri, kıyı şeridindeki toplumları ve turizm sektörü için önem arz eden zengin sucul biyoçeşitliliği tehdit ediyor. Zehirli iğnelere sahip olan tür, yerli türleri tüketiyor. Yakın zaman önce yapılan çalışmalar melanur, sarıgöz, mercan balığı, papağan balığı gibi Türk sularının yerli balık türlerinin büyük risk altında olduğunu gösteriyor. Bu alan genişlemesi ile mücadele için çok az sayıda seçenek var olduğundan, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), aslan balığının avlanmasını ve yenilmesini destekleyerek sorunu giderme yönünde önemli bir adım atıyor. Türkiye’nin ünlü Turkuvaz Sahili’ndeki kıyı ilçesi Fethiye’de dalgıçlar, spor balıkçıları ve toplum liderleri, Türk sularında bu tür hakkında farkındalığı artırmak amacıyla, geçtiğimiz hafta bir aslan balığı avı yarışması ve mutfak etkinliği düzenledi. 25’i aşkın dalgıç, gazeteci ve yerel sakinin katıldığı, iki gün süren etkinlik kapsamında, aslan balığı avı turnuvası, deniz biyolojisi uzmanları tarafından verilen eğitimler ve bir gurme şefin beş farklı aslan balığı yemeği hazırlayıp yemek meraklılarına sunduğu bir yemek yer aldı.
İsviçre’de yeşil enerji teklifi destekleniyor
İsviçre’de yapılan referandumda, fosil yakıtların kesilmesini ve 2050’ye kadar sıfır karbon emisyonu hedefine ulaşılmasını içeren yeni iklim kanunu tasarısı kabul edildi. Alpler’deki buzulların hızlı bir şekilde eridiğine dikkat çeken hükümet, ülkenin enerji güvenliğinin ve çevrenin korunması gerektiğini vurguluyor. Yeni kanunla, ithal petrol ve gaza bağımlılıktan yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş yapılması hedefleniyor. Katılımın %42 olduğu referandumda, oy verenlerin %59’u yeşil enerji teklifini desteklediklerini gösterdi. Kanun karşıtları ise bu adımlarla enerji fiyatlarının yükseleceğinden kaygı duyuyor.
Dünya'nın dönüş ekseni 80 cm doğuya kaydı
Yeni bir araştırmaya göre insanlar yer altından o kadar fazla su çektiler ki, Dünya'nın dönüş ekseni sadece 20 yılda yaklaşık 80 cm doğuya kaydı. Dünya'nın coğrafi kutbundaki kaymayı inceleyen araştırmacılar, yer altı sularının etkisi olmadan böyle bir değişimin mümkün olmayacağını söylüyor. Dünya'nın kendi etrafında döndüğü eksen, sabit ve durağan bir yapıda değil. Yerküre Kuzey ve Güney Kutuplarından geçen hayali bir çizgi olan dönme ekseni üzerinde dönerken sürüklenip yalpalanıyor. Dönme eksenindeki bu hareketler kutup gezinmesi olarak adlandırılıyor. Kuzey Kutup noktasının her yıl 10 metre genişliğinde bir çember çizdiği biliniyor. Amerikan Uzay Araştırmaları Dairesi'ne (NASA) göre 20. yüzyılda Dünya'nın dönüş ekseninin yılda dört cm kaydığı bulunmuştu. Son dönemde yapılan araştırmalarsa, iklim krizinin yerkürenin dönüşünde kaymaya neden olduğunu bulmuştu. Ancak yer altı sularının bu kaymaya etkisi tam olarak belirlenememişti.
‘Karaburun Ildır Körfezi Özel Çevre Koruma Bölgesi Denizel Biyoçeşitliliğin Araştırılması’
İstanbul Üniversitesi (İÜ) Su Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bayram Öztürk, İzmir'deki Karaburun Ildır Körfezi'nde eksik olan arıtma yatırımlarının yapılmaması halinde zaman içinde Marmara Denizi'ndekine benzer müsilaj oluşabileceği uyarısında bulundu. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü ile İÜ Su Bilimleri Fakültesi Deniz Biyolojisi Ana Bilim Dalı Başkanlığı tarafından 2021’den bu yana İzmir'de sürdürülen ‘Karaburun Ildır Körfezi Özel Çevre Koruma Bölgesi Denizel Biyoçeşitliliğin Araştırılması’ projesinde, üç deniz seferi tamamlandı. Öztürk koordinesinde yürütülen proje kapsamında, R/V Yunus-S araştırma gemisiyle Temmuz ayında son deniz seferi gerçekleştirilecek ve çalışmanın raporu Eylül ayında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na sunulacak. Araştırmada şu ana kadar elde ettikleri bulgular konusunda değerlendirmelerde bulunan Öztürk, Karaburun Ildır bölgesinin denizel biyoçeşitlilik açısından zengin olduğunu, bölgede 80'in üzerinde balık, 130'un üzerinde de omurgasız türünün yaşadığını belirtti.
Küresel fosil yakıt kullanımının %40, kömürün ise %79 oranında azaltılması gerekiyor
Yeni bir çalışmaya göre dünya, iklim felaketinden kaçınmak için 2030’a kadar güneş ve rüzgar enerjisi kapasitesini beş kat artırmalı, fosil yakıt üretimini ise her yıl %6 oranında azaltmalı. Bilim insanları ve aktivistler, hükümetlerin iklim krizi karşısındaki yetersiz mücadelesini eleştirirken, eylemsizliğin insanlığı uçuruma doğru sürüklediğini söylüyor. Düşünce kuruluşu Climate Analytics tarafından yapılan yeni bir araştırma ise, bunu engellemenin yolunun 2030’a kadar güneş ve rüzgar enerjisi kapasitesini beş kat artırmaktan ve fosil yakıt üretimini her yıl %6 oranında azaltmaktan geçtiğini ortaya koydu. Yenilenebilir enerjinin elektrik üretimindeki payı, düşen maliyetler nedeniyle küresel olarak yaklaşık %30’lara yükseldi. Araştırmaya göre, küresel ısınmayı 1,5 derece ile sınırlandırmak için bu payın 2030’a kadar iki kattan fazla olacak şekilde %70’in üzerine çıkması gerekiyor. Araştırmaya göre, toplam rüzgar ve güneş enerjisi kapasitesi, 10 yılın sonunda 2022’deki 2 TW’lik kapasiteye göre beş kat yükselerek yaklaşık 10 TW’a ulaşmalı. Bu hedefe ulaşmak için, 2030’a kadar yılda 1,5 TW yeni rüzgar ve güneş kapasitesi kurulmalı. Bu, 2022’deki 0,3 TW seviyesine göre beş katlık bir artışa işaret ediyor. Çalışma, küresel fosil yakıt kullanımının 10 yılda yaklaşık %40, kömürün ise %79 oranında azaltılması gerektiğini söyledi.