Son 52 yılın en sıcak 12. Ekim ayı yaşandı.
DHA’dan Mehmet Çınar’ın haberine göre, Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün 2022 yılı Ekim ayı sıcaklık raporuna göre, son 52 yılın en sıcak 12. Ekim ayı yaşandı. Bu yıl Ekim ayı ortalama sıcaklıklarının 1991-2020 normallerine göre mukayesesinde, 2022 yılı ortalama sıcaklıkları sadece Bolu çevresinde mevsim normallerinin altında görüldü. Edirne, Gökçeada, Nazilli, Isparta, Fethiye, Antalya, Alanya, Kaş, Eğirdir, Acıpayam, Köyceğiz, Demre, Kırşehir, Doğu Anadolu ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin genelinde mevsim normallerinin üzerinde seyretti. Uzun yıllar Ekim ayı ortalama sıcaklığı 15,6 derece iken, 2022 Ekim ayı sıcaklığı 16,3 derece olarak kaydedildi. Ekim ayında en düşük sıcaklık eksi 8,8 dereceyle Erzurum'da, en yüksek sıcaklık ise 41,2 dereceyle Antalya'da gözlendi. İki il arasında yaşanan 50 derecelik fark dikkat çekti. Bu yılın Ekim ayında 18 noktada yaşanan ekstrem sıcaklıklar ve geçen yılların ortalamasına göre farklarda Antalya'daki 2,5, Eğirdir'deki 2,2 derecelik artış dikkat çekti.
Şirketler biyoçeşitlilikle ilgili duyarlı değil
Kâr amacı gütmeyen bir platform olan CDP’nin yeni yayımladığı bir rapora göre, şirketler biyoçeşitlilik kaybını durdurmak için yeterince çaba göstermiyor ve çoğunun tedarik zincirlerinin doğaya verdiği zarar hakkında hiçbir fikri yok. Yaklaşık 20 bin şirket CDP’ye, daha sonra yatırımcılar ve diğer finansal piyasa katılımcıları tarafından sorunlarla ilgili yönetim kurulu ilerlemesini izlemek ve ilgili riskleri ve fırsatları değerlendirmek için kullanılan bir dizi iklim verisi ve diğer veriler hakkında rapor veriyor. CDP, 7 bin 700’den fazla şirketten biyoçeşitlilik anketine verilen yanıtların şimdiye kadar görülen en büyük öz değerlendirme olduğunu söyledi. Çalışma, 7 Aralık’tan itibaren Montreal’de biyoçeşitliliği korumaya yönelik bir anlaşmaya varmak için düzenlenen küresel müzakerelerden yani COP15’den önce yayımlandı. CDP’ye yanıt veren şirketlerin neredeyse yarısı, daha iyisini yapmak için taahhütlerde bulunmak ve uyumluluğu sağlamak için yönetişim mekanizmalarını devreye sokmak da dahil olmak üzere kurumsal stratejilerinde biyoçeşitliliği dikkate aldıklarını söyledi. CDP buna rağmen yanıt verenlerin yüzde 55’inin geçen yıl taahhütlerini yerine getirmek için harekete geçmediğini ve yüzde 70’inin tedarik zincirlerinin biyolojik çeşitlilik üzerindeki etkisini değerlendirmediğini raporladı.
Güneş enerjisi pahalıya satılıyor
Akkuyu Nükleer Güç Santrali'nde ilk reaktörün 2023 yılı sonunda devreye alınacağı iddia edildi. Üretilecek elektriğin alım fiyatının kilovat saatinin 12 sent olacağı açıklandı. Akkuyu Nükleer Santrali’nin yapımını üstlenen şirketin Genel Müdür Yardımcısı Kamarov, fiyatın sabit kalacağını söyledi ve "Dünyadaki uranyumun maliyeti ne olursa olsun, diğer enerji kaynaklarının maliyeti ne olursa olsun, nükleer güç santralinden elde edilen elektriğin Türkiye'ye maliyeti hep 12 sent olacak" dedi. 12 centin yüksek bir fiyat olmadığını iddia eden Komarov’a cevaben irçok kişi şunları söyledi: ‘Türkiye, Akkuyu'da üretilen elektriğe çok yüksek bir bedel ödeyecek, 12 sent çok!’”. Güneş elektriğinin piyasa satış fiyatı 2 cent yani söylenenden altı kat daha az. Ve neredeyse anında kuruluyor ve kurulduğu andan itibaren elektrik üretiyor… Bu duruma göre, Akkuyu inşaatı yıllardır sürüyor ve nükleer atıkların yanında altı kat daha pahalı elektrik satacak.
Büyük Set Resifi tehlike altında
Mart ayında Avustralya’daki Büyük Set Resifi’ni ziyaret eden Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) üyelerinin bilim insanları tarafından hazırlanan bir raporda, “Büyük Set Resifi’nin iklim değişikliğinin etkilerinden kurtulma direnci önemli ölçüde tehlikeye girdi” denildi. Raporun, Haziran ayında Rusya’da yapılması planlanan ancak Ukrayna’daki savaş nedeniyle ertelenen UNESCO Dünya Dirası Komitesi Toplantısı’ndan önce yayımlanması bekleniyordu. Bir sonraki toplantı için ise henüz tarih kararlaştırılmadı. Raporda iklim değişikliğini ele alma çabalarının son zamanlarda artmasına rağmen, özellikle mercan restorasyonu üzerine yapılan araştırmalarda, resifi kurtarmak için “son derece hızlı eylem” gerektiği belirtildi. Avustralya, turistlerin ilgisini kaybedebileceği korkusuyla, ekonomiye 6,4 milyar Avustralya doları (4,3 milyar ABD doları) katkıda bulunan resifi listeye sokmamak için yıllarca lobi yaptı. Resmî verilere göre, Covid-19’dan önce her yıl yaklaşık 2 milyon turist Avustralya’nın Kuzeydoğu kıyılarında bulunan resifi ziyaret etti. Bunun yanı sıra 64 bin kişiye iş imkânı sağladı. Çevre Bakanı Tanya Plibersek, iklim değişikliği yalnızca Avustralya’daki değil, dünyadaki tüm mercan resiflerini tehdit ettiği için hükümetin UNESCO’ya resifi listeye almaması için baskı yapacağını söyledi. Avustralya’nın yakın zamanda seçilen İşçi Partisi hükümeti, resifi korumak için önümüzdeki yıllarda 1,2 milyar Avustralya Doları (800 milyon ABD Doları) harcama sözü verdi. Eylül ayında parlamento, 2050 yılına kadar net sıfır emisyon olmak için bir yasa çıkarmıştı. Bilindiği üzere insan kaynaklı iklim değişikliği suların yükselmesinin yanı sıra artan karbondioksit miktarının denizler tarafından yutulmasıyla okyanus asitlenmesine de neden oluyor.