İskandinav ülkelerinde ırkçı ve göçmen karşıtı uygulamalar

Ufuk Turu
-
Aa
+
a
a
a

Ahmet İnsel, Ufuk Turu’nda Portekiz seçimlerini ve Avrupa’daki aşırı sağ zirvesini değerlendirip İskandinav ülkelerindeki göçmen karşıtı uygulamaları yorumladı. 

Göçmen karşıtı protestocuların İsveç ve Finlandiya arasındaki sınır kasabası Tornio'da 3 Ekim 2015 tarihinde düzenlendikleri miting.
Göçmen karşıtı protestocuların İsveç ve Finlandiya arasındaki sınır kasabası Tornio'da 3 Ekim 2015 tarihinde düzenlendikleri miting.

Portekiz seçimleri

2015 yılında sağ partinin birinci gelmesine rağmen -Komünist Parti de dahil- sol bloğun desteğini alarak iktidar olan ve geçtiğimiz 5-6 yılda Avrupa’nın en başarılı iktisadi politikalarını yürüten partisi konumuna gelen Sosyalist Parti’nin, kasım ayında yapılan bütçe planlarında ittifakta olduğu partilerden onay alamadığını ve başbakan Costa’nın erken seçime gitme kararı aldığını duyurarak programa giriş yapan İnsel, partinin beş puan artırarak %41,6 oy ile birinci geldiğini ve mecliste çoğunluğu elde edebilecek çoğunluğa tek başına sahip olduğunu ifade etti. İkinci gelen merkez-sağ parti ile çekişmeli olacağı beklenmesine rağmen ayrışmanın yaşandığını ve katılımın da arttığının altını çizen İnsel, genel tabloda diğer dikkat çeken durumun ise sol bloğun kaybettiği oyları aşısı sağ Chega Parti’sinin toplaması ve böylece üçüncü parti haline gelmesi olduğunu belirtti. Diğer taraftan Sosyalist Parti’nin tek başına iktidar olacağı bir tablo oluştuğu için daha istikrarlı bir politika yürütebileceğinin varsayıldığını da ekledi. 

Avrupa aşırı sağ partiler zirvesi

28 Ocak Cuma akşamı Madrid’de, İspanyol Vox Partisi’nin, AB parlamentosunda ikiye bölünmüş olan “demokrasi ve kimlik” grubu ile “muhafazakar reformcular” gruplarının birleşmesi amacıyla düzenlediği toplantıya 11 aşırı sağ partinin katıldığını aktaran Ahmet İnsel, partilerin Macaristan ve Polonya gibi AB komisyonu ile ihtilafta olan ülkelere destek vermek için toplandıklarını bildirdi. Bu ihtilafın ise iki ülkenin AB yargı bağımsızlığını çiğnemeleri karşılığında cezalandırılmaları ve Covid salgını için verilen AB yardımlarının askıya alınmasından dolayı söz konusu olduğunu hatırlatan İnsel, 11 sağ partinin buna tepki olarak bir araya geldiklerini ve bu uygulamanın AB’nin amaçlarını aştığını düşündüklerini iletti. Bu gelişmelerin ışığında, İspanya ve Portekiz dahil olmak üzere aşırı sağ partilerin yükselişte olduğunu, bu partilerin sağ partileri de kendilerine doğru çektiklerini ve göçmenler konusunun AB siyasetini ciddi şekilde etkilediğini sözlerine ekledi. 

İskandinav ülkelerindeki göçmen karşıtlığı uygulamaları 

İskandinavya’da 2019 yılından bu yana dört ülkedeki sosyal demokrat partilerin yükselişte olup iktidarı elde ettiklerini; İsveç’te Magdalena Andersson’un %28 oy, yine başka bir kadının başbakan olduğu Danimarka’da Mette Frederiksen’in %26 oy, Norveç’te %26 oy ve Finlandiya’da genç bir kadın olan Sanna Marin’in %17,7 oyla iktidarda bulunduklarını iletti. Bu tabloda dikkat çeken ülkenin aşırı sağ partilerin yükseldiği Danimarka olup ciddi bir göçmen kısıtlamasına gittiklerinin altını çizdi. Ülkemizde de görülen “göçmenleri daha iyi entegre etmek için, eşit haklar sunabilmek için daha fazla göçmen kabul edilmemeli” düşüncesine dayanan önlemler alıp uygulamaya koyan Danimarka’nın yanında diğer üç ülkenin de benzer planları olduğunu belirten İnsel, en beter uygulamaların Danimarka’da görüldüğünü aktardı. Kosova ile anlaşma yapan ülkenin, Kosova’daki hapishanelerden 300 yer kiralayıp bunları “Danimarka’da suç işleyip hapse giren ve cezadan sonra yurt dışına çıkarılacak olan AB vatandaşı olmayan göçmenler” için planladıklarını aktardı. Bir diğer şaşırtan uygulamanın ise Rwanda ile yapılan bir anlaşmaya dayandığını ve Danimarka’ya yapılan mültecilik başvurularının incelenmesi sırasında mültecilere Rwanda ülkesinde ikamet etme şartı getirildiğini belirten İnsel, bu iki uygulamanın kısmen eleştirilse de mecliste ve halkta geniş bir destekçi kitlesine sahip olduğunu da vurguladı. Bu göçmen karşıtı uygulamaların ülkelerde azalan yerli nüfusla beraber doğan bir kimlik kaybı riskine dayandırıldığını, İsveç’in nüfusunun %19’unun İsveç doğumlu olmadığını, Danimarka’da bu oranın %10, Norveç’te %15 ve Finlandiya’da %6 olduğunu belirtti. Bu oranların yanında yüksek bir göç baskısının söz konusu olmadığının da altını çizen Ahmet İnsel, Danimarka’da 2021 yılında sadece 1089’u kabul edilen 1900 iltica başvurusu bulunduğunu, Norveç’te de sadece 1600 talebin olduğunu bildirerek sanıldığı gibi büyük bir göç baskısı olmamasına rağmen böylesine uygulamaların söz konusu olmasının ilginç olduğunu belirtti. Bunun altında yatan sebebin aşırı sağ partilerin kullandıkları “yabancılar bizim kimliğimizi yok ediyorlar” zihniyetine dayanan korkutma politikası olduğu yorumunda bulunarak haftalık turunu tamamladı. 

(Program özetini hazırlayan gönüllümüz Koçer Karatepe’ye teşekkür ederiz.)