İklim değişikliği nedeniyle gözlenen sıcaklık artışlarının deniz kaplumbağaları olumsuz etkilerine dikkati çekildi.
Pamukkale Üniversitesi öğretim üyesi ve Deniz Kaplumbağaları Araştırma, Kurtarma ve Rehabilitasyon Merkezi (DEKAMER) Başkanı Prof. Dr. Yakup Kaska başkanlığındaki heyet, İskoçya'nın Glasgow kentinde düzenlenen COP26, iklim değişikliği ve plastik kirliliğinin deniz kaplumbağalarına etkileri ve göç yollarının araştırılması konulu panel düzenlendi. Prof Dr. Yakup Kaska, iklim değişikliği nedeniyle gözlenen sıcaklık artışlarının deniz kaplumbağaları üzerinde gözlenen ve gelecekte gerçekleşecek olumsuz etkilerine ayrıca artan denizel kirliliğe dikkati çekti. Akdeniz ve dünyada deniz kaplumbağası popülasyonlarının durumu ele alınırken, deniz kaplumbağaların göç yolları, denizdeki yaşam alanları ve bu alanlarda görülen tehditler anlatıldı. Deniz kaplumbağalarının uydudan izleme ile göç yollarının belirlenmesi ve beslenme alanları üzerine konuşan DEKAMER Koordinatörü Sözbilen ve Dr. Snape, Akdeniz'de öne çıkan özel alanların önemini vurgularken, bu alanlarda avcılık, kirlilik ve deniz trafiği gibi tehditlerin artmasının geri döndürülmesi zor zararlar vereceğini vurguladı. Doğan Sözbilen, tek bir bireyin izlenmesinin yeterli olmayacağını, özellikle Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü'nün desteğiyle son iki yılda izlenmeye başlanan toplam 18 kaplumbağa ile ileride denizel alanlarda alınacak önlemler için önemli bilgiler toplandığını aktardı. Denizel kirlilik ve iklim değişikliği konularında araştırmalar yapan Dr. Emily Duncan ve Dr. Nicole Esteban, dünyadaki tüm bölgelerde deniz kaplumbağalarının plastik kirliliğinden etkilendiğini anlattı. Dr. Duncan, ölü kaplumbağalarda yapılan çalışmalarda hemen her bölgede deniz kaplumbağalarının plastik yediğini ve ölümle sonuçlanabilen ciddi sağlık problemlerini beraberinde getirdiğini belirtti. Plastik kirliliğinin ayrıca yuvalama kumsallarında sıcaklığın artmasına, dolayısıyla popülasyona katılan erkek bireylerin azalmasına yol açabileceğini belirten konuşmacılar, uygun şekilde kumsal temizliğinin yapılması ve tek kullanımlık plastik kullanımının azaltılmasının önemini vurguladı.
“Türkiye’de Çevre Koruma ve İklim Değişikliği ile Mücadeleye Ayrılan Kamu Kaynaklarının İzlenmesi: 2021 Bütçesi Bir Değişikliğe İşaret Ediyor mu?” başlığını taşıyan rapor 10 değişik kurumdan 16 kişinin ortak ürünü olarak kaleme alındı. Çevre Koruma ve İklim Değişikliği ile ilgili 2021 yılında ayrılan bütçe, merkezi yönetim bünyesindeki sekiz kurum için 43 milyar TL; 14 büyükşehir belediyesi için ise 24 milyar TL civarında oldu. Bu bütçenin Karayolları Genel Müdürlüğü, Milli Savunma Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü gibi kurumların bütçe ve harcamaları ile karşılaştırıldığında oldukça yetersiz olduğu anlaşıldı. Çalışmanın sonucu Çevre Koruma ve İklim Değişikliği ile ilgili özel ek bütçe gerektiğini vurguladı. Rapora göre, “küresel ısınmaya olumsuz etkisi bulunan kurumların bütçelerinin içinden de iklim değişikliği ile mücadele için bir kaynak ayrılması düşünülmeli. Örneğin nükleer ve hidrolik enerjiden güneş ve rüzgar enerjisine aktarılabilecek kaynaklar bulunmakta. Seragazı üretiminde ve doğaya verilen zararlarda en büyük paya sahip olan karayolları yerine demiryollarının inşasına ve şehirlerdeki raylı sistemlere kaynak ayrılabilir.”
Uluslararası Doğa Koruma Birliği, dünya genelinde 1 milyonun üzerine bitki ve hayvan türünün yok olma tehlikesi altında bulunduğunu açıkladı. Cenevre merkezli kuruluşun yaptığı yazılı açıklamada, nesli tükenme tehlikesi devam eden bitki ve hayvan türlerine dair veriler paylaşıldı. Açıklamada, yaban hayatındaki 8 bin 400 bitki ve hayvan türünün hayati tehlike altında ve 30 bine yakın türün de korumasız durumda olduğu bildirildi. 2022’deki Birleşmiş Milletler Dünya Yaban Hayatı Günü‘nde nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan canlı türlerinin gündeme getirilmesi gerektiğinin kaydedildiği açıklamada, “Tahminlere göre dünyadaki bir milyon tür yok olma tehdidiyle karşı karşıya” ifadesi kullanıldı.
Bolu‘nun Seben ilçesinde, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından planlanan “Taşlıyayla Göleti ve Sulaması” için Ayman Yaylası‘na kurulmak istenen taş ocağına Bolu Valiliği tarafından “ÇED gerekli değil” kararını bölge halkı protesto etti. Köylüler, taş ocağı çalışmaları için bölgede bulunan iş makinelerinin önünü kesti. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kocaeli İl Koordinasyon Kurulu tarafından bölgedeki çalışmalar incelenirken, kurul çalışmaların bilimsellikten uzak olduğunu ve çalışmaların acilen durdurulması gerektiğini kaydetti: “Projeye esas olan ocağın 550 metre güneybatısında yer alan ve hayvancılık faaliyeti için yararlanılan Ayman Yaylası, 460 metre güneyinde hayvan sürüleri ile yaban hayatının su ihtiyacını karşıladığı Akçakilise Deresi bulunmakta. Ayman Yaylası ve civar yerleşim yerlerinin elektrik ihtiyacının karşılandığı yüksek gerilim elektrik iletim hattı ocak alanına yaklaşık 60 metre mesafede bulunmakta. Taş ocağı faaliyetlerinde birçok işlemin sonucunda oluşacak olan toz, canlı sağlığını tehdit edecek boyutlara ulaşmakta” dedi. Kurul tarafından yapılan açıklamada, çalışmalar sırasında açığa çıkacak tozun bölgedeki bitki örtüsünü ve canlı sağlığını olumsuz etkileyeceğinden bahsedildi. Taş ocağı çalışmalarının bölgeye vereceği zararlardan da bahsedilen açıklamada, çalışmaların geniş ölçekli orman yangınlarına neden olabileceği de kaydedildi.