Ufuk Turu’nda bu hafta Ahmet İnsel, önce Kırgızistan’daki seçimleri yorumladı, ardından da Somali özelinden bazı Afrika ülkelerindeki milis sorununa değindi.
Ahmet İnsel, programa Kırgızistan’da büyük tartışmalara sahne olan seçimlerle başladı; 4 Ekim 2020’de düzenlenen seçimlerde yolsuzluk yapıldığı iddialarıyla ilgili eylemler düzenlendiğini, cezaevinde bulunan eski Başbakan Caparov’u göstericilerin hapisten çıkarıp serbest bıraktığını, gösteriler devam ettiği için cumhurbaşkanı tarafından Caparov’un başbakan olarak atandığını hatırlattı.
Devam eden gösterilerin ardından Ceenbekov’un da istifa etmek zorunda kaldığını, ekim ayı sonunda Caparov’un hem başbakan hem de cumhurbaşkanı vekili olduğunu, kasım ayında yapılan seçimlere katılabilmek için her iki görevinden de istifa ettiğini aktaran İnsel şöyle devam etti: “Seçimler geçen pazar günü yapıldı. Katılımın oldukça düşük olduğu %39’da kaldığı seçimlerde Caparov’un oyların %80’ini alarak kazandığı ilan edildi. 14 civarında aday vardı ve bunların arasında en yüksek oy alan %7, o da seçim sonuçlarını reddettiğini söyledi ama ortada çok büyük bir fark var bazı manipülasyonlar yapılmış olsa bile.”
Ahmet İnsel, Sadır Caparov’un Kırgızistan’ın kuzeyinden geldiğini, Ceenbekov ise güneyi temsil eden bir siyasetçi olduğunu söyledi. Kuzey-güney çatışmasının başkanların değişmesine yol açtığını ve Kırgızistan’da bu gösterilerin üçüncü kez yaşandığını hatırlattıktan sonra çevresindeki ülkelerle karşılaştırıldığında Kırgızistan’da çoğulcu bir siyasetin olduğunu, bölgenin kısmen parlamenter rejime sahip ülkesi olarak tanındığını ancak iyice yoksullaşan halkın oylarının satın alındığı iddialarının da olduğunu aktardı. Pazar günü Caparov’un önerisiyle anayasanın bazı maddelerinin değişikliğinin de oylandığını belirten İnsel, buna göre başkanın yetkilerinin arttığı yarı başkanlık sistemine dönüldüğünü ve ifade özgürlüğünü sınırlamasının kapısını açabilecek bir maddenin de önümüzdeki günlerde sorunlar yaratabileceğini belirtti.
Kırgızistan’ın hem Çin hem de Rusya için önemli bir konumda yer aldığını söyleyen İnsel, bu karışıklık durumlarında bu iki ülkenin de Kırgızistan iç işlerine karışmadığına değindi. Özdeş Özbay, Kırgızistan için bölgedeki tek “demokratik” ülke dendiğini ama aynı zamanda beş devlet başkanından üçünün ayaklanmayla gittiği bilgisini paylaştı. Ahmet İnsel ise Kırgızistan halkının bu durumla iftihar ettiğini, halkın demokratik haklarına sahip çıkmasının bir gelenek olduğu görüşünü ifade etti.
“Somali’de iç savaş ortamı var”
Somali’de parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin, Somali’de çok büyük bir savaş durumu olduğu için şubat ayına ertelendiğini belirten İnsel şöyle devam etti: “Somali’de çok ciddi bir iç güvenlik sorunu, iç savaş ortamı var. İslami cihatçı bir grup terör saldırılarında bulunuyor. Ülkenin hatırı sayılır bir bölgesini kendi etkisi altında tutabiliyor.” Adlarına El Şabap militanları denen grubun Türkiye temsilciliklerine yakın zamanda iki kez silahlı saldırı düzenlediklerini, silah desteği sağladıkları gerekçesiyle muhalefetin Türkiye’ye yönelik eleştirilerinin olduğunu belirtti.
El Şabap cihatçı milislerine benzer milislerin Mozambik’te de ciddi bir sorun olduğunu, ülkenin kuzeyinde geçtiğimiz aylarda büyük katliamlar yaptıklarına değinen İnsel, Afrika’ya bakıldığında Somali, Mozambik, Nijerya, ÇAD, Kamerun, Nijer, Mali, Moritanya’da radikal İslamcı örgütlerin aktif olduğunu, Orta Afrika Cumhuriyeti’nde ve Kongo’da ise Hristiyan toplulukları arasında da ciddi bir milisleşmenin görüldüğünü, Afrika’da çok katmanlı bir şiddetin hareketinin hâkim olduğunu, kolonyalizmin bıraktığı yıkıntıları bugün hâlâ gördüğümüzü aktardı.
Son olarak “cancel kültür”den söz eden İnsel bunun bir “temizleme, silme” kültürü olduğunu, bu kültürün beraberinde tartışmalar da yarattığını, Türkiye’de de iktidarın bu cancel kültürünü destekleyicileri arasında yer aldığını, Süleyman Soylu’nun 2010 yılında MHP’ye yönelik ağır konuşmalar içeren konuşmasını, DEHAP’ın demokrasi açısından parlamentoya girmesinin elzem olduğunu belirten konuşmalarının videolarını TRT’nin telif hakları gerekçesiyle ulaşıma engellediğini söyledi ve şunları ekledi: “Bu bir çeşit cancel kültürüdür. Bu tür şeyler ne kadar silinse de insanların hafızalarında kayıtlı bir yerlerde bulunacaktır.”
(Program özetini hazırlayan gönüllümüz Sehel Oto’ya çok teşekkür ederiz.)