Theresa Rose Sebastian: Bir gün kendimi Hindistan’da sellerin ortasında buldum

Editörden
-
Aa
+
a
a
a

Theresa Rose Sebastian, 16 yaşında bir adalet aktivisti. Hindistan Kerala’da birçok evi ve iş yerlerini sular altında bırakan ve 400'den fazla kişinin hayatını alan korkunç sel felaketini yaşadıktan sonra 2018 yılında aktivist olmaya karar verdi.

(Atlas Sarrafoğlu'nun bu röportajı Yeşil Gazete'nin internet sitesinden alınmıştır.)

Theresa Rose Sebastian, 16 yaşında bir adalet aktivisti. Aslen Hindistan Kerala’da doğmuş ve büyümüş ama şu anda İrlanda‘nın Cork şehrinde yaşıyor. Theresa Kerala’da birçok evi ve iş yerlerini sular altında bırakan ve maalesef 400’den fazla kişinin hayatını alan korkunç sel felaketini yaşadıktan sonra 2018 yılında aktivist olmaya karar verdi.

Theresa da geçtiğimiz yıl iklim aktivistleri toplantımızın yapıldığı Lozan’da tanıdığım aktivistlerden biri. Halen iklim protestoları organize ediyor, iklim eğitimi uygulamaları üzerine ve iklim adaleti odaklı kuruluşlarda gönüllü çalışmalar yapıyor.

Henüz tanışmadığınız kişi için savaşın, dünyanın diğer tarafındaki bir ülkedeki komşunuz için savaşın. Birbirimizle ve yan yana savaşmalıyız.

Atlas: İklim aktivisti olma sebebin neydi?

Theresa Rose: 2018’den önce, iklim değişikliği hakkında bildiğim tek şey coğrafyada bana öğretilenlerdi. 2018 yılı bunun hepsini değiştirdi. Bu, iklim değişikliğinin yaşamıma gerçekten damga vurduğu zamandı. Aşırı yoğun yağış nedeniyle meydana gelen en büyük sellerden birinin tam ortasında kaldık. Bu seller tüm çevre köyleri sular altında bıraktı, insanların evleri sular altında kaldı, 400’den fazla insan yaşamını kaybetti ve 60 kişi kayıp olarak kayıtlara geçti. Sellerin tam ortasında sıkışıp kaldım ve yarınım olacak mıydı? Hala evim olacak mıydı? Kimseye olmasını dilemeyeceğim bir şey bu.

İrlanda’ya döndüğümde kendimi çok şanslı hissettim, buraya gelebildiğim için çok minnettarım ve sonra birden fark ettim ki; çevremdeki binlerce insanın sel nedeniyle evsiz kaldığını ve bunun hakkında düşünmenin çok çılgınca olduğu doğruydu ama unutabileceğimiz bir şey de değil.

Kendi hayatınızda ne tür bir iklim krizine tanık oldunuz?

Ben Hindistanlıyım ve iklim krizini yakından gördüm ve duygusal acı ve maddi kayıp dışında buraya zarar görmeden geldiğim için kendimi ayrıcalıklı hissediyorum. 2018’de Hindistan’daki evime geri döndüm ve en kötü sellerin arasında sıkışıp kaldım. Binaları, insanları, hayvanları sular altında bırakan seller… Beni uyanık tutan sellerde yarın evim olacak mı diye merak ediyordum. 400 kişi hayatını kaybetti. Bu seller 2018’den sonra durmadı, yine oldu.

Hindistan’da, yaşadığım eyalette iklim değişikliğinin etkileri gözle görülür şekilde yaşanmaya devam ediyor. Aralık’tan yılbaşına doğru eyaletim Trivandrum hep soğuk olurdu. Şimdi 37 derecede. Palakkad ve Wayanad gibi yerler eskiden ılık olurdu ama şimdi kavurucu bir sıcaklık var. Eyaletim hemen her gün iklim değişikliğinin etkilerini yaşadığı ve bunun sürdürülemeyeceği bir noktaya geldi ve bu sessiz kalınacak bir durum değil.

‘Yaşayan herkes için sorumluluk almalıyız’

Gezegeni kurtarmak için bir kişinin bireysel olarak yapabileceği en önemli şey nedir?

Bunun sadece iklim değişikliği olmadığını – bir iklim krizi ve acil durum olduğu gerçeğini aktif olarak kabul edin. Farkında olmadan ayrıcalıklı olabileceğinizi ve Küresel Güney’deki insanların etkisinde kaldığı iklim krizini onlar kadar hissetmediğinizi ve bu ayrıcalığı şimdi savaşmak için kullanmanız gerektiğini kabul edin ve anlayın.

Henüz tanışmadığınız kişi için, dünyanın diğer tarafındaki bir ülkedeki komşunuz için savaşın. Beraber ve yan yana savaşmalıyız. Ve bunu başarmak için ilk adım gerçeğin ve ayrıcalığın kabul edilmesidir. İklim krizi gerçeği anlayış kabul görmeden gerçek eylem sağlamak ve bunun için çalışmak zordur. Bunu hükümetlerimizin hareketsizliğinden açıkça görebiliriz. Krize ihtiyaç duyduğu büyük önemi vermemekle, ne olursa olsun “buldukları” çözümler her zaman verimsiz ve yeterli olmayacaktır. Kabul etmeliyiz ve sadece kendimiz ve ülkemiz için değil, bu gezegende yaşayan herkes için sorumluluk almalıyız.

İklim krizine hangi konular üzerinden odaklanıyorsun?

Çalışmam üç temel noktaya dayanıyor – eğitim, güçlendirme ve reform. Eğitimin en büyük araçlarımızdan biri olduğuna inanıyorum. Eylem ve adalet odaklı eğitimin insanların fark yaratanlar olmalarına gerçekten yardımcı olabileceğine inanıyorum

Şu anda Hindistan ve İrlanda’daki ve umarım uluslararası okullardaki ve üniversitelerdeki öğrenciler için iklim adaleti odaklı eğitim materyalleri oluşturmak ve yaymak için çalışıyorum
.
Güçlendirme ile bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bilgiyi birinin ellerine öylece koyup ne yapacaklarını bilmelerini bekleyemeyiz. Birbirimizi güçlendirmeli ve yükseltmeliyiz, fark yaratanlar olmalıyız. Bu kavgada birlik olmalıyız ve bunun yollarından birinin birbirini güçlendirmek olduğuna inanıyorum. Bunu birlikte çalışarak, deneyim ve bilgi kaynaklarını paylaşarak yapabiliriz,

Ve nihayet reform yapmalıyız. Yaşadığımız mevcut dünyanın sürdürülebilir olmadığını defalarca gördük. Sistemimizdeki bu hatayı düzeltmemiz gerekiyor. Sürdürülebilirliğe de hayatımızda gerekli olan önemi de aynı şekilde vermeliyiz. Covid-19 ve iklim krizi bize bozuk ve sürdürülemez sistemlerin sonuçlarını gösterdi. Başarısız olan sistemi yıkmalı ve düzeltmeliyiz.

‘İşleri yavaşlatmayı bırakın ve odadaki fillere bakın’

Dünya liderlerine seslenecek bir platformda olsaydın, onlara ne söylerdin?

Beklemeyi bırakın. İşleri yavaşlatmayı bırakıp, odadaki fillere bakın. Sistem bozulmuş. Gerçek bir değişiklik getirme ve sorunları çözme gücüne sahipsiniz. Ama büyük bir yaranın üzerine basit bir bant koymaya devam ediyorsunuz. Bu yeterli değil ve olmadığını biliyorsunuz. Kazancı insanların üzerine koymayı bırakın. Ekonomiyi ilk sıraya koyma zihniyeti, bu bozuk yola girmemize neden oldu.

İnsanlar tarafından liderlik ve hizmet etmek için seçildiniz, ama şu anda tek yaptığınız gerçeği inkâr etmek ve değiştirilmesi gerektiğini bildiğiniz şeyleri değiştirmeyerek adaletsizliğe uyum sağlamak ve bunu yapmamız gerektiğini bildiğiniz hızda yapmamak.

Liderler, sizden şunu istiyorum; krizi bir kriz olarak kabul edin. Sonra kalkıp, bunları değişimi özünde açgözlülükle değil, adalet ve sürdürülebilirlikle yapın.

Ailen, okulun veya arkadaşların aktivizmini destekliyor mu?

Ailem beni elinden geldiğince destekliyor ama elbette anlaması onlar için çok zor. Çünkü onlar için en önemli olan eğitimim ve hem aktivizmle hem okulumla, nasıl başa çıktığım konusunda endişeleniyorlar. Bazen bu yaptığımı bir hobi olarak görme eğilimindedirler, ancak onlara bunu öğretmeyi ve
yollarını değiştirmelerine de yardımcı olmayı görevim haline getirdim.

Ama doğaya olan sevgimi aileme borçluyum. Ebeveynlerim her ikisi de bahçelerinin gıda kaynağı olduğu evlerde büyümüşler. Güzelliği ve huzuru doğada buluyorlar ve bunu bir hediye olarak bana aktardıkları için minnettarım. Okulumun da beni aktivizmimde desteklediği için çok şanslıyım. Grevlerim için okulu kırmam gerektiğini biliyorlar ve buna izin veriyorlar. Hatta konuşmalarımdan birini okul sırasında, boş odalardan birinde vermeme izin verdiler.

Hatta kendileri daha çevre dostu bir okul olmak için gerekli adımları atarak; plastik şişe yasağı getirdiler ve bu Covid-19 döneminde çevre dostu dezenfektan kullanma kararı aldılar.

Arkadaşlarım ise en büyük desteklerimden bazıları. Gerçekten inanılmaz destek, güç ve ilham kaynağım oldular. İklim hareketinden de en yakın arkadaşlarımdan bazılarını buldum. Bir aktivist olarak beni destekleyen, çalıştığım ve beni devam etmem için destekleyen ve arkamda duran bir çevrede olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum.

‘Umarım vaktimi eğlenerek geçirebilirim’

2030’da kendini ve dünyayı nerede ve nasıl görüyorsun?

Tamamen dürüst olmak gerekirse, umarım hafta sonlarımı yaşanabilir bir geleceğin temel hakkı için savaşmaya devam etmek zorunda olmak yerine, eğlenerek geçirebilirim. Bu beni ayakta tutan bir umut. Savaşmaya devam etmek istemiyorum, beni besleyen ve destekleyen bir dünyanın tadını çıkarmak istiyorum ve o dünyayı benden sonraki nesillere aktarabilmeyi umuyorum.

2030’da artık bugün içinde bulunduğumuz bozuk sistemin içinde olmayacağımızı umuyorum. Ama bunun gerçekleşmesi için esaslı bir eyleme ve şimdi eyleme ihtiyacımız var. Oraya varacak mıyız? Bilmiyorum ama umarım ulaşırız.

Önümüzdeki birkaç neslin bizim yaşadığımız korkudan, kargaşadan ve geleceğimizin feda edildiğini ve asla dikkate alınmadığını gördüğümüzde öfkeyi yaşamalarını istemem.

Covid-19 ile iklim krizi arasındaki ilişki hakkında ne düşünüyorsun? Sence bu insanlara aciliyet duygusu getirdi mi?

Sanırım Covid, sürdürülebilirliği hiçbir zaman içine almayan ve uyum bozukluğu olan bir sistemin sonuçlarını bize gösterdi. Bu sistem, asla telafi etmeden, ve neredeyse var olmayan yenilenme ile sonsuz tüketimimizin olduğu mükemmel bir dünyada yaşamadığımızı unutarak bizi hiç etkilemeyecekmiş gibi devamlı tüketir, tüketir ve tüketir.

Sistemimizi değiştirmeden, kalkınma için yaptığımız gibi sürdürülebilirliğin önemini daha fazla vurgulamadığımız sürece, adaletsizlik döngüsü olan bu yıkım ve zarar devam edecek. Bu, iklim krizinde de görülebilir. Her ikisi de bozuk bir sistemin sonuçlarıdır.

‘İnsanlar bir krizin kontrolden çıktığını gördü’

Pandemi insanlara, kriz zamanlarında hükümetlerin hızlı hareket edebileceğine dair kanıtlar sağladı. Bize talep ettiğimiz değişikliklerin çok “radikal” olduğu veya çok uzun süreceği söyleniyor. Covid bize bunun doğru olmadığını gösterdi. Devletlerin radikal kararlar alıp, hızlı harekete geçebildiğini gördük. Bence bu araç dışında Covid-19’un olumsuz bir yönü var. Sokakları, karar vericilere baskı yapmak için birleşen insanların gücünü kanıtlamak için kullanıyorduk. Ancak Covid çıktığından bu yana bu gücümüzü kaybettik.

İnsanlar bir krizin kontrolden çıktığını bir kez gördüler. Dünyadaki herkes en azından Covid’in neden olduğu yıkımı gördü. İklim krizinin de bir kriz olduğunu göstermemiz gerekiyor ve bu da ne yazık ki kontrolden çıkacak, bu yüzden harekete geçmeliyiz.

Neyi değiştirmek istiyorsun, diğer bir deyişle iklim krizini terse çevirmek için en iyisinin ne olacağını düşünüyorsun?

Daha fazla empati, daha fazla sürdürülebilirlik ve fosil yakıtın olmadığı bir dünya. Ulusların üstünlüğü konusunu aşıp birlikte çalışmalıyız. Hepimiz aynı insan ırkıyız ve hepimiz dünya vatandaşlarıyız ve bu fikrin sömürgecilik ve emperyalizm gibi faktörler nedeniyle zamanla kaybolduğunu hissediyorum. Toplumlarımıza empati katarak, açgözlülüğü ve geçmişte ve günümüzde çok fazla acıya neden olan üstünlüğü parçalamamız gerekiyor.. Bu acıyı geleceğe taşımamak bizim üstümüze düşüyor.

Yine de sürdürülebilirliğin önemini yeterince vurgulamalıyım. Gelecekteki tüm çabalarımızın unsuru olarak, sürdürülebilirlik çekirdeği oluşturmalı. Sürdürülemez uygulamaları kıza vadeli kazançlar için zorlamaya devam edemeyiz. Sürdürülebilirlik sadece iklim demek değildir, aynı zamanda uygulamalarımızın ve eylemlerimizin, bizim için, çevremiz için VE gelecek nesiller için kısa vadeli ve uzun vadeli eylemlerin sağlıklı olmasını sağlar..

‘Fosil yakıt ile yaşamaya devam edemeyiz’

Ve en önemlisi fosil yakıtların kullanılmaması. Bunu derhal durdurmalıyız. Bunu ayrı biri kategoride yer veriyorum çünkü toprağın altından çıkardığınız fosil yakıtlar yalnızca karbon emisyonu üreten maddeyi temsil etmez. Açgözlü, suçlu şirketler ve kör gözler ve hükümetlerin masanın altından yaptıkları anlaşmalar büyük resmin bir parçasıdır.

Adalete giden bu engellerin yıkılması, sürdürülebilir, sağlıklı ve adil kurumlara dönüşümü yeniden inşa edilmesi gerekenler arasında. Fosil yakıtlarla yaşamaya devam edemeyiz. İklim değişikliğine sebep oldukları gerçeğini bilerek bizden bu bilgileri saklayan şirketlerin açgözlülüğüyle yaşamaya devam edemeyiz. Fosil yakıtların kullanıldığı bir gelecek, bizi fosil aptalları haline getirecek. Bunu yıkın ve düzeltin.

Aktivizminle ilgili ne tür zorluklarla karşılaşıyorsun?

Aşırı tehditler yaşamadığım için minnettar olsam da aktivizm kolay olmadı. İrlanda’da yaşamak bana başımı belaya sokmadan iklim adaletini savunma platformu ve yeteneği verdi çünkü Hindistan’da aktivist olmak bir tür tabu gibi. Geçmişte Hindistan’da kadınların konuşmasının alışılmadık bir şey olduğunu biliyorum. Bana 16 yaşında siyaset ve ekonomi hakkında konuşacak kadar bilgim veya yeterince deneyimim olmadığı söylendi.

Yetişkinlerin yapması gereken yerde, ben müdahale ettiğimde yaşım nedeniyle sık sık göz ardı ediliyorum. Yani, müdahale etmem gereken asıl nokta da tam bu, çünkü yetişkinler yeterince yapmıyor.

Daha büyük küresel hareketin içinde “jetonlaştırılma” da yaşadım. İnsanlar şu gerçeği kullanabiliyor; sadece siyahi renginiz ve kadın olmanızı kullanarak sizi gündemlerine alıyor ve çeşitlilikten bahsetmek isteyebiliyor. Bu bir çeşit çeşitlilik kiralamaya dönüşüyor. Bunu deneyimledikten sonra mikrofonu en çok etkilenen gruplardan seslerini duyuramayan, tanıdığım diğer aktivistlere aktarmak için de çok çalışıyorum.