Prof. Selim Badur, Korona Günleri'nde güncel verileri paylaşırken grip aşısı konusuna önemli bir yer ayırdı.
(26 Ekim 2020 tarihinde Korona Günleri programında yayınlanmıştır.)
Ömer Madra: Günaydın Selim Badur, merhabalar!
Selim Badur: Merhabalar, iyi haftalar!
Özdeş Özbay: Günaydın.
ÖM: İyi haftalar size de.
SB: 42 milyon 926 bini geçti olgu sayısı, 43 milyona dayandı. Son programımızdan, perşembe gününden beri 1 milyon 754 bin, diğer bir değişle günlük olgu sayısı 14 gün için günde 439 bin yeni olgu var. Biz günde 250-260 binlerdeydik, kısa bir süre önce günlük olgu yeryüzünde 438 bini aşmış vaziyette. Oldukça yayıldığını görüyoruz. Tabii Avrupa ülkelerinde benzer bir durum söz konusu bu nedenle kısıtlamalar ciddi bir şekilde uygulanmaya ve yayılmaya başladı. Fransa ve Belçika'dan sonra İspanya'da da gece sokağa çıkma yasağı uygulanıyor. Polonya, Slovakya, Çek Cumhuriyeti ki Çek Cumhuriyeti ilginç, Avrupa kıtasındaki ülkeler arasında son 2 haftada şampiyon Çek Cumhuriyeti. Bütün bu ülkeler önlemler alıyorlar, kısaca Brüksel'de alınan önlemler gece yarısı sokağa çıkma yasağı, her türlü spor tesisi kapalı, kültürel faaliyetlere ara verilecek, sinemalar, müzeler, sergi salonları kapalı, kamusal alanda en fazla 4 kişi toplanacak, nikahlara sadece eşler, şahitler ve nikah memuru katılacak, okul gezileri iptal, 12 yaş üstü tüm kurslar ve antrenmanlar yasaklanıyor, paket servisi yapan izinli dükkanlar 22.00'de kapanacak, bunun haricindeki bütün dükkanlar saat 18'de kapanacak. Kısacası Avrupa sıkı önlemleri arttırıyor, çünkü durum pek parlak değil. Fransa'dan ayrıntı gibi arada gözden kaçabilecek gibi bir bilgi ama bana kalırsa çok önemli. Biliyor musunuz Fransa'da enfekte olan yani asemptomatik ya da semtomatik enfekte olmuş sağlık çalışanlarının görevlerine devam etmeleri istendi hafta sonu. Yani bir hemşiresiniz, bir hekimsiniz ve Covid-19 testiniz pozitif çıktı, belirtiniz yok ya da hafif semptomlar var. Elbette solunum yetmezliği gibi çok ağır tablolar için söz konusu değil ama bu kişilere bulaş riskine rağmen ve etik sorunlara rağmen “hayır, evinize gidip dinlenmeyin, siz çalışmaya devam edin” dendi. Bu çok tuhaf ve çok vahim bir durum.
ÖM: Acı, evet…
SB: Bu gerçekten acı bir durum, diğer ülkelerde de, örneğin Çin'de her şey yolunda gidiyordu, 187 yeni olgu saptandı, bu nedenle yoğun taramaya başladılar. Kolombiya'da olgu sayısı 1 milyonu geçti, ABD'de cumayı cumartesiye bağlayan 24 saatlik süreçte 88 bin 970 yeni olgu, yeni rekor kırıldı. Bu arada biraz önce Fransa'daki sağlık çalışanları konusunda söylediğine benzer bir durum. Avrupa ülkelerindeki İlaç Değerlendirme Komisyonu'nun bir raporu var, rutin kullanılan 40 kadar ilacın 29'unda tedarik sorunu başlamış ve ilaç sıkıntısına doğru gidiliyor. Bu arada birtakım güvenlik sorunları devreye giriyor. Örneğin aşıların depolanmasında güvenlik nasıl sağlanacak tartışılmaya başlandı çünkü İngiltere açıkladı “evet, ben milyonlarca aşı hazırlıyorum ama bunlar öncelikli olarak sağlık çalışanları ve risk grubu için, öyle herkese, 20-25 yaşında, 30 yaşında sağlıklı bireyin aşıyı yaptıracağını düşünmesi pek doğru olmaz” diyor. Bir diğer haber Türkiye'den, Türkiye'deki duruma bakmadan önce bu garip haber Konya'dan geldi: “Filyasyon ekiplerine saldırı”. Meram ilçesindeki sağlık görevlileri şiddet ve hakarete uğramışlar. Böyle bir olumsuzluk da Konya'da yaşandı. Hastanelerdeki sağlık görevlerine saldırıları biliyorduk da filyasyon ekibine saldırıyı pek anlamadım. “Programın son 5 dakikasında grip aşısını konuşalım” demiştiniz ama Türkiye'deki durumun da hiç parlak olmadığını gösteren açıklamalara devam edeyim. Biliyorsunuz resmi açıklamaların dışında bir habere, bir bilgiye değindiğinizde vatan hainliği ile suçlanıyorsunuz. O zaman ben de valileri, resmi görevi olan atanmışları takip ediyorum, belki valilere daha çok güvenilir. İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger' in açıklaması var. Kentte olgu sayısı son 20 günde daha öncekilere oranla 3,5 misli artmış yani son 10 günde bir Vali bile durumun pek de parlak olmadığını gösteren, belirten açıklamalarda bulunuyor. İstanbul Tıp Fakülesi Dekanı Prof. Dr. Tufan Tütek de “son 1 ayda Çapa'daki hastaların sayısı 3 misli arttı, Ağustos ve Eylül'de yaklaşık %12-13'lük olan pozitiflik oranı %45’e çıktı”, son nokta daha da dramatik, son cümlesi “bugünleri mumla arayabiliriz” demiş Tıp Fakültesi Dekanı, bunlar durumun vahametini gösteren noktalar. Özellikle hatırlayacaksınız Sayın Kayıhan Pala'nın temmuz ayında yaptığı bir açıklama nedeniyle, “açıklanandan daha fazla olgu var” diyerek “bilimsel verilerle gitmiyor bu işler Türkiye'de” dediği için hakkında soruşturma başlatıldı. Sonunda herhangi bir suç unsuru bulunmadı açıklamasında “bir insanın en doğal hakkıdır ve görevidir” dendi ama yine de böyle tatsız, hatta garip bir gelişme yaşanmıştı. Kendisinin bir yazısı çıktı hafta sonu ve Sayın Pala “bugün itibariyle Sağlık Bakanlığı tarafından 360 bine yakın olarak açıklanan hasta sayısı aslında Covid-19 olguları açısından buzdağının görünen yüzü” diyor. Daha sonra kafaları iyice karıştıran Sağlık Bakanı'nın 'vakaydı' 'olguydu' tanımlamalarına değinmiş. Bulaşıcı hastalıklar konusunda laboratuvarlarında kanıtlanmış olgulara doğrulanmış olgu yani 'konfirme edilmiş' olgu adı verilir. Klinik bulguları vardır ama laboratuvar testi ya yapılmamıştır ya da negatif bulunmuştur, bunlara 'olası olgu' denir. Bir de sadece bazı klinik olgular vardır, kesin değildir bulguları, bunlara da kuşkulu olgu denir, doğrulanmış olgu, olası olgu ve kuşkulu olgu ve bütün bunlardan hareketle kavram karışıklığı yapmaya gerek yok, pandemi sırasında ortaya çıkan toplam olgu sayısının Türkiye'de 1,5 milyonun üzerinde olduğunu tahmin etmek mümkün diyor. “Tıp literatüründe, tıp terminolojisinde her olgu aslında bir hastadır” diyor ve 2 örnek vermiş, çok doğru; öğrenci ve asistanların eğitiminde olgu sunumu ya da eski adıyla vaka takdimi yapılırdı ya da bugün bilimsel yayınlarda hastalara ilişkin çalışmalar ya da klinik olgular 'clinical case' olarak geçer. Yani “yeni değimler yaratmaya, kafa karışıklığı yaratacak terminoloi kullanmaya gerek yok” diye açıkladı. Sonuçta sayın Pala sayıların kabaca günde 10 binden fazla olduğundan bahsediyor ve “bakanlığın resmi açıklamaları değil biz kendi çevremizden ve kendi meslektaşlarımızdan gelen rakamlara bakıyoruz” dedi. Örneğin Aile Hekimliği Pandemi Anketi ekim ayı sonuçları açıklandı. Günde ortalama 14 bin 373 yeni PCR pozitif hastadan bahsediliyor bu raporda. İşte durum resmi açıklamalardakiyle pek aynı gitmiyor. Sayın Pala'nın yazısında sonbahar ve kış aylarında grip ve benzeri hastalıkların görülme sıklığındaki artış da eklenirse durumun daha da kötüye gideceğine vurgu yapılmış ve bu durum birçok bilim insanı tarafından da dillendiriliyor.
Bir de grip aşısı kaosu başladı. Biliyoruz ki grip aşısı direkt olarak doğrudan sizi Covid'den korumayacaktır ancak ne kadar az hasta grip şikayetleriyle sağlık kuruluşuna başvurursa Covid-19'la mücadele açısından daha rahat edeceğiz, bu biliniyor. Aile hekimlerinin son olarak sağlık kuruluşunun ya da birçok meslek örgütünün yaptığı gibi birçok sağlık kuruluşuna “grip aşısını reçetesiz yapın, işi kolaylaştırın” çağrısı yapılırken birdenbire bakanlık “vatandaşlarımız risk durumlarını e-nabız sistemi üzerinden alıp öğrenecekler ve e-nabız sistemine göre, buradaki özelliklerine göre aşılanacaklar” dedi. İsterseniz bu grip aşısı konusundaki gelişmeleri şöyle bir toparlamama izin verin.
ÖM: Estağfurullah.
SB: Örneğin acaba bu pandemi döneminde grip olguları artıyor mu? Bu konuda farklı ülkelerde farklı çalışma sonuçları var; bizim için önemli olan Avustralya, Yeni Zelanda gibi güney yarımküre ülkeleri. Çünkü onlar grip mevsimini geçirdiler nisan ve mayıs aylarında. Çalışmalara baktığımız zaman Avustralya, Yeni Zelanda, Şili'de, Güney Afrika'da, hatta buna Meksika da dahil, geçen yıllara oranla bu sene pandemide fiziksel mesafe, maske kullanımı gibi önlemler her ne kadar istendiği boyutta olmasa da toplumun bir kesimi bu kurallara uyuyor ve bu nedenle olguları azalmış Avustralya’da 2019 yılında 298 bin grip olgusu ve 812 kaybedilen hasta var; bu sayı 298 binden 21 bine düşmüş, neredeyse 1/10'una, 812 ölüm de 36 ölüme düşmüş. İkinci bir olgu, biz acaba Covid ve grip olgularını görüyor muyuz? Buna ait çalışmalara baktım, Çin'de 544 olgudan %11,9'unda enfeksiyon var yani grip artı Covid-19 “özellikle hastanede yatışı uzatması açısından önemli” deniyor Çin çalışmasında. ABD'de ise New York'taki Covid-19 hastalarının %2,1'inde influenza saptanmış. Buna karşılık Kaliforniya'da bu oran %2'den %20'ye çıkmış. Demek ki farklı coğrafyalarda farklı insan davranışlarının olduğu bölgelerde grip ve Covid'in az ya da çok birlikte oluşumu ve bu nedenle de sorunun artacağı söz konusu. O zaman tabii grip aşısını önermek, grip aşısının kimlere yapılacağının saptanıp bunun kullanımı gerekiyor, devreye sokulması gerekiyor. Bu H1N1 pandemisinden sonra 2009-2010 yıllarında DSÖ öncelikli grupları, risk gruplarının sıralamasını değiştirmişti ve ilk sıraya hamile, gebe kadınları koymuştu. Tabii 22 Eylül'de eğer yanılıyorsam tekrar değiştirdi. Covid-19 pandemisi sırasında önceliği eskiden olduğu gibi çocuklar ve gebeleri geri plana atıp yaşlıları, kronik hastaları ön plana çıkarmak.
Peki biz ne yaptık? Bizde durum nedir? Bir de ona değineyim, çünkü dünyada grip aşısı diğer aşılardan üretim açısından bir farklılık arz etmekte. “Grip aşısını ben daha fazla satacağım bu sene talep var, biraz daha üretimi arttırayım” şeklinde yaklaşmaları mümkün değil üreticilerin. Çünkü belirli sayıda aşı üretiliyor; teknolojik olarak daha çok üretimde embriyonlu yumurta kullanıldığı için grip aşısını üretmek diğer aşılardan daha güç ve daha kısıtlı olanaklar. Bu nasıl yapılıyor? Mart ayında ülkelere kabaca o yıl eylül ayında -kuzey yarım küre için konuşuyorum- “ne kadar aşı talep edeceksiniz?” diye sorulur. Buradan alınan sayısal değerlere göre sipariş üzerine aşı üretilir. Nitekim bu yıl 11 Eylül – 9 Ekim tarihleri arasında 523 milyon doz aşı dağıtılmış. Dünyada bunun 1 milyara kadar dayanacağı düşünülüyor ki bunun örneğin 523 milyon aşının 194 milyon'unu Amerika almış, Türkiye 1,3 milyon doz aşı satın aldı.
Peki bizde kimler aşılanmalı ve bu aşılananların sayısı nedir? Buna ait somut bir bilimsel veri var. Benim de içinde bulunduğum Grip Platformu Ekibi olarak “Vaccine” gibi saygın bir dergide, biz bunu yayınlamıştık. 2013 yılında belki 7 yıl öncesine dayanan bir çalışma ama bana kalırsa halen geçerliliğini koruyor. Şimdi biz çalışmamızda DSÖ'nün “şu, şu, şu gruplar risk grubudur” dediği için bu risk gruplarının Türkiye'deki sayılarına baktık. Bunları da uzmanlık derneklerinden aldık, buna göre 7 yıl önce 65 yaş üzerindeki nüfus 5 milyon 83 bin idi Türkiye'de, bugün 7 milyona çıkmış öğrendiğim kadarıyla. Ayrıca diyabetti, KOAH’tı, astımlıydı, kronik böbrek ya da kronik akciğer hastalığı olanların hepsini topladığımız zaman 33 milyon 825 bin yurttaşın grip aşısı için endikasyon aldığı yani bunlara grip aşısı yapılması gerektiği toplanınca alt alta bu rakam çıkıyordu. Bunların biasları var yani kişi hem 65 yaş üzeri, hem kalp hastası, işte böbrek rahatsızlığı biasları çıkarttığımız zaman sayı yaklaşık 22 milyon kadar ediyor. 22 milyon kişinin aşılanması gerekirken ülkemizde 2006 yılından beri yıllık grip aşısı tüketimi 3 milyonu hiçbir zaman geçmedi. Yani risk grubunda olduğu için kendilerine ücretsiz aşılanma olanağı tanınan Sağlık Bakanlığı'nın “bu kişiler risk grubundadır, bunlara ücretsiz aşı yapalım” dediğiniz kişilerin aşılanmadığını biliyoruz.
Peki bu durumda, bu yıl ne oldu? İşte pandemi nedeniyle her ne kadar direkt etkisi olmasa da dolaylı yararı olduğuna vurgu yapmaya çalıştım. Bu kişilerin aşılanması için bir duyarlılık ortaya çıktı geçtiğimiz yıllarda olmadığı kadar herkes grip ve zatürre (pnömokok) aşının peşinde. Ancak grip aşısını bırakın 20 küsur milyonluk risk grubunu, bunun bile 1/10'unu yetmeyecek kadar 1,3 milyon doz sağlandı. Sağlık bakanlığı şöyle bir açıklama yaptı “endişe etmeyin, biz Hollanda'daki birtakım bağlantılarımız sayesinde 2,5 milyon doz yeni aşı alacağız”. Bu açıklamaları konuyu bilenler “biraz üzerinde düşünülmeli” diyorlar herhalde. Çünkü bir kere Hollanda'da grip aşısı üretilmiyor; Hollanda'da kimden alacaksınız grip aşısını? Öğrendiğimiz kadarıyla Hollanda'da grip aşısını bir aracı kuruluş piyasadan toplayıp Türkiye'ye satacakmış. Bu çok tuhaf bir şey ve bunun ne kadar gerçek olacağı, çünkü Avrupa'da da öyle “her isteyen istediği kadar grip aşısı yaptırsın” şeklinde bir durum söz konusu değil. Bu nedenle bu grip aşısı konusunda bana kalırsa bu pandemi sürecinin idare edilmesinde, yürütülmesinde birçok hatası, birçok eksikliği görülen sağlık yetkililerinin grip aşısı konusunda da bir başka olumsuz tablo sergilediklerini söylemek mümkün. Bütün dünya mart ayında bir sonraki sezon için grip aşısı sipariş ederken siz bunu yapmayıp 1,3 milyon alıp, şimdi son dakikada olay kapıya dayanınca “ya ben toplarım piyasadan da hallederim abi” dediğiniz zaman olmuyor tabii.
ÖM: Ben de bir ufak ilavede bulunayım izninizle. Prof. Dr. Kayahan Pala'nın açıkladığı şey de Lale Elmacıoğlu'nun Independent Türkçe'de verdiği demeçte gördüğümüz 65 yaş üstündeki herkesin yaşına bakılmaksızın kronik rahatsızlığı olanlarla birlikte tüm sağlık çalışanlarının risk grubunda olduğunu söylüyor. İngiltere'de mesela 30 milyon, Almanya'da da 26 milyon doz aşı sağladığını söylüyorlar ki nüfusları Türkiye'den daha düşük olan ülkelerde, özellikle İngiltere çok Türkiye'ye göre nüfusu.
SB: Evet.
ÖM: Almanya aşağı yukarı aynı bildiğim kadarıyla, yani 26 milyon doz aşı sağlanmışken Prof. Dr. Pala'nın “Türkiye'nin en azından 15 milyon doz grip aşısı sağlaması gerekir” dediği durumda bayağı kaygı verici bir vaziyet var değil mi?
SB: Evet sayın Bakan'ın yaptığı açıklama var, şöyle demiş “bakanlığımız geçmiş yıllarda olduğundan daha fazla influanza aşısı temin etmek üzere bağlantı sağlamış durumdadır. Ancak tüm dünyada üretim kapasitesinin sınırlı olması nedeniyle belli bir zaman diliminde peyderpey temin edilmektedir.” Bu iki cümle de doğru değil. “Temin etmek üzere bağlantı sağlanmış durumdadır”. Bu bağlantı martta bağlanır ve biter, yani nisanda siz bağlantı kuramazsınız. Üretim kapasitesi sınırlı evet, onun için ülkeler ne kadar aşı alacaklarını önceden planlamalılar. Sanki üretim devamlılık arz ediyormuş gibi, sanki peyderpey devam ediyor da biz her seferinde biraz alacağız gibi açıklanıyor. Yani birazcık düşünüldüğü zaman söylenenler doğru değil, aşı sınırlı üretimle peyderpey temin ediliyordu. Hayır, aşı sınırlı üretiliyor ama bu toptan alınır peyderpey filan temin edilmez. “Peyderpey temin ediyoruz” dedikleri Hollanda'daki bir aracı firmadan piyasadan toplanan aşı. Birisi A aşısı olacak, B aşısı olacak, C aşısı olacak eczane eczane bakanlık yetkilileri gezip toplamaya çalışıyormuş ya da aracı kuruluşlar gezip toplamaya çalışıyormuş. Yani tuhaf bir şey, bu yaklaşımlar ile, bırakın pandeminin yönetilmesini, vatandaşlara grip aşısı temini bile güç. Örneğin Sağlık Bakanlığı sağlık çalışanlarına son yıllarda ücretsiz aşı dağıtırdı. Bu sene 1,3 milyon dozun içinde sağlık çalışanları da var 438 bin kadar, onlar ne olacak? Onlar aşılanacak mı? Görüyoruz işte sosyal medyadaki haberleri, “benim babamın kalp hastalığı var ve 65 yaş üzerinde ama risk grubuna girmiyor bu 'e-nabız sistemi'ne göre”. Böyle bir kargaşa, böyle bir düzensizlik
ÖM: Kaos evet.
SB: Ve bu kaosu yatıştırmak için “biz her şeyin üstündeyiz, devletimiz güçlüdür” filan gibi birtakım şeyler söyleniyor ama durum öyle değil.
ÖM: Bence bu konuyu biraz daha da perşembe günü azıcık daha konuşmamız iyi olabilir diye düşünüyorum. Çünkü çok ciddiye alınmak durumunda grip, kış mevsimi de gelince özellikle. Mesela İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu'nun da Covid olduğu, ayrıca Polonya Devlet Başkanı Buba'nın da Corona olduğu ABD'de de resmen bu konudan sorumlu olan Cumhuriyetçi Parti'nin, Trump'ın “biz Covid'le mücadele etmeyeceğiz!” dediği gibi çok akla ziyan açıklamalar oluyor. Resmen açıklamış durumdalar yani “gerekli görmüyoruz” diyorlar.
SB: Açık açık söylemiş!
ÖM: Evet evet, aynen öyle!
SB: Bu da tuhaf bir şey! Trump dediniz, geçen hafta Nature dergisinde çıkan “biz Trump'ın rakibi Biden'ı da destekliyoruz” diyen bir yazı çıkmıştı. Aslında birçok tıp ve bilim dergisinin Joe Biden'ı destekledikleri, neden desteklediklerini açıklayan yazılar, editörden uyarılar şeklinde yazılar çıkmaya başladı. Son bir tanesi de Lancet'te çıktı, o da çok ayrıntılı, kapsamlı bir yazı. Tabii Biden bu arada “ben seçilirsem yurttaşlarımı ücretsiz aşılayacağım” dedi. ABD'de çok fazla politika değişikliği olur mu? Bu konuda benim kuşkum var ama yine de böyle bir açıklama olduğunu da belirtmekte yarar var herhalde. Peki efendim ben burada durayım.
ÖM: Çok teşekkür ederiz, görüşmek üzere.
ÖÖ: Görüşmek üzere.
SB: İyi yayınlar, sağ olun!