“PCR testlerinde dünya yüzde 60’ın üzerine çıkamazken bizim ısrarla %91,96 duyarlılığımız var dememiz biraz komik”

-
Aa
+
a
a
a

Korona Günleri’nde Selim Badur, yeni tip koronavirüs testlerinde duyarlılık oranı üzerine durdu, yeni çalışmalardan bilgiler verdi.

(30 Temmuz 2020 tarihinde Açık Radyo’da Açık Gazete programında yayınlanmıştır.)

Ömer Madra: Günaydın Selim Badur, merhabalar!

Selim Badur: Günaydın, merhabalar, nasılsınız?

Özdeş Özbay: Günaydın.

SB: Günaydın Özdeş.

ÖM: İyiyiz, sizi sormalı, ne var bugün?

SB: Sağ olun. Bugün sanıyorum haftanın son Korona Günleri ve son Açık Gazete’si değil mi? Yarın olmayacak bayramın birinci günü nedeniyle?

ÖM: Evet.

SB: Ama biz yine de Önce Sağlık programını yapacağız ve Ankara Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Vedat Bulut’u konuk olarak dinleyeceğiz. Kendisi sadece Tabip Odası Başkanı ve Ankara ve Anadolu’da olup bitenleri bize yansıtmayacak aynı zamanda hem ekoloji hem de kentleşme konusunda pandemiyle bu konuların ilişkisine ait konferanslar veren bir kişi. Sevgili Vedat renkli bir insandır, onu dinleyeceğiz, yani Önce Sağlık programının böyle bir konuğu olacak. 

ÖM: Biz pazartesi günü de resmî tatil olduğu için bayramın son gününde de gene Açık Gazete olmayacak. 

SB: Tamam. Dün Covid-19’la ilintili olarak olup bitenlere şöyle bir göz atarsak dünyada, haberlere, Florida’da günlük Covid-19 ölümlerinde rekor kırıldı. Şu an için California, Texas, New York ve Florida’da her biri 415 binin üzerinde, birinde 447 bin, diğerinde 452 bin gibi olgu sayısı var. Biz bunu resmi bir ağızdan belirtmiştik ya da “böyle olabilir mi acaba?” demiştik evvelki programlarda ama “ABD’de salgın kontrolünü kaybetti” ifadesi var. Bu işler yolunda gidiyor, zaman içinde Batı ülkeleri er ya da geç bu salgını kontrol altına alıyorlar denirken birdenbire ‘ABD de salgının kontrolünü kaybediyor’ haberi çıktı, bu önemli bir nokta. Bunun üzerine Kongre’den acil ve yeni yardım paketi talebinde bulunmuşlar. Bazen “her şey yolunda gidiyor, tamam o ülkede, o yöre işi halletti” deniyordu, dün örneğin New York’da ‘The Changesmokers’ grubu elektronik müzik yapıyormuş, bilmiyordum ben de yeni öğrendim, aslında iki kişilik bir grup, bunların konseri sırasında sosyal mesafe ilkesi ihlali ve oradan yayılmanın olabileceğine dair çok net bulgular var. Tek tek saymayacağım her ülkede ne olup bittiğini ama Rusya başta olmak üzere, Filipin, Afrika ülkeleri, Hindistan, Pakistan, Bangladeş gibi ülkelerde, aynı zamanda Avrupa’da Portekiz ve Fransa’da bir Ortadoğu’da Lübnan’da çok ciddi artışlar bildirilmeye başlandı. Malta’da denizden kurtarılan 94 sığınmacılardan 65’i pozitif çıkmış, 94’te 65! Bunun dışında Rusya’dan bir haber, Sağlık Bakanı Tatiana Golikova iki aşı çalışmasından bahsetmiş, DSÖ’nün listesinde yoktu. Bir de Hindistan Bombay’den bir haber var, şehri çevreleyen gecekondu bölgelerinde yaşayanların %50’si enfekteymiş, bu da çok ürkütücü bir durum. Bütün bunlar olup biterken DSÖ uyarıda bulunmak için -değimi yerindeyse- neredeyse yırtınıyor, çok eleştiriliyor, konuya ciddi yaklaşanlar hafif gülümsemeyle eleştirilmekteler “yahu bu iş ciddi galiba!” diyenler haber sitelerinde pek yer bulmuyorlar ama ABD’de Breitbart sitesi, maske kullanımını eleştiren ve hidroksiklorokini öven bir video yayınlamışlar, 4 gün sonra da bu video kaldırılmış. Trump’in eski danışmanlarından Steve Bannon’nun kurduğu bir siteymiş, 10 milyonlarca izlenme oluşmuş diye. 

ÖM: Tam bu noktada bir ufak saplama yapabilir miyim?

SB: Tabii.

ÖM: Stella Emmanuel diye bir hanımdan bahsediyorlar, kendisi evanjelistmiş zaten. Bu Breitbart’ta şey veren hanım, American Friendsline Doctors diye bir kuruluşun, kendisi doktor anladığım kadarıyla, hem hidroksiklorokinin kurtarıcı olduğunu söylemenin yanısıra böyle şeylerden bazı problemler olduğu zaman bunların mesela rahim ağzı problemleri, endometriyosis ya da kist gibi şeylerin tamamen insanların şeytanlarla ve cadılarla rüyalarında seks yapmasından kaynaklandığını söylemiş. Trump’ın desteklediği kadın bu yani! Ayrıca bir de şeyi söylemiş, bilim insanları

ÖÖ: Trump zaten ‘retweet’lemiş o bahsettiğiniz şeyi. 

ÖM: Evet, sonra da silmiş videoyu. Bir de bilim insanlarının yeni bir aşı bulmakta olduğunu söylemiş kadın, insanları dindar olmaktan vazgeçirecekmiş bu aşıya olanlar!

SB: Peki! Ne diyeceğimi bilemedim. Şimdi baktığım zaman DSÖ’ye paralel bilgiler aktaran bir site var ‘Promet’ diye, bu sitede günlük haberler geçiyor birçok enfeksiyon hastalığı için, örneğin Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde dün ciddi bir kızamık salgını başladığını oradan öğrendim. Şimdi Covid-19’la ilgili haberlerine baktığımızda bir dizi haberin dışında Türkiye’ye ait bir alt başlık vardı. Şöyle bir not düşmüşler “31 Ağustos’ta okullar açılıyor, ancak bu konuda acaba acele mi ediyor bu ülke yetkilileri?” Reuters Ajansı’na göre oraya demeç veren 2 bakanlık yetkilisi “health authority” diyor, olgu sayısını 900’lerin altına çekilmesinin gereğini vurgulamışlar. Sonra ilginç bir ibare var Türkiye’deki okulların açılmasıyla ilgili olarak bu sitede yer alıyor “good luck!” demişler, iyi şanslar diliyorlar okulların açılmasıyla ilgili çünkü okulları açanların başına neler geldiğine dair İsrail örneğini vererek böyle bir konunun hem öğrenciler arasında hem de virüs kapan öğrencilerin evdeki yaşlılara taşımaları gibi bir dizi olumsuzluğa yol açacağını ve toplum genelinde belirli bir sayının altına düşmeden oranlar, böyle bir şeyin riskli olduğundan bahsedip bize iyi şanslar diliyor bu Promet sitesi. Bilmiyorum değindiniz mi siz ya da Özdeş fark etti mi? Dün Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan Türkiye günlük korona virüs tablosunda artık yoğun bakım ve entübe hasta sayısına yer verilmeyecek. Bu kararı gördünüz mü bilmiyorum, yani ağır hasta sayısını hastalara zatürre oranı başlıkları eklendi oraya. Bunu üzerine hemen dün TTB Başkanı Adıyaman “bunun adı saklamaktır, çünkü aktif vaka sayısı ve yoğun bakımda yatan hasta sayısı oranı dünya standartlarına göre yüksektir. Bu oranın %2 olması lazım Türkiye’de %10” diye açıklamış ve neden böyle bir stratejiyi değiştirdiler? “Uluslararası standartlara uyduk” diyorlar, bu uyumu yapmak için gerçekten niye 5 ay beklediler? Bunların önce niye bu uyumu sağlamadılar? Bu gibi sorular yani ilginç bir strateji değişikliği, artık entübe hasta sayısı ve yoğun bakım hasta sayısı bildirilmeyecek Türkiye’de. O turkuaz renkli tablolarda biz artık ağır hasta sayısını göreceğiz, bu da bir strateji değişikliği.

ÖM: Evet bu da test kitlerinin doğru sonuç verme oranının da %91,66 olduğunu tekrarlamış, hatta elini de biraz arttırmış galiba bakan, siz bunun uluslararası şeylerde %60’ı hatta %40 filan gibi oranlar vermiştiniz, biz Türkiye’de tamamen farklı anlaşılan?

SB: Buna birkaç program önce değinirken herhalde o kalite kontrol programlarında gönderilen bir muayene maddesinin, bir biyolojik ürünün içinde değil de sadece bir virüs süspansiyonunda bu oran elde edilebilir. Buna yazılar da var, buna değinecektim, örneğin bir yazıda bu PCR testinin duyarlılığıyla ilgili çıkan bir yazıda şöyle bir not var. Evet PCR testleri mililitrede 100 virüsü saptayabiliyor ancak şu anda uyguladığımız testlerden çok bu Covid-19’un gidişi, seyriyle ilintili olarak biz PCR’da aldığımız randımanı diğer enfeksiyon hastalıklarında olduğundan çok daha düşük almaktayız. Özellikle örnek alımının önemini ve dediğim gibi enfeksiyonun özelliğine bağlıyorlar yani PCR testinin kendisi iyi olsa bile bunda yapacak bir şey yok. Dünya %40’ın, %60’ın üzerine çıkamazken biz ısrarla %91.96 duyarlılığımız var demek bana kalırsa biraz komik oluyor. Testlerle ilgili olarak ABD’de tedavisi sonlanan bireylerde Covid-19 hastalarının teste tâbi edilmelerini ve ancak bu şekilde karantinadan çıkmalarını kaldırdı. Artık Amerika da test yapmayacak iyileştiği düşünülen hastalara eğer klinik olarak bulgular ortadan kalktıysa onları taburcu edeceklermiş. Şimdi dünyada bu Covid-19’un sadece sağlık sistemleri ve insanların yaşamına değil, hep bu programlarda vurguluyoruz, Açık Gazete’de ve Açık Radyo’nun birçok programında da değiniliyor, işte kentleşmeden tarıma, ekolojiden tüketime kadar birçok konuyu etkiliyor ve oralara uzanan bir getirisi ya da götürüsü oluyor. Havacılık kuruluşları ilginç bir açıklama yapmışlar, diyorlar ki “epideminin görüldüğü yerlere uçuşlar yasaklanmalı, tam yasaklanmalı ve biz normal duruma ancak 2024 yılında dönebiliriz” demişler, bana oldukça çarpıcı geldi! Bu önemli bir açıklama gördüğüm kadarıyla bu Dünya Havacılık Sitesi’nden

ÖM: Bunu biz görmemiştik, bizimle paylaşırsanız çok seviniriz, çok önemli bir açıklama bu.

SB: Hemen söyleyeyim size The Conversation sitesinde var.

ÖM: Tamam oradan bakarız. 

SB: Orada dünyadaki hava trafiğinin nelerden etkilendiğine bakılmış, doğrusun isterseniz ekonomik krizlerden fazla etkilenmemiş, İran-Irak savaşından biraz etkileniyor, 11 Eylül saldırıları sarasında ya da olayları sırasında etkilenmiş, biraz durmuş rağbet havayolları ama onların dışında hep artış var. Yani Sars’tan, petrol krizinden filan etkilenmemiş, veri çok ilginç, benim de kullanmayı düşündüğüm bir grafik de var bu sitede. Bunun dışında bugün başka nelere değineceğim derken birdenbire karşıma Covid-19’un iklim kriziyle ilintisine dair bir farklı yaklaşım gördüm bir yazıda. Aslında her iki konunun da algıyla ilintisine bakmışlar şöyle ki, evet her ne kadar politikacılar, yetkililer, otoriteler, yazarlar, düşünürler bu konularla ilgili demeç veriyorlarsa da “her iki konuyu da yani pandemi sorununda ve iklim krizinde toplumların nasıl algıladığı ve verilen mesajın özelliklerine göre değişiyor” demişler. Bu konuya daha sonra değinelim isterseniz.

ÖM: Tabii.

SB: Duyarlı kişilerle ilgili bir liste var, bu da önemli yani yaşlılar, gençler, kadınlar, Uzakdoğu Asyalılar, zihinsel özürlüler, evsizler, vb gibi bu uzun listenin her birinin yanında da neden ve nasıl etkilendiği bu grupların belirtilmiş, böyle bir çalışma da ilginç. Son programda bayram öncesi biraz hızlı gidiyorum. Beslenmeyle ilgili, dünyadaki beslenme sorunuyla ilgili daha önce de belirtmiştim, şu an için 5 yaş altı 47 milyon çocuğun dünyada beslenme sorunu yaşadığına, bunun Covid-19 nedeniyle bunun %14,3 oranında artıp ilave 6,7 milyon çocuğun da beslenme sorunu yaşayacağı. Bunlar çok çarpıcı, çok üzerinde durulmayan ama önemli noktalar. Bir diğer nokta da bilime olan inanç, güven, hatırlayacaksınız bu Lancet dergisinde 2 tane çalışma daha sonra geri çekildi, bunun da nedeni her iki çalışmada da yazıyı imzalayan araştırıcılar yani bilim insanları yazdıkları makaledeki verileri Amerika’daki Surgisphere isimli başkanlığını Dr. Sapan Desai’nin yaptığı bir kuruluştan satın almışlar. Bu Dr. Sapan Desai’nin ne olduğuna dair, kim olduğuna dair bir ayrıntılı rapor çıktı. Orada da kendisinin çok önemli böyle bir kuruluş, bütün bilimsel çalışmaları yapacak insanlara veri sağlayan bir merkezin yöneticisi ama kendisinin güvenilirliği konusunda ciddi kaygılar var ve beraber çalıştığı hem hastanede hem tıp fakültesinde hem de endüstride çalışırken meslektaşlarının kendisi hakkında hemen hemen hepsinin ortak söylevi ne denli güvenilir olmayan bir kişi olduğu. Tabii bu bilimle ilintisi, evet her ne kadar şu anda bütün hükümetlerin yapması gereken bilimin önderliği, bilimin rehberliğini kabul edip o yönde ilerlemeleri, bilim dışına çıkılmaması ama bilimsel çalışmaların da ve bunların yayınlanmasındaki etik sorunları da göz ardı etmemek lazım. Böyle parayla satın alınan veriler üzerinden ortaya çıkartılan bir takım çalışmalar bazen böyle hüsranla sonuçlanabiliyor. Buna dikkat etmek lazım. Nasıl oluyor da örneğin hidroksiklorokin konusunda bir dizi yazı çıkıyor “inanılmaz iyi, başarılı, çok yararlı bir ilaç” diyorlar, bir kısım ise “hayır çok kötü, üstelik de yan etkileri var” diyorlar. Tabii bunların açığa çıkması lazım, böyle şey olmaz diye düşünmemek elde değil. Son bir nokta kapamadan önce maskelerle ilgili, evet maskelerin önemi, yadsınamaz bir önemi var maskeler kullanılmalı, bundan hiç vazgeçilmemeli ancak bu maskelerin tipleriyle ilgili bir takım sınıflamalar yapıldı. Solunum koruyucu olanlar yani respirator denilen biraz daha böyle karmaşık, filmlerde filan gördüğümüz sofistike birtakım aletler var ki bunlar hekimler tarafından, sağlık çalışanları tarafından özellikle entübasyon yani solunum cihazı ve entübasyonun kullanıldığı invazif, girişimsel olaylar sırasında burada kullanılması gereken maskeler. Cerrahi tipi maskeler var antiprojeksiyon maskeler de deniyor bunlara, kullanan kişinin etrafa sekresyon salmasını engellemek için, bariyer maskeleri var bu bariyer maskeleri şimdiye kadar yoktu Covid-19’la çıktı, hani bazı görüyoruz internet sitelerinde de “kumaştan siz de evde yapabilirsiniz” filan diyorlar, diğerleri de tozu, boyayı ya da dumanı engellemek için kullanılan maskeler. Şimdi aslında bu toplumda yaygın kullanılanlar damlacıkları tutanlar ama bu mesajı verirken dikkat etmek istiyorum çünkü yanlış anlaşılmasın ‘maskeler de bir işe yaramazmış!’ gibi algılanmaktan korkuyorum. Şunu unutmayalım, maske bırakın virüsü bakteriyi bile tutmaz, yani bizim sıradan cerrahi maske virüsü ya da bakteriyi tutmaz, onları taşıyan mikroorganizmaları taşıyan partikülleri tutar. O nedenle son zamanlarda, son günlerde aerosol yani havadan virüsün bulaşması konusunda ortaya çıkan veriler, çalışma sonuçları “o zaman bu maskeleri kullanalım, bu partiküllerden gelecek virüslerden bizi koruyacaktır ama %100 de koruyucu değildir, bu nedenle sosyal mesafeye ve davranışlarımıza dikkat edelim” mesajı vererek bu şekilde bugünkü bölümü de tamamlayayım isterseniz. 

ÖM: Çok teşekkür ederiz. Çıkarken bir şeyi de maske demişken bu sözünü ettiğimiz Doktor Stella Immanuel’in aynı zamanda maskelerin hiçbir işe yaramadığını söyleyen biri olduğunu da söyledik ama bir önemli şeyi de eklemeyi unuttum. Bir de uzaylıların DNA’ları kullanılıyormuş bu tedavide, bazı doktorlar tarafından uzaylı DNA’ları kullanılıyormuş. Haberiniz olsun diye söyledim.

SB: Bir de istenmeyen gebeliklerde ya da evlilik dışı gebeliklerde de bunun uzaylılar tarafından gerçekleştirildiğine dair, yani ilerleyebiliriz bu konuda! Uzaylı çocukları filan doğacak herhalde! Biz bunu gülerek söylüyoruz ama demek ki buna inanan belki 100 binlerce Amerikalı var. 

ÖÖ: Twitter’dan bizzat Trump yani bu kendisinin videosunu paylaştığı için tabii böyle bir haber de oldu.

ÖM: Bir de başkan yardımcısı da zaten aynı kanattan Evanjelist dinci olduğu için, yani aslında çok alaya alınacak bir şey değil tabii. 

SB: Ciddiye alıp ben de mi öyle düşüneyim istiyorsunuz? Peki yapayım! Bayram süresince bunu düşüneceğim!

ÖM: Düşünün lütfen, iyi bayramlar!

SB: Size de iyi bayramlar! salı günü görüşmek üzere.

ÖÖ: Görüşmek üzere. 

SB: Sağ olun, teşekkürler.