Askeri operasyonlar gerekçe gösterilerek ormanların yakıldığını belirten Mezopotamya Ekoloji Hareketi, Kazdağları’nda kesilerek katledillen bir orman ile Gabar’da yakılan bir orman arasında fark olmadığını söyledi.
Askeri operasyonlar gerekçe gösterilerek ormanların yakıldığını belirten Mezopotamya Ekoloji Hareketi, Kazdağları’nda kesilerek katledillen bir orman ile Gabar’da yakılan bir orman arasında fark olmadığını söyledi. Mezopotamya Ekoloji Hareketi Cudi, Gabar, Mardin, Lice, Kulp gibi birçok alanda askeri operasyonlar, güvenlik bölgesi ilanı ve çatışma gibi gerekçelerle çıkarılan yangınlar ile ormanların yok edilmesine ilişkin yazılı bir açıklama yaptı. Açıklamada “Tüm ormanlar hepimizin, gerçekçi olmayan tüm bahaneler kandırmacadan öte değil” ifadeleri kullanıldı. Ekosistemin yok olma ile karşı karşıya olduğu belirtilen açıklamada “Vukuu bulan orman yangınlarından sonra ‘askeri operasyon var’, ‘güvenliğinizi sağlayamayız’ ve ‘yasak’ denilerek halkın veya sivil toplum kuruluşlarının alana girmesine izin verilmezken, sorumlu ve ilgili kurumların müdahalesi de ya gecikmekte ya da müdahale edilmemekte” denildi. Mezopotamya Ekoloji Hareketi, “Yüzlerce hektar alan binlerce orman canlısı ve milyonlarca mikroorganizma yok edilerek orada yaşamını idame edenler göçe zorlanmakta. Geçimlik tarımla geçinenlerin ekinleri bağ-bahçe hatta evcil hayvanları bu yangınlardan zarar görmekte” ifadeleri kullanıldı. Tek çözümün müdahale olmadığının altının çizildiği açıklamada önemli olanın önceden tedbirlerin alınması, ormanların korunması, rant uğruna ya da askeri operasyonlarla ormanların yok edilmesinin önünde durabilmek olduğu belirtildi. Yasal mevzuat düzenlemelerin yanı sıra Tarım ve Orman Bakanlığı ile ilgili kurum ve kuruluşların sorumluluk üstlenmesi talep edildi. Geçen yüzyıllık sürenin keserek, yakarak ya da yok ederek bir yere varılmayacağını öğrettiği söylenen açıklama “Ormanlar, insanlar ve insan dışı tüm canlılarla barışık ve birlikte bir yaşam kurulmalısı üzerine politikalar hayata geçmeli. Her ne nedenle olursa olsun ormanların kesilmesi, yakılması ve yok edilmesine hayır” sözleriyle sona erdi.
Kazandere ve Papuçdere'de dolululuk oranı sıfıra yaklaştı
İstanbul‘un önemli su kaynaklarından Kırklareli‘ndeki Kazandere ve Papuçdere barajlarında dolululuk oranı sıfıra yaklaştı. İstanbul’daki su ihtiyacının bir kısmını karşılayan iki dere, düşük debi ile akmaya devam ederken, dere sularının doldurduğu barajlardaki su seviyesi ise haziran ayından beri yüzde 10’un altında. Su yönetimi uzmanı ve radyomuz programcılarından Dr. Akgün İlhan, taşıma suyun tek başına İstanbul’un su sorununu çözemeyeceği gibi suyun alındığı bölgeleri de olumsuz etkilediğine işaret ediyor. Bölgede haziran ayında yerel yağışların olduğunu söyleyen Vize ilçesindeki Doğa Derneği Başkanı Alpar Erker ise kışın yeterince yağış almayan barajlarda bir aydır hiç su kalmadığını kaydetti. Erker, baraj yapımından sonra dere suyunu kullanamayan yerel halkın mağdur olduğunu anlattı. Yeşil Gazete yazarı ve Açık Radyo programcısı, su yönetimi uzmanı Dr. Akgün İlhan, “Bırakın 20-30 sene sonrayı günümüzde de suya erişim İstanbul için bir sorun” diyor. İstanbul’un kendi sınırları içerisindeki nüfusun su talebini karşılayacak su varlığı olmadığına dikkat çeken İlhan şunları söylüyor: “Ayrıca İstanbul engebeli topoğrafyasıyla da suya erişimin zor olduğu kentlerden biri. Teknolojik gelişmelerle birlikte uzun mesafelerden yüksek rakımlara su taşımak mümkün olmaya başlayınca, suyun baskılayıcı özelliği ortadan kalkmış oldu.” İlhan, suyun taşınması sırasında verilen ekolojik tahribatı da şöyle ifade ediyor: “İstanbul’a su taşıması için planlanan Melen Projesi‘nin ilk iki hattı 2007 ve 2014 yıllarında tamamlandı. Yapımı biten hatlardan geçen su İstanbul’un toplam su talebinin %35’ini karşılıyor. Su taşıma borularının geçmesi için Şile Ormanları’nı da içeren onca yeşil alan 50 metre genişliğinde bir hat boyunca tıraş edildi. Sadece Büyük Melen projesi değil 3. Havalimanı, 3. Köprü ve ona bağlı Kuzey Marmara Otoyolu gibi dev ölçekli projelerle İstanbul’un yeşil alanları parçalandı ve yok oluyor. Üstelik Kanal İstanbul gibi İstanbul’un öz su varlığının %23’ünü oluşturan Sazlıdere ve Terkos barajlarını tehlikeye atacak projeler de yolda.’’ Akgün İlhan, ‘’Üç şehir öteden su taşırken, bir yandan da daha fazla nüfusu çekecek ulaştırma ve yerleşim projeleriyle su tutan ekosistemlerine yani ormanlarına zarar veriliyor. Oysa şebeke suyundaki %23’lük kayıp kaçak oranı azaltılsa böyle projelere gerek kalmadan hem yeşil alanlarımızı korumuş olur hem de su yönetimimiz iklim değişikliğiyle uyumlu hale getirmiş oluruz.'' dedi.
İngiltere'den korona yardımı
İngiltere Hükümeti, karbon emisyonlarının azaltımı ve koronavirüs krizine yönelik ekonomik iyileşme için sektörlere 445 milyon dolarlık yardımda bulunacak. Hükümet duyurduğu yatırım paketinin inşaat, uzay ve ulaştırma gibi sektörlere karbonsuzlaşmada yardım edeceğini söyledi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin “Ufuk 2020” programı kapsamında, “Düşük Karbonlu, İklime Dayanıklı Gelecek Oluşturma: Güvenli, Temiz ve Verimli Enerji Çağrı Başlığı” için yaptığı proje başvurusunun sonucu olumlu sonuçlandı. AB İlişkileri Müdürlüğü koordinatörlüğünde, Enerji Yönetimi ve Aydınlatma Müdürlüğü’nün başvurusunu gerçekleştirdiği “procuRe projesi” Avrupa Komisyonu’ndan başarıyla geçerek 1 milyon 344 bin 285 euro hibe almaya hak kazandı. İBB’nin proje için katkı sağlayacağı miktar 149.365 euro olacak. Proje kapsamında, Hayat Boyu Öğrenme Müdürlüğünün desteği ile Davutpaşa’da yer alan İSMEK Pastacılık ve Fırıncılık Okul binasının “%100 Yenilenebilir Enerji Uygulamaları” ile beslenmesi amaçlanıyor.