Kazdağları’nda yapılmak istenen maden faaliyetlerine karşı başlatılan Su ve Vicdan Nöbeti 26 Temmuz tarihinde birinci yılına giriyor.
Birinci yıl dönümünde Türkiye’nin dört bir yanında eş zamanlı olarak saat 15.00’da ortak basın açıklaması gerçekleştirilecek. Su ve Vicdan Nöbeti yaptığı çağrıda bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Çağrıda “26 Temmuz 2019’da başladığımız Su ve Vicdan Nöbeti ile tüm kamuoyuna ve yetkili kurumlara haklı sesimizi duyurmayı başardık. 13 Ekim 2019’da da Kirazlı Balaban’da faaliyet gösteren şirketin işletme ruhsat süresi doldu ve yenilenmedi” denildi. Mücadelenin birinci yılını geride bıraktıklarını belirten Su ve Vicdan Nöbeti “Tüm Türkiye’nin gözü kulağı Kazdağları’nda. Talep ettiğimiz her an herkesin yanımızda olduğunu biliyoruz. Bizlerde aynı şekilde her an ‘talana karşı’ desteğe hazırız” dedi.
Tunceli'deki av ihalesi iptal
Tarım ve Orman Bakanlığı 15. Bölge Müdürlüğü, Dersim’de kutsal kabul edilen ve “Xızır’ın davarı” diye anılan dağ keçilerinin avlanmasıyla ilgili ihaleye gelen tepkilerin ardından geri adım attı. Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, dağ keçilerinin avlanabilmesi için 13 Temmuz’da açılan ihalenin iptal edildiğini açıkladı. Karara göre, önümüzdeki süreçte yaban keçilerinin avlanmasına yönelik sosyal, inanç, kaçak avcılık, yaban keçisi popülasyonu ve güvenlik açısından yerinde inceleme yapılarak bir rapor hazırlanacak.
Danıştay'ın kararına rağmen Yeşil Yol inşası devam ediyor
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu‘nun yürütmeyi durdurma kararına rağmen, Karadeniz Bölgesi’ndeki sekiz ilin doğa harikası yaylalarını birbirine bağlayacak 2 bin 600 kilometre uzunluğundaki Yeşil Yol inşaatının devam ettiği bildirildi. Bölgede yaşayanlar, beş yıldır süren yol inşaatının yaylaları, dağları parçaladığını belirterek kararların bir an önce uygulanmasını istiyor. Fırtına İnisiyatifi‘nden Avukat İbrahim Demirci de “Ormanlar ve yaban hayatında büyük yıkımlar oldu” dedi. Demirci şunları söyledi: ‘’Bu süreçte beş yıldır aralıksız süren yol inşaatları yaylaları dağları parçaladı, mera alanlarını böldü, hayvancılığı hobi düzeyine indirdi. Yaylalarda da uygulanan imar barışı, buraları adeta kasabalara dönüştürdü. Geleneksel, otantik mimari betona boğuldu, yoğun araç trafiğine ve kitlesel insan akışına maruz kaldı. Orman içinde açılan yollar doğal yaşlı ormanlarda ve yaban hayatında büyük yıkımlara yol açtı.” Demirci, “Yeşil yol, yayla koridoru projesi hilafsız, ‘amasız’ şekilde gündemden kaldırılmalı. Yaylaların/meraların asli işlevlerine geri dönebilmesi bakımından yöre halkının maddi/manevi olarak teşvik edilmesi gerekir. Ekolojik yapıyı bozduğu, hukuka aykırılığı tespit edilen yollar, eski varlıklarına doğaya bırakılmalıdır” dedi.
Defineciler 700 yıllık ağaca zarar verdi
Bursa'da kültürel miras yağmacısı defineciler, 700 yıllık çınar ağacının ortasını kazarken ağacın içini ateşe verdi. Orhaneli ilçesindeki bir bölge kimi söylentilerle definecilerin uğrak yeri oldu. Bölgedeki birçok noktaya kazılarıyla zarar veren defineciler; bu defa da 700 yıllık olduğu tahmin edilen asırlık çınar ağacını talan etti. Büyüklüğü ve ihtişamıyla dikkat çeken çınar ağacının ortasını kazan define avcıları, yetmezmiş gibi ağacın içini de ateşe verdi. İçi yanan ağaç kurumamak için direniyor. Aynı yerde bulunan başka bir çınar ağacının ise kuruduğu görüldü. Bölgede yaşayanlar, tarihi çınarların kurumaması için yetkililerin önlem almasını istiyor. Definecilerin hedefi olan çınarların bulunduğu bölgede yaşayan Ali Kabran, "Bölgemizdeki tarihi çınar definecilerin hedefi olmuş durumda, çınar çok eski tarihini bilmiyoruz. Belki 500 yıllık belki de bin yıllık. Dışarıdan köyümüze gelen defineciler tarihi çınarı talan etmiş durumda bu duruma bir önlem alınmasını istiyoruz. Köyümüzde genç nüfus yok en genci 65 yaşında, fazla insan da yok yaşayan bu durumu da fırsat biliyorlar. Söylentiler üzerine defineciler bu bölgeyi kazıyor." diyor.
Tunceli'de halk taş ocağı istemiyor
Cumhuriyet’ten Kayhan Ayhan‘ın haberine göre, Tunceli’nin Mazgirt ilçesine bağlı Kızılkale ile Akpazar Beldesi’ne bağlı İndere bölgesi, kaya mezarları ve eski yerleşim alanı olmasından dolayı 2011 yılında Erzurum Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından tescillenerek 1. derece arkeolojik SİT alanı ilan edildi. Köy muhtarlarına gönderilen yazıda 10 hektarlık alanın hammadde üretimi için 5 yıllığına Karayolları 8. Bölge Müdürlüğü’ne verildiği belirtildi. Karabulut Köyü muhtarı Soner Bulat, “Su kaynaklarımız oradan geliyor. Meralarımızın bir kısmı orada. Tarihi yerlerimiz, bizim ziyaretlerimiz var orada. Kara Xızır Ziyaretgahımızın bulunduğu yer. Bu nedenle inançsal olarak da kutsal bir yer bizim için. Taş ocağı açıldığı zaman buralar yok olacak. Hafriyat kamyonları çalışacak, bu bizim için tehlike oluşturacak. Ekili alanlarımıza zarar verecek” diye konuştu. Bulat, “Karayolları 8. Bölge Müdürlüğü’ne ulaştıracağız. Daha önce de burada taş ocağı açmak istediler ancak bizim tepkimiz nedeniyle vazgeçtiler. Umarım bu sefer de öyle olur. Yetkililerin sesimizi duymasını istiyoruz” diye konuştu. Taş ocağı açılmak istenen yerin inançsal olarak önemli bir yer olduğunu hatırlatan köylüler “Bölgenin tarihinin Uratulardan, Hititlere kadar uzandığını biliyoruz. Burada bu tarihlerden kalma eserler olduğunu biliyoruz” diyerek tepkilerini dile getirdi.